Bu önemli meselenin gerçekleşmesi yolunda bir yandan
kısıtlayıcı ve güçlü kanunlar hazırlanmış ve onaylanmış ve öte yandan güvenlik
görevlilerine kanunları uygulama ve güvenliği sağlama izni ve olanakları verilmiştir.
Bu güvenliği sağlamak, toplumu ve insanları güvenlik tehditlerine karşı korumak
hayati ve önemlidir. Güvenlik görevlileri, güvensizlik unsurlarıyla mücadelede
hayatlarının sonuna kadar direniyorlar ve İran’da güvenliği savunan gençlerin yiğitliğini
defalarca gördük.
İslam İnkılabı Rehberi geçen hafta güvenlik şehitlerinin
aileleriyle yaptığı toplantıda güvenliğin önemine değindi ve şu ifadelerde
bulundu: ‘Güvenlik görevlisinin olmadığı yerde kötülük vardır. Bu genel
kuraldır.” Dolayısıyla çeşitli güvenlik sektörlerinde görev yapan sevgili
gençlerimizin görev alanı çok geniştir. Biri sınırda kötülük yapar, biri
sokakta kötülük yapar, biri ev ve dükkânları soyarak kötülük yapar, biri
dedikodu yayarak, biri cinayet işleyerek, biri uyuşturucu kaçakçılığı yaparak, biri
silah kaçakçılığı yaparak kötülük yapar. Bunların hepsi kötüdür ve kötülüktür. Kim
bu çatlağın ya da buna benzer herhangi bir şeyin önünde duruyorsa o aslında bir
güvenlik görevlisidir ve büyük iftihar onu da kapsamaktadır. Bütün bu olaylarda
göğüslerini siper edip tehlikeye göğüs geren ve tehlikeye atılan işte bu
azizlerimizdir.
İran sınırlarını veya içini farklı şekillerde güvensiz hale
getirmek isteyenlere karşı İran güvenlik ve kolluk güçlerinin cesareti ve
duruşu, düşmanın ülkeyi güvensizleştirmeye yönelik tüm eylemlerine ve
tehditlerine rağmen, Allah’ın yardımıyla İran'ın en güvenli ülkeler arasında
sayılmasına neden olmuştur. Bu hem dostların hem de düşmanların kabul ettiği
büyük bir nimettir.
Ancak alışılagelmiş ve somut güvenliğe ek olarak, son
yıllarda güvenliğin başka bir yönü de daha önemli hale geldi ve kendini
gösterdi. Bu, sınırların veya şehirlerin ve yolların fiziksel güvenliği kadar
önemlidir. Güvenliğin bu önemli ve temel boyutu, özellikle son yıllarda sosyal
medyanın ve sanal ortamların yaygınlaşmasıyla tehdit altına giren toplumun
psikolojik güvenliğidir.
Bazen sosyal medyada ekonomik, sosyal, siyasi vb. alanlarda
çıkan söylentiler, bazen bir haberin veya analizin eksik veya yanlış
yayınlanması, bazen de güvensizlik veya çaresizlik duygusunu teşvik eden ve
uyandıran, bazen bilerek ya da bilmeyerek sanal ortamda düşman sahasında
oynamak vb. toplumun psikolojik güvenliğini bozabilmektedir.
Bu önemli konu, İmam Hamanei tarafından defalarca dile
getirilmiş ve vurgulanmıştır. İmam Hamanei geçtiğimiz günlerde güvenlik
şehitlerinin aileleriyle yaptığı görüşmede toplumun psikolojik güvenliği
konusuna vurgu yaparak şunları söylemiştir: ‘Güvenlik konusunda önemli bir
nokta, toplumun daha az önem verdiği “psikolojik güvenlik” meselesidir. Toplumun
psikolojik güvenliği; İnsanları tedirgin etmemek, korkutmamak, şüpheye
düşürmemek demektir. Bu çok önemlidir.
Bazıları verdikleri haberlerle, yaptıkları analizlerle,
olaylara yaptıkları yorumlarla insanlarda şüphe ve korku yaratır. Bu Allah-u Teâla
tarafından reddedilmektedir. Kur’an açıkça şöyle buyurmaktadır: “Münafıklarla
gönüllerinde hastalık olanlar ve Medine'de kötü haberler yayanlar, bu işten
vazgeçmezlerse andolsun ki sana, onlara karşı bir kuvvet veririz….” Bu ayette
geçen “Mercifun” kelimesi yani insanların kalplerinde endişe ve korku
yaratanlar demektir ve onlar bu işten vazgeçmedikleri takdirde, Allah-u Teâlâ
Peygamberine (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: “Seni onların yanına gidip onları
cezalandırman için görevlendirdik.” Psikolojik güvenlik meselesi çok önemlidir.
“Mecifun” yani toplumun psikolojik güvenliğini bozan, dedikodu yayan, kasıtlı
olarak yanlış analizler sunanlardır.
Toplumun psikolojik güvenliğini bozanların, bu yanlışa son
vermedikleri takdirde cezalandırılacağına ve disipline edileceğine yapılan bu
vurgu, konunun öneminin bir kanıtıdır ve ilgili adli, güvenlik ve emniyet
teşkilatlarından bu alana her zamankinden daha ciddi bir şekilde girmelerini
talep etmektedir.
Sınırlardan farklı bölgelere kadar ülkenin güvenliğinin
ihlaline karşı herhangi bir müsamaha gösterilmediği gibi, psikolojik güvenlik
meselesi de ihmal edilemez ve ihmal edilmemelidir.
Ülkenin sınırlı etki alanına sahip bir köşesinde meydana
gelen bir güvenlik olayında, bu olayın sınırsız bir toplumun psikolojik
güvenliğini tehdit etmemesi için olaya karşı koymak ve etkisiz hale getirmek
için tüm kapasiteler ön plana çıkarılır. Bazen de bir söylenti, bir yalan ya da
yanlış bir analiz, şehirlerde, köylerde ve farklı bölgelerde toplumun büyük bir
kısmının kaygı ve olumsuz bir psikolojik yük yaşamasına neden olur, bu nedenle
daha ciddi bir şekilde ele alınması gerekir. Eğer bir terör operasyonunda
patlayıcı bir tuzak kurulursa, bu, toplumun psikolojik güvenlik alanında bu
zararlı tuzağın her insanın aklına ve ruhuna kurulabileceği anlamına
gelmektedir.
Tabi sosyal medyada ve elbette medyada toplumun psikolojik güvenliğinin
önündeki engellerle mücadele etmekten bahsettiğimizde bu, düşüncenin ifade
edilmesine karşı çıkmak ve ifade özgürlüğünün hukuk çerçevesinde
sınırlandırılması anlamına gelmiyor; Artık pek çok insan sosyal medyada ve
çeşitli mecralarda fikirlerini özgürce ifade ediyor, aktif ve cesur bir varlık
sergiliyor, ancak bunu yaparken de hukuka riayet etmeli ve kişilerin psikolojik
güvenliklerine zarar vermekten kaçınmalıdır. Bu nedenle, burada kasıt, bir defa
kasıtsız ya da bilinçsiz olarak yanlış ya da toplumun psikolojik güvenliğini bozacak
konuları paylaşanlar değildir, elbette onlar da uyarılmalı ve yönlendirilmelidir
ama burada kasıt, toplumun psikolojik güvenliğine karşı defalarca yanlış yorum
yapan, dedikodu yayan, kırmızı çizgiyi aşan, düşman sahasında oynayan kişilerdir.
Bu kişiler bilerek düşman sahasında oynuyorlarsa, yapılacak şey zaten bellidir
ama istemeden bu yola sokulmuşlarsa, bu onların bu alanda bulunmaya, yorum
yapmaya liyakatleri olmadıklarının delilidir.
Şimdi bir kişinin sosyal mecralarda ve medya alanında niyetinin
ya da yeterliliğinin bulunmadığı ispatlanırsa ne yapılmalıdır? Toplumun psikolojisini
ve ruhunu kasten güvensizleştirmeye niyetlenen, hatta bunu kasıtsız ve liyakatsizce
yapanlara dünyanın neresinde taviz verilir? Kasıtlı olarak toplumun psikolojik
güvenliğini bozmak ve düşmanın yanında yer almak niyetinde olan bir kişiye
karşı katı ve öğretici yasal işlem dışında herhangi bir şey bu güvenliğin
sağlanmasında etkili olabilir mi?
Öte yandan eğer bir kişi sosyal mecralarda istemeden ya da liyakatsiz
bir şekilde toplumun psikolojik güvenliğini bozuyorsa, bu kişi bu alanda özgür
ve kontrolsüz bir şekilde bulunmayı hak ediyor mu? Eğer bir kişi, ehliyetsiz ve
şehirde ve yolda araç kullanma becerisine sahip olmadan araç kullanırsa bu
durum görmezden gelinebilir mi? Hatta eğer bir ehliyete sahip olmasına rağmen
araç kullanırken kurallara uymayarak insanlara zarar veriyorsa, bu tehlikeli davranışların
tekrarlanması durumunda, bu kişinin araç kullanması geçici veya kalıcı olarak yasaklanabilir.
Başta Sayın Yargı Erki Başkanı olmak üzere saygıdeğer yargı
yetkilileri, toplumun manevi güvenliğini bozanlarla mücadele edilmesi gerektiğini
defalarca dile getirdiler ve gelen haberlere göre bazı durumlarda bu kişilere
karşı davalar açıldığına da tanık olduk. Ancak bu tutumların caydırıcı ve
öğretici olması, kamuoyuna şeffaf bir şekilde anlatılması ve konunun sadece
sözlü olarak anlatılmasıyla yetinilmemesi gerekmektedir.
İnsanların mallarını çalan hırsızlarla mücadele edildiği kadar,
insanların psikolojik güvenliğini ve huzurunu çalan hırsızlarla da aynı
ciddiyetle mücadele edilmesi beklenmektedir. Eğer ekonomi alanında bozgunculuk
çıkaranlarla mücadele ediliyorsa, sosyal medya platformlarında para birimi,
altın, konut, araba vb. fiyat manipülasyonlarıyla insanları endişelendiren
ekonomik bozucularla da mücadele edilmelidir.
Bir diğer önemli nokta ise sosyal medya platformlarında bazı
insanların sadece dikkat çekmek ve kendilerini tanıtmak istemesidir ve bu şekilde
bazen toplumun psikolojik güvenliğini ihlal eden söylentileri veya yorumları
dile getirmektedirler. Toplumu şöhret oyuncağı haline getiren bu insanlarla mücadele
etmeli ve aynı zamanda, insanların medya okuryazarlığını da artırmaları,
şöhrete aç bu insanlara prim vermekten, başıboş, asılsız söