Erdoğan: BRICS Zirvesinde İsrail'e Kapsamlı Bir Silah Ambargosu İçin Girişim Başlattık

GİRİŞ: 25.10.2024 11:13      GÜNCELLEME: 25.10.2024 11:13
Rasthaber -  Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazetecilerle görüşmesinde Türkiye'nin BRICS'e katılımı ilerletme arzusunda olduklarını vurgulayarak BRICS Zirvesi'ni şöyle değerlendirdi:

"Ev sahibi Sayın Putin başta olmak üzere, zirveye katılan liderlerle ikili görüşmeler yapma fırsatım oldu. Bu çerçevede Venezuela Devlet Başkanı Sayın Maduro, Özbekistan Cumhurbaşkanı Sayın Mirziyoyev, Vietnam Başbakanı Sayın Pham Minh Chinh, Kongo Cumhurbaşkanı Sayın Sassou Nguesso ile bir araya geldik. Diğer liderlerle de ayrıca birebir görüşmelerim oldu. Bu temaslarımda İsrail’in bir an önce durdurulması için Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, farklı platformlarda yürüttüğümüz çabalara destek istedim. Karşılıklı saygı ve kazan-kazan formülüyle BRICS’le ilişkilerimizi geliştirme noktasında neler yapılabileceğini ele aldık. Önemli kısmı bizim gibi G20 üyesi olan BRICS ülkeleri dünya yüzölçümünün yaklaşık yüzde 30’unu, nüfusunun yüzde 45’ini kapsıyor. Küresel petrol üretiminin yüzde 40’ı, mal ihracatının yüzde 25’i, ticaretin 5’te 2’si de yine BRICS ülkeleri tarafından gerçekleştiriliyor. Sadece bu veriler bile BRICS platformunun ekonomik açıdan önemini göstermektedir. Türkiye de kendi menfaatleri ekseninde BRICS ile iş birliğini önümüzdeki dönemde de ilerletme arzusundadır."

BRICS Zirvesi'nde görüşülen “alternatif finans sistemi” ve Trump'ın “Doları rezerv para birimi olmaktan çıkaran ülkelerin mallarına yüzde 100 vergi getirilebileceği” tehdidi konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan şu değerlendirmeyi yaptı:

"Burada amacımız mevcutları birbiriyle yarıştırmak değil. Bizim yerli ve milli paralarımızla yolumuza devam etmemiz lazım. Sayın Trump, Amerika Birleşik Devletleri’nin başında bulundu. Bu tür bir görüşü olabilir. O zaman da biz kendileriyle finans sektörüyle ilgili tüm konuları görüştük. Bunları kendileriyle paylaştık. O zaman ne için buna müdahale etmediler? Yerli ve milli paralarla hangi ülke ile bu adımı atabiliyorsak atarız. Burada amacımız ‘kazan-kazan' esasına dayalı olarak finansal sektörü ayağa kaldırmaktır. Bu konuda Amerika olsun, Batı ülkeleri olsun herkes adımını buna göre atacak olursa biz de kazanırız, onlar da kazanır, Amerika da kazanır. Biz yıllardır milli paralarla ticaret politikasını savunuyoruz. Bu, ikili ticaretin döviz baskısından kurtarılmasını sağlar. Ülkelerin ticari faaliyetlerine başka ülkelerin müdahil olmasının önüne geçer. Milli paralarla ticaret aynı zamanda özgür ticarettir. Aynı şekilde ödeme sistemlerinde çeşitliliğin olmaması da finans piyasalarının şoklara karşı kırılganlığını artırıyor. Dolayısıyla alternatif bir finans ve ödeme sistemi hem uluslararası ticareti kolaylaştırır hem de çeşitlendirir."

Erdoğan, BRICS ülkelerinin Filistin ve Lübnan konusunda görüşlerini ise şöyle belirtti:

"Bu zikrettiğiniz ülkeler bu konuda gerçekten kararlı. Onlar Filistin’e destekten taviz vermiyor. Biz bundan sonraki süreçte de gerek İspanya gerek İrlanda gerekse Norveç ve Slovenya gibi ülkelerle bu dayanışmamızı sürdürme kararlılığındayız. Birlikte adım atarsak güç kazanabiliriz. Batı maalesef kendini İsrail’e karşı borçlu hissediyor. Mesela Almanya Nazi döneminde yaşananlar nedeniyle kendilerini İsrail’e karşı sorumlu görüyor. Bazı Batılı ülkelerin de tutumu aynı şekilde. O dönemde Avrupa Yahudilerine karşı Nazi yönetiminin yaptıklarına sessiz kaldıkları için bir borç ödeme yöntemi olarak İsrail’in soykırımına sessiz ve tepkisiz kalıyorlar. Yani Batı, bir anlamda borcu borçla kapatmaya çalışıyor. Fakat şimdi de Filistinlilere karşı borçlanıyorlar, bu dönemin Nazileri haline gelen İsrail’e kol kanat gererek torunlarına utanç verici bir geçmiş bırakıyorlar. BRICS üyelerinin de Filistin’in haklı davasına ve İsrail’in hedefindeki Lübnan’a daha fazla destek vermelerini, İsrail saldırganlığına yüksek sesle “dur” demelerini bekliyoruz."

'İsrail'e kapsamlı bir silah ambargosu konulması için girişim başlattık'

"İsrail'i durdurmak, onların bebekleri, çocukları, anne ve babaları öldürmesinin önüne geçmek için silaha erişimin önünü kesmemiz şart. Şu an itibariyle Amerika ve Almanya başta olmak üzere birçok ülke maalesef verdikleri silahlarla İsrail'in katliamını sürdürmesine destek oluyor. Biz de Birleşmiş Milletler çatısı altında bu soruna bir çözüm olması, İsrail'e kapsamlı bir silah ambargosu konulması için girişim başlattık. Bu çağrımıza destek verenlerin sayısı da her geçen gün artıyor. Umarız 'İnsanlık İttifakı' olarak bu girişimimizi başarıya ulaştırır ve kalıcı barış için bir kapı aralarız. Ateşe benzin dökenlere inat bu yangını söndürmek için elimizden geleni yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. İsrail’e karşı silah ambargosu çağrımızın İtalya, İspanya, İrlanda ve Fransa gibi ülkeler tarafından da yapılmış olması, konunun giderek daha fazla gündeme geldiğini gösteriyor. Demek ki sadece biz değil, pek çok ülke İsrail’in pervasızca, orantısız güç kullanımından rahatsız. Ama gelinen aşamada Türkiye’nin başını çekeceği ülkelerin, insan hakları ve uluslararası hukuk konularında daha güçlü bir ses çıkartması gerekiyor. Diplomatik zeminin güçlendirilmesi, alternatif bakış açıları geliştirilmesi ve uluslararası baskının artırılması için ne gerekiyorsa yapılmalı ve insanlığa kasteden bu terör devleti durdurulmalıdır."

Türkiye-Suriye Normalleşmesi

"Biz, sürecin en başından bu yana hep Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasından ve komşumuzda kalıcı, adil, kapsayıcı bir barış ve huzurun tesisinden yana olduğumuzu vurguluyoruz. Terör örgütleriyle ayrımsız mücadele anlayışımızda sınırlarımızı korumanın yanında bu tutumumuzun da payı vardır. Bölgemiz bir ateş çemberine dönmüş durumda ve her geçen gün maalesef bu çember daralıyor. Suriye yönetiminin Türkiye ile samimi ve gerçekçi bir normalleşmenin kendilerine sağlayacağı faydaları anlayarak adımlarını ona göre atması temel beklentimizdir. Umarım önümüzdeki dönemde bu konuda yapıcı bir adım görür ve Türkiye-Suriye normalleşmesini inşa ederiz. Çünkü o bölgedeki istikrarsızlık bir bataklığın sinekleri topladığı gibi terör örgütlerini, kirli emelleri olanları oraya biriktirdi. Onları dağıtmanın yegane yolu o bataklığı kurutup orayı gül bahçesine çevirmekten geçer. Rusya’nın Suriye yönetimi üzerindeki etkisi herkesin malumu. Sayın Putin ile tüm bu konuları, bizim durduğumuz noktayı, beklentimizi konuştuk. Sayın Putin'e, Beşar Esad'ın bizim çağrımıza vereceği cevabın temini noktasında bir adım atması çağrımız oldu. Sayın Putin, Esad'a bu adımı atması için herhangi bir çağrıda bulunur mu? Onu da zamana bırakıyoruz."

 

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM