1.Biz ve Nasrallah: Bu ağır bir kayıp; Bölgedeki direnişin
temel direklerinden Seyyid Hasan Nasrallah terör saldırısı sonucu şehit düştü,
ayrıca çok sayıda Hizbullah komutanı da şehit oldu. Böyle bir durumda akla
gelen ilk soru şu; İş sona mı yaklaşıyor ve hayal kırıklığına mı uğramamız
gerekiyor?
En az 3 sebepten dolayı hayal kırıklığına ve pasifliğe bir
argüman göremiyorum. Bir sebebi ikinci bölümde anlatacağım. Diğer iki sebep ise
tarihin doğrusal bir yolda sürekli olarak hareket etmemesiyle ilgilidir.
Dünyanın denklemleri bildiğimiz sebep ve sonuçlara bağlı değil; Tarih
boşluklarla doludur. Mevlanan’nın yorumuna göre Kur'an'ın tamamı, bildiğimiz
dünyanın sebeplerini tamamen inkâr etmektedir: Kur'an'ın tamamı sebebi aşmak
hakkındadır; yoksulun büyüklüğü ve Ebu. Leheb'in helak olması gibi.
Mevcut durumda Siyonistler tarafından sürekli terör saldırıları
yapılıyor ve direniş komutanlarına yönelik saldırılar böyle devam edemez.
Kuran-ı Kerim’e göre mazlumlar yeryüzünün mirasçıları haline gelecektir.
Bakara sûresi 214. ayet, Allah'ın yardımı hakkında şöyle
diyor:
Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali (sizin de) başınıza
gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle
şiddetli bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, en sonunda Resul ve
beraberindeki mü'minler "Allah'ın yardımı ne zaman?" dediler. İyi
bilin ki, Allah'ın yardımı pek yakındır.
Biz şu ayete inanıyoruz; Tarihte boşluk olduğunu düşünüyoruz
ve bu süreksizliklerde tüm koşulları değiştirecek zaferler görüyoruz. Elbette
bu, kaygılı durumlarda çabaların iki katına çıkarılmasının inkarı anlamına
gelmez. Ancak bu Allah'ın sünnetidir, buna inananlar işi zaferle
sonuçlandıracak, yolun ortasından dönenler ise zarar görür.
2.Biz ve İsrail: Sloganlara gerek yok ve şimdi slogan
atmanın zamanı değil; Ancak iltifat etmeden İsrail'in, özellikle son dönemdeki
suikastlarda tüm taktiksel başarılarına rağmen üstünlüğe sahip olmadığına ve
nihai ve büyük stratejik hedefine ulaşamadığına inanıyorum.
İşgalci İsrail, gasp ettiği Filistin topraklarında kalıp bundan sonraki adımlarını
atmak istiyorsa, ilk etapta iki şeye ihtiyacı olacaktır; Birincisi, mevcut
göçmen işgalcileri tutabilecek ve diğer göçmenleri Filistin'e çekebilecek
istikrarlı ve mutlak güvenlik. İkincisi, bölge ve dünya ile normalleşme; Öyle
ki bölgenin bazı ülkeleri özellikle gerici ve cahil Arap rejimleri,
Siyonistlerle görünürde barış içinde bir arada yaşamaya ve kendilerini
silahsızlandıracak bir normalleşmeye yönelmiştir. Bu stratejiyi ilerletmek için Araplarla
normalleşme ve IMAC ekonomik koridoru (Hint-Arap-İsrail) gibi projeler hazırlanmıştır.
Siyonistlerin güvenliğini istikrarsızlaştıracak ve sahte
normalleşme projesine gölge düşürecek her şey, temelde Siyonistlerin
aleyhinedir ve bu bağlamda onların taktiksel başarıları makro-stratejik bir
çözüm değildir.
Siyonistler tam anlamıyla güvenliği sağlayabilir veya en
azından geliştirip normalleşebilirlerse stratejik bir zafer kazanmış olurlar
ama sorun şu ki, her ileri gittiklerinde ikisini de daha fazla yok ediyorlar.
Netanyahu'nun Birleşmiş Milletler'deki konuşmasında itiraf ettiğine göre bugün
Siyonistlere karşı - İran'dan Irak'a, Yemen'e, Suriye'ye, Lübnan'a, Gazze'ye ve
hatta Batı Şeria'ya kadar - en az 7 cephe var. İsrail’in işlediği suçlar,
askeri saldırılar, sivil katliam ve soykırım devam ediyor. Gazze'deki durum
Avrupa ve Amerika halklarının da tepkisini çekti.
3.Biz ve Matem: General Kasım Süleymani ve Seyyid Hasan
Nasrallah gibi büyük isim ve kahramanlar için yas tutmak ve ağıt yakmak
doğaldır; Hatta Peygamber Efendimiz (s.a.v.), vefat eden generalleri için
ağlarmış; Bazı rivayetlerde Peygamber Efendimiz'in Hamza (a.s.) için ağladığı
ve hatta yüksek sesle ağladığı için bayıldığı söylenmektedir.
Ama ağıtlar destana ulaşmaz ve sadece pasiflikle birleşirse
bunun ne direnişe, ne de direnişin Seyyid'ine (Şehit Nasrallah) faydası olur!
Lübnan direnişi Siyonistlere karşı savaşmaya karar
verdiğinde düşmanın teknolojik üstünlüğe ve para ile güce sahip olduğunu,
dünyadaki tüm zalimlerin casusluk, güvenlik ve terör servislerinin onun
arkasında olduğunu biliyordu; Komutanlara suikast düzenleyebileceğini
biliyordu; İmkanlarının karşı taraftan çok daha az olduğunu da biliyordu. Ancak
durumunu bilen Hizbullah pasif bir şekilde kalmayı ve sırf ağıtlar yakmayı
benimsemedi.
Bunlar bize tek şeyi anlatıyor: İmkanlar az, koşullar daha
zor olursa, daha büyük inanç ve kararlılıkla 24 saat çalışmamız gerekiyor; Zira
sadece ağıt yakmayı Süleyman bin Surad el-Khuza'i (İslam peygamberi Hazreti
Muhammed'in (s.a.v) torunu İmam
Hüseyin'nin (a.s) intikamını almak için İkinci Fitne sırasında Tevvâbîn
hareketine liderlik eden Kufeli ve Hz. İmam Ali yanlısı bir lider) de
biliyordu!