Burada Bir Savaş Var

GİRİŞ: 10.11.2024 13:45      GÜNCELLEME: 10.11.2024 13:45
Rasthaber -  Tucker Carlson ABD’nin Fox News televizyon kanalının meşhur bir sunucusuydu. Carlson’ın iş hayatında zirveyi yaşadığı bir dönemdi ve programı Amerika'nın en çok izlenen 4 televizyon programından biri olarak kabul edildi ve her gece ortalama 3 milyon kişiyi Fox News kanlının başına oturtuyordu. Ancak tüm bunlar, 2020 ABD başkanlık seçimlerini belgesiz iddialarla hileli olarak adlandırmasının ve ABD'nin Ukrayna'yı desteklemeye yönelik genel politikasını sorgulamasının ardından ona itiraz edilmesine ve tepki verilmesine engel olamadı.

Fox News, 24 Nisan 2023 tarihinde yaptığı açıklamada Tucker Carlson ile olan işbirliğinin sona erdiğini duyurdu ve Carlson kanaldan ayrıldı. Carlson'un şöhreti ve nüfuzu, Donald Trump gibi ABD başkanıyla kıyaslandığında sönük kalıyor ancak Trump'ın gücü bile, 2020 seçimlerinde yolsuzluk iddiasıyla destekçilerini ayaklanmaya ve ABD Kongre binasına saldırmaya kışkırttığı için kendisine medya kısıtlamaları getirmesine engel olamadı.

Donald Trump hâlâ Amerika Birleşik Devletleri'nin başkanıydı ve bu ülkenin siyasi yapısındaki en yüksek yürütme gücü olarak kabul ediliyordu ki bir haftadan kısa bir süre içinde Facebook, Instagram, Twitter ve YouTube'daki tüm kullanıcı hesapları engellendi. Trump, destekçileriyle iletişim kurmak için bir blog kurdu ancak o blog da bir aydan kısa bir süre içinde engellendi. Trump kişisel sermayesiyle Truth Social adlı sosyal medya platformunu kurdu. Ancak bir süre sonra akıllı telefon kullanıcılarının Trump'ın sosyal medya ağına erişimini sınırlamak için bu program resmi Google yazılım mağazasından da kaldırıldı. Görünüşe göre Amerikalı politikacıların kamuoyunu kontrol etmek için hiç kimseyle, hatta ABD Başkanıyla bile şakası yok!

Gazze savaşı sırasında bu katı politikalar batı medyası tarafından daha yoğun bir şekilde uygulandı. 16 Ekim 2023'te Aksa Tufanı operasyonunun başlamasının üzerinden on günden az zaman geçmişti ve İngiltere Dışişleri Bakanlığı medyası olan (BBC), her ne kadar içeriklerini kısa bir süre sonra sayfalarından kaldırılsa da sosyal medyadaki kişisel sayfalarından Filistin'e destek verdikleri için 6 gazetecisini uzaklaştırdı. Kahire'deki BBC muhabiri Selma Hattab, Hamas'ı “özgürlük savaşçıları” olarak adlandıran bir tweeti beğendiği için kovuldu ve bu kanalla 27 yıllık işbirliği geçmişi olan BBC'nin Beyrut'taki Arapça programlarının editörü “Nida Abdüssamed” “Hamas’ı” “direniş savaşçıları” olarak adlandırdığı bir videoyu yeniden yayınladığı için kovuldu.

Hemen hemen aynı dönemde İngiliz gazetesi “Guardian’ın” uzun süredir karikatüristliğini yapan Steve Bell, İngiltere'deki bilim dergisi “eLife’ın” editörü “Michael Eisen” ve Amerika'daki “Artforum” dergisinin sanat editörü “David Velasco” da İsrail'i eleştiren ve Filistin'i destekleyen içerikler ürettiği, desteklediği veya yeniden yayınladığı için işten kovuldu.

ABD TV Kanallarından MSNBC de 7 Ekim 2023'ten itibaren üç Müslüman haber spikerini herhangi bir sebep açıklamadan işten kovdu. Bu kişilerden biri de bu kanalın tanınmış sunucusu, programı çok sayıda izleyiciye ulaşan Mehdi Hasan’dı.

ABD ve Avrupa medyasının kamuoyunu yönlendirmek için her şeyin kontrol altında olmasını sağlamaya yönelik proaktif eylemleri Aksa Tufanı operasyonlarının başladığı ilk haftalarda o kadar çoktu ki, Chicago Üniversitesi'nde hukuk profesörü olan Genevieve Laker, bu durumu Soğuk Savaş dönemindeki medya sansürüyle ve Amerikalı yazar ve sanatçıların tasfiyesiyle (McCarthycilik olarak bilinen) karşılaştırdı ve Politico Dergisine şunları söyledi: ‘Bu durum yeni bir McCarthycilik gibidir.’

