Aksa Tufanı
operasyonunun kilit isimlerinden ve mimarlarından biri olan Yahya Sinvar’ın
şehadeti Siyonistleri üstün bir konuma mı getirdi? Artık ateşkes görüşmelerinin
zamanı geldi mi? Ve son soru da gerçekten de bundan sonra gelişmeler hangi yöne
gidecek?
İşte bu sorulara
mantıklı ve ikna edici cevaplar bulmayı amaçlıyoruz.
Bu soruların
cevaplarıyla ilgili olarak şöyle söylenebilir:
1.Başlangıçta şunu
hatırlatmalıyız ki, bir yıldır bölgede tüm direniş eksenleri ve Siyonist
rejimin tüm müttefikleri arasında amansız bir mücadele şeklinde yaşananların eşi
benzeri görülmemiştir ve büyük bir olaydır ve tarihin hiçbir döneminde Siyonist
rejim ve bu bölgedeki müttefikleri bu büyüklükte bir savaşa karışmamıştı. Bu
“benzeri görülmemiş” ifadesi hem bu savaşın zamanı hem de şekli açısından
savaşa katılan tarafların sayısıyla da ilgilidir. Örneğin, “Çağrı Cihazları
Operasyonu” şeklinde yaşananlar eşi benzeri görülmemiş bir olaydı.
Aynı şekilde Seyyid
Hasan Nasrallah’ın suikastı... dolayısıyla bugün, büyük ve benzeri görülmemiş
sonuçları olacak “büyük” ve “eşi benzeri görülmemiş” bir meselenin içindeyiz.
Sonuçlar İkinci Dünya Savaşı sonuçlarına benziyor ama bu savaş Batı Asya
bölgesi gibi küçük bir bölgede gerçekleşiyor.
2.Konu ne kadar
büyük olursa, doğal olarak bu konuda hedeflere ulaşmanın maliyeti de o kadar
yüksek olur. Hedef, Siyonist rejimi yok etmek olunca doğal olarak büyük bir
hedef sayılmaktadır. General Süleymani,
Seyyid Hasan Nasrallah, İsmail Haniye, Yahya Sinvar gibi büyük insanların kaybı
gerçekten ağır kayıplar ve büyük acılardır. Ancak bu büyüklerin uğruna
hayatlarını feda ettikleri hedeflerin büyüklüğü göz önüne alındığında, bu hiç
de garip değildir.
Bu büyüklerin,
hedeflerini ve hedeflerinin büyüklüğünü bildikleri için kendilerini şehadete
hazırladıklarını söylemek istiyoruz. Direniş ekseni de kanserli tümör olan
İsrail’i yok etmek gibi büyük bir hedef için kanını ve canını vermektedir.
Bu büyüklerin şehadeti ağır olsa da garip
değildir. İlginç olan, Seyyid Hasan Nasrallah, Yahya Sinvar vb. seviyedeki bir
insanın yatakta ölmesidir!
3.Direniş liderlerinin
şehadeti, kısa bir süre için düşmanın ölü ruhunu canlandırabilir ve onlara kısa
vadede bazı taktiki faydalar sağlayabilir, ancak uzun vadede onlara stratejik
bir fayda sağlamayacaktır. Direnişin tüm liderlerinin ardından gelecek kişiler
var ve bir liderin şehit edilmesinin hemen ardından, bir başkası onun yerine
geçiyor ve hareket hemen yeniden inşa ediliyor. Nasıl ki Lübnan Hizbullah’ı
Direnişin Seyyidi Nasrallah’ın şehit edilmesinden sadece iki hafta sonra
kendini hemen yeniden inşa edip Siyonist rejimin 550 subay ve askerini büyük
miktarda modern ve ağır askeri teçhizatla birlikte hedef aldı ve Golani
tugayını yok ettiyse, Hamas hareketi de çok hızlı bir şekilde örgütlenecek ve
daha güçlü bir şekilde yola devam edecektir. Üstelik Siyonistler bu kez büyük
bir hata nedeniyle Yahya Sinvar’ın şehadetini gerektiği gibi manipüle edip
Hamas’a karşı kullanamadılar.
4. Psikolojik ve
medya operasyonları, askeri operasyonlara paralel ve birlikte gerçekleşiyor. Medyanın
zorlu savaşlarda yaptığı çalışmaların önemi o kadar büyüktür ki, eğer yapılmaz
ya da doğru yapılmazsa kazananı kaybedene, kaybedeni de kazanana dönüştürebilir.
Başka bir deyişle, yumuşak operasyon ve dakik medya bağlantısı bazen zorlu bir operasyondan
hatta başarılı bir operasyondan çok daha önemlidir.
Mesela dün Yahya Sinvar'ın
şehadetinin ardından Siyonistler bu büyük adamın mücadelesinin son saniyelerine
ait görüntüleri yayınlamış ve bu rejimin birçok medya kuruluşunun da açıkladığı
gibi, kendilerini rezil etmiş ve Sinvar'ı gençler arasında efsane bir kahraman
haline getirmişlerdir. Peki nasıl...?! Bu suikast öncesinde Siyonistler, İran
ve bölge medyasında etkili olan bazı isimlerle birlikte, geçtiğimiz aylarda Sinvar’ın
şahsiyetine yönelik büyük bir suikast girişimi başlatmıştı. Onlar şunu söyleyip
yazıyorlardı: “Sinvar İsrail hapishanelerinde olduğundan ve tüm mahkumlar
arasında serbest bırakılmak için o seçilmiş olduğundan ve ayrıca İbranice
bildiğinden dolayı bir İsrail casusudur ve aynı zamanda Seyyid Hasan
Nasrallah'ın bulunduğu yerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur!” Bununla birlikte
Sinvar'ın Gazze'de olmadığını, yoldaşlarını yalnız bıraktığını da söylediler ve
yazdılar. Bir diğer grup ta Sinvar'ın Siyonist güçlerle bir çatışma durumunda
onları canlı kalkan olarak kullanmak için bir dizi Siyonist mahkumla birlikte
yerin altında saklandığını söyledi. Ancak Siyonistlerin dünkü aptallığı ve
Yahya Sanvar'ın, Refah şehrinin ortasındaki yarı yıkılmış bir binada, eli ağır
yaralı, bandajlı, kanlı, uyuşuk ve maskeli fotoğraflarının yayınlanması ve
burada son anına kadar savaşması, medya şarlatanlarının yarattığı tüm bu
görüntüleri silip süpürdü ve Siyonistlerin isteklerinin aksine onu büyük bir
efsane ve kahraman haline getirdi.
Dolayısıyla
Siyonistlerin medyadaki bu aptallığı sayesinde Yahya Sinvar'ın şehadeti
Siyonistleri üstün bir konuma getirmediği gibi aynı zamanda direniş eksenini ve
onun zaferine umut besleyen herkesi de üstün bir konuma getirdi.
5. Amerika bu
savaşta büyük direniş ekseninin savaştığı ana taraftır. Bu iddiayı kanıtlayacak
pek çok neden var. Bunun en önemli nedenlerinden biri Siyonistlerin, Amerika
olmasaydı İsrail'in işinin biteceğini, Amerika'nın yardımı olmasaydı İsrail'in
iki hafta bile dayanamayacağını defalarca dile getiren itiraflarıdır. Tabi bir
de silahların, teçhizatın ve teknolojilerin miktarını ve kalitesini, parayı,
doları, bilgi ve siyasi desteği ve genel olarak Amerika'nın bu rejim için
harcadığı ve harcamakta olduğu ağır harcamaları da dikkate alın. Dolayısıyla bu
savaşta direniş ekseni Amerika'ya karşı savaşıyor. Öte yandan önemli bir şahsın
suikasta uğraması ya da Lübnan'ın ya da Gazze ve Yemen'in bir kısmının vahşice
bombalanması sonrasında Amerika her zaman arabulucu rolüne bürünerek ateşkesin
gerekliliğinden bahsetmeye başlamıştır ve yine her zaman olduğu gibi, Yahya Sinvar'ın
şehadetinden saatler sonra Amerikalılar yine müzakere zamanının geldiğini söylemişlerdir!
Muhtemelen önümüzdeki günlerde de bu konuya odaklanacaklar. Böyle bir ortamda
müzakereleri kabul etmek, teslim olmuş görüntüsü vereceği için gidişatı karşı
tarafın lehine çevirebilir ve böyle bir durum, Sinvar'ın şehadet resimleri
yayınlayarak oluşturulan atmosferi de yok edecektir. Müzakereler birkaç gün
daha sonraya kalsın! Yani, Lübnan Hizbullah’ı ve Yemen direnişinin Siyonist
rejim ve bazı müttefikleri için gördüğü rüyanın sonrasına kalsın!
6. Ancak “Bundan sonra gelişmeler hangi yönde
ilerleyecek” sorusunun cevabını bulmak hiç de zor değil. Çünkü konu çok büyükken,
hak ve batıl cephesi belirlenmişken, dünyanın tüm şeytanları bir tarafta, tüm
dünya mazlumlarının umudu diğer tarafta toplanmışken bu yolun sonunu şimdiden
görebiliyoruz. Öncelikle bu rejimin her gün işlediği suç ve cinayetlerle belki
dünya üzerindeki insanların %5'i Siyonistleri destekliyor ama kesinlikle dünya
halkının %90'ından fazlası bu rejimden nefret ediyor. Siyonistler bu sefer
Hollywood'un yardımıyla bile imajlarını yeniden inşa edemeyecekler. Dolayısıyla
kamuoyu ve yumuşak savaş alanında bu yolun sonu bilinmektedir.
Allah-u Teâlâ zorlu
savaşla ilgili olarak şöyle buyurmuştur: “Ve kim, Allah'tan, Peygamberinden ve
inananlardan yüz çevirirse bilsin ki hiç şüphesiz Allah'a mensup olanlardır üst
olacak kişiler.”
Cafer
Bulvari/Keyhan