Bakü–Erivan Anlaşması İran’ın Jeopolitik Konumunu Nasıl Etkileyecek?

GİRİŞ: 18.08.2025 22:42      GÜNCELLEME: 18.08.2025 22:42
Rasthaber -  Bakü ile Erivan arasında imzalanan 17 maddelik anlaşma, görünüşte çatışma riskini azaltıyor olsa da, maddelerin bazıları İran’ın jeopolitik çıkarlarını orta vadede tehdit edebilecek potansiyel taşımaktadır.

"Trump Koridoru"nun "güvenli" olduğu fikrini destekleyen uzman ve aktörler, Bakü ile Erivan arasında imzalanan 17 maddelik anlaşmada Zangezur Koridoru'na dair herhangi bir işaret veya İran sınır hatlarına yönelik bir tehdit içermediğini savunuyor. Ancak, bu anlaşmanın bazı maddeleri yakın gelecekte İran'ın çıkarlarını tehdit etme potansiyeli taşıyor.

Trump Koridoru’nun gölgesinde İran’a yönelik riskler

Örneğin anlaşmanın 10. maddesinde şu ifadeler yer alıyor: Taraflar, karşılıklı çıkar alanlarında, ekonomik, transit ve ulaştırma, çevresel, insani ve kültürel alanlar da dahil olmak üzere çeşitli alanlarda işbirliği yapmak için anlaşmalar akdedebilirler. Bu metinde koridorun başlatılmasından veya Amerikalıların varlığından bahsedilmese de, anlaşmanın "alt metninde" Donald Trump, 43 kilometrelik koridora kendi adını vermiş ve kendisini Ermenistan ile Azerbaycan Cumhuriyeti arasındaki anlaşmazlıklarda baş arabulucu olarak tanıtmıştır.

7. madde, NATO tehdidi ve sınır güvenliği

Anlaşmanın 7. maddesi şöyle: Taraflar, ortak sınırları boyunca herhangi bir üçüncü tarafın kuvvetlerini konuşlandıramazlar. Taraflar, karşılıklı sınırlarının belirlenmesi ve müteakip olarak çizilmesi süresince, sınır bölgelerinde güvenlik ve istikrarı sağlamak için askeri alan da dahil olmak üzere, karşılıklı olarak mutabık kalınan güvenlik ve güven artırıcı önlemleri uygulayacaklardır.

Bu maddeye rağmen Ermenistan ile ABD arasında ‘’Eagle Partner-2025" adıyla ortak askeri tatbikat düzenlenmesi, Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü hükümleriyle varoluşsal bir çelişki oluşturmaktadır ve aynı zamanda İran ve Rusya'nın sınırlarının yakınında NATO güçlerinin varlığı güvenlik açıdan tehdit olarak sayılır. 7. maddenin ilk kısmı, Rus barış güçlerinin konuşlandırılmasına da engel teşkil edebilir.

Bu ilkeye dayanarak, Güney Kafkasya bölgesinin askeri-güvenlik denklemleri kademeli olarak ABD ve Türkiye lehine değişecek ve İran, Rusya ve Çin'in bölgedeki etkisi azalacaktır.

Toprak bütünlüğü ve sınır güvenliği İran'a avantaj sağlıyor

Bununla birlikte, yapılan anlaşmanın maddelerini “uzman” bir bakışla incelediğimizde, 1’den 3’e kadar olan maddelerin, karşılıklı olarak toprak bütünlüğünün tanınması ve toprak iddialarının reddi vurgusuyla, Güney Kafkasya’da askeri çatışmanın yeniden başlama riskini derhal azalttığını söylemek gerekir. Bu durum doğrudan İran’ın kuzeybatı sınırlarının güvenliğini olumlu etkilemekte, Ermenistan üzerinden doğu–batı ve kuzey–güney transit güzergâhlarının istikrarı için zemin hazırlamakta ve İran sınır muhafızları üzerindeki güvenlik baskısını azaltmaktadır.

Bir diğer avantaj, tarafların birbirine karşı topraklarını kullanmalarını veya destek sağlamalarını engelleyen hukuki bir temel oluşturmasıdır. Bu da İran’ın komşuluğunda güvenlik karşıtı üçüncü aktörlerin operasyonel alanını genişletmesinin önüne geçer. Buna karşılık, eski Sovyet sınırlarının esas alınması, Zengezur Koridoru projesiyle birleştiğinde, İran’ın transit denklemindeki jeopolitik konumunu zayıflatabilir ve Ermenistan’ın İran sınırına göre stratejik derinliğini fiilen daraltabilir. Ayrıca, güç kullanımının yasaklanması, Bakü–Ankara ekseninden kaynaklanan karma tehditlere karşı İran’ın manevra alanını daraltabilir.

4’ten 6’ya kadar olan maddelerde, iç işlerine karışmanın yasaklanması ve sınır müzakerelerinin ortak komisyonlar üzerinden yürütülmesinin tanımlanması, İran’a arabulucu veya teknik danışman olarak rol oynayabileceği diplomatik bir kapasite sunmaktadır. Tahran bu yolu, güç dengesi korumak ve Türkiye ile İsrail’in aşırı nüfuzunu engellemek için kullanabilirse, uzun vadeli çıkarlarını pekiştirebilir.

Bakü ile Erivan arasında resmi diplomatik ilişkilerin kurulması, görünüşte gerginliği azaltmaktadır; ancak üçüncü aktörlerin Ermenistan’ın siyasi–ekonomik yapısına doğrudan giriş yapabilmesinin önünü açabilir. Sınır belirleme ve işaretleme süreci, her ne kadar teknik görünse de, aslında güvenlik boyutuna sahiptir ve hassas mal veya güç transferi yollarını ya sabitleyebilir ya da kısıtlayabilir. İran’ın bu aşamadan dışlanması, ülkenin bölgesel güvenlik mühendisliğinde etki gücünü azaltacak ve gayriresmî varlık ile saha nüfuz ağlarının önemini artıracaktır.

7’den 9’a kadar olan maddelerin arka planında yer alan, Ermenistan–Azerbaycan ortak sınırında yabancı güçlerin konuşlandırılmasının yasaklanması, gerçekten uyulması hâlinde NATO’nun ilerlemesini veya Türkiye’nin İran’ın kuzeybatı sınırlarına yakın bölgelerde kalıcı askeri varlık tesis etmesini engelleyebilir. Bu durum İran’ın Kafkasya’daki stratejik derinliğini güçlendirmektedir.

Bölgesel güvenlikte Batı etkisi ve İran’ın uyarı hattı

Aşırılığın ve ayrılıkçılığın kınanması, hukuki düzeyde İran çevresindeki bölgelerdeki silahlı Selefilik ve pan-Türkçü ağlarla mücadele için bir bahane oluşturmaktadır. Ancak bölgesel tecrübeler, bu taahhütlerin denetim ve garanti mekanizması olmadan, Batı’ya meyilli aktörler tarafından kolaylıkla bertaraf edilebildiğini göstermektedir. Savaş kayıpları dosyasının ele alınması insani bir adım olmakla birlikte, Batılı istihbarat yapılarının insani yardım kisvesi altında bölgeye nüfuz etmesine zemin hazırlayabilir. Bu nedenle İran’ın güvenlik uyarı hatlarını aktif tutması gereklidir.

Ekonomi, ulaşım, çevre ve kültür alanlarında işbirliği çerçevesinin sunulması, İran’a bölgesel çok taraflı projelere katılma fırsatı sağlamaktadır. Tahran bu tamamlayıcı anlaşmaların tasarımında yer alabilirse, Türkiye tarafından kontrol edilen alternatif projeler karşısında transit konumunu koruyabilir. Ancak İran’ın aktif bulunmaması, ülkenin ekonomik coğrafyasının daralmasına ve ticaret yollarının İran’ı by-pass eden koridorlara yönelmesine yol açabilir.

Uluslararası hukuk ve stratejik manevra alanı

Uluslararası hukukun iç hukuk üzerindeki önceliği ve anlaşmanın amacına aykırı eylemlerin yasaklanması, İran’ın Güney Kafkasya’daki gelişmelere hızlı tepki verme imkânlarını kısıtlayarak sınır krizlerini yönetme esnekliğini azaltabilir. Bu kısım, İran’ın dış politikasında tamamlayıcı senaryolar geliştirilmesini gerektirmektedir.

13 ila 17. maddeler, ortak komisyonun kurulması ve ihtilaf çözüm yollarının belirlenmesiyle, teorik olarak yeni askeri krizlerin önlenmesini ve doğrudan karşı karşıya gelme yerine diyalog zemininin oluşturulmasını sağlamaktadır.

Anlaşmanın BM’de kayda geçirilmesi, hukuki yaptırım gücünü artırmakla birlikte, olası ihlallerin şikâyet edilmesi için uluslararası bir araç sunmaktadır. Ancak “geçmiş davaların geri çekilmesi ve düşmanca eylemlerin yasaklanması” başlığını taşıyan 15. madde, İran’ın iki ülke arasındaki ihtilaflardan faydalanma yönündeki geleneksel kaldıraçlarını sınırlandırarak siyasi baskı araçlarını azaltmaktadır. Maddelerin yorumunda İngilizce metnin öncelikli olması da Batı merkezli söylem ve yaklaşımın hukuki sürece hâkim olma riskini artırmaktadır. Bu durum uzun vadede tarafların yükümlülüklerinin yeniden tanımlanması sürecini İran karşıtı eksenlerin lehine güçlendirebilir.

İran, diplomatik ve hukuki girişimlerle, hem yürütme komisyonunda hem de uluslararası medya alanında, bu maddelerin yorumlanması ve uygulanması üzerinde etkinliğini garanti altına almalıdır.

 mehr

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM