"Maşav", İsrail'in Ülkelerin Su Kaynaklarına Hakim Olmak İçin En Önemli Aracı

GİRİŞ: 08.01.2025 11:52      GÜNCELLEME: 08.01.2025 11:52
Rasthaber- Ülkelerin su kaynaklarına hakim olma stratejisi, Siyonist rejimin en eski ve aynı zamanda en önemli ulusal güvenlik stratejilerinden biridir. Bu rejimin liderleri her zaman bu stratejiyi uygulamayı tavsiye etmişlerdir.

Siyonist rejimin Suriye'ye yönelik en son askeri saldırıları kapsamında, bu rejimin ordusu Suriye’nin en büyük barajlarından biri olan "El-Mantara" barajını işgal etti. Bu baraj, işgal altındaki Suriye'nin Golan bölgesindeki Kuneytra'nın çevresinde yer almaktadır.

"El-Mantara" barajı, Kuneytra ve çevresinin, hatta Dera iline kadar olan bölgenin ana su kaynağıdır. Güney Suriye'nin en büyük ve en önemli barajı olan bu barajın İsrail tarafından işgal edilmesi, bölgede "su savaşları" konusunu yeni bir aşamaya taşıyacaktır. Su meselesinin İsrail için stratejik bir dosya olması göz önüne alındığında, bu rejimin işgal ettiği bu barajdan geri çekilmesi oldukça düşük bir ihtimaldir.

Siyonist stratejilerde "su", Siyonistlerin ulusal güvenliğini oluşturan en önemli unsurlardan biri olarak kabul edilir ve Siyonistler suyu, "askeri üstünlük" stratejisiyle eşdeğer görürler.

Filistin'den başlayarak işgal altındaki Golan, oradan Ürdün Nehri'ne, Güney Lübnan'a ve daha da ötesine, Türkiye ve Nil Nehri'ne kadar uzanan birçok kanıt, bu stratejinin Siyonist rejim için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Dolayısıyla, son günlerde "El-Mantara" barajının işgaliyle bölgede tanık olunan durum burada sona ermeyecek ve gelecekte bölgedeki su projeleri ve hedeflerinde tehlikeli stratejik sonuçlara yol açacaktır.

Bir buçuk asırdan fazla bir süredir "su", Siyonistlerin bölgesel ve ötesine yönelik stratejik hakimiyet hedeflerinin en önemli unsurlarından biri olmuştur. Ayrıca, bir asırdan fazladır Siyonist-İsrail politikaları, siyasi olaylar ile suyla ilgili olaylar arasında ayrım yapmamaktadır.

Siyonist rejimin yayılmacı su projelerine ve hedeflerine dair birçok belge bulunmaktadır. Bunlardan en önemlilerinden biri, Amerika'nın 2012 yılında açıkladığı bir projedir.

Bu projede, Siyonist rejimin Doğu Afrika'daki büyük "Nil" nehrinin su kaynaklarına hakim olma çabaları yer almaktadır. Bu doğrultuda şu ana kadar önemli adımlar atılmıştır. Bu proje, Amerika'nın desteğiyle ve Siyonist rejimin, Amerika'nın yerine, Afrika'daki Nil nehri çevresindeki ülkelerin tarım projelerine finansman sağlaması ve katılımı kisvesi altında gerçekleştirildi.

Ancak çok geçmeden bu proje, tarım projelerine finansman ve katılım şeklinden, Siyonist rejimin bu bölgede büyük ve eşi görülmemiş yatırımlara yönelmesi şeklinde bir hal aldı. Bu bölge, on yıllardır Siyonistlere kapalıydı ancak artık Amerika'nın yardımıyla, özellikle stratejik ve su bakımından zengin Nil nehrinin geçtiği ülkelerin kapıları İsrail'e açılmış oldu.

Amerika ve İsrail Arasında İmzalanan Mutabakat Zaptı

Amerika’nın Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) ile İsrail’in eşdeğeri olan “Maşav” arasında imzalanan mutabakat zaptına göre, Amerika ilk aşamada İsrail’in Uganda, Etiyopya, Tanzanya ve Ruanda’da tarımsal kalkınma projeleri yürütmesine izin verdi. Bu, Siyonistlerin bu ülkelerdeki diğer ekonomik sektörlere, özellikle Doğu Afrika'daki su kaynaklarına ve Nil Nehri'ne odaklanarak büyük yatırımlar yapmasının önünü açtı. 

Bu projenin ilk etkileri ve sonuçları, 2009 yılında Nil Nehri havzasındaki ülkelerin, 1929’da imzalanan Nil Nehri su paylaşımı anlaşmasında değişiklikler yapmayı planlamasıyla ortaya çıktı. O dönemde Siyonistlerin bu büyük nehre yaptıkları gerçek yatırımlar gün yüzüne çıktı. 

Siyonist rejimin Nil Nehri havzasındaki projeleri, Amerika’nın sınırsız desteğiyle devam ediyor. Uganda, Etiyopya, Tanzanya ve Ruanda’dan sonra şimdi sıra Mısır’a geldi. İsrail, Nil Nehri üzerinden Mısır’daki su yatırımlarına nüfuz etmeyi hedefliyor. 

Afrika’daki Su Yatırımları

Siyonist rejimin Afrika’daki su yatırımları arasında, Güney Sudan ve Etiyopya’daki büyük projeler özellikle dikkat çekiyor. Bunların başında büyük “En-Nahda” barajı geliyor. Bu baraj, Siyonistlerin tam kontrol ve denetimi altında bulunuyor. Ayrıca, Maşav aracılığıyla Nil Nehri havzasındaki ülkelerde yürütülen yüzlerce tarım ve kalkınma projesi de bu kapsamda yer alıyor. 

İsrail’in Arap Dünyasındaki Su Hedefleri

İsrail’in Arap dünyasındaki su hedefleri, 1967 savaşına kadar uzanıyor. O dönemde İsrail, üç önde gelen araştırmacısı olan “Elisha Kali”, “Samuel Bahiri” ve “Abraham Tal”ı Arap dünyasının su kaynaklarının haritalarını çıkarmak ve bu kaynakların kontrolü için planlar hazırlamakla görevlendirdi. 

Bu üç Siyonist araştırmacı, çalışmalarını dönemin İbrani Üniversitesi Rektörü Profesör “Hayim Ben Şahar”ın gözetiminde yürüttüler. Hazırladıkları planlar arasında, Nil Nehri’nin suyunu Negev Çölü’ne taşımak ve Litani Nehri’nin suyunu Taberiye’ye yönlendirmek gibi projeler bulunuyordu. 

Ayrıca bu grup, Mısır ve Suudi Arabistan’daki petrol ve gazın boru hatlarıyla İsrail limanlarına taşınmasını ve İsrail’in komşu Arap ülkeleriyle kara yolları üzerinden bağlanmasını öngören projeler hazırladı. Bu projelerin ardındaki motivasyonlar, ekonomik, ardından stratejik ve en son olarak da siyasi hedeflere dayanıyordu. 

Bu durum, İsrail’in onlarca yıl önce su savaşları için planlar yaptığını gösteriyor. İsrail’in ilk Başbakanı David Ben Gurion bu konuda şöyle demiştir: “Araplarla olan savaşımız, bir su savaşıdır ve İsrail’in kaderi buna bağlıdır.” 


İsrail, Güney Suriye’nin Su Kaynaklarının Yarısından Fazlasını Kontrol Ediyor

Batı Asya'da, özellikle Suriye'de, "Yermuk Havzası" bölgesi ve Dera’nın batısındaki stratejik öneme sahip “El-Vahde” barajı İsrail tarafından ele geçirildi. Bu durum sadece Suriye için değil, Ürdün için de büyük bir stratejik öneme sahiptir. Ardından Siyonist rejim, Kuneytra kırsalındaki “El-Mantara” barajını da ele geçirdi. Böylece Suriye ve hatta komşusu Ürdün’ün su kaynakları artık Siyonistlerin kontrolü altına girdi. 

“El-Mantara” barajının işgaliyle birlikte İsrail, Suriye ve Ürdün'ün ana su kaynaklarından yedi tanesini kontrol etmeye başladı. Bu kaynaklar, Suriye’nin su ihtiyacının %40’ını ve Ürdün’ün su ihtiyacının %40’ını karşılamaktadır. 

Su kaynaklarının işgali, ekonomik, insani ve çevresel birçok sonucu beraberinde getiriyor. Yermuk Havzası ve El-Vahde ile El-Mantara barajlarına bağımlı bölgeler sadece içme suyu kaynaklarının azalmasıyla karşı karşıya kalmayacak, aynı zamanda enerji, özellikle elektrik ve tarım alanlarında ciddi sorunlar yaşayacak. 

Ayrıca suyun eksikliği veya yokluğu, bu bölgelerde çevresel açıdan çok zararlı etkiler yaratacak, ekosistemlere ve biyolojik çeşitliliğe büyük zararlar verecek ve hatta bir bölgenin coğrafi yapısını, verimli ve yeşil bir alanı çorak bir araziye dönüştürebilecektir. 

Tüm bu gelişmeler, Arapların ve Suriye’deki Colani hükümetinin sessizliği ve kayıtsızlığı altında gerçekleşmekte ve bölgenin geleceğini tehlikeli ve büyük olaylara gebe bırakmaktadır.

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM