Rasthaber - "Komünist Bakış" programında gündeme dair açıklamalarda bulunan TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri değerlendirdi.
Her pazartesi soL TV'de yayınlanan "Komünist Bakış" programında bu hafta da gündemdeki gelişmeler değerlendirildi.
Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan, Gökhan Kazbek'in sorularını yanıtladı.
ABD ve Trump: 'Dış politika ve askeri operasyonlarda bir değişim olacağı net'
ABD ile Rusya arasında süregelen alt düzey görüşmelerin giderek daha ciddi bir hal aldığını belirten Okuyan, “Ancak ABD sermayesi içinde Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili farklı eğilimlerin olduğu çok açık. Ukrayna meselesini arka plana iterek yeni cepheler açacaklarını öngörüyorum” dedi.
Okuyan, ABD seçimlerini Donald Trump’ın kazandığını hatırlattı, oluşturduğu yeni kabineye dikkat çekti ve “Kabinedeki isimlerin neredeyse tamamı militarist ve İsrail yanlısı. Ayrıca kabinede iş dünyasının güçlü temsilcileri de var. ABD’de bu durum yeni değil, ancak Trump bunu bir adım öteye taşıdı. Örneğin Elon Musk sadece bir örnek” ifadelerini kullandı.
ABD’de savaş sanayisi ile silah sektörünün çok boyutlu ve karmaşık bir yapıya sahip olduğunu vurgulayan Okuyan, “Bu sektördeki tercihlerin ve eğilimlerin, sermaye içi dengelerin değişmesiyle birlikte yeniden şekilleneceği aşikar. ABD’nin güçlü şirketleri arasında yeni bir yer değişikliği sürecine tanık oluyoruz” dedi.
Okuyan, Trump yönetiminin politikalarına ilişkin şöyle konuştu:
“Kısa vadede NATO ile ilişkiler radikal biçimde değişmeyecektir. Trump’ın radikal söylemleri her başlıkta kolayca politikaya dönüşemez. Ancak ekonomik politikalar, dış politika ve askeri operasyonlarda bir değişim olacağı net. Bu değişimin yönü bilinmez değil. Rusya ile olan mücadele, Çin'e kaydırılacak.
Trump, seçim kampanyasında ABD’yi yeniden bir sanayi devi yapma vaadinde bulundu. ABD sermayesinin bu yönde talepleri var. Bunun için Çin’e kayan üretimi engellemeyi ve üretim gücünü artırmayı hedefliyor. Bu politikalar, bölgemizi ve dünyayı derinden etkileyecek.”
Avrupa’da dikkat çeken eğilim: Ukrayna’nın toprak kaybının kabul edilmesi
Devam etmekte olan Rusya-Ukrayna savaşına da değinen Okuyan, meselenin sadece ABD’de değil, Avrupa’da da tartışıldığına işaret ederek, “Burada dikkat çeken ortak nokta, Ukrayna’nın toprak kaybının kabul edilmesi yönündeki eğilim. Fiili durumu kanıksayarak, ‘Bu topraklar Ukrayna’ya ait ama mevcut gerçek bu’ demeleri olası” dedi.
Kemal Okuyan söz konusu eğilimin hayata geçirilebilmesinin Ukrayna’da iktidar değişikli olmadan mümkün gözükmediğini belirtti ve “Zelenskiy’nin konumu bu süreçte kilit rol oynayabilir” yorumunda bulundu.
“Avrupa, Ukrayna’nın geri kalanını NATO’ya dahil etme gibi çözümler arıyor” diyen Okuyan, sözlerini “Karşılığında ise Suriye’de Rusya’dan tavizler koparılabilir. Bu tür müzakereler henüz kamuoyuna yansımamış durumda, ancak kapalı kapılar ardında konuşulduğu kesin” ifadeleriyle sürdürdü.
'Tek güç Filistin ve Lübnan’daki direniş hareketleri'
İsrail’in 7 Ekim saldırılarından sonra işgal politikalarını hızlandırdığına ve Batı Şeria ile Lübnan’a yönelik ilhak planları olduğuna değinen Okuyan, “Dünyada buna Filistin ve Lübnan halkları dışında karşı çıkan kimse yok. İsrail bu sessizliğe güveniyor” dedi.
“Kamuoyunu baskı altına almakta başarılılar;
Avrupa, Filistin yanlılarına vize veriyor, Lübnan ve Filistin’den çıkışları kolaylaştırıyor. İsrail, avantajlı bir konumda olduğunu düşünüyor” diyen TKP Genel Sekreteri sözlerine şöyle devam etti:
“Trump’ın başkan seçilmesi, İsrail için yeni bir fırsat. Trump, İsrail’in daha fazla desteklenmesi gerektiğini açıkça dile getiriyor ve kabinesini neredeyse tamamen İsrail yanlısı isimlerden oluşturuyor. Ortadoğu’da İsrail’in yayılmacı politikalarına karşı halk direnişi dışında bir güç görünmüyor. Ne Rusya ne Çin ne de Batılı ülkeler bu durumu durdurma niyetinde. Ancak Filistin ve Lübnan’daki direniş hareketleri, zinciri kırabilecek tek güç olarak varlığını sürdürüyor. Bu süreç, halkların örgütlü mücadelesine ve dayanışmasına bağlı.”
'Neoliberal politikalar ve emperyalist müdahaleler Suriye'yi çıkmaza sürükledi'
Suriye’nin Rusya, İran, Hizbullah’ın desteğiyle ve Suriye halkının mücadelesiyle cihatçı saldırıları durdurduğunu söyleyen Okuyan, ancak ülke ekonomisinin kötü durumda olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“Esad yönetimi, Batı ile anlaşma yolları arıyor. Biz, Suriye’ye yönelik emperyalist müdahalelere, Türkiye’nin işgaline ve cihatçı grupların desteklenmesine başından beri karşı çıktık. Ancak bu tutumumuz Esad yönetimini yüceltmek için değil, Suriye’nin bölünmesine karşı durduğumuz içindi.
Neden ilk Suriye'de gösteriler başladı? Esas neden Suriye'nin neoliberal politikaları ağırlık
kazanmasıyla başladı. ABD bunu kullanarak halkı ayaklandırdı. Suriye’de neoliberal politikaların yarattığı sorunlar, emperyalist müdahalelerle birleşerek halkı büyük bir çıkmaza sürükledi.
Yeni pazarlar arayan Rusya ve Çin, Suriye ekonomisinin rahatlaması için hiç bir şey yapmıyor. Geçmişte Sovyetler böyle değildi. Türkiye'deki örnekleri hatırlayalım. İskenderun Demir Çelik Fabrikası, Aliağa Rafinerisi gibi örneklerde farklı bir yaklaşım vardı. Sovyetler, Türkiye ile olan ilişkilerinde Türkiye'nin emperyalizm ile olan bağımlılığını azaltan örnekler yaratmaya çalıştı geçmişte. Ama bugün Rusya ve Çin’in Suriye politikasında böyle örnekler yok."
'Türkiye, Suriye'deki Kürt bölgesinin de hamiliğini yapabilir miyim diye bakıyor'
“Bugün Suriye'nin birden fazla sorunu var” diyen Okuyan, “Suriye bölünmüş durumda. Ülkede tarımı yağmaladılar, fabrikaları söküp götürdüler, tarihi alanları yağmaladılar. Suriye’nin Kürt sorunu var. Kürtler yok sayılamaz ama bir yandan da ABD ile işbirliği yapan bir bölge var. Bunlar belli açılardan karmaşık meseleler” dedi.
Kemal Okuyan sözlerine şöyle devam etti:
“Esat yönetiminin bunları çözme kapasitesi var mı, bilemiyorum. İsrail’in Suriye'ye dönük planları var. Özellikle oradaki Kürt varlığına göre adımlar atıyorlar. Kürt siyasetinde bir tür İsrailcilik gelişiyor diğer yandan.
Şuna itirazım var. Kürtler İsrail'le ittifak yapıyor diye eleştirenlerin her şeyden önce Filistin’e sahip çıkması lazım, NATO'ya karşı çıkması lazım. Ama diğer yandan Kürt siyasilerin İsrail ile kurulan ilişkilerini de görmek gerekiyor.
Türkiye’nin paniği nedir? İsrail’in burada Kürtlerle kuracağı ittifakları tehdit olarak görüyor. Acaba Irak’taki Kürt bölgesi gibi acaba Suriye'deki Kürt bölgesinin de hamiliğini yapabilir miyim diye bakıyor. Ama buraya bakan bir de İsrail var. Burada çıkarlar çatışabilir, ortaklaşabilir. Bunu zaman gösterecek."/sol