İmam Hamanei bu görüşmede yaptığı konuşmada şu ifadelerde bulundu: ‘Devrimden sonra, onlarca yıl boyunca Amerikalılar İran meseleleriyle ilgili sıklıkla hatalar yaptılar. Sözlerimin muhatabı çoğunlukla ABD’nin politikalarından korkanlardır.’
Pehlevi Döneminde İran, Amerika’nın Çıkarlarının Güçlü Bir Kalesiydi
İmam Hamanei şunları söyledi: ‘Pehlevi döneminde İran, Amerika’nın çıkarlarının güçlü bir kalesiydi. İnkılap, bu kalenin içinden çıktı. Amerikalılar anlamadılar, aldatıldılar ve gaflete düştüler. Amerika'nın hesaplarında yaptığı hata budur. Devrimden sonra, onlarca yıldır Amerikalılar İran meseleleri konusunda sıklıkla yanıldılar. Sözlerimin muhatabı çoğunlukla Amerika’nın politikalarından korkan kişilerdir.’
Düşmanın Propagandasının Kamuoyunu Etkilemesine İzin Vermeyin
İmam Hamanei açıklamalarına şöyle devam etti: ‘Yazılım
programlarının işi yalan yaymak, gerçeklik ile kamuoyunun düşüncesi ve fikri
arasına mesafe koymaktır. Siz güçlenirken o sizin zayıfladığınızın haberini
yayar. Kendisi zayıflarken de güçlendiğinin haberini yayar. Siz tehdit
edilemeyecek bir durumda olursunuz ama o “Seni tehditlerle yok edeceğim” diye
haber yayar. Bazı insanlar da bundan etkilenmektedir.
Bugün tebliğ, kültürel, haber ve reklam mekanizmalarınızın,
kültür bakanlığımızın, radyo ve televizyonlarımızın, sosyal medya
aktivistlerimizin temel ve önemli görevi, düşmanın otoritesine dair yanılsama
perdesini yırtmak, düşmanın propagandasının kamuoyunu etkilemesine izin
vermemektir. 9 Ocak’ta Kum halkının yaptığı şey buydu.’
İslam İnkılabı Rehberi, bazı kişilerin “İran Avrupalılarla
müzakerede bulunup, iletişim kurarken neden Amerika ile iletişim kurmuyor ve
müzakerede bulunmuyor” sorusuna yanıt olarak şunları söyledi: ‘Amerika burayı
ele geçirmişti ama bu bölge onun pençesinden kurtuldu. Dolayısıyla onun ülkeye
ve devrime olan kini deve kinidir ve o kadar kolay elini çekmeyecektir. Amerika
İran'da başarısız oldu ve bu başarısızlığı telafi etmeye çalışıyor.’
İmam Hamanei konuşmasına şöyle devam etti: ‘Sayın
cumhurbaşkanının da ziyaret ettiği son ekonomik aktivistler sergisi yüzde 8 bir
ekonomik büyüme sağlanabileceğini gösterdi. Her alanda umutlu olmalıyız. Umut
ve beraberinde çaba olmalı.’
İmam Hamanei açıklamalarının devamında, İran
Cumhurbaşkanının Siyonist rejime ve Amerika'nın bu rejime verdiği desteğe
ilişkin açık ve cesur tutumunu takdir etti ve şu ifadelerde bulundu:
‘Amerika'nın istek ve çıkarlarına önem vermek demokrasiye tehdittir.
Ülkemizin yetkilileri çeşitli konularda karar verirken
Amerikalıların mantıksız beklentilerini dinlerlerse, yani onların çıkarlarını
göz önünde bulundururlarsa, ülkenin demokrasisini ve cumhuriyetini tehdit etmiş
olurlar.’
Direniş yaşıyor, yaşamalı ve her geçen gün güçlenmeli, biz
de direnişi, Gazze'deki direnişi, Batı Şeria'daki direnişi, Lübnan'daki
direnişi, Yemen'deki direnişi, Siyonist rejimin şeytani hareketine karşı duran
ve direnenleri her noktada destekliyoruz.
9 Ocak 1978 olayının anılması iki açıdan gereklidir.
Birincisi, 9 Ocak ülkemiz tarihinin zirvelerinden biridir. Yani gelecekte ülke
tarihine kim bakarsa, bu tarihin en önemli anlarından birinin onun vesilesiyle
burada toplandığınız gün olduğunu görecektir. Çünkü 9 Ocak, ülkede büyük bir
hareketin başladığı gündü ve bu büyük hareket, dünyayı sarsan, dünya siyasi
haritasını sarsan büyük bir devrime yol açtı.
9 Ocak’ı anmanın gerekliliğinin ikinci nedeni ise bu günden
ders almamız gerektiğidir. Bu olaylar, Allah'ın bu günleri, bunların hepsi
öğrenmek içindir. Öğrenelim ve ders alalım.’
İslam İnkılabı Rehberi sözlerine şöyle devam etti: ‘9
Ocak'tan birkaç gün önce ABD Başkanı Carter Tahran'daydı, resmi bir toplantıda
Muhammed Rıza'ya abartılı iltifatlarda bulundu ve şöyle dedi: ‘Bu adam
sayesinde İran bugün bir istikrar adasıdır. Yani 1978’de İran, ABD başkanının
gözünde arzu edilen bir İran olarak görülüyordu. 1978’de İran nasıldı? Şimdi üç
veya dört nişaneye değineceğim.
1- Dış politika açısından Amerika'ya tamamen itaatkardı.
ABD’nin istediği rejiminin dış politikasının görevi, tamamen itaatkar olmak,
ABD'nin çıkarlarını ve Siyonist rejimin çıkarlarını güvence altına almaktı.
2- İç politika; Rejimin iç politikası, ülkenin şiddetli
diktatörlüğünün Yüce İmam’ın (r.a) hareketi hariç, ülkenin herhangi bir
noktasında faaliyet gösteren dini hareketler olmak üzere içindeki her türlü
hareketi mutlak olarak bastırmaktı.
3- Ülke ekonomisi; O gün ülkenin nüfusu 35 milyon
civarındaydı, günde altı milyon varile yakın petrol satıp ihraç ediyorlardı ve
buradan elde edilen paralar ülke içinde belli bir sınıfın cebine giriyordu.
Ülkedeki sınıf farkı kendisini korkunç bir şekilde gösteriyordu. Ülkenin parası
ülkeye harcanmadı, millete harcanmadı, kalkınmaya harcanmadı, doğru yollara
harcanmadı. İnsanların yaşam standardı düşüktü.
4- Bilim ve teknoloji; Ülke bilim ve teknolojide dünyanın en
geri ülkelerinden biriydi.
5- Kültürel olarak; Yolsuzluk ve rezaletin yayılması, ahlaki
ve dini değerlerden uzaklaşılması, Batı kültürünün teşvik edilmesi,
ahlaksızlığın ülkede Avrupa ülkelerinden daha fazla teşvik edilmesi, o günkü
basınımızda bazılarının kendilerinin de itiraf ettiği gibi, giyim, başörtüsü,
haya vb. konularda ülkede kadınların durumu Avrupa ülkelerine göre daha
kötüydü.
İran böyleydi. ABD başkanı bunu beğendi ve övdü ve böyle bir
İran yarattığı için Muhammed Rıza'yı yüceltiyordu. İran için böyle bir durumu
istediler, bunu dilediler, bugün de ülke için bunu diliyorlar. Carter bu
isteğini mezara götürdü, bunlar da bu isteklerini mezara götürecekler.’
Muhatabı Olanların En Büyük Ve İlk Hedeflerinden Biri
Kalplerdeki Umudu Canlı Tutmak Olmalıdır
İmam Hamanei şu ifadelerde bulundu: ‘Düşmanın gençlerimizin
kalplerinden umudu silmek için yapmak istediğinin tam tersi olarak tebliğ ve
medya alanında muhatabı olan herkesin en büyük ve ilk hedeflerinden biri,
yüreklerde umudu canlandırmak, hayal kırıklığı yaratan sözler söylememek
olmalıdır.’