"Ev sahibi Sayın Putin başta olmak üzere, zirveye katılan liderlerle ikili görüşmeler yapma fırsatım oldu. Bu çerçevede Venezuela Devlet Başkanı Sayın Maduro, Özbekistan Cumhurbaşkanı Sayın Mirziyoyev, Vietnam Başbakanı Sayın Pham Minh Chinh, Kongo Cumhurbaşkanı Sayın Sassou Nguesso ile bir araya geldik. Diğer liderlerle de ayrıca birebir görüşmelerim oldu. Bu temaslarımda İsrail’in bir an önce durdurulması için Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, farklı platformlarda yürüttüğümüz çabalara destek istedim. Karşılıklı saygı ve kazan-kazan formülüyle BRICS’le ilişkilerimizi geliştirme noktasında neler yapılabileceğini ele aldık. Önemli kısmı bizim gibi G20 üyesi olan BRICS ülkeleri dünya yüzölçümünün yaklaşık yüzde 30’unu, nüfusunun yüzde 45’ini kapsıyor. Küresel petrol üretiminin yüzde 40’ı, mal ihracatının yüzde 25’i, ticaretin 5’te 2’si de yine BRICS ülkeleri tarafından gerçekleştiriliyor. Sadece bu veriler bile BRICS platformunun ekonomik açıdan önemini göstermektedir. Türkiye de kendi menfaatleri ekseninde BRICS ile iş birliğini önümüzdeki dönemde de ilerletme arzusundadır."
BRICS Zirvesi'nde görüşülen “alternatif finans sistemi” ve
Trump'ın “Doları rezerv para birimi olmaktan çıkaran ülkelerin mallarına yüzde
100 vergi getirilebileceği” tehdidi konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan şu
değerlendirmeyi yaptı:
"Burada amacımız mevcutları birbiriyle yarıştırmak
değil. Bizim yerli ve milli paralarımızla yolumuza devam etmemiz lazım. Sayın
Trump, Amerika Birleşik Devletleri’nin başında bulundu. Bu tür bir görüşü
olabilir. O zaman da biz kendileriyle finans sektörüyle ilgili tüm konuları
görüştük. Bunları kendileriyle paylaştık. O zaman ne için buna müdahale
etmediler? Yerli ve milli paralarla hangi ülke ile bu adımı atabiliyorsak
atarız. Burada amacımız ‘kazan-kazan' esasına dayalı olarak finansal sektörü ayağa
kaldırmaktır. Bu konuda Amerika olsun, Batı ülkeleri olsun herkes adımını buna
göre atacak olursa biz de kazanırız, onlar da kazanır, Amerika da kazanır. Biz
yıllardır milli paralarla ticaret politikasını savunuyoruz. Bu, ikili ticaretin
döviz baskısından kurtarılmasını sağlar. Ülkelerin ticari faaliyetlerine başka
ülkelerin müdahil olmasının önüne geçer. Milli paralarla ticaret aynı zamanda
özgür ticarettir. Aynı şekilde ödeme sistemlerinde çeşitliliğin olmaması da
finans piyasalarının şoklara karşı kırılganlığını artırıyor. Dolayısıyla
alternatif bir finans ve ödeme sistemi hem uluslararası ticareti kolaylaştırır
hem de çeşitlendirir."
Erdoğan, BRICS ülkelerinin Filistin ve Lübnan konusunda
görüşlerini ise şöyle belirtti:
"Bu zikrettiğiniz ülkeler bu konuda gerçekten kararlı.
Onlar Filistin’e destekten taviz vermiyor. Biz bundan sonraki süreçte de gerek
İspanya gerek İrlanda gerekse Norveç ve Slovenya gibi ülkelerle bu
dayanışmamızı sürdürme kararlılığındayız. Birlikte adım atarsak güç kazanabiliriz.
Batı maalesef kendini İsrail’e karşı borçlu hissediyor. Mesela Almanya Nazi
döneminde yaşananlar nedeniyle kendilerini İsrail’e karşı sorumlu görüyor. Bazı
Batılı ülkelerin de tutumu aynı şekilde. O dönemde Avrupa Yahudilerine karşı
Nazi yönetiminin yaptıklarına sessiz kaldıkları için bir borç ödeme yöntemi
olarak İsrail’in soykırımına sessiz ve tepkisiz kalıyorlar. Yani Batı, bir
anlamda borcu borçla kapatmaya çalışıyor. Fakat şimdi de Filistinlilere karşı
borçlanıyorlar, bu dönemin Nazileri haline gelen İsrail’e kol kanat gererek
torunlarına utanç verici bir geçmiş bırakıyorlar. BRICS üyelerinin de
Filistin’in haklı davasına ve İsrail’in hedefindeki Lübnan’a daha fazla destek
vermelerini, İsrail saldırganlığına yüksek sesle “dur” demelerini bekliyoruz."
'İsrail'e kapsamlı bir silah ambargosu konulması için
girişim başlattık'
"İsrail'i durdurmak, onların bebekleri, çocukları, anne
ve babaları öldürmesinin önüne geçmek için silaha erişimin önünü kesmemiz şart.
Şu an itibariyle Amerika ve Almanya başta olmak üzere birçok ülke maalesef
verdikleri silahlarla İsrail'in katliamını sürdürmesine destek oluyor. Biz de
Birleşmiş Milletler çatısı altında bu soruna bir çözüm olması, İsrail'e
kapsamlı bir silah ambargosu konulması için girişim başlattık. Bu çağrımıza
destek verenlerin sayısı da her geçen gün artıyor. Umarız 'İnsanlık İttifakı'
olarak bu girişimimizi başarıya ulaştırır ve kalıcı barış için bir kapı
aralarız. Ateşe benzin dökenlere inat bu yangını söndürmek için elimizden
geleni yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. İsrail’e karşı silah ambargosu
çağrımızın İtalya, İspanya, İrlanda ve Fransa gibi ülkeler tarafından da
yapılmış olması, konunun giderek daha fazla gündeme geldiğini gösteriyor. Demek
ki sadece biz değil, pek çok ülke İsrail’in pervasızca, orantısız güç
kullanımından rahatsız. Ama gelinen aşamada Türkiye’nin başını çekeceği
ülkelerin, insan hakları ve uluslararası hukuk konularında daha güçlü bir ses
çıkartması gerekiyor. Diplomatik zeminin güçlendirilmesi, alternatif bakış
açıları geliştirilmesi ve uluslararası baskının artırılması için ne gerekiyorsa
yapılmalı ve insanlığa kasteden bu terör devleti durdurulmalıdır."
Türkiye-Suriye Normalleşmesi
"Biz, sürecin en başından bu yana hep Suriye’nin toprak
bütünlüğünün korunmasından ve komşumuzda kalıcı, adil, kapsayıcı bir barış ve
huzurun tesisinden yana olduğumuzu vurguluyoruz. Terör örgütleriyle ayrımsız
mücadele anlayışımızda sınırlarımızı korumanın yanında bu tutumumuzun da payı
vardır. Bölgemiz bir ateş çemberine dönmüş durumda ve her geçen gün maalesef bu
çember daralıyor. Suriye yönetiminin Türkiye ile samimi ve gerçekçi bir
normalleşmenin kendilerine sağlayacağı faydaları anlayarak adımlarını ona göre
atması temel beklentimizdir. Umarım önümüzdeki dönemde bu konuda yapıcı bir
adım görür ve Türkiye-Suriye normalleşmesini inşa ederiz. Çünkü o bölgedeki
istikrarsızlık bir bataklığın sinekleri topladığı gibi terör örgütlerini, kirli
emelleri olanları oraya biriktirdi. Onları dağıtmanın yegane yolu o bataklığı
kurutup orayı gül bahçesine çevirmekten geçer. Rusya’nın Suriye yönetimi
üzerindeki etkisi herkesin malumu. Sayın Putin ile tüm bu konuları, bizim
durduğumuz noktayı, beklentimizi konuştuk. Sayın Putin'e, Beşar Esad'ın bizim
çağrımıza vereceği cevabın temini noktasında bir adım atması çağrımız oldu.
Sayın Putin, Esad'a bu adımı atması için herhangi bir çağrıda bulunur mu? Onu
da zamana bırakıyoruz."