H. Kanaatlı’nın İddialarına Cevap (1)

GİRİŞ: 25.04.2025 13:19      GÜNCELLEME: 25.04.2025 13:19
Rasthaber - Hasan Kanaatlı Hoca son zamanlarda yayınlanan yazılarında ortaya koyduğu yazılarında sözde reformist bir düşünceye sahip olduğunu ileri sürmektedir.

Görüşlerinin kaynağı ve dayanağı bilinmeden, hangi düşünce akımlarından beslendiği anlaşılmadan yazdıkları okunduğunda dini konularda yüzeysel bilgilere sahip olanlar için ilginç, çekici gelebilir, bazılarının aklını çelebilir, sapkınlığa sevk edebilir.

Hasan Kanaatlı Hoca birinci yazısında ne anlama geliyorsa kendisinin “Nötr” olduğunu söyleyerek Şiiliğin temel inançlarına saldırıyor ve ikinci yazısında ise kendisini “Yenilikçi” olarak tanıtarak İslam’ın temellerini sorgulayıp Kur’an’da hurafeler olduğunu iddia ederek güya itibarsızlaştırmaya çalışıyor.

Yazısının içeriği modernite veya Batı medeniyetini oluşturan köklü tarihi düşüncelere dayanıyor. Batı düşünce tarihi sürecinden habersiz muhatap yeni karşılaştığı bu teorileri ilginç bulabilir ve bu güzel görünen cümlelerle ne kastedildiğini, nasıl bir amaç güdüldüğünü anlamakta zorlanabilir.

Batı felsefesi ve düşünceleri ile az çok aşinalığı olan tahsilli kesimler, batı medeniyetinin etkisinde kalan aydınlar tereddüt etseler de bu iddialara doğruluk payı verebilirler.

Dini konularda medreselerde tahsil görmüş, İslami öğretilerde ilerlemiş veya geleneksel din anlayışına sıkı sıkıya bağlı kesimler tarafından ise bu görüşler inhiraf, batıl ve tahrif olarak algılanacaktır.

H. Kanatlı’nın görüş ve iddialarının tarihi süreci çok eskilere dayansa da din sosyolojisini araştıran ve dini öğretilerde uzman olanlar için ne kadar sığ olduğu kolayca fark edilebilir.

Bu tenkit yazısında taassuba kapılmadan, adil davranarak bilimsel açıklamalarda bulunmaya çalışacağız, inşallah.

 İddialarının tarihi geçmişi:

Biraz gerilere gidelim milattan önceye “Sofistlerin” ortaya çıktığı döneme.

Milet ekolü ve Elea ekolü filozofları dışımızdaki dünyanın varlık kaynağı ve vuku bulan olayların nedenleri hakkında maddi natüralist bir düşünceye sahip olsalar da aralarında birtakım farklı felsefi görüşler vardır. Her iki okul da Naturalizmi savunsa da bakış açılarında büyük farklılıklar vardı.

Bu iki düşünce tarzı (özellikle Pisagor ve Parmenides arasında) birbiriyle çekişme ve kavga halindeyken Antik Yunan’fa dışarıdan cedel/diyalektik metodu uzmanı “Sofistler” ortaya çıkmıştı.

Savaşların, istila ve sömürgelerin olduğu bu dönemde Yunan toplumuna giren bu şahıslar yavaş yavaş Sofizm ekolünün temel taşlarını koyuyorlardı.

Sofizmin ortaya çıkması, Antik Yunan tarihinin en hassas dönemlerinden birini oluşturur. Bu dönemde Yunan toplumunda natüralizm ile rasyonalizm arasında ilmi ve kültürel değişim söz konusuydu. Bunu fırsat bilen Sofistler cedeli gündeme taşımışlar ve yeni bir düşünce ortaya atmışlardı; “Hiçbir hakikat mevcut değildir. Tabiatta hiçbir şeyin hakikatine ulaşılamaz, hiçbir şey hakkında bilgi edinilemez, hiçbir şey tanınamaz”

Sofistler öyle bir noktayı dile getiriyorlardı ki, o nokta felsefe ve düşüncede kilit noktalardan biriydi; “Her şeyin Mizan ve ölçüsü insandır.”

İlk hümanist düşünce sofistlerin şu cümlesinde gizlidir: “Her şeyin mihveri insandır, insan her şeyin merkezinde yer alır.”

Sofistlere karşı en katı tavrı Sokrates almıştır. Sokrates'in ömrünün Sofistlerle mücadele geçtiğini söylemek abartılı olmaz.

Sokrates ilk defa tarihte huzuri ilme işaret ediyordu. İnsanın dışarıdan algıladıkları bilgilerin onun bilgisinin tamamını oluşturmadığını söyleyip, aklı ve ruhunda olan bir bilginin olduğunu da savunuyordu. İnsan içeriden basirete ulaşması ve ilmin insanın içinden coşması, kaynaması gerektiğini düşünüyordu.

Rasyonalizm düşüncesinin ilk taşını Sokrates koymuştur. Sofistlerin safsata yolu ile “hiçbir hakikat yoktur” görüşünü yaymalarının karşısında, hakikatin var olduğunu ve bunu ulaşmanın mümkün olduğunu daha sonraları “diyalektik” diye adlandırılan yol ile ispat etmeye çalışıyordu. Eğer hakikat diye bir şey yoksa, o zaman hiçbir şeyin manası yoktur.

Sokrates’in öğrencisi Platon huzuri ilmin savunucusu ve onun öğrencisi Aristotales ise husuli ilmin temelini atmıştır. Bu iki filozof Antik Yunan felsefesinin temellerini atmış ve ilk defa akılcılığı gündeme taşımışlardır.

Daha sonra gelen Helenestik dönem Yunan felsefesinin en parlak ve zirvede olduğu çağdır. Arkasından da Roma imparatorluğunun hakimiyeti gelir. Hz. İsa'nın (as) dünyaya geldiği döneme kadar rasyonalizm hemen hemen hakim olmuştur.

Yazının devamını okumak için linki tıklayınız: https://rasthaber.com/tr/haber/yazar-haberleri/h-kanaatli-nin-iddialarina-cevap-1-145115

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM