İsrail’in Son Dönemdeki En Gözde 6 Yalanı

GİRİŞ: 01.10.2024 09:07      GÜNCELLEME: 01.10.2024 09:07
Rasthaber - Son dönemde “pager” saldırılarından, İsrail ordusunun yenilmezliğine kadar ülkemizde de alıcısı çıkmaya çıkan medyadaki yalanları deşifre ediyoruz.

Emperyalizmin ve NATO’nun desteğini alan İsrail, Gazze’nin ardından Lübnan’da insanlık suçu işlemeye, katliam yapmaya devam ediyor. Dünyada ve ülkemizde bu saldırılar pek çok farklı açıdan yorumlara, analizlere konu oluyor. Bunlardan en dikkat çekici olanı ise ülkemizde de başını utangaçca kaldıran liberal analizler. Bu değerlendirmelerde uluslararası alandaki güç dengeleri kabalaştırılıyor, toplumsal ölçekteki çelişkiler görmezden geliniyor, kolaycı çıkarımlar pahasına kestirimler yapılıyor. Bunun da ötesinde sınıfsal çelişkiler görmezden gelinip, İsrail saldırganlığı mazur görülüyor. Bu yazıyla başımıza kakılan bu liberal yalanları ifşa etmeye çalışacağız.

Yalan-1: Lübnan pager saldırısı siber bir saldırıydı

Bu analiz teknik bir bilgisizlikten ileri gelmiyor. Özellikle korku salmak, karşıda tarif edilemeyen ve hiçbir şekilde engellenemeyecek bir hasım olduğu hissi özellikle pompalanıyor. Burada anahtar kelime “siber”. Çok yüksek teknoloji ürünü, ne yapılırsa yapılsın önü alınamayacak anlamı çıkarılmaya çalışılıyor. Oysa yapılanın güçlü bir istihbarat faaliyeti ardından ancak emperyalizmin onayı ve desteğiyle devlet ölçeğinde yapılabilecek bir organizasyon olduğu ortaya çıkmış durumda. Burada teknik ayrıntılar, üretimin yapıldığı ülke, paravan şirket vb. önemli değildir. Emperyalizmin açık ve doğrudan desteğini alan İsrail istihbaratı uzaktan kumanda edebileceği patlayıcılar koyduğu cihazların satın alınmasını (pek muhtemel kendi hesabına çalışan ajanlar eliyle) sağlamış ve sonrasında saldırı gerçekleştirilmiştir. Ortada “siber” bir durum yoktur.

Yalan-2: İsrail’in böylesi bir saldırısı terör saldırısı değil operasyondur

Aslında bu yorum, sınıfsal analiz yapılmamasından ileri gelmektedir. İsrail’in ilan edilmemiş bir savaş kapsamında çeşitli iletişim araçlarını patlatması adlı adınca devlet terörüdür. Ancak eğer yaşananları medeniyetler savaşı veya Batılı İsrail ile çağdışı Araplar arasındaki mücadele olarak okursanız bu tarz analizlere kapı açılabilmektedir. İsrail anında Ortadoğu bataklığında bir medeniyet beşiği, Araplar da o coğrafyanın pislikleri halini almaktadır. Dolayısıyla asker-sivil-kadın-çocuk demeden adeta kitlesel bubi tuzaklarıyla insanları öldürmek ve ağır yaralamak derhal teröre karşı operasyon olabilmekte, haklılığı asla sorgulanmamaktadır.

Yalan-3: 7 Ekim 2023 terör saldırısıydı

Aynı bakış açısının bir başka yalanı da budur. 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas önderliğinde tüm Filistin direniş örgütlerinin ortak olarak katıldığı saldırı bu bakış açısına göre medeniyete karşı bir saldırı, bir vahşettir. Bu bakış açısı, Filistinlilerin kendilerine yakıştığı gibi çağdışı ilkel Orta Çağ koşullarında yaşamasını layık görmekte, yıllar boyunca istisnasız her gün süren sivil-faşist yerleşimci terörünü, İsrail içinde çalışmak zorunda yoksul Filistinlilerin gündelik hayatlarında maruz bırakıldığı toplama kampı hayatını bilmemekte, hatırlamak dahi istememektedir. Onlara göre, canları istediği gibi komşu Filistinli ailelerin kapısına bir gece vakti dayanan silahlı milislerin başlattığı katliamlar, Filistin topraklarındaki sayısız askeri kontrol noktasında her gün yaşanan insanlık dışı muameleler ve cinayetler aslında hiç olmamaktadır! Bunlar unutulduğunda ise bir halkın onu boyun eğdirmeye çalışan işgalciye karşı giriştiği silahlı ayaklanma da “terör saldırısı” olmaktadır. Ayrıca Batı medyasında anlatılanın aksine saldırıların asıl ekseni askeri karakollar ve komuta merkezleriydi. Buralarda yaşanan ağır çarpışmaların ardından çok sayıda İsrail askeri tesisi düşmüş, azımsanmayacak seviyede İsrail subayı esir edilmiştir.

Yalan-4: Adamlarda öyle bir teknoloji var ki, hepimiz tehlike altındayız

Hem doğru hem yalan. Yukarıda izah etmeye çalıştığımız gibi ortada başarılmış bir “siber” saldırı yok ancak bu böylesi bir saldırının olmayacağı anlamına gelmiyor. Özellikle ülkemizde devletin kamu güvenliği için elzem basit bir veri tabanı olan e-devlet kişisel verilerini koruyamadığı düşünülürse. Burada önemli olan egemen olduğunu ilan eden bir ülkenin teknolojik altyapısında dışarıya (yani emperyalizme) bağımlı olması gerçeğidir. Kullandığınız yazılım, güvenlik protokolleri, veri tabanları yabancı şirketler eliyle üretilmiş olunca buradaki güvenlik açıkları veya sızıntılar engellenebilir olmaktan uzaktır. Dolayısıyla egemen bir ülkenin iletişim, veri paylaşımı ve kamusal bilgilerin güvenliği için mutlaka ulusal bir teknoloji geliştirmek, bunu gelişen tehditlere karşı sürekli güncel tutmak sorumluluğu vardır. Böylesi bir ulusal teknolojik altyapının olduğu ortamda emperyalizm eliyle benzer saldırı girişimleri kolaylıkla boşa düşürülebilir. Ancak bunun için emperyalizmle bağını kesebilen bir iktidar ön şarttır.

Yalan-5: Özel savunma şirketleri 'vatansever'dir ve kamusal çıkarı düşünür

Buradan güncel başka bir alana geçiyoruz. Aynı liberal bakış açısı özel silah şirketlerine güzelleme düzmekte, kapitalizmin onlara izin verdiği sınırları asla geçmeyecek şekilde gezmektedir. Bu bakış açısına göre damat Baykarların Azerbaycan’da İsrailli silah şirketiyle bir silah fuarına ortak sponsor olmasında hiçbir terslik yoktur! Oysa iddia edildiği gibi kapitalist patronlar için önemli olan vatan savunması falan değil, kârdır. Bu durum insanlık tarihinde sayısız örneklerle kanıtlanmıştır. Kendi çıkarları için toplumları ateşe atan şirket isimlerini alt alta yazmaya kalkışmayacağız, sadece her yıl açıklanan dünyadaki en çok kâr eden 100 silah şirketi listesine, bu listedeki Türk şirketlerine bakmak yeterli olacaktır.

Yalan-6: İsrail pek çok cephede aynı anda savaşabilecek kabiliyete sahiptir

Liberalizmin düşüncemizi ve refleksimizi teslim almaya yönelik bir diğer hamlesi de İsrail’in “yenilmez” olduğu tezidir. Askerî anlamda bunun böyle olmadığını 7 Ekim günü yaşanan hezimetle ifade etmeye çalıştık. Ancak bunun da ötesinde olan bitenin İsrail ile alakalı olmadığını açık bir biçimde ifade ettiğimizde göreceğiz. 7 Ekim gününden bu yana İsrail durmadan her gün Gazze’ye ölüm yağdırdı, işgal harekâtı düzenledi, sınır dışı saldırılar yaptı, şimdi de Lübnan cephesini açıyor. Bütün bunların emperyalizmin ve NATO’nun doğrudan ve gayretli desteği olmadan asla olamayacağını söylemek durumundayız. ABD ve Avrupa’daki emperyalist merkezlerin maddi fon ve kredi yardımı, her anlamda askeri desteği, istihbarat paylaşımı, mühimmat-teçhizat yardımı, sonu kesilmeyen nakliye-lojistik destek uçuşları, kesintisiz jet yakıtı desteği vb olmasaydı bırakın savaşın bir gün daha sürmesini bugün İsrail’de çökmüş ve iflasını isteyen bir ekonomiden bahsediyor olurduk. İsrail, emperyalizm eliyle her alanda desteklenmekte ve daha da ileri gitmesi için yüreklendirilmektedir. Tersinden okursak, İsrail’in bölge halklarına kusturduğu kanın durması için emperyalizmin ve onun işbirlikçilerinin ifşa edilmesi ve geriletilmesi elzemdir./sol

YORUMLAR

EBU HUSEYIN 2 ay önce
Özet şudur : Dünya medyası genel anlamda Abd GB elinde kısaca siyonist patronların elinde ve istedikleri gibi hikayeleri gerçek haber diye insanlara tekrarlaya tekrarlaya yutturuyor. Bizde bir atâ sözü var "bir kişye 40 gün deli dersen 41 gün deli olduğuna inanır" Işte siyonist yapının taktiği bu. Tabi buna fırsatçı bencil cahil taasupcu ve iki yüzlü alçaklarida eklersen netice göründüğü gibi oluyor. Millete yalan hapını yutuyorlar.

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM