"Trump Koridoru"nun "güvenli" olduğu
fikrini destekleyen uzman ve aktörler, Bakü ile Erivan arasında imzalanan 17
maddelik anlaşmada Zangezur Koridoru'na dair herhangi bir işaret veya İran
sınır hatlarına yönelik bir tehdit içermediğini savunuyor. Ancak, bu anlaşmanın
bazı maddeleri yakın gelecekte İran'ın çıkarlarını tehdit etme potansiyeli
taşıyor.
Trump Koridoru’nun gölgesinde İran’a yönelik riskler
Örneğin anlaşmanın 10. maddesinde şu ifadeler yer alıyor:
Taraflar, karşılıklı çıkar alanlarında, ekonomik, transit ve ulaştırma,
çevresel, insani ve kültürel alanlar da dahil olmak üzere çeşitli alanlarda
işbirliği yapmak için anlaşmalar akdedebilirler. Bu metinde koridorun
başlatılmasından veya Amerikalıların varlığından bahsedilmese de, anlaşmanın
"alt metninde" Donald Trump, 43 kilometrelik koridora kendi adını
vermiş ve kendisini Ermenistan ile Azerbaycan Cumhuriyeti arasındaki anlaşmazlıklarda
baş arabulucu olarak tanıtmıştır.
7. madde, NATO tehdidi ve sınır güvenliği
Anlaşmanın 7. maddesi şöyle: Taraflar, ortak sınırları
boyunca herhangi bir üçüncü tarafın kuvvetlerini konuşlandıramazlar. Taraflar,
karşılıklı sınırlarının belirlenmesi ve müteakip olarak çizilmesi süresince,
sınır bölgelerinde güvenlik ve istikrarı sağlamak için askeri alan da dahil
olmak üzere, karşılıklı olarak mutabık kalınan güvenlik ve güven artırıcı
önlemleri uygulayacaklardır.
Bu maddeye rağmen Ermenistan ile ABD arasında ‘’Eagle
Partner-2025" adıyla ortak askeri tatbikat düzenlenmesi, Kolektif Güvenlik
Antlaşması Örgütü hükümleriyle varoluşsal bir çelişki oluşturmaktadır ve aynı
zamanda İran ve Rusya'nın sınırlarının yakınında NATO güçlerinin varlığı
güvenlik açıdan tehdit olarak sayılır. 7. maddenin ilk kısmı, Rus barış
güçlerinin konuşlandırılmasına da engel teşkil edebilir.
Bu ilkeye dayanarak, Güney Kafkasya bölgesinin
askeri-güvenlik denklemleri kademeli olarak ABD ve Türkiye lehine değişecek ve
İran, Rusya ve Çin'in bölgedeki etkisi azalacaktır.
Toprak bütünlüğü ve sınır güvenliği İran'a avantaj
sağlıyor
Bununla birlikte, yapılan anlaşmanın maddelerini “uzman” bir
bakışla incelediğimizde, 1’den 3’e kadar olan maddelerin, karşılıklı olarak
toprak bütünlüğünün tanınması ve toprak iddialarının reddi vurgusuyla, Güney
Kafkasya’da askeri çatışmanın yeniden başlama riskini derhal azalttığını
söylemek gerekir. Bu durum doğrudan İran’ın kuzeybatı sınırlarının güvenliğini
olumlu etkilemekte, Ermenistan üzerinden doğu–batı ve kuzey–güney transit
güzergâhlarının istikrarı için zemin hazırlamakta ve İran sınır muhafızları
üzerindeki güvenlik baskısını azaltmaktadır.
Bir diğer avantaj, tarafların birbirine karşı topraklarını
kullanmalarını veya destek sağlamalarını engelleyen hukuki bir temel
oluşturmasıdır. Bu da İran’ın komşuluğunda güvenlik karşıtı üçüncü aktörlerin
operasyonel alanını genişletmesinin önüne geçer. Buna karşılık, eski Sovyet
sınırlarının esas alınması, Zengezur Koridoru projesiyle birleştiğinde, İran’ın
transit denklemindeki jeopolitik konumunu zayıflatabilir ve Ermenistan’ın İran
sınırına göre stratejik derinliğini fiilen daraltabilir. Ayrıca, güç kullanımının
yasaklanması, Bakü–Ankara ekseninden kaynaklanan karma tehditlere karşı İran’ın
manevra alanını daraltabilir.
4’ten 6’ya kadar olan maddelerde, iç işlerine karışmanın
yasaklanması ve sınır müzakerelerinin ortak komisyonlar üzerinden
yürütülmesinin tanımlanması, İran’a arabulucu veya teknik danışman olarak rol
oynayabileceği diplomatik bir kapasite sunmaktadır. Tahran bu yolu, güç dengesi
korumak ve Türkiye ile İsrail’in aşırı nüfuzunu engellemek için kullanabilirse,
uzun vadeli çıkarlarını pekiştirebilir.
Bakü ile Erivan arasında resmi diplomatik ilişkilerin
kurulması, görünüşte gerginliği azaltmaktadır; ancak üçüncü aktörlerin
Ermenistan’ın siyasi–ekonomik yapısına doğrudan giriş yapabilmesinin önünü
açabilir. Sınır belirleme ve işaretleme süreci, her ne kadar teknik görünse de,
aslında güvenlik boyutuna sahiptir ve hassas mal veya güç transferi yollarını
ya sabitleyebilir ya da kısıtlayabilir. İran’ın bu aşamadan dışlanması, ülkenin
bölgesel güvenlik mühendisliğinde etki gücünü azaltacak ve gayriresmî varlık
ile saha nüfuz ağlarının önemini artıracaktır.
7’den 9’a kadar olan maddelerin arka planında yer alan,
Ermenistan–Azerbaycan ortak sınırında yabancı güçlerin konuşlandırılmasının
yasaklanması, gerçekten uyulması hâlinde NATO’nun ilerlemesini veya Türkiye’nin
İran’ın kuzeybatı sınırlarına yakın bölgelerde kalıcı askeri varlık tesis
etmesini engelleyebilir. Bu durum İran’ın Kafkasya’daki stratejik derinliğini
güçlendirmektedir.
Bölgesel güvenlikte Batı etkisi ve İran’ın uyarı hattı
Aşırılığın ve ayrılıkçılığın kınanması, hukuki düzeyde İran
çevresindeki bölgelerdeki silahlı Selefilik ve pan-Türkçü ağlarla mücadele için
bir bahane oluşturmaktadır. Ancak bölgesel tecrübeler, bu taahhütlerin denetim
ve garanti mekanizması olmadan, Batı’ya meyilli aktörler tarafından kolaylıkla
bertaraf edilebildiğini göstermektedir. Savaş kayıpları dosyasının ele alınması
insani bir adım olmakla birlikte, Batılı istihbarat yapılarının insani yardım
kisvesi altında bölgeye nüfuz etmesine zemin hazırlayabilir. Bu nedenle İran’ın
güvenlik uyarı hatlarını aktif tutması gereklidir.
Ekonomi, ulaşım, çevre ve kültür alanlarında işbirliği
çerçevesinin sunulması, İran’a bölgesel çok taraflı projelere katılma fırsatı
sağlamaktadır. Tahran bu tamamlayıcı anlaşmaların tasarımında yer alabilirse,
Türkiye tarafından kontrol edilen alternatif projeler karşısında transit
konumunu koruyabilir. Ancak İran’ın aktif bulunmaması, ülkenin ekonomik
coğrafyasının daralmasına ve ticaret yollarının İran’ı by-pass eden koridorlara
yönelmesine yol açabilir.
Uluslararası hukuk ve stratejik manevra alanı
Uluslararası hukukun iç hukuk üzerindeki önceliği ve
anlaşmanın amacına aykırı eylemlerin yasaklanması, İran’ın Güney Kafkasya’daki
gelişmelere hızlı tepki verme imkânlarını kısıtlayarak sınır krizlerini yönetme
esnekliğini azaltabilir. Bu kısım, İran’ın dış politikasında tamamlayıcı
senaryolar geliştirilmesini gerektirmektedir.
13 ila 17. maddeler, ortak komisyonun kurulması ve ihtilaf
çözüm yollarının belirlenmesiyle, teorik olarak yeni askeri krizlerin
önlenmesini ve doğrudan karşı karşıya gelme yerine diyalog zemininin
oluşturulmasını sağlamaktadır.
Anlaşmanın BM’de kayda geçirilmesi, hukuki yaptırım gücünü
artırmakla birlikte, olası ihlallerin şikâyet edilmesi için uluslararası bir
araç sunmaktadır. Ancak “geçmiş davaların geri çekilmesi ve düşmanca eylemlerin
yasaklanması” başlığını taşıyan 15. madde, İran’ın iki ülke arasındaki
ihtilaflardan faydalanma yönündeki geleneksel kaldıraçlarını sınırlandırarak
siyasi baskı araçlarını azaltmaktadır. Maddelerin yorumunda İngilizce metnin
öncelikli olması da Batı merkezli söylem ve yaklaşımın hukuki sürece hâkim olma
riskini artırmaktadır. Bu durum uzun vadede tarafların yükümlülüklerinin
yeniden tanımlanması sürecini İran karşıtı eksenlerin lehine güçlendirebilir.
İran, diplomatik ve hukuki girişimlerle, hem yürütme
komisyonunda hem de uluslararası medya alanında, bu maddelerin yorumlanması ve
uygulanması üzerinde etkinliğini garanti altına almalıdır.