Rusya-Ukrayna savaşının ardından NATO'ya katılma talebinde
bulunan İsveç'in, askeri ittifakta yer alabilmesi için gerekli protokol, uzun
süren bekleyişin ardından AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından
imzalanarak Meclis'e sevk edildi. Gazze'de ABD destekli katliamlar sürerken
atılan imza, bir süredir Batı'yla ilişkilerini daha yakın hale getirmeye
çalışan Erdoğan hükümetinin savaştaki safının da ilanı oldu.
Erdoğan, terör konusunda gerekli adımları atmadığı ve
istenilen isimleri iade etmediği sürece İsveç'in NATO'ya üye olamayacağını söylemişti.
Özellikle Kuran yakma eylemleri sert tepkiyle karşılanmıştı.
Ne var ki, İsveç'in NATO üyeliğine dair vetolar kaldırıldı.
İsveç, terör yasalarında yeni düzenlemeler yaptı ancak Türkiye'ye herhangi bir
terör suçlusunun iadesini gerçekleştirmedi.
F-16 satışı tamamlanacak mı?
ABD'nin Türkiye'ye F-16 satışı için İsveç'in üyelik onayını
beklediği belirtilmiş. Türkiye, vetoları kaldırarak ABD ile olan 20 milyar
dolarlık uçak satışları konusunda ilerleme kaydedebilir.
Erdoğan'ın geri adımı, ''Müslümanların dini inancına saygı
göstermemek''le suçladığı İsveç'in, işgale direnen Filistin'i cezalarla hedef
aldığı bir döneme denk geldi.
''Aksa Tufanı''nın üçüncü gününde İsveç hükümeti
Filistinlilere yönelik tüm kalkınma yardımı ödemelerini askıya aldığını ve
mevcut tüm programları yeniden değerlendireceğini duyurmuştu. Ülkenin Göç
Bakanı da Hamas sempatizanlarının ülkeden sınırdışı edilebileceğini söylemişti.
AKP'nin 'kaygan zemindeki' zor sınavı
İsveç'e yakılan yeşil ışık, AKP'nin sessiz sedasız İsrail'le
yumuşama hamleleri gerçekleştirdiği dönemin ardından geldi. Erdoğan ve
Netanyahu el sıkışmış, "İsrail gazının" Avrupa'ya Türkiye üzerinden
aktarılmasını ele almıştı. İki ülke arasında diplomatik ilişkiler derinleşmiş,
Hayfa Limanı'na giden yük gemilerini Antalya'ya gelen İsrailli turistler
izlemişti. Aynı zamanda Batı'yla ikinci bahar yaşanıyor, bölge ülkeleriyle
gerilen ilişkiler tamir edilmeye çalışılıyordu.
Hesapta olmayansa Filistin direniş güçlerinin İsrail
işgalini kırmaya dönük taarruzu oldu. AKP, Gazze'de yaşanan katliamlara karşı
kamuoyunda yükselen tepkiyi hamasi nutuklarla göğüsledi. Arka plandaysa
taarruzda başı çeken Hamas'a bir dönem açtığı kapıyı bu defa ''nazikçe''
kapattı. Erdoğan'ın NATO'nun müstakbel üyesine onay verdiği gün öğrenildi ki,
saldırılar başladığında İstanbul'da olan Hamas liderinin Türkiye'den gitmesi
istenmiş.
Filistinli kaynakların verdiği bu bilgi, Cumhurbaşkanlığı
İletişim Başkanlığı'na bağlı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi tarafından
yalanlandı. Ancak Arapça bilmeyenler bu ''düzeltmeyi'' öğrenemedi. Yalnızca
Arapça yapılan açıklama, belli ki Türkiye'nin sadece Arap dünyasındaki imajını
tazelemeyi hedefliyordu. Türkiye ve batı kamuoyu, "AKP Hamas'ı
kovmuş" diye bilse de olurdu.
Bugün Filistin, yarın NATO için
Yurt içinde tercih edilen retorikse diplomasi alanında
atılan adımların tam aksi yönünde. 28 Ekim'de İstanbul'da düzenlenecek mitingde
Cumhur İttifakı ortakları Filistin'e desteğini ilan edecek. İslamcı ve
milliyetçi tabanın birlikte konsolide edileceği etkinlik için hazırlıklar
şimdiden başladı.
''Mehmetçik Gazze''ye çağrılarına el yükselterek katılan MHP
Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Osmanlı mirası'' olarak tanımladığı Filistin'de
ateşkes talep etti. Geçtiğimiz gün İsrail'e 24 saat zaman tanıyan Bahçeli,
sürenin dolmasının ardından bugün yaptığı açıklamada ''Devletim istesin,
insanlık mevzisine girmek için yola revan olmazsam namerdim'' dedi.
''Ümmeti'' ve ''milleti'' Batı destekli İsrail saldırılarına
karşı birlik olmaya çağıranlar, önümüzdeki günlerde İsveç'in NATO'ya
katılımının oylanacağı Meclis oturumunda tekrar yanyana gelecek. Eller, bu defa
İsrail'in kendi savunma hakkını destekleyen NATO'nun genişlemesi için kalkacak./sol