Fox News, 24 Nisan 2023 tarihinde yaptığı açıklamada Tucker
Carlson ile olan işbirliğinin sona erdiğini duyurdu ve Carlson kanaldan
ayrıldı. Carlson'un şöhreti ve nüfuzu, Donald Trump gibi ABD başkanıyla
kıyaslandığında sönük kalıyor ancak Trump'ın gücü bile, 2020 seçimlerinde
yolsuzluk iddiasıyla destekçilerini ayaklanmaya ve ABD Kongre binasına
saldırmaya kışkırttığı için kendisine medya kısıtlamaları getirmesine engel olamadı.
Donald Trump hâlâ Amerika Birleşik Devletleri'nin başkanıydı
ve bu ülkenin siyasi yapısındaki en yüksek yürütme gücü olarak kabul ediliyordu
ki bir haftadan kısa bir süre içinde Facebook, Instagram, Twitter ve
YouTube'daki tüm kullanıcı hesapları engellendi. Trump, destekçileriyle
iletişim kurmak için bir blog kurdu ancak o blog da bir aydan kısa bir süre
içinde engellendi. Trump kişisel sermayesiyle Truth Social adlı sosyal medya
platformunu kurdu. Ancak bir süre sonra akıllı telefon kullanıcılarının
Trump'ın sosyal medya ağına erişimini sınırlamak için bu program resmi Google
yazılım mağazasından da kaldırıldı. Görünüşe göre Amerikalı politikacıların
kamuoyunu kontrol etmek için hiç kimseyle, hatta ABD Başkanıyla bile şakası yok!
Gazze savaşı sırasında bu katı politikalar batı medyası
tarafından daha yoğun bir şekilde uygulandı. 16 Ekim 2023'te Aksa Tufanı operasyonunun
başlamasının üzerinden on günden az zaman geçmişti ve İngiltere Dışişleri
Bakanlığı medyası olan (BBC), her ne kadar içeriklerini kısa bir süre sonra
sayfalarından kaldırılsa da sosyal medyadaki kişisel sayfalarından Filistin'e
destek verdikleri için 6 gazetecisini uzaklaştırdı. Kahire'deki BBC muhabiri Selma
Hattab, Hamas'ı “özgürlük savaşçıları” olarak adlandıran bir tweeti beğendiği
için kovuldu ve bu kanalla 27 yıllık işbirliği geçmişi olan BBC'nin Beyrut'taki
Arapça programlarının editörü “Nida Abdüssamed” “Hamas’ı” “direniş savaşçıları”
olarak adlandırdığı bir videoyu yeniden yayınladığı için kovuldu.
Hemen hemen aynı dönemde İngiliz gazetesi “Guardian’ın” uzun
süredir karikatüristliğini yapan Steve Bell, İngiltere'deki bilim dergisi “eLife’ın”
editörü “Michael Eisen” ve Amerika'daki “Artforum” dergisinin sanat editörü “David
Velasco” da İsrail'i eleştiren ve Filistin'i destekleyen içerikler ürettiği,
desteklediği veya yeniden yayınladığı için işten kovuldu.
ABD TV Kanallarından MSNBC de 7 Ekim 2023'ten itibaren üç
Müslüman haber spikerini herhangi bir sebep açıklamadan işten kovdu. Bu
kişilerden biri de bu kanalın tanınmış sunucusu, programı çok sayıda izleyiciye
ulaşan Mehdi Hasan’dı.
ABD ve Avrupa medyasının kamuoyunu yönlendirmek için her
şeyin kontrol altında olmasını sağlamaya yönelik proaktif eylemleri Aksa Tufanı
operasyonlarının başladığı ilk haftalarda o kadar çoktu ki, Chicago
Üniversitesi'nde hukuk profesörü olan Genevieve Laker, bu durumu Soğuk Savaş dönemindeki
medya sansürüyle ve Amerikalı yazar ve sanatçıların tasfiyesiyle (McCarthycilik
olarak bilinen) karşılaştırdı ve Politico Dergisine şunları söyledi: ‘Bu durum yeni
bir McCarthycilik gibidir.’
Gazze savaşından yaklaşık bir yıl sonra, Amerika ve
Avrupa'da Siyonist rejimin suçlarına karşı halk protestolarının başlamasıyla birlikte
bu kısıtlamalar uygulanmaya devam etti. 16 Nisan 2024'te ABD Temsilciler
Meclisi, 44 aleyhte oya karşılık 377 lehte oyla şu önergeyi onayladı; “Denizden
Nehre Kadar Özgür Filistin” ifadesini “Yahudi karşıtı” içerikler arasına koydu
ve bu alandaki kanunlara ve cezalara tabi tuttu.
İşgal altındaki topraklarda, savaş haberlerinin
yayınlanmasına ilişkin katı düzenlemelerin yanı sıra, İbranice yayın yapan Haaretz
gazetesinin yayın sorumlusu Amos Shuken bu gazetenin Londra'da düzenlediği
basın toplantısında Hamas güçlerini “Filistin'in özgürlüğü için savaşan savaşçılar”
olarak nitelendirdi ve Siyonist rejimin yöneticilerinin sert tepkisiyle karşı
karşıya kaldı.
Shuken kısa bir süre sonra sözlerinden dolayı özür diledi,
Haaretz da ayrı bir makalesinde onun sözlerini düzeltmeye çalıştı. Ancak bu
eylemlerin hiçbiri Siyonist rejimin bu gazeteye tepki vermesine engel olmadı. Siyonist
rejimin İletişim (Kültür) Bakanı, bu gazetenin tüm hükümet organları tarafından
boykot edilmesini önerdi.
“Sholomi Korahi” tüm hükümet sözleşmelerinin iptal
edilmesini ve bu gazetedeki reklamların yasaklanmasını talep etti. İçişleri,
Eğitim ve Diaspora Bakanlıkları da Haaretz gazetesiyle tüm bağlarını kesti. Bu
rejimin Adalet Bakanı Yario Levin, Haaretz gazetesinin kısıtlanması için adli
makamlardan özel yetki talep ederek, bu gazetenin yayın sorumlusunun
açıklamalarının suç sayılmasını ve 10 yıla kadar hapis cezasıyla
cezalandırılmasını talep etti.
İsrail ve Amerika'nın kamuoyunu yönlendirmeye yönelik
eylemleri medyayla olan olumsuz tepkilerle sınırlı değildi. Siyonist rejim, Amerika’nın
sosyal ağları ve Google gibi şirketlerle işbirliği içinde kamuoyunun askeri
operasyonlarla birlikte hareket etmesi için Gazze'ye saldırının ilk gününden
itibaren Avrupalı ve Amerikalı kitlelere yönelik bir propaganda kampanyası
başlattı. Savaşın yalnızca ilk 9 gününde, yani 7-16 Ekim tarihleri arasında,
bu Amerikan şirketleri bilinçli olarak yasalarını hiçe saydılar ve yetişkinleri
ve çocukları hedef alan İsrail Dışişleri Bakanlığı'nın yaklaşan savaşta
Siyonist rejimin suçlarını meşrulaştırması konusunda halkta empati uyandırmak
için 100'den fazla reklam yayınlamasına izin verdiler. Bu reklamlardan bazıları
yalnızca YouTube'da en az 16 milyon kez izlendi. İsrail Dışişleri Bakanlığı
savaşın ilk dokuz gününde bu reklamlara 1,5 milyon dolardan fazla para
harcamıştı.
İsrail Dışişleri Bakanlığı'nın yanı sıra, dünyanın dört bir
yanındaki Yahudileri İsrail'e bağlayan bir hükümet kurumu olan Diaspora İşleri
Bakanı, savaşın başlangıcından bu yana Amerikan kamuoyunu ve hatta Amerika’nın
yasa koyucularını hedef alan büyük bir kampanyaya öncülük etti.
İsrail’in Diaspora İşleri Bakanı Amichai Chikli, Kasım
2023'te Knesset'te, hükümetin halkla ilişkiler ve ücretli reklam önlemlerine ek
olarak, yalnızca Amerikan halkının düşüncelerini etkilemeyi amaçlayan 80 plan
ve programın uygulanması için yeni bir bütçe düşünüldüğünü açıkladı. Guardian'ın
24 Haziran 2024 tarihli raporuna göre Ekim 2023'ten Mayıs 2024'e kadar İsrail
Diaspora Bakanlığı bu işe en az 8,6 milyon dolar (32 milyon şekel) harcadı. Bakanlık,
Tel Aviv merkezli bir siyasi pazarlama firması olan Stovik ile sözleşme
imzalayarak başka bir sosyal medya kampanyası başlattı. Bu süre zarfında
yaklaşık 600 sahte kullanıcı hesabı, İsrail'in askeri eylemlerini destekleyen,
Filistinli grupları kınayan ve Siyonistlerin insan hakları ihlallerini reddeden
içeriğe sahip haftada 2 binden fazla makale yayınladı. New York Times, Siyonist
yetkililerin belge ve açıklamalarına göre bu kampanyanın bütçesinin 2 milyon
dolar civarında olduğunu tahmin ediyor. Bunlar Siyonist rejimin Amerika'da
İsrail'in muhalif akımlarına karşı yürüttüğü psikolojik operasyonların sadece
bir kısmıdır ve medyaya da ulaşan bilgilerdir.
Mart 2024’te Knesset (İsrail Parlamentosu), dünyanın dört
bir yanından İsrail yanlısı başlıca grupların liderlerini, savaş sırasındaki
faaliyetleri hakkında rapor vermek üzere bir araya getirdi. Mosaic United
Başkanı Meir Holtz, bu toplantıda İsrail hükümetinden reklam amaçlı 12,8 milyon
dolar (48 milyon şekel) aldıklarını söyledi. Benzer program ve bütçelerin İran
kamuoyunu etkilemek için düşünüldüğü de oldukça öngörülebilir.
Binyamin Netanyahu’nun İran'la ilişkilerinde temel önceliği
askeri saldırı değil, propaganda bombardımanıdır. Netanyahu, 12 Eylül 2002'de
ABD Temsilciler Meclisi'nin “Hükümet Reform Komitesi’ndeki” oturumunda,
Irak'tan farklı olarak İran'a karşı askeri seçeneği kullanmanın gerekli
olmadığını vurguladı ve şu ifadelerde bulundu: ‘Örneğin İran'ın 250 bin çanak
anteni ve interneti var. CIA Başkanlarına da şunu söyledim: Eğer İran'daki
rejimi değiştirmek istiyorsanız casusluk yapmanıza gerek yok, sadece çok büyük
ve güçlü vericiler almanız ve İran halkı için “Melrose Avenue Mahallesi” ve “Beverly
Hills” dizilerini ve diğer şeyleri yayınlamanız yeterli olacaktır. Bu sabotaj ve
yıkıma ve komploya neden olur. İnsanlar ve gençler bunu izler ve onlar gibi
olmak isterler ve bunlar, bölgenin en açık toplumuna sahip bir ülkesi olan İran'da
farklılık yaratmaya yönelik yerel kapasitelerdir.”
Gazze savaşının başlangıcından bugüne kadar Siyonist rejime
bağlı Farsça medya ve sayfaların ve İsrail ordusunun ürettiği Farsça içeriklerin
ve bu rejimin Farsça sözcüsünün zaman zaman yaptığı açıklamaların yanı sıra,
Netanyahu da bizzat İran halkına yönelik iki video mesaj yayınlamıştır.
Onlar, İran halkının kamuoyunun değişmesi üzerine hesaplar
yaptılar. Amerika ve Siyonist rejim toprakları işgal etmek için kanlı bir savaş
yürütmesiyle eş zamanlı olarak zihinleri kuşatmak için de eşit derecede önemli
bir savaş yürütüyor. Bu savaş, medyadaki ünlü isimleri kovmaya, popüler
televizyon programlarını kapatmaya ve kamuoyunu kontrol altına almak için
milyonlarca dolar harcamaya hazır oldukları bir savaştır.
Kamuoyunu korumak için bu tür maliyetler ödemek hem garip
hem de oldukça mantıklıdır. Garip görünen şu ki, çatışmanın taraflarından biri
olarak İran’da kamuoyu o kadar çaresiz ki burada direnişin büyük şehit komutanı
Yahya Sinvar'a casus denilebilir. Hatta savaşın ve Siyonist rejimin saldırılarının
zirvede olduğu bir dönemde bu çocuk katili rejimi tanıma planı teorileşti ve
hatta destekçilerini cumhurbaşkanıyla görüşmeye götürdü ve Uluslararası
Siyonist Kanallara medya akışını sağlayan gazete yöneticileri için kutlama yapıldı
ve hükümet kuruluna atandı.
Siyonist rejimin Avrupa ve Amerika'da insanların
düşüncelerini etkilemeye yönelik plan ve harcamalarının bir kısmı medya
tarafından ifşa edilince, İsrail'in Avrupa Birliği heyetinin bir sözcüsü bu
haberlere yanıt olarak Politico'ya şunları söyledi: ‘Savaş sadece sahada değil.’
Evet, savaş sadece sahada değil, düşüncelerimizde de aynı derecede gerçek bir
savaş yürütülmektedir. Gerçek savaş burada ama biz hala buna inanmıyoruz.