Yahya Sinvar'ın şehadetine verilen tepkiler, uzmanlar ve
medya kuruluşları tarafından iki gün boyunca şöyle özetlendi: "Siyonistler
hata yaptı." Siyonistler, Sinvar'ın bulunduğu yere tesadüfen
ulaştıklarında, onu şehit ettikten sonra, üst makamlardan onay almadan, bu
büyük şehidin fotoğraflarını yayınladılar. Ancak Filistinli kahramanın son
nefesine kadar düşmanla savaştığı anların yayınlanması, Siyonistlerin elindeki
kozları ellerinden aldı ve daha önceki tüm yalan haberlerini de geçersiz kıldı.
Bu raporu okurken, dünyanın dört bir yanında "Yahya
Sinvar" temalı binlerce çizim, resim, yorum ve metin hazırlandığını
söylemek abartı olmaz. Hepsi istisnasız onu "efsane" ve "gerçek
kahraman" olarak nitelendiriyor. Siyonistler, bu "İsrail'e karşı
mücadelenin kahramanı"nı şehit etmeden önce, hakkında olabildiğince içerik
üretmiş ve Seyyid Hasan Nasrallah'ın şehadetinden de Yahya Sinvar'ı sorumlu
tutmuşlardı. Hatta yeraltı tünellerinde saklandığını ve silah arkadaşlarını
ölüme gönderdiğini bile yazmışlardı! O birkaç fotoğraf, tüm bu şeytani
anlatıları silip süpürdü!
Medya ve uzmanların analiz ettiği önemli konulardan biri de,
Sinvar'ın şehadetinin sonuçları ve yokluğunun mevcut savaş ve Gazze'deki
koşullar üzerindeki etkisidir. Siyasi-ekonomik dergi Foreign Policy, Sinvar'ın
şehadetine atıfta bulunarak, Sinvar'ın yokluğunun, Siyonistlerin tahminlerinin
aksine, Hamas'ı zayıflatmayacağını veya gevşetmeyeceğini vurguladı. Bu analizde
şöyle yazıyor: "Ortadoğu'daki İsrail karşıtı grupların performansı, direniş
cephesinin liderlerinin öldürülmesinin daha sert ve direnişçi bir nesil
yaratacağının kanıtıdır... İsrail, direniş hareketine yönelik sorununu
liderlerini öldürerek çözemez. Bu suikastler sadece direniş gruplarının
çabalarını ikiye katlayacak ve İsrail için yeni sorunlar yaratacaktır."
Amerikan dergisi, daha sonra Hizbullah'ın eski Genel
Sekreteri Abbas Musavi, Filistin İslami Cihad'ın kurucusu Fethi Şikaki ve Hamas
hareketinin kurucusu Şeyh Ahmed Yasin gibi Siyonist güçler tarafından suikast
düzenlenen ve şehit edilen bazı direniş cephesi liderlerinin isimlerine atıfta
bulunarak şunları yazdı: "İsrail, bu kişilere suikast düzenledikten sonra
hiçbir zaman yoldaşlarının askeri direnişini sona erdiremedi ve bu suikastler
bir sonraki direniş liderlerinin stratejilerini gözden geçirmelerine asla neden
olmadı... Bazı analistler ve seçilmiş ABD hükümet yetkilileri, yalnızca
İsrail'in direniş gruplarını tamamen yendiğinde barışın mümkün olduğuna
inanıyor. Bu, ABD Başkanı Joe Biden'ın Sinvar'ın suikastıyla ilgili
açıklamalarında oldukça açıktı. Ancak bu sadece boş bir umut. Gerçek şu ki, bu
hareketin üyeleri liderleri olmadan mücadeleye daha kararlı bir şekilde devam
edecek ve düşmanlarından intikam alacaklardır."
Bu tanınmış Amerikan dergisinin analisti, analizine Şehit
Sinvar'ın "İsrail ile savaşta ölmeyi sıradan ölümlere tercih ederim."
sözüyle devam ediyor ve şöyle diyor: "Direniş sonuçsuz değildir, bu,
savaşçıların kimliğinin hayati bir parçasıdır. Sinvar da, önemli kanıtlarla,
ölümünün (şehadetiyle) daha fazla direniş için iyi bir ilham olacağına
inanıyordu."
Bu analizde başka bir örnek olarak Şehit Kasım
Süleymani'nin, İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü'nün eski komutanının
suikastına da değinildi ve şöyle yazıldı: "Amerikalılar, direniş ekseninin
ana oyuncusu olan Süleymani'yi suikast ettikten sonra, İran İslam Devrim
Muhafızları Ordusu sadece gücünü ve motivasyonunu kaybetmemekle kalmadı, aynı
zamanda daha güçlü bir şekilde çalışmalarına devam etti... Direniş liderlerinin
suikastı, İsrail için kısa vadede tatmin edici ve büyük bir başarı olabilir,
ancak bu rejimin düşmanlarını ortadan kaldırmasına pek yardımcı olmayacaktır.
Çünkü bu liderlerin boşluğu daha direnişçi ve zorlu kişilerle
doldurulacaktır."