Üstün tebliğ silahından yararlanmak
suretiyle, dünya emperyalistlerinin iğrenç planları suya düşmekte ve şeytanî komploları
etkisiz hale gelmektedir. Eğer tarih boyunca fedakâr ve ihlâslı davetçiler, bu
ağır görevi üstlenip mesaj iletme ve Müslüman halkı bilinçlendirme yükünü
yüklenmeseydiler, bugün dünyanın değişik bölgelerinde "La ilâhe illallah
ve Muhammedun Resulullah" bayrağı dalgalanamazdı.
Bundan dolayı tebliğin gerekliliği
hakkında bir kuşku bulunmamaktadır. Allah'a tevekkül ederek, sağlam ve ihlâslı bir
irade ile bu büyük yolda yürümeliyiz. Yüce Allah Kur'ân-ı Kerim'de şöyle
buyuruyor: Sizden; hayra çağıran iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten
(münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun.1
Tebliğ konusuna önem vermemek, ilahi
gazapla sonuçlanacaktır: İsrailoğullarından inkâr edenlere, Davud ve Meryem oğlu
İsa diliyle lânet edilmiştir. Bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları
nedeniyledir. Yapmakta oldukları münker (çirkin iş)lerden birbirlerini
sakındırmıyorlardı.2
Her hareketin gereklilik ölçüsü,
değişik zamanlara göre farklılık arzetmektedir. İran'da büyük İslâm devriminin
gerçekleşmesinden önce, mukaddes İslâm dininin gücünün emperyalizm ve zulüm
karşıtı bir mektep olarak belirginleşmediği
dönemde, kâfirlerin ve
emperyalistlerin kültür saldırısı da çok yoğun değildi, bunun için bu hücum
karşısında Müslümanların bütün güç ve olanaklarının seferber edilmesi
hissedilmiyordu. Ama bugün düşman, İslâm'ın gücünü anlamış
ve saldırılarını yoğunlaştırmıştır.
Bu yüzden bizim de onlarla mücadelede bütün olanaklardan yararlanmak ve var
gücümüzle karşı durmak zorundayız.
Bu konuda yüce Allah şöyle
buyurmaktadır: Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar
hazırlayın. Bununla, Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınız ve bunların dışında
sizin bilmeyip Allah'ın bildiği diğer (düşmanları) korkutup- caydırasınız.3
Şu durumda Müslüman davetçilerin
sorumlulukları kaç kat daha artmıştır. Eğer Allah korusun bu mukaddes yolda bir
gevşeklik eder ve bunu önemsemezsek, yarın kıyamet gününde Allah'ın huzurunda
mesul olacağız, zira İslâm'ı tebliğ
etme yolunda hicret etmek
davetçilerin görevidir.
Müminler hep birlikte (cihat veya
ilim için) hareket edecek değillerdir. Niçin dinde derin bir kavrayış edinmek (tafakkuhta
bulunmak) ve kavimlerini kendilerine
geri döndüğünde onları uyarmak için
her bir kesimden bir topluluk hareket etmiyor…4
Tebliğin Ödülü
Tebliğ, bir araç olarak Allah'ın
mesajını kullarına iletmesi açısından büyük bir önem taşımaktadır ve onun
önemi, hidayetin önemi derecesindedir. İlahi peygamberlerin ve Ehlibeyt
İmamları'nın risaleti, insanları karanlıklardan nura çıkarmaktır ve eğer bir
insan karanlıktan nura yönelirse, bu, bütün insanların dirilmesi gibidir. Zira
salih bir insan, insanlık camiasını kurtuluşa ve nura yöneltebilir.
Kim de onu (öldürülmesine engel
olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur.5
Evet, bir insanın hidayete ermesi,
onu diriltmekle eş değerdedir; acaba yaşayan ve ölü kimse bir midir?
Ölü iken kendisini dirilttiğimiz ve
insanlar içinde yürümesi için kendisine bir nur verdiğimiz kimsenin durumu,
karanlıklarda kalıp oradan bir çıkış bulamayanın
durumu gibi midir?6
---------------------------------------
1- Âl-i İmrân Suresi, 104. ayet.
2- Mâide Suresi, 78-79. ayetler.
3- Enfal Suresi, 60. ayet.
4- Tevbe Suresi, 122. ayet
5- Mâide Suresi, 32. ayet-
6- En'âm Suresi, 122. ayet.