Roma'da gerçekleştirilecek görüşmeler, uzun bir aradan sonra
ABD ve İran arasındaki ilk üst düzey doğrudan temas olacak. Görüşmelerin temel
amacı, İran'ın uranyum zenginleştirme seviyesinin düşürülmesi ve ABD'nin
yaptırımlar konusunda kısmi esneklik göstermesinin sağlanması şeklinde
sunuluyor. Taraflar, aynı zamanda gelecekteki güvenlik garantileri ve denetim
mekanizmaları üzerinde de tartışacak.
İran, 2018'den bu yana nükleer programında önemli
ilerlemeler kaydetti. Yüzde 60 saflıkta uranyum zenginleştirme kapasitesine
ulaştı ve gelişmiş IR-6 ve IR-9 santrifüjlerini devreye soktu. ABD ise bu
gelişmeleri bölgesel güvenlik için ciddi bir tehdit olarak değerlendiriyor.
Özellikle İsrail ve Körfez ülkeleri üzerinde oluşan baskılar, ABD'yi İran'ın
nükleer programını sınırlamaya yönelik yeni girişimlere itiyor.
Roma görüşmesinde gündemdeki başlıklar
2015'te imzalanan JCPOA'ya göre, İran'ın uranyumu yüzde
3,67'yi geçmeyecek şekilde zenginleştirmesi ve zenginleştirilmiş uranyum
stokunun 300 kg ile sınırlanması şart koşulmuştu. Ayrıca yeni santrifüj
geliştirilmesi ve belirli tesislerde uranyum işlenmesi yasaklanmıştı. Ancak
2018 yılında anlaşma Trump tarafından yeterince engelleyici olmayacağı
gerekçesiyle bozulmuştu.
İran'ın yüzde 60'ı aşan uranyum zenginleştirme
faaliyetlerinin azaltılması, ABD'nin, İran'a yönelik bazı ekonomik yaptırımları
kademeli olarak hafifletmesi, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK)
denetçilerinin İran'daki tesislere yeniden tam erişim sağlaması görüşülecek
temel başlıklar olarak sıralanıyor.
ABD için, İran'ın nükleer silaha giden yolunu kapatmak
emperyal hegemonyayı sürdürmenin önceliklerinden biri; Trump’ın önemli
vaatlerinden. Özellikle bölgesel müttefiklerinin güvenliği ve nükleer
silahlanma tekelinin ellerinde tutma isteği, ABD'nin sert tutumunun temel
gerekçeleri arasında. İran ise nükleer faaliyetlerini ulusal egemenlik,
ekonomik kalkınma ve bölgesel caydırıcılık unsuru olarak görüyor. Tahran,
güvenlik garantileri ve yaptırımların kalıcı şekilde kaldırılması olmadan
programını sınırlandırmak istemiyor.
Tüm bu gelişmeler ışığında Roma görüşmelerinin birkaç farklı
senaryoya yol açabileceğini söyleyebiliriz. Taraflar sınırlı da olsa diplomatik
bir açılım sağlayarak, İran'ın uranyum zenginleştirme seviyesini düşürmesi
karşılığında bazı yaptırımların hafifletilmesini kabul edebilirler. Bu durumda
bölgesel tansiyon kısmen düşebilir, ancak uzun vadeli bir çözüm için daha
kapsamlı müzakerelerden çok daha fazlası gerekli olacaktır.
Öte yandan, görüşmeler başarısız olursa, İran'ın nükleer
faaliyetlerine hız vermesi ve ABD'nin ekonomik veya askeri baskıyı artırması
muhtemeldir. Böyle bir gelişme, bölgede yeni çatışmaları tetikleyebilir ve
özellikle İsrail-İran gerilimini tehlikeli bir seviyeye taşıyabilir. İsrail’in
görüşmelerin tıkanma olasılığı üzerinden İran’a askeri harekat hazırlığı
içerisinde olduğu haberleri bölge basınında sıklıkla okunabiliyor.
Bazı nükleer kavramlar ve İran’ın nükleer kapasitesi?
Uranyum zenginleştirme, nükleer santrallerde enerji üretimi
veya nükleer silah yapımı için gerekli olan U-235 izotopunun yoğunluğunu
artırma sürecidir. Düşük düzeyde zenginleştirme enerji üretimi için yeterli
iken, yüzde 90'a yaklaşan oranlar nükleer silah yapımına imkân tanır.
Santrifüjler, uranyum gazını çok hızlı döndürerek hafif
izotopları ağır izotoplardan ayıran makinelerdir. İran'da on binlerce santrifüj
aktif durumda olup, bu altyapı İran'ın nükleer kapasitesini hızla artırmasına
olanak sağlamaktadır.
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'na (IAEA) göre İran'ın
Nükleer Kapasitesi (2025 İtibarıyla); Uranyum Zenginleştirme Seviyesi: yüzde
60, Zenginleştirilmiş Uranyum Stoku: Yaklaşık 550 kg, Santrifüj Sayısı: 15 bin
üzerinde, IR-1, IR-6 ve IR-9 modelleri aktif kullanımda olarak raporlanmakta.
İran'ın bu stokla kısa sürede nükleer silah yapabilecek
kapasiteye yaklaşabileceği değerlendiriliyor.
İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami’nin
"İran'ın nükleer programı tamamen barışçıl amaçlıdır. Ancak gerektiğinde
nükleer bilgiye dayalı savunma kapasitesine sahip olduğumuzu gösterebiliriz
açıklaması ve İran eski Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın,
"İran nükleer silah peşinde değildir, fakat bilimsel yeteneklerimizle
gurur duyuyoruz" ifadesi uluslararası raporların doğruluğunu onay olarak
görülebilir.
sol