Geçtiğimiz gün, New York Times ve İsrail yetkililerine göre,
İran'dan İsrail'e 185 insansız hava aracı, 36 seyir füzesi ve 110 kara-hava
füzesiyle gerçekleştirilen saldırı, Siyonistlerin en korkunç gecesi, Gazze
halkının en huzurlu gecesi ve bölge halkının özellikle İran halkının en mutlu
gecesi oldu. İran füzelerinin ilk hedefi, İsrail'in en önemli hava üssü olan
Negev üssüydü. İsrail savaş uçakları bu üstten kalkarak Şam'daki İran
Konsolosluğu'na saldırı düzenlenmiş ve General Zahidi ve yardımcıları şehit
edilmişti. Bu nedenle bu geceyi "Leyle-i Allah" (Allah'ın Gecesi) ve
"Direnişin Caydırıcı Kadir Gecesi" olarak adlandırmak mümkün
olabilir. Ancak, İran'ın pişman eden yanıtının boyutlarını, sonuçlarını ve
kazanımlarını analiz etmek için henüz erken olabilir, ancak bu konuda bazı
önemli noktalar vardır:
1- İran, İsrail'in danışmanlarına ve güçlerine karşı
saldırılara karşı altı aydan fazla bir süre boyunca stratejik sabrını ortaya
koydu ve İslam Cumhuriyeti'nin temel politikasının bölgede savaş ve gerilimi
yaymama olduğunu gösterdi. Ancak diğer taraftan, uluslararası kuruluşlar ve
etkisiz kurum olan Birleşmiş Milletler örgütü, İsrail'in suçlarına 7. madde
uyarınca cevap veremedi ve bu yasadışı rejimi durduramadı. Ayrıca, İran'ın
stratejik sabrı gerilimleri azaltmadı ve İsrail, Amerika'nın yeşil ışığından
yararlanarak İran'ın bu politikasından yararlanarak İslam Cumhuriyeti'nin
kırmızı çizgilerini geçtiğinde ve daha fazla gerilim istediğini gösterdiğinde,
İran İsrail'i cezalandırmak için harekete geçmek zorunda kaldı. Bu nedenle,
İran'ın yanıtı aslında İsrail'i durdurmak ve bölgenin istikrarını sağlamak için
istikrar sağlayıcı bir yanıttır ve İran'ın stratejik sabrının ve tolerans eşiğinin
tükendiğinin ve artık seyirci kalmayacağını gösterdi.
2- İran'ın misillemesi, ABD'nin İsrail'e herhangi bir suç
işlemek için verdiği açık destek anlamına gelen beyaz çekin imzasını geçersiz
kıldı. ABD artık bilmeli ki köpeği İsrail, artık "sessiz sokağın
kabadayısı" değildir! Bu nedenle, dünya medyasının hepsinin kabul ettiği
gibi, bu "tahminlerden daha büyük" ve tarihin en büyük insansız hava
aracı ve füze saldırısıydı. İsrail medyasının dediğine göre İran, İsrail'i
tamamen değişen bir oyun kuralları ve savaş taktikleriyle karşı karşıya
bıraktı. Gerçek Vaad Operasyonu, İsrail'in ve Amerika'nın "kriz içindeki
kriz sendromu" ve İsrail'in derin krizi ile İsrail'i yöneten
politikacıların kişisel krizinin aynı anda yaşandığını ortaya koydu. İsrail
içindeki krizden kurtulmaya çalışıyor, ancak kurtulmak istediği her krizden
daha büyük bir krize sürükleniyor. Yeni krizler İsrail ve Amerika için daha
fazla sonuç ve sorun yaratıyor ve kriz sendromları katmanlı hale geliyor.
3- Bu tepkinin, sonuçlarına ve etkilerine bakılmaksızın da
önemi vardır. Şöyle ki İran İslam Cumhuriyeti, Amerika'nın İran hava sahasına
ihlah etmesi nedeniyle ABD'nin en gelişmiş insansız hava aracını Basra
Körfezi'nde düşürdü ve ardından Amerika'nın Eyn'ul Esed üssünü, Kasım
Süleymani'nin şehit edilmesine cevaben bir hedef olarak vurdu. Gerçek Vaad
operasyonu, İran'ın egemenlik ve toprak bütünlüğünü savunmak için
gerçekleştirdiği doğrudan güç gösterisinin üçüncü operasyonu ve 1967'den sonra
Siyonist rejime yönelik ilk doğrudan saldırıydı. Bu savunmada hiçbir taviz
verilmeyeceğini ve kısa süreli olmayacağını ve ayrıca İran'ın vaadinin bir şaka
veya boş bir söylem olmadığını gösterdi. Bu operasyonun önemini daha da artıran
şey, İran topraklarından Siyonist rejimin derinliğine doğrudan bir saldırı
olmasıydı.
4- İslam Cumhuriyeti'nin tepkisi, Amerika, İngiltere ve
Fransa'nın utanmazlığını gözler önüne serdi. Bu ülkeler, uluslararası yasalara
ve sözleşmelere aykırı olan İran konsolosluğuna yönelik saldırıyı kınamadılar,
ancak İran'ın kendi toprağını savunma tepkisini kınayarak İran'ı gerilim
yaratmakla suçladılar ve utanmadan, Gazze'yi yerle bir edip 32.000'den fazla
savunmasız insanı katlettikten sonra, kimsenin daha fazla kan dökülmesini
istemediğini iddia ettiler!
5- İran'ın yanıtı çok aşamalı ve kombinasyonlu ve birden
fazla cephe üzerinden gerçekleştirildi. İlk aşama, İsrail ve Amerika'ya
psikolojik baskı ve korku hissi verme operasyonuydu ve bu operasyonun kendisi
sonuçlar ve kazanımlar ortaya çıkardı. Bu başarılar başka bir alanda analiz edilmelidir.
Hatta Siyonistler bile itiraf ederek: "İsrail birkaç gün tamamen korku
içindeydi, bu İran için bir zaferdir." dedi. İkinci aşama, İsrail
rejiminin radarlarının ve elektrik sistemlerinin hacklenmesiydi. Üçüncü aşama,
İran tarafından İsrail'e intihar dronları gönderilerek İsrail hava savunma
sistemlerinin meşgul edilmesi ve bozulmasıydı. Dördüncü aşama, ana hedeflerin
füzelerle hedef alınmasıydı. Beşinci aşama, direniş gruplarıyla koordinasyon
sağlanması ve Hizbullah, Ensarullah ve Irak direniş gruplarının İsrail içindeki
hedeflere saldırılarının yoğunlaştırılmasıydı. Altıncı aşama, Amerika'ya ve
bölge ülkelerine ve hatta dünyaya İran tarafından bir mesaj gönderilmesiydi ki,
İsrail'e herhangi bir yardım, hatta Hürmüz Boğazı'nın kapatılması gibi sonuçları
olabilir. Yedinci aşama, İslam Devrimi Muhafızları Ordusu'nun İsrail'e yönelik
olarak "eğer İsrail kendi aptallığını tekrarlarsa, bir sonraki adım daha
şiddetli olacak" şeklindeki uyarısıydı. Sekizinci aşama, pişmanlık
duyulacak saldırılar sonrası için hazırlıktı ve İslam Devrimi Muhafızları
Komutanı tarafından "İsrail rejimi artık herhangi bir noktada
çıkarlarımıza, varlıklarımıza, şahsiyetlerimize ve vatandaşlarımıza saldırırsa,
İran kaynaklı bir saldırıya maruz kalacak." şeklinde açıklandı.
6- İran İslam Devrimi Muhafızları Hava Kuvvetleri Komutanı
daha önce, "Bizim nükleer silahımız yok, ancak füzelerimizin başlıkları
İsrail'e birkaç kez yerle bir edecek kadar büyüktür." demişti! Bu yüzden
Gerçek Vaad operasyonunun önemi, İran'ın insansız hava araçlarının yüksek
sayıda ve uzun menzilli olarak havalanmasında ve onların atılan füzelerle
koordinasyonunda ve ikincisi olarak da insansız hava araçlarının ve atılan
füzelerin hedeflere kesin bir şekilde isabet etmesindeydi.
7- İnkılap Lideri Rehber Ali Hamanei daha önce şunu
vurgulamıştı: "Bu birkaç ay boyunca direniş cephesi gerçek konumunu ve
durumunu ortaya koydu; ne Amerikalılar, ne Batılılar ne de bölge ülkeleri
direnişin gücünü bilmiyorlardı, ama şimdi anladılar!"