Kamuoyu, Suriye’de Esad sonrası “İstikrar ne zaman
sağlanacak” sorusuna yanıt ararken, peş peşe gelen krizler ve olaylar şüpheleri
artıyor. Ülkede bir kaos görüntüsü yaratan gelişmeleri ve artan riskleri
Aydınlık yazarı Mehmet Yuva analiz etti. İşte o yazı:
Filistin direnişine gövdesini koyan, harekat alanını
genişleten, insan ve silah sevkiyatını sağlayan, nefes borusu olan eski Suriye
kalmadı. Lübnan ağır yaralı. Yemen, Filistin’e desteği ve İsrail’e karşı savaşı
sürdürmekte kararlı ama sahada takriben yalnız. 57 Müslüman ülke protestolarla
ve vahvahlamakla yetiniyor. Yemen’e karşı İsrail, İngiltere ve ABD tarafından
sistematik saldırılar var. İsrail yanlısı, Yemen’i cezalandırmak ve iç savaşı
yeniden çıkartmak isteyen Körfez Arap ülkeleri var. İran, HTŞ ve bileşenleri
tarafında istenmeyen ve uzak durması gereken devlet. HTŞ’den, bir müddet sonra
U dönüşü olur mu bilemeyiz ama en azından şimdilik, bir Filistin davaları yok.
Aksine Hizbullah’a, HAMAS’a, Filistin Kurtuluş Örgütlerine, İslami Cihat’a
düşman bir Şam yönetimi var. Ayrıca Suriye’yi yönetmeye ve Suriye’yi işgal eden
İsrail’e karşı aciz ve sessiz bir HTŞ rejimi var.
“İsrail, Lübnan’da ateşkesi kabul etmek zorunda kaldı”
denilebilir ancak İsrail ve ABD Lübnan’dan istediğini aldı. Peki, ne
istiyorlardı? İran’ın Lübnan’a uzanan elini kesmek istiyorlardı. Büyük oranda
başardılar. İsrail için “kâbus” mertebesinde olan siyasi-askeri parti
Hizbullah’tır. Hizbullah, 2000’de İsrail’i Lübnan’dan kovdu. Güney Lübnan’ı
tekrar 2006’da işgal etmek isteyen İsrail’i tekrar dize getirdi. Filistin
direnişine ve İsrail’e karşı savaşa 7 Ekim 2023’ten itibaren dahil oldu.
İsrail’e ağır kayıplar verdirmiş, Kuzey İsrail’de işgalci yerleşimcileri
aylardır sığınaklara mecbur etmiş, İsrail’in tüm şehirlerini, askeri üslerini
ve hatta Netanyahu’nun evini vurma kabiliyeti göstermiş, İsrail’e kara
harekâtını yaptıramamış, Lübnan içinde 30 km derinlikte güvenlik ve tampon
bölge inşa etmesine imkân tanımamış ama ve lakin buna mukabil Güney Lübnan
şehir, kasaba ve köyleri yaşanmaz halde.
Hizbullah binlerce savaşçısını kaybetti. En seçkin ve en
donanımlı askeri ve siyasi liderleri katledildi. Daha önceki savaşlarda kısa
zaman içinde İran’dan gelen para, malzeme ve lojistik destek sayesinde savaştan
zarar görenlerin ticari yaraları hemen sarılabildi. Evsiz kalan binlerce aileye
kısa zaman içinde yeni evler inşa edildi. Ancak şimdiki tablo içler acısı.
İran’dan gelen askeri ve finans desteği tehlikeye girdi. Hizbullah’ın stratejik
müttefiki ve oksijen borusu Suriye, Esad’ın müttefiki ve Suriye sahasında
Esad’ın yanında kendilerine karşı savaşmış örgüt olarak telakki ediliyor.
Hizbullah ve müttefiklerinin saha ve bölgesel ağırlığı sayesinde ABD, İsrail ve
Suudi hanedanlığı Lübnan siyasetini istedikleri gibi tanzim edemiyorlardı.
Lübnan’da kaybettiği siyasi, medya ve finans ve askeri gücü sebebiyle ABD,
Fransa, İngiltere ve Suudi hanedanlığı ile bu devletlerin sadık dostu Lübnan
Kuvvetleri Partisi Semir Jaja’ya yakın, İsrail’i memnun edecek Maruni Katolik
General Joseph (Yusuf) Avn’ı Lübnan Cumhurbaşkanı seçtirdi. Hizbullah’ın güçlü
adayı Maruni Katolik Süleyman Frenci baskılar ve Lübnan’a vaat edilen yurtdışı
yardımların gelmesi, ambargoların kaldırılması karşılığında General Avn lehine
adaylıktan çekildi. Bu kadar ödün ve taviz karşılığında vaatlerin ne kadarı
gerçekleşecek göreceğiz.
Ahmet Şara El-Colani liderliğindeki HTŞ rejimi dışarıda
böyle bir tablo ile çevrili. İçerdeki tencerenin içi de dışı da dibi de daha
kara. Suriye’nin asli parçaları olan Dürzilerle, Şiilerle, Alevilerle,
Hristiyanlarla, radikal olmayan muhafazakar ve laik Sünnilerle, Kürtlerle,
Süryanilerle kıssadan hisse Suriye milletinin ezici çoğunluğu ile uyuşmayan bir
zihniyetin, doktrinin, organın temsilcisi. Dönüşmesi, tüm tarafları memnun
etmesi, münferit olaylar diye tanımladığı en az 4-5 milyon nüfuslu Alevilere,
Hristiyanlara yönelik 8 Aralık 2024’ten itibaren başlayan saldırı, yağma,
yargısız infazlar, mezhepçi, belden aşağı küfürlü, bol tehditli sokak
eylemlerini zapturapt altına alabilir mi? Varsayalım ki alabildi. Suriye’nin
kanayan, iltihaplanmış ve kangren derecesine ulaşmış ekonomik sorunlarını nasıl
çözecek? İş, aş, ev, eğitim, sağlık nasıl temin edilecek? Suriye’nin toprak
bütünlüğünü nasıl sağlayacak? Milli devleti nasıl kuracak? Yabancı orduları
ülkeden nasıl çıkartacak? HTŞ yönetimi sonrasında ortaya çıkan tabloyu arz
edelim;
Golan bölgesinin tamamını, Şeyh Dağı (Hermon), Dimaşk (Şam)
kentine bağlı kasaba ve köylerin yarısını, Güney Suriye Horan Bölgesinde
(Sveyda ve Dera şehirleri) yer alan birçok köy ve kasabayı işgal eden İsrail’e
karşı eli kolu bağlı. “Suriye’yi İsrail’e karşı kullandırtmayacağız, Filistinli
ofisleri kapattık, İran ve Hizbullah’ı kovduk, sizi tehdit eden Esad’ı devirdik
artık burada olmanız topraklarımızı işgal etmeniz için bir sebep yok” demesine
rağmen İsrail Şam, Halep, Humus ve arzu ettiği her yeri keyfince bombalıyor.
Ahmet Şara Rejimi Dera (Sünni Arap nüfusu ve silahlı örgütleri) ve Sveyda’ya
(Dürzi Arap nüfusu ve silahlı örgütleri) karşısında aciz. O bölgelere
giremiyor. Yönetici atamaları yapamıyor. İdaresi altında değil. Birkaç kez militanlarını
göndermeye kalktı İsrail konvoylarını havadan vurdu. Bir daha gitmeye cesaret
edemediler. Tüm bu bölgeler Ahmet Şara rejiminin kapsama alanı dışında.
Halep elektriksiz, susuz, tüccarları isyanda. Halep’in
Kuzeyi Şam kapsama alanı dışında. Güvenlik sorunları revaçta. Rakka, Deyr
El-Zor, Haseke vilayetleri Şam kapsama alanı dışında. Suriye Sahil bölgesi
(Tartus-Lazkiye-Ceble-Banyas) sakinleri bölgelerinde Özbek, Tacik, Kırgız,
Uygur, Çeçen yabancı savaşçılar istemiyor. Sahil bölgesi barut fıçısı ve her an
patlayabilir. Ahmet Şara rejimi, sahil bölgesinin Sveyda, Dera ve Fırat’ın
Doğusundaki şehirlerden farklı olduğunu burası kapsama alanı dışına çıkarsa
rejiminin kıymetinin kalmayacağına, birçok devletin buradaki halka sahip çıkmaya
hazır beklediklerini biliyor. Denizinden, dağlarından, ormanlarından,
madenlerinden, en kadim tarihi eserlerinden mahrum kalacağına müdrik.
Yeni rejim maaş ödemekten aciz. Yakıt ve gıda bolca var
ancak çok pahalı. Ülkede üretim, sanayi, tarım tamamen durmuş durumda.
Dışarıdan ithal edilecek emtia için Gümrük tarifeleri yüzde 300-500 oranında
zamlandı. On binlerce ordu mensubu, polis teşkilatı mensubu, istihbarat
mensubu, bürokrasi mensubu işlerinden oldu. Maaşsız oturuyorlar. Yargı, eğitim,
askerlik, başta Şam merkezi olmak üzere şehirlerde araba üstünde mantar gibi
türeyen satıcıların oluşturduğu çirkin görüntü, başta Hristiyan tüm mahallerde
dinin önemini, örtünmenin güzelliğini propaganda eden, üniversitelerde el-kaide
bandajları dağıtan, üniversitelere atanan rektörlerin en önemli konu olarak
örtünmenin ve İslam kurallarına uygun yaşamanın toplantılarını yapmaları
toplumda ciddi bir kaygı ve nefret uyandırıyor.
Aleme tüm semavi dinleri taşıyan, tüm dinlerin özgürce
yaşandığı, en Müslüman, en Hristiyan, en Musevi ve en isteyen inanır isteyen
inanmaz coğrafyaların ana merkezi olan Suriye’ye fethedilmiş, dinlerden uzak,
barbar veya medeniyetsiz bir ülke ve şehir muamelesi yapanlara karşı toplumda
bir infial var. Şam merkezinde, kent meydanlarında atlar üzerinde el-kaide
bayrağı ile sirk gösterisi yapan HTŞ zihniyeti ve doktrini Suriye’nin toprak
bütünlüğünü, milletin birliğini, zengin tarihini, coğrafyasını, edebiyatını,
kültürünü nasıl koruyacak, nasıl yenileyecek, nasıl inşa edecek? Güneyde İsrail
ve yeni vekilleri, güneyde ve doğuda ve artık kuzeyde ABD ve vekilleri, Türkiye
ve vekilleri, Rus üsleri, Suudi hanedanlığı, Mısır ve Birleşik Arap Ülkeleri,
AB ve şüphesiz Irak, İran ve eski rejimin yıkılmasından memnun veya lakayt ama
yeni rejimden hoşnut olmayan milyonlar ne yapacak? Bu konuları bir sonraki yazımızda
detaylı değerlendireceğiz/aydınlık