Gazze savaşından yaklaşık bir yıl sonra, Amerika ve Avrupa'da Siyonist rejimin suçlarına karşı halk protestolarının başlamasıyla birlikte bu kısıtlamalar uygulanmaya devam etti. 16 Nisan 2024'te ABD Temsilciler Meclisi, 44 aleyhte oya karşılık 377 lehte oyla şu önergeyi onayladı; “Denizden Nehre Kadar Özgür Filistin” ifadesini “Yahudi karşıtı” içerikler arasına koydu ve bu alandaki kanunlara ve cezalara tabi tuttu.

İşgal altındaki topraklarda, savaş haberlerinin yayınlanmasına ilişkin katı düzenlemelerin yanı sıra, İbranice yayın yapan Haaretz gazetesinin yayın sorumlusu Amos Shuken bu gazetenin Londra'da düzenlediği basın toplantısında Hamas güçlerini “Filistin'in özgürlüğü için savaşan savaşçılar” olarak nitelendirdi ve Siyonist rejimin yöneticilerinin sert tepkisiyle karşı karşıya kaldı.

Shuken kısa bir süre sonra sözlerinden dolayı özür diledi, Haaretz da ayrı bir makalesinde onun sözlerini düzeltmeye çalıştı. Ancak bu eylemlerin hiçbiri Siyonist rejimin bu gazeteye tepki vermesine engel olmadı. Siyonist rejimin İletişim (Kültür) Bakanı, bu gazetenin tüm hükümet organları tarafından boykot edilmesini önerdi.

“Sholomi Korahi” tüm hükümet sözleşmelerinin iptal edilmesini ve bu gazetedeki reklamların yasaklanmasını talep etti. İçişleri, Eğitim ve Diaspora Bakanlıkları da Haaretz gazetesiyle tüm bağlarını kesti. Bu rejimin Adalet Bakanı Yario Levin, Haaretz gazetesinin kısıtlanması için adli makamlardan özel yetki talep ederek, bu gazetenin yayın sorumlusunun açıklamalarının suç sayılmasını ve 10 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmasını talep etti.

İsrail ve Amerika'nın kamuoyunu yönlendirmeye yönelik eylemleri medyayla olan olumsuz tepkilerle sınırlı değildi. Siyonist rejim, Amerika’nın sosyal ağları ve Google gibi şirketlerle işbirliği içinde kamuoyunun askeri operasyonlarla birlikte hareket etmesi için Gazze'ye saldırının ilk gününden itibaren Avrupalı ​​ve Amerikalı kitlelere yönelik bir propaganda kampanyası başlattı. Savaşın yalnızca ilk 9 gününde, yani 7-16 Ekim tarihleri ​​arasında, bu Amerikan şirketleri bilinçli olarak yasalarını hiçe saydılar ve yetişkinleri ve çocukları hedef alan İsrail Dışişleri Bakanlığı'nın yaklaşan savaşta Siyonist rejimin suçlarını meşrulaştırması konusunda halkta empati uyandırmak için 100'den fazla reklam yayınlamasına izin verdiler. Bu reklamlardan bazıları yalnızca YouTube'da en az 16 milyon kez izlendi. İsrail Dışişleri Bakanlığı savaşın ilk dokuz gününde bu reklamlara 1,5 milyon dolardan fazla para harcamıştı.

İsrail Dışişleri Bakanlığı'nın yanı sıra, dünyanın dört bir yanındaki Yahudileri İsrail'e bağlayan bir hükümet kurumu olan Diaspora İşleri Bakanı, savaşın başlangıcından bu yana Amerikan kamuoyunu ve hatta Amerika’nın yasa koyucularını hedef alan büyük bir kampanyaya öncülük etti.

İsrail’in Diaspora İşleri Bakanı Amichai Chikli, Kasım 2023'te Knesset'te, hükümetin halkla ilişkiler ve ücretli reklam önlemlerine ek olarak, yalnızca Amerikan halkının düşüncelerini etkilemeyi amaçlayan 80 plan ve programın uygulanması için yeni bir bütçe düşünüldüğünü açıkladı. Guardian'ın 24 Haziran 2024 tarihli raporuna göre Ekim 2023'ten Mayıs 2024'e kadar İsrail Diaspora Bakanlığı bu işe en az 8,6 milyon dolar (32 milyon şekel) harcadı. Bakanlık, Tel Aviv merkezli bir siyasi pazarlama firması olan Stovik ile sözleşme imzalayarak başka bir sosyal medya kampanyası başlattı. Bu süre zarfında yaklaşık 600 sahte kullanıcı hesabı, İsrail'in askeri eylemlerini destekleyen, Filistinli grupları kınayan ve Siyonistlerin insan hakları ihlallerini reddeden içeriğe sahip haftada 2 binden fazla makale yayınladı. New York Times, Siyonist yetkililerin belge ve açıklamalarına göre bu kampanyanın bütçesinin 2 milyon dolar civarında olduğunu tahmin ediyor. Bunlar Siyonist rejimin Amerika'da İsrail'in muhalif akımlarına karşı yürüttüğü psikolojik operasyonların sadece bir kısmıdır ve medyaya da ulaşan bilgilerdir.

Mart 2024’te Knesset (İsrail Parlamentosu), dünyanın dört bir yanından İsrail yanlısı başlıca grupların liderlerini, savaş sırasındaki faaliyetleri hakkında rapor vermek üzere bir araya getirdi. Mosaic United Başkanı Meir Holtz, bu toplantıda İsrail hükümetinden reklam amaçlı 12,8 milyon dolar (48 milyon şekel) aldıklarını söyledi. Benzer program ve bütçelerin İran kamuoyunu etkilemek için düşünüldüğü de oldukça öngörülebilir.

Binyamin Netanyahu’nun İran'la ilişkilerinde temel önceliği askeri saldırı değil, propaganda bombardımanıdır. Netanyahu, 12 Eylül 2002'de ABD Temsilciler Meclisi'nin “Hükümet Reform Komitesi’ndeki” oturumunda, Irak'tan farklı olarak İran'a karşı askeri seçeneği kullanmanın gerekli olmadığını vurguladı ve şu ifadelerde bulundu: ‘Örneğin İran'ın 250 bin çanak anteni ve interneti var. CIA Başkanlarına da şunu söyledim: Eğer İran'daki rejimi değiştirmek istiyorsanız casusluk yapmanıza gerek yok, sadece çok büyük ve güçlü vericiler almanız ve İran halkı için “Melrose Avenue Mahallesi” ve “Beverly Hills” dizilerini ve diğer şeyleri yayınlamanız yeterli olacaktır. Bu sabotaj ve yıkıma ve komploya neden olur. İnsanlar ve gençler bunu izler ve onlar gibi olmak isterler ve bunlar, bölgenin en açık toplumuna sahip bir ülkesi olan İran'da farklılık yaratmaya yönelik yerel kapasitelerdir.”

Gazze savaşının başlangıcından bugüne kadar Siyonist rejime bağlı Farsça medya ve sayfaların ve İsrail ordusunun ürettiği Farsça içeriklerin ve bu rejimin Farsça sözcüsünün zaman zaman yaptığı açıklamaların yanı sıra, Netanyahu da bizzat İran halkına yönelik iki video mesaj yayınlamıştır.

Onlar, İran halkının kamuoyunun değişmesi üzerine hesaplar yaptılar. Amerika ve Siyonist rejim toprakları işgal etmek için kanlı bir savaş yürütmesiyle eş zamanlı olarak zihinleri kuşatmak için de eşit derecede önemli bir savaş yürütüyor. Bu savaş, medyadaki ünlü isimleri kovmaya, popüler televizyon programlarını kapatmaya ve kamuoyunu kontrol altına almak için milyonlarca dolar harcamaya hazır oldukları bir savaştır.

Kamuoyunu korumak için bu tür maliyetler ödemek hem garip hem de oldukça mantıklıdır. Garip görünen şu ki, çatışmanın taraflarından biri olarak İran’da kamuoyu o kadar çaresiz ki burada direnişin büyük şehit komutanı Yahya Sinvar'a casus denilebilir. Hatta savaşın ve Siyonist rejimin saldırılarının zirvede olduğu bir dönemde bu çocuk katili rejimi tanıma planı teorileşti ve hatta destekçilerini cumhurbaşkanıyla görüşmeye götürdü ve Uluslararası Siyonist Kanallara medya akışını sağlayan gazete yöneticileri için kutlama yapıldı ve hükümet kuruluna atandı.

Siyonist rejimin Avrupa ve Amerika'da insanların düşüncelerini etkilemeye yönelik plan ve harcamalarının bir kısmı medya tarafından ifşa edilince, İsrail'in Avrupa Birliği heyetinin bir sözcüsü bu haberlere yanıt olarak Politico'ya şunları söyledi: ‘Savaş sadece sahada değil.’ Evet, savaş sadece sahada değil, düşüncelerimizde de aynı derecede gerçek bir savaş yürütülmektedir. Gerçek savaş burada ama biz hala buna inanmıyoruz.

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM