Yüce Allah, Kur'ân'da şöyle
buyuruyor: Hiçbir ümmet yoktur ki, içinde bir uyarıcı gelipgeçmiş olmasın.1
Biz bir elçi gönderinceye kadar
(hiçbir topluma) azap edecek değiliz.2
Eğer biz onları bundan önceki bir
azap ile yıkıma uğratmış olsaydık, şüphesiz diyeceklerdi ki: "Rabbimiz,
bize bir elçi gönderseydin de, küçülmeden ve aşağılanmadan önce senin ayetlerine
tabi olsaydık."3
Yüce Allah, kitap ehline hitaben
de bu noktayı vurgulamaktadır: Ey kitap ehli, elçilerin arası kesildiği
dönemde: "Bize müjdeci de, bir uyarıcı da gelmedi." Demenize (fırsat
kalmasın) diye size apaçık anlatan elçimiz geldi. Böylece müjdeleyici de,
uyarıcı da gelmiştir artık. Allah her şeye güç yetirendir.4
Öyle ki elçilerden sonra
insanların Allah'a karşı (savunacak) delilleri olmasın.5
İnkâr edenler ve kötü düşünceli
kimseler, eğer Allah'ın dinini kabul etmez ve davetçilerin uyarılarına kulak
asmazlarsa, bu durumda yüce Allah'ın yanında hiçbir delilleri olmayacak ve
kuşkusuz ilahi gazabın ateşinde yanacaklardır.
Tebliğde Mekân
Unsuru
Uygun mekânlarda insanlara dini
konuları ve ilahi emirleri anlatmanın tesiri daha fazla olacaktır. "Mekke"
gibi büyük hac merasiminin yapıldığı yerler, tebliğ için en iyi ve en uygun mekânlardır.
Hz. Peygamber (s.a.a), Allah'ın mesajını ve kendi davetini halka hac günlerinde
iletirdi. İmam Cafer Sadık (a.s), Arafat çölünde, kalabalık hacılar topluluğu
arasında durur ve dört tarafa yönelir ve her tarafa üç kez şöyle derdi: Ey
İnsanlar, sizin önderiniz Peygamber (s.a.a) idi. Ondan sonra Ali İbn Ebu Talib,
sonra Hasan ve Hüseyin, sonra Ali İbn Hüseyin, sonra Muhammed İbn Ali idi ve
şimdi de benim.6
İmam Muhammed Bakır (a.s), Mina'da
on yıl boyunca kendisi için matem meclisi düzenlenmesini, kendisine ve ehli beytine
zalim hükümet tarafından yapılan zulüm ve cinayetlerin anlatılmasını vasiyet
etmiştir.7
Allah Resulü (s.a.a), Kâbe'nin
kenarında Hicr-i İsmail'de oturur Kur'ân ayetlerini okur ve tebliğ ederdi. İmam
Hüseyin (a.s), Kerbela'ya hareket etmeden önce,
Mekke'de hacıların gelmesini
bekledi, risaletini ve Yezid'in zulümlerini Allah'ın evinin ziyaretçilerine
aylarca Mekke'de kalıp anlattı. Onların her birinin duymuş oldukları mesajı bölgelerine
ulaştırmalarını istedi ve sonrada İmam Kufe ve
Kerbela'ya doğru hareket etti. Cami,
tebliğ için uygun bir mekândır. Tarih boyunca cami ve minber birbirleriyle
beraber olmuşlardır. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmaktadır: Mescide gidip-gelen
kimse sekiz şeyden birine ulaşacaktır, onlardan biri, orada onu alçalmadan
koruyacak veya hidayete yöneltecek bir kelime duymasıdır.8
Mescitte hazır bulunmak, Kur'ân'ı
ve onun emirlerini öğrenmek, Allah'ın rahmetinin gelmesine sebep olur. Allah
Resulü (s.a.a) şöyle buyuruyor:
Allah'ın mescitlerinde O'nun
kitabını okur ve kendi aralarında onu araştırmaya tabi tutar hâlde oturup da kendilerine
huzurun inmediği ve onları rahmetin kuşatmadığı hiçbir grup yoktur.9
Allah'ın melekleri, Kur'ân
öğreticileri için mescitlerde kanatlarını yere sermektedirler.
Mescidin mevcudiyeti, namaz
kılmak, Allah'ı anmak ve ilim öğrenmek içindir. Ve mescitte bunların dışındaki her
oturum yanlıştır.10
O hâlde mescit ilahi hükümleri
iletmek için uygun bir mekândır. İmam Cafer Sadık (a.s), Eban İbn Tabliğ
adındaki mümtaz öğrencilerinden birine şöyle buyurmaktadır: Mescitte otur ve
halka fetva ver.11
Her ne kadar buralarda tebliğ
ortamı fazla olsa da, dinî konuların tebliği sadece bu mekânlara has değildir. Davetçi,
ilahi hedefine ulaşmak için diğer mekânlardan da yararlanabilir. Örneğin:
Garnizonlar, savaş cepheleri, genelde dindar ve dindar olmayan değişik halk
kesimlerinin katıldığı, anma, taziye ve matem merasimlerinin olduğu yerler.
Ayrıca yüksek okullar ve liseler gibi eğitim kurumları ve genel olarak
fertlerin Allah'ın sözünü dinlemek için bulundukları her mekân. Soğukluk,
sıcaklık, ışık, genişlik, muhitin sessizliği gibi konulara riayet etmenin
tebliğde ve onun tesirinde önemli bir rol oynadığı açıktır.
---------------------------------------
1- Fatır Suresi, 24. ayet.
2- İsrâ Suresi, 15. ayet.
3- Taha Suresi, 134. ayet.
4- Mâide Suresi, 19. ayet.
5- Nisâ Suresi, 165. ayet.
6- Furu-i Kafi, c. 4, s. 466.
7- Nasıhu't-Tevarih, c. 7, s. 326;
İmam Bakır'ın hayatı.
8 -Müstedrekü'l-Vesail, c. 3, s.
357.
9- Müstedrekü'l-Vesail, c. 3, s.
363.
10- Müstedrekü'l-Vesail, c. 3, s.
371.
11- Müntehe'l-Amal, c. 2, s. 166;
İmam Cafer Sadık'ın sahabilerinin bahsi.