Atvan, İbranice medya raporlarına atıfta bulunarak, son
aylarda Filistin Yönetimi’nin gizlice “Samir Halile” adlı tanınmış bir
Filistinli iş adamını yeni Gazze yöneticisi olarak atama sürecini yürüttüğünü,
bunun Arap Birliği’nin gözetimi ve yardımıyla gerçekleştiğini aktardı. Ona göre
bu girişim, sanki Gazze’de yaşayan ve 22 aydan fazla bir süredir düşmana
direnen 2,5 milyondan fazla insan çocukmuş, akılsızmış ve Gazze’yi yönetme
ehliyetinden yoksunmuş gibi davranmak anlamına geliyor.
Filistinli yazar şunu vurguladı: Gazze, sadece onu savunan,
bu uğurda kan döken, işgale, soykırım savaşına ve açlığa karşı direnenler
tarafından yönetilecektir. Gazze halkı ne Donald Trump’ın ne de Netanyahu’nun
veya bizi hayal kırıklığına uğratan, Gazze halkına karşı işlenen suçları
izlemekle yetinen, hatta çocuklara bir kutu süt ya da bir dilim ekmek dahi
göndermeyen Arap rejimlerinin emirlerini dinlemez.
Trump’ın, elleri yarısı çocuk olan 61 binden fazla
Gazzelinin kanına bulanmışken “Hamas Gazze’de kalamaz” sözleri ile
Netanyahu’nun Gazze’yi işgal planları, Atvan’a göre, tamamen boş ve güç
gösterisinden ibaret. Netanyahu ve generalleri, Gazze’ye karşı kapsamlı bir
saldırı başlatma konusunda tereddütlü; çünkü başarısız olacaklarını ve çok ağır
can ve mal kaybına uğrayacaklarını biliyorlar.
Atvan, İsrail ordusunun Ariel Şaron döneminde Gazze’de
2025’te yaşadığı hezimetin hatırlandığını, 2005 ortasında 21 yerleşimi
kaldırdıktan sonra artan kayıplar nedeniyle bir gecede Gazze’den kaçtıklarını
belirtti. Yeniden aynı tuzağa düşmenin çok daha ağır sonuçlar doğuracağını
bilen Netanyahu’nun, ABD’den yeşil ışık almasına rağmen tehditlerini hayata
geçirme konusunda bu yüzden tereddüt ettiğini yazdı.
Yazıya göre Hamas, müzakerelerden çekilmiş ve geri dönmek
için herhangi bir talepte bulunmamıştır. Müzakerelere dönerse bile bu,
Netanyahu’yu kurtarmak isteyen Arap arabulucuların ısrarıyla olacaktır. Atvan,
Gazze’deki direniş liderliğinin baskılara boyun eğmemesi ve ateş ve açlık
altında müzakere etmeme şartına tamamen bağlı kalmasını umduğunu belirtti.
Arap arabulucuların, işgalcilerle müzakerelerde suç ortağı
olduğunu söyleyen Atvan, direnişin kapsamlı ateşkes, işgalcinin Gazze’den ve
tüm işgal altındaki topraklardan tamamen çekilmesi ve tüm Filistin toprağında
bağımsız bir devletin kurulmasına dair ciddi ve güvence altına alınmış bir yol
haritası oluşturma şartlarına sadık kalmasını istedi.
Ona göre son 22 ayda Arap ülkelerinin aracılığıyla yapılan
müzakereler, İsrail’in saldırılarını örtbas etmeye, Gazze’ye yönelik soykırım
ve açlık savaşını sürdürmesine ve Araplarla normalleşme projelerini
pekiştirmesine hizmet etti. İsrail, Arap başkentlerine peş peşe yaptığı
ziyaretlerle, dolaylı olarak dahi olsa, içinde generaller ve casuslarının
bulunduğu büyükelçilikler açtı.
Atvan, Gazze’de direnişin varlığının, direnişin yok
edileceği ve silah ile mühimmatının tükeneceği yönündeki Amerikan-İsrail
bahislerini boşa çıkardığını; aksine direnişin gelişmiş operasyonlar
düzenleyerek işgalci ordudaki ölü ve yaralı sayısını ikiye katladığını ve
yıkıntıların ya da tünellerin altından Tel Aviv’e füze fırlatılmasının bunun en
bariz göstergesi olduğunu belirtti.
Ardından şu soruyu yöneltti: “Açlıktan ya da işgal ordusunun
bombalarıyla ve Arap rejimlerinin iş birliğiyle öldürülen babaları, kardeşleri,
kız kardeşleri, çocukları ve anneleri olan bir milyondan fazla Gazzeli gençten
ne bekliyorsunuz? Bu gençler, direniş gruplarına katılmaktan, silah
kuşanmaktan, intihar yeleği takmaktan ve şehitlerinin kanının intikamını
almaktan başka ne yapabilir?”
Atvan, direniş gruplarına bir kez daha Arapların
arabuluculuk tuzağına düşmeme, 22 aylık zehirli müzakerelerden ve ateşkes
hayalinden ders çıkarma çağrısı yaptı. Bu müzakereler ve aracılıklar, Gazze’ye
yönelik soykırım ve açlık savaşını genişletmeye hizmet ettiği sürece onlara
dönmek hatadır.
Son olarak yazıda, direnişin Gazze’de kalmaya devam edeceği,
silahını bırakmayacağı, şerefli amacını terk etmeyeceği, Aksa Tufanı’nın
Siyonist projesini temelden yıktığı ve gerçek bir Filistin devleti kurma
yolunda ilk taşı koyduğu belirtildi. Bu operasyon, işgal rejimini,
yerleşimcilerini koruma konusunda dünyanın en aciz rejimine dönüştürdü; öyle ki
Siyonistler artık yatak odalarından çok sığınaklarda ve metro tünellerinde
yatıyor. Direniş yok edilemez ve önümüzdeki günler bu gerçeği ispatlayacaktır.