İsrail’in Gazze’deki soykırımı ağırlaşarak süregeliyor.
Soykırımın boyutunu İsrail’in öldürdüğü insan sayılarından izliyor ve dehşet
içinde kalıyorduk. Bu sayılar düzeltildi; yeniden hesaplandı; beş misli
artırıldı.
Bu haberi ve bazı uzantılarını gözden geçirelim.
Lancet dergisinde bir yazı
The Lancet, İngiltere’nin önde gelen, ünlü tıp dergisidir. 5
Temmuz 2024 tarihinde Rasha Katib, Martin McGhee ve Salim Yusuf imzalı bir yazı
yayımladı. Türkçeleştirirsek, “Gazze’de ölüleri saymak güçtür, ama gereklidir”
başlığını taşıyor.
Yazı, dergiye hitap eden bir “mektup” biçiminde yazılmış.
Bilimsel nitelik içerdiği için yayımlandığı anlaşılıyor.
Yazarlardan R.Katib’in Batı Şeria’daki Bir Zeit
Ünivesitesi’nde araştırma asistanı, S.Yusuf’un Kanada’daki McMaster
Üniversitesi’nde kıdemli tıp profesörü olduğunu
öğreniyoruz. M. Mc Ghee ise
London School of Hygiene & Tropical Medicine’de profesördür ve
ayrıca İsrail’in Sağlık Politikaları
Enstitüsü’ndeki Uluslararası Danışman
Kurulu üyesidir.
Yazı, İsrail’in son işgalinde Gazze’deki ölü sayılarını
Gazze Sağlık Bakanlığı bilgilerinden hareket ederek tartışıyor. 19 Haziran
2024 itibarı ile İsrail saldırılarında
37.396 Gazzeli öldürülmüştür. Bu sayının Birleşmiş Milletler (BM) ve İsrail
istihbaratı tarafından da geçerli kabul edildiği açıklanıyor.
Yazıda, savaşın yol açtığı dolaylı ölümlerin saldırılarda
gerçekleşen (dolaysız) ölümlere eklenmesi savunuluyor. Gazze Sağlık
Bakanlığı’nın 19 Haziran için belirlediği 37.396 sayısı, savaşın dolaysız
ölümleri olarak kabul ediliyor. Kullanılan yöntemi yazıdan aktaralım:
“Çatışma derhal son bulsa dahi, sonraki aylarda ve yıllarda
üretkenliği etkileyen dolaylı ölümler gerçekleşecektir. Bunlar, çatışmanın
yoğunluğuna, sağlık altyapısındaki yıkıma; besin, su, barınma olanaklarındaki
gerilemeye; nüfusun barınmadan¸ UNRWA gibi yardım kurumlarından yoksunluğuna
bağlı olarak değişecektir.”
Devam edelim: “Yakın geçmişte benzer çatışmaların yol açtığı
[toplam] ölümler çatışmalarda meydana gelen dolaysız ölümlerin 3 ila 15 misli
olarak hesaplanmıştır.” “Yakın geçmişte benzer çatışmalar”, olsa olsa, Orta
Doğu’yu 21’nci yüzyılda kana bulayan savaşlardır.
Yazıda Gazze’deki savaşta toplam / dolaysız ölüm katsayısı
olarak “muhafazakâr” bir sayı olarak 5’in kabul edildiği anlaşılıyor. Bu
katsayı, “belirlenen (dolaysız) 37396 ölü sayısına uygulanırsa süregelen
çatışma ile bağlantılı 186.000’i aşkın toplam ölüm sayısı öngörülebilir.”
(37.396 x 5 = 186.980)
Yazı, dolaylı kayıpları da içeren toplam ölüm öngörüsünün “Gazze şeridindeki 2.375.259 kişilik nüfusun %7,9’una ulaşacağını” açıklıyor. Tümüyle İsrail’in saldırıları nedeniyle meydana gelen bu boyutta insanî kayıp, olsa olsa bir soykırım olarak adlandırılabilir. Yazarlar bu suçlamayı doğrudan yapmıyorlar. Bunun yerine Uluslararası Adalet Divanı (UAD veya ICJ) tarafından İsrail’e dönük Ocak 2024 tarihli soykırım uyarısını hatırlatıyorlar.
Lancet’teki üç imzalı yazı, “Gazze’de, temel insanî
gereksinimlerin, kaynakların dağıtımını da sağlayacak bir ateşkes” çağrısı
yaparak son buluyor.
Lancet yazısı, İsrail ana-akım medyası ve resmî çevreler
tarafından “haksız, taraflı, bilim-dışı” gibi niteliklerle suçlandı. Fransa’dan
Marca Daou, bu eleştirileri aktardı; bir makalede değerlendirdi. Yazıda
kullanılan toplam/dolaysız ölüm katsayılarının Eylül 2008’de Cenevre’de
yayımlanan bir rapordan alındığını açıkladı. Daou, “The Lancet’te sözü edilen
186.000 ölüm sayısının güvenilir” bir tahmin olduğunu kabul ediyor1.
Irak’taki ABD işgalinde ölü sayısı: Önceki
araştırmalar
Orta Doğu savaşlarında toplam/dolaysız ölümler arasındaki
bağlantılar, Irak’taki ABD işgali sonrasında araştırılmıştı. Üstelik bunlardan
biri, doğrudan doğruya The Lancet dergisinde yayımlanmıştı. Bu araştırmaları,
Şubat 2008’de bir yazıda aktarmış, değerlendirmiştim; daha sonra bir derlemede
de yayımlandı2. Kısaca, yöntemleri ve bulguları aktaralım.
Bu Lancet makalesi 11 Ekim 2006 tarihinde yayımlanmıştı. Üçü
Johns Hopkins Üniversitesi’nden Amerikalı, biri Bağdat’taki Al Mustansariya
Üniversitsi’nden Iraklı dört Tıp profesörü tarafından kaleme alınmıştı. Aynı
yazarlarca yürütülen bir araştırmanın sonuçları aktarılmaktaydı.
Makalede ABD ve müttefiklerinin üç yılı aşkın (Mart
2003-Temmuz 2006) bir dönem boyunca Irak’ta uyguladıkları savaşın yol açtığı
ölümlerin sayısı 654.965 olarak tahmin ediliyor. Bu sayı, Irak savaşının
dolaylı ve dolaysız (toplam) ölümleri olarak kabul ediliyor.
Irak savaşının yol açtığı dolaysız/dolaylı ölümlerin
ayrıştırılmasında uygulanan yöntem farklıdır: Tüm Irak’ı temsil eden 12801
kişiyi temsil eden 1849 hanede 2003’te yapılan bir alan araştırmasına
dayanılıyor. İşgalden önceki bir yıl içinde ve işgali izleyen süre boyunca
hanelerde gerçekleşen ölüm sayıları (nedenleriyle birlikte) derleniyor. İki
dönem arasında şiddet dışı nedenlerden kaynaklanan ölüm oranlarının binde
5,5’ten binde 13,3’e çıkmış olduğu belirlendi. Aradaki fark işgalden
kaynaklanan dolaylı ölümlerdir.
Lancet’ta yayımlanan araştırmanın Irak’ta bir benzerini de
İngiltere’de Opinions Research yaptırmış. 2414 hanede uygulanan bu araştırmada
hanelere sorulmuş: “2003-2007 arasında ailenizde şiddet yoluyla ve başka
nedenlerle kaç kişi öldü?” Savaş yıllarında hanelerin yüzde 20’sinde “şiddet
yoluyla ölümlerin” gerçekleştiği belirlenmiş. Bu kütle içinde ortalama ölüm
sayısı 1,2 kişi olarak belirlenmiş. Irak’ta savaşın yol açtığı dolaysız artı
dolaylı (toplam) ölüm sayısı da 1.033.239’a ulaşmış.
Uluslararası Adalet Divanı (ICJ) olumlu bir işaret veriyor.
Irak’ta ABD ve müttefiklerinin sürdürdüğü üç yılı aşkın
savaşın yol açtığı toplam (dolaysız, dolaylı) ölüm sayıları, yukarıdaki iki
farklı tahmine göre 654.965 veya 1.033.239’dur. Irak savaşının fiilen son
bulduğu yılın nüfusuna (28,7 milyona) oranları (aynı sırayla) %2,3 ve %3,6’dır.
Türkiye’deki tüm solcular yirmi yıl önce emperyalizmin
Irak’ta sahte kanıtlarla açtığı¸ sürdürdüğü haksız savaşı sonuna kadar
lanetledik. Felluce gibi bir kasabada sonraki kuşaklarda sağlık sonuçlarına yol
açmasına rağmen bu vahşi savaşı bir soykırım olarak nitelendirmedik.
Henüz bir yılını doldurmayan Gazze savaşında İsrail’in yol
açtığı toplam ölüm oranları ise şimdiden nüfusun %7,9’una ulaşmıştır. Irak’taki
insanî kayıp oranları misliyle aşılmıştır. İsrail’in Gazze’de uyguladığı yöntemlerin soykırımı
hedeflediğini daha önce de Sol Haber’de vurgulamıştım (1 Mart ve 10 Mayıs
2024).
Güney Afrika’nın İsrail aleyhine açtığı soykırım davasının
olumlu sonuçlanacağına dönük bir işareti ICJ bu hafta farklı bir davaya ilişkin
olarak verdi. Bu davayı BM Genel Kurulu 30 Aralık 2022 tarihinde açmıştı ve
Filistin topraklarındaki İsrail işgallerine dönük bir Tavsiye Görüşünü
(“Advisory Opinion”) ICJ’den talep etmekteydi.
Uluslararası Adalet Divanı (ICJ) 19 Temmuz’da kendisinden
istenen görüşü verdi: Öncelikle İşgal Altındaki Filistin Bölgesi’nde İsrail’in
varlığının hukuk-dışı olduğunu belirledi. Bu tespitten hareketle İsrail,
bölgedeki varlığına son vermek; yeni yerleşimleri durdurmak; işgallerin yol
açtığı zararları tazmin etmek ile yükümlü kılındı (WSWS, 20 Temmuz 2024).
ICJ’nin uluslararası konumu, BM organlarının ve üye
devletlerin bu kararı uygulamalarını gerektirir. Ne var ki, BM’nin yürütme erki
BM Güvenlik Konseyi’ndedir ve (ABD dahil) beş öncelikli ülkenin veto yetkileri
ile sınırlıdır.
Bu karar ve yakın gelecekte ICJ’nin İsrail’i soykırım ile
suçlaması, en azından sembolik önem taşıyacaktır. Belki de Gazze’deki 186.000
kurban, emperyalizmin ve İsrail gibi uydularının pervasızlıklarını frenleyecek
bir dönüşüme katkı yapmaktadır/sol