Suriye Türü Şizofreni

GİRİŞ: 29.01.2025 12:16      GÜNCELLEME: 29.01.2025 12:16
Rasthaber -  İdlib, Halep, Hama, Humus, Dimaşk (Şam), Tartus, Ceble ve Lazkiye’yi ilk kez Batı Almanya’da öğrenciyken 1986’da özel arabamla ziyaret etmiştim. Aslen Halepli olan, Hatay’a evli aile dostu, akraba ve komşumuz rahmetli Selva teyzemizin ricası üzerine ailesine eşya götürdüm. O vakitler Türkiye-Suriye ilişkileri, karşılıklı suçlamalar, Fırat suyu, Müslüman Kardeşler Örgütü (İhvan), PKK ve sol örgütler sebebiyle çok kötüydü. Suriye’den bize, bizden Suriye’ye gidenlerin sayısı nadirdi. Rahmetli Selva teyzemiz arabayı margarin, peçete, yumurta, narenciye, billur tuz ve benzeri eşyalarla doldurmuştu. Şaşkındım. Suriye’de bunlar yok muydu? Nasıl bir ülkeye gidiyordum? Aklımda onlarca soruyla yola koyuldum. Halep’te Selva teyzemizin ailesi arabadaki eşyaları görünce çok mutlu oldular. Suriye şehirleri temiz ve bakımlıydı. Hayat Suriyeliler için de ucuzdu. Ancak birçok eşya ya bulunamıyordu ya da yetersizdi.

ÖRNEK ÜLKE

Şam Üniversitesi’ne iltihakım 90’lı yılların ortalarında oldu. Batı Almanya ve ABD’de geçirdiğimiz uzun yılların ardından ailece gelmiştik. Bu sefer daha zengin, her şeyin bolca olduğu, çok üreten, tarım ve sanayi ürünlerini yurt dışına ihraç eden, dünyada zeytin yağı üretiminde, ilaç sanayiinde, pamuk ve buğday üretiminde, petrol ve yan ürünlerinde, fosfatta dünya listesinde üst sıralarda bir Suriye’ye şahit olmuştuk. Din hürriyetinde Suriye örnek ülkeydi. Uzaya adam bile göndermişti. Suriye lirası güçlüydü. Maaşlar insanların birikim yapmasına ve hatta sosyal konutlardan kolayca ev almalarına yetiyordu. Hudutlarda “Freeshop” usulü çalışan devasa marketler vardı. 1998’den sonra Suriye’yle ilişkimizi düzelttik. 2000’den sonra bu sefer Suriye hududuna Türk vatandaşlarımız akın akın geliyordu. Suriye’den ucuz yakıt, şeker, alkol, sigara, çikolata, unlu mamuller, ilaç, porselen takımları, elektronik eşyalar, cep telefonları ve benzeri ürünleri almak için çılgınca koşturuyordu. Ülkemize on binlerce Suriyeli geliyordu. Akdeniz kıyısı boyunca boş otel, restoran, dükkan, AVM bulmak zordu. Almanlar Suriyeliler için İskenderun ve Antakya’ya iki adet Primemall açtılar.

O tarihte Suriyelileri bağlasanız ülkemizde durmazlardı. Zira siyasi lider kadro ve Esad’a eleştiri veya kötü laf sokmadığınız sürece Suriye’deki demokrasiyi Amerika’da bile göremezdiniz. 2011’e kadar Suriye’de insanlar hangi dinden veya mezheptensin sorusuna muhatap olmazdı, olmadık. Nerelisin diye sorulur? Şamlıyım, Halepliyim, Tartusluyum, Hamalıyım, Antakyalıyım, İskenderunluyum, İstanbulluyum, Maraşlı veya Mardinliyim diye cevap alırdınız.

HAHAM İLE YOLCULUK

Bir gün Amerikan plakalı arabamın gümrük işlemleriyle uğraşırken müdür beyin odasındaki yaşlı bey; “Aracım yok. Şam’a gidiyorsanız sizinle gelebilir miyim?” diye sormuştu. Buyur ettim. Arabada asılı üniversite kimliğimle elimdeki pasaportumu gördü. “Türk müsünüz?” diye sordu evet dedim. Siz Şamlı mısınız diye sordum. Hayır dedi. “Kim olduğumu tahmin ederseniz size yemek ısmarlarım” dedi. Tüm şehirleri saydım, Arap, Türkmen, Kürt, Ermen, Süryani, Ezidi hayır dedi. Bu sefer Sünni, Alevi, Dürzi, İsmail, Mürşidi, Mesihi ve taifelerini söyledim hayır dedi. Uzaydan mı geldin, beni korkutuyorsun bey amca dedim. Tebessüm etti ve “ben Yahudi’yim. Kamışlı Sinagogun Hahamıyım” deyince. Bir “la havla vala kuvvata” çektim. Bu belalarda hep beni bulur. Yahu zaten Türk, Arap, Alman, Amerikalı casus olabilir. Olmasa bu ülkeleri bırakıp Suriye’ye neden gelsin önyargılarıyla devletin ve herkesin gözü üzerimizde aha bir de aynı arabada bir Yahudi hem de hahamla birlikte görürlerse bu sefer kesin İsrail ajanı olurduk. Bu içimdekileri kendisiyle paylaştım. Kahkaha attı. “Bak Hoca! Biz Yahudiler dünyanın hiçbir ülkesinde Suriye kadar rahat ve huzurlu olmadık. İsrail ile savaşlara rağmen, Siyonizm’in ders kitaplarında ne melanet şey olduğu anlatılmasına rağmen hiçbir vakit Suriye devleti veya Suriyeli kardeşlerimizden bize karşı en ufak bir tahkir, saldırı, tecavüz olmamıştır. Biz burada eşit vatandaşız. İzin çıktı, 1992’de Suriye Yahudilerin büyük bir kesimi ABD’ye göç etti. Mülkleri yıllardır kimsesiz ama hiçbir talan, yağma veya tahribat söz konusu olmadı” diye anlattı. Böyle bir Suriye’den ilk sorusu hangi mezheptensin, hangi dindensin durumuna nasıl gelindi?

BAAS’IN İÇİ BOŞALTILDI

Baba Esad’ın son yılları, oğul Esad’ın 2011-2024 dönemini ve 8 Aralık 2024 sonrası Suriye'yi yaşadık ve çok farklı dönemlere şahit olduk. Devlet erkanından öğrencisine, çiftçisinden işçisine, memurundan rektörlerine, bakanlarına, başbakanlarına, devlet başkanlarına muhatap olduk, muhatap ettik. Esad ve yönetimi BAAS partisini bir levha ve makama ulaşma aracı yaparak en büyük zararı mensubu olduğunu iddia ettiği ama partinin tüzüğü ve programını rafa kaldırarak partiye verdi. Çiftçi, işçi, üretici, esnaf, milli sermaye ve tüccarların çıkarlarını temsil eden, ülkenin tüm kesimlerini barındıran, şeffaf, iç demokrasiyi işleten, eleştiri ve özeleştiri mekanizmasını işleten milli bir partiden, eğitimin, sağlığın, ucuz konut sahibi olmanın, temel ihtiyaçların, gazın, petrolün, etin, balığın çok kolay ve ucuz erişildiği ve tüketildiği bir Suriye’den, yolsuzluğun, rüşvetin, pahalılığın, yoksulluğun, fesadın, jurnalin, zümre tahakkümü ve çıkarlarının hakim olduğu, BAAS partisi dahil tüm diğer partilerin içinin boşaltıldığı, ülkenin en parlak aydınlarının uyarılarının dinlenmediği, istihbarat, polis, bürokrasi ve parti lider kadroların yatırımcıları, tüccarları, çiftçiyi, esnafı suiistimal ve istismar ettiği bir nizam balık misali en baş olanda koktu.

Kokuşmuş nizamın alternatifi de kendisinden çok daha kokuşmuş, yabancı devletlerden medet uman, onların ajandalarının maşası olmuş, terör ve siyasal İslamcı söylemler dışında bir terbiye tanımayan, bol silahlı bol dolarlı çetelerin intikam avına çıktığı, kendisinden farklı olan her şeyden nefret eden, devirdiğinin yerine yeni bir şey koymasını bilmeyen şizofrenlerin ülkesi haline gelen Suriye. Ya haram. Tarihte imparatorlukları hep barbarlar yıkmıştır. Suriye’yi de barbarlar yıktı. Bu barbarların Suriye’ye musallat olmalarına sebep olan Esad ve yönetimi ile bu ülkenin mahvına katkıda bulunanları toprak tükürsün.

FREN TUTMUYOR

Uzman hekimler aşağıdaki belirtilere sahip olan bir kişi için şizofreni tanısı konabilir diyor; Halüsinasyon görme, gerçek dışı inançlara yönelik kuruntu ve kaygılar, motivasyon eksikliği, yavaş hareket etme, uyku düzeninin bozulması, düşüncenin bulanıklaşması, paranoya ve konuşmalarda bulunma, sosyal olarak kendini izole etme. Uzmanların izniyle bu belirtilere genelde dünyanın birçok yerinde şahit olabileceğimiz özelde Suriye’de her gün şahit olduğumuz “Suriye Tarzı Şizofreni” hastalığı ilave edilmelidir. Bu hastalığın en belirgin özelliği şudur; Azınlık çoğunluğa istediğini yapamaz ama çoğunluk azınlığa istediğini yapabilir. Arapçada “Şizo-freni” “Şaz Freno” veya “Şaz Fırno” kökenlidir. Freni boşaldı, freni tutmuyor, freni kilitlendi, ateşi yükseldi beynindeki sigortalar patladı demektir.

İnsanda veya toplumda freni patlak kamyon veya raydan çıkmış tren misali davrananlara, dengesiz, kuralsız, tehlikeli hal sergileyenlere, aklın hâkimiyetinden çıkıp onun dışındakine bağlananlara “Şaz Freno” yani Şizofrenik hal ve davranışlarda bulunuyor denilir. Mevcut HTŞ idaresi ve bileşenleri Suriye’yi talan eden Esadlarla, Manaf ve Firas Tlasslarla, Muhammed Hamşolarla, Tarif Ahrazlarla (Esma Esad’ın ailesi), Rami Mahluflarla, Katırcılarla, Makdisilerle, Faruk Şara’larla ve daha nice Sünni, Hristiyan, Dürzi, İsmail, Alevi, Kürt, Türkmen harami, zalim ve gaddarla uğraşacağına, cezalandıracağına, mülklerine el koyacağına, yargılayacağına, hesap soracağına onlarla uzlaşıyor. Bunu yaparken, kana doymayan sahadaki çeteleri, kendilerinin yayımladıkları videolarda gözaltına alınanlara yapılan işkenceleri, yerinde ve yargısız infazları, ev baskınlarını, tarlalarda gelişigüzel katlettiklerini iftiharla sunuyor.

Tekfiri, karanlık iblisi bir zihniyetin tezahürü olan katiller; “Alevileri öldürün kesin ama video çekmeyin” nasihatleri yapan, freni boşalmış bu nesil nasıl üredi? Sinekten bal alınır iddiasında olan Şizofrendik kesimler, daha önce “azınlık Alevi iktidarı Sünnilere zulüm ediyor” diyenler şimdi “çoğunluk Sünni” iktidarı özellikle Alevilere zulüm ediyor bu kabul edilemez diyemiyor. Ama aynı zihniyet Suriye’nin toprak bütünlüğü, milli birliği ve herkesin eşit olduğu devleti vaat ediyor. Bunları söyleyenler ve bunlara inananlar Şizofren değilse nedir?

aydınlık

 

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM