Bu "Mayın"ı Ali (A.S.) Döşedi Ve Humeyni Patlattı

GİRİŞ: 02.06.2025 22:31      GÜNCELLEME: 02.06.2025 22:31

Rasthaber -  Bu "Mayın"ı Ali (A.S.) Döşedi Ve Humeyni Patlattı

1- İmam Humeyni'nin -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- bu sözüne dikkat edin. Bu söz, Hicri Şemsi 1364 yılının Azar ayında (1985 Kasım-Aralık), Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve İmam Sadık’ın (a.s.) doğum yıl dönümü münasebetiyle yaptığı konuşmadandır:

“Bugün değinmek istediğim konu şudur: Resulullah’ın (s.a.v.) doğumunda bazı olaylar meydana geldi. Bizim rivayetlerimizde ve Ehl-i Sünnet’in rivayetlerinde nadir olaylar nakledilmiştir. Bu olaylar araştırılmalı ve ne anlama geldiği incelenmelidir. Bunlar arasında Kisra (Sasani imparatoru) sarayının kubbesinden 14 burcun yıkılması, Pers ateşgedelerinin sönmesi ve putların yere düşmesi vardır... Sizce bu 14 burcun yıkılması, 14. yüzyılda mı olacak, yoksa doğumdan 14 yüzyıl sonra mı?”

Resulullah’ın (s.a.v.) doğumuyla birlikte Kisra’nın sarayının 14 burcunun yıkılması, Pers ateşgedelerinin sönmesi ve putların devrilmesi gibi olaylar, o günden bugüne tarihçiler tarafından defalarca yazılıp anlatılmıştır. Ancak bu olaylara dair İmam Humeyni'nin yaptığı yorum ve 14. yüzyılda (günümüz yüzyılında) zalim sistemin çöküşüyle ilgili verdiği haber, yalnızca onun dilinden çıkmıştır. O, acaba ne görüyordu da başkaları göremiyordu?

2- 1358 yılı Azar ayının başlarında (Kasım 1979), Amerikan Time dergisi muhabiri İmam Humeyni ile özel bir röportaj yapar ve şöyle der:

“Yeni dünya düzeninden uzak bir hayat sürmüşsünüz. Modern ekonomi, çağdaş hukuk ve uluslararası ilişkilerle ilgili konuları hiç çalışmadınız. Günümüzün siyasi dünyası ve toplumsal dinamikleriyle hiç içli dışlı olmadınız. Buna rağmen ilan ettiğiniz yol hakkında tekrar düşünmeniz gerektiğini düşünmüyor musunuz?”

İmam Humeyni bu soruya şöyle cevap verir:

“Biz şimdiye dek dünyadaki tüm meselelerin değerlendirildiği küresel denklem ve sosyal-siyasi ölçütleri yıktık. Onun yerine kendi çerçevemizi kurduk; burada adalet savunulması gereken ölçüt, zulüm ise karşı çıkılması gereken kıstastır. Her adil kişiyi destekler, her zalime karşı çıkarız. Siz buna ne isim verirseniz verin, biz bu temeli atacaktık. Evet, sizin ölçütlerinizle ben hiçbir şey bilmiyorum ve bilmemem daha da iyidir.”

Time dergisi muhabiri, bu röportajı yayınlamadan önce yazdığı önsözde alaycı bir dille şöyle yazmıştı:

“Burada kendince sadece İran’da değil tüm dünyada geçerli olan mevcut düzeni değiştirmeye gelen büyük bir Şii din adamından söz ediyoruz; öyle bir düzen kurmak istiyor ki adalet ve zulüm, toplumsal ilişkiler ve siyasi dengeler sadece İslami ölçütlere göre tanımlanacak.”

3- İmam Humeyni şöyle diyordu:

“Cesaretle iddia ediyorum ki İran milleti ve onun milyonlarca bireyi, bu çağda, Resulullah zamanındaki Hicaz halkından ve Emirü’l-Müminin Ali ve Hüseyin bin Ali (selâm olsun onlara) dönemindeki Kufe ve Irak halkından daha üstündür.”

Yine o şöyle vurguluyordu:

“Güçlülerin gürültüsünden korkmayın. Bu yüzyıl, Allah’ın izniyle, mustazafların (ezilenlerin) müstekbirlere (zalimlere) ve hakkın batıla galip geldiği bir yüzyıl olacaktır.”

Başka bir mesajında ise şöyle der:

“İslam, dünyanın kilit noktalarını birer birer fethedecektir.”

“Biz şu anda bana göre tarihin en hassas noktasındayız... Sanki dünya, velayet güneşinin Mekke ufkundan doğması, yoksulların arzularının merkezi olan Kâbe’den, mustazafların hükûmetinin başlaması için hazırlanıyor.”

Ve buna benzer onlarca örnek...

4- “Tarihi dönemeç” (یا پیچ تاریخی), son birkaç yılda defalarca Yüce Rehber tarafından dile getirilmiş bir ifadedir. Ayetullah Hamenei, günümüz dünyasında benzeri az veya hiç görülmemiş gelişmelere işaret ederek, çok yakın bir gelecekte meydana gelecek ve dünyada köklü ve büyük değişikliklere yol açacak bir olaydan söz etmektedir. Aşağıda bu çok sayıda örnekten sadece birkaçına değineceğiz. Okuyun!

5- "Tarihin Dönüm Noktası"

  • “Bilin ki bugün dünya tarihi, insanlık tarihi büyük bir dönüm noktasına gelmiştir. Dünyada yeni bir dönem başlamaktadır. Bu dönemin en açık ve büyük göstergesi, yüce Allah’a yöneliş, O’nun sınırsız kudretinden yardım dileyiş ve vahye dayanmaktır. İnsanlık, maddi öğreti ve ideolojileri geride bırakmıştır. Bugün ne Marksizm’in cazibesi kalmıştır, ne de Batı'nın liberal demokrasisinin.”
    (Bahman 1390 – Şubat 2012)
  • “Dünya ve bölge siyasetinin gidişatına baktığımızda, gerçekten hassas bir dönemden geçtiğimizi görüyoruz. Bugün, tam anlamıyla bir tarihsel dönemeçtir.”
    (Tir 1393 – Temmuz 2014)
  • “Dünya koşulları her geçen gün değişiyor. Güncel olun, olayları zihninizde ve düşüncelerinizde canlı tutun. Azizlerim! Bugün ya önemli bir tarihsel dönemeçle karşı karşıyayız ya da bu dönemeçten geçiyoruz; ikinci ihtimal daha doğru olabilir. Dünya değişiyor ve bu değişim temel bir değişimdir. Bu tür büyük ve köklü değişimler bir hafta, bir ay ya da bir yılda anlaşılmaz; süreç içinde ortaya çıkar.”
    (Âbân 1401 – Kasım 2022)

6- İslam ve devrim karşıtı açık düşmanlar da –endişeyle ve tedirginlikle– tarihin yön değiştirmesinden (yani bu tarihsel dönemeçten) defalarca söz etmişlerdir. Örneğin:

  • Netanyahu, Mayıs 2011’de (Hordad 1390) Amerikan Kongresi’nde yaptığı konuşmada şöyle dedi:
    “Altı ay önce bu kürsüde İran’ın nükleer tehlikesine karşı uyarıda bulunmuştum. Şimdi farklı bir zamandayız. Bugün Arabistan’daki Hayber Boğazı’ndan Fas’taki Cebelitarık Boğazı’na kadar derin bir dönüşüm yaşanıyor. Her yer sarsılıyor. Bu sarsıntı ülkeleri altüst ediyor, hükümetleri dağıtıyor ve hepimiz bu çalkantıların tanığıyız. Artık kabul etmeliyiz ki, dünyayı bizim istediğimiz şekilde yönetmeye karşı çıkan güçlü bir güç var. Bu gücün başında Humeyni ve Hamaney’in İran’ı bulunuyor. Uyarıyorum, tarihin menteşesi dönüyor!”
    ("History hinge is turning" ifadesiyle tarihin dönüm noktasını vurguluyor.)
  • Zbigniew Brzezinski, yıllık “Atlantik Konferansı”nda (ABD ve Avrupa’nın güvenlik ve dış politika zirvesi; katılımcılar arasında dönemin CIA başkanı David Petraeus, Mossad başkanı Tamir Pardo ve MI6 başkanı John Sawers da yer alıyordu) şunları söyledi:
    “Dünya, Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonraki en önemli tarihsel kırılma noktasındadır. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki yaygın gelişmeler ve ABD ile Avrupa’daki beklenmedik olaylar bunun işaretidir. Karmaşık bir meydan okumayla karşı karşıyayız ve tarih yön değiştiriyor. Bu süreçte İran önemli bir role sahiptir. İran’a askeri saldırı, felaket olur.”
    Ve bunlara benzer yüzlerce somut belge ve açıklama daha vardır ki burada hepsini anlatmak çok uzun sürer...
    7- Cuma Suresi’nin 2. ve 3. ayetlerinde şöyle buyrulmuştur:

"O, ümmiler (okuma yazma bilmeyen bir toplum) arasından, onlara Allah’ın ayetlerini okuyan, onları arındıran, kendilerine Kitabı ve hikmeti öğreten bir Peygamber gönderendir; oysa onlar daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler. Ve (bu Peygamber), henüz onlara katılmamış olan diğer insanlara da gönderilmiştir. O, mutlak galip ve hikmet sahibidir."

(Ayetlerin anlamı Cuma Suresi 2-3)

Bu ayetlerin inişinden sonra oradakiler şöyle sordular:

“Henüz onlara (Araplara) katılmamış olan bu ‘başka topluluk’ kimdir?”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) elini Selman-ı Farisi’nin omzuna koyarak şöyle buyurdu:

“Allah Teâlâ'nın muradı bu adam ve onun kavmidir.”

8- Ünlü Amerikalı sosyolog Immanuel Wallerstein, endişeyle şöyle diyor:

“Dünya düzeninin kurulmasının (başka bir ifadeyle, ABD'nin küresel liderliğinin) önündeki asıl engel, İmam Humeyni’nin velayet-i fakih doktrinidir... Bütün ideolojiler zamanla etkisini yitirir ve tarih sahnesinden çekilir. Ancak Humeyni’nin velayet-i fakih teorisi her geçen gün daha canlı, daha güçlü hale geliyor ve birçok Müslümanı kendine çekiyor.”

9- Ünlü İngiliz sosyolog Anthony Giddens, bu yüzyıldaki temel dönüşümler hakkında şöyle yazar:

“Geçmişte, sosyolojinin üç büyük ismi –Marx, Durkheim ve Max Weber– genel olarak dünyanın sekülerleşmeye (dinden uzaklaşmaya) doğru gittiği konusunda hemfikirdi. Fakat 1979’daki İran İslam Devrimi’yle birlikte bu varsayımla ters yönde bir gidiş gözlemlenmektedir. Dünya artık hızla yeniden dine yönelmektedir.”

10- Mısır’ın ünlü gazetecisi ve entelektüeli Muhammed Hüseyin Heykel, İmam Humeyni’yle iki kez görüşmüştür: İlki Paris'te, ikincisi ise 1358 yılında (1979) Tahran’da.

Heykel, ikinci görüşmesinden sonra bu ziyarete dair anılarını yaklaşık yüz sayfalık bir kitapta toplamıştır.

Kitabında şöyle der:

“İmam Humeyni’de, adeta asr-ı saadet döneminden zaman tünelinden geçip bu çağa gelmiş bir sahabi gördüm. O, Hz. Ali’nin (a.s.) şehadeti ve Ehlibeyt’in (a.s.) katledilmesinden sonra komutansız kalan ordusunu tekrar komuta etmek için bu yüzyıla gelmiş gibiydi. Bu liderlik gücünü onda gördüm.”

Ve şöyle devam eder:

“Velayet-i fakih, Hz. Ali’nin (a.s.) yönetim anlayışının bir sembolüdür. Velayet-i fakih, Ali’nin İslam’ın ilk döneminde toprağa gömdüğü bir ‘mayındı’ ve bu mayını Humeyni 20. yüzyılda istikbarın (küresel emperyalizmin) ayakları altında patlattı.”

 Hüseyin Şeriatmedari/Keyhan

YORUMLAR

❤️MALCOLM-XX❤️ 1 gün önce
❤️MALCOLM-XX❤️ Yahu onurlu Ehlibeyt’in ana karargah ülkesi olan onurlu İran'dan, İranlı dostlarımızdan neden bu konuda bir itiraz sesi dahi niye çıkmıyor acaba ?! Yardım istenmiyor mu, ya da Suriye Alevilerimiz zamanında Türkiye Alevilerimiz gibi çok kötü söz, söylem ya da ç ol k itici davranışlarda mı bulundular bu şerefli, yardımsever, fedakar İran güçlerine acaba da neden bir yardım sesi gelmiyor İrandan acaba, gerçekten merak ediyorum doğrusu, yoksa İran Suriyeli Alevi kardeşlerimize sahip çıkıyor ve yardım ediyor da bizler mi duymuyoruz nedir ?!... Biz Türkiye Alevileri olarak iyice bencilleştik, bizim kendimiz ve yakın ailemiz haricimizdeki tüm toplumsal acılara iyice duyarsızlaşıp, görmezleştik gerçekten, evet bu konularda, "Bana ne kardeşim, beni ilgilendirmez taa ki bu tür belalar bana ulaşınca, o zaman bakarız bir çaresine” denilmeye başlandı, durumlarına ulaştık toplum oşarak, Allah Türkiye Alevi toplumu olarak bu duyarsız sonumuzu hayyreylesin inşallah ne diyelim ?!...

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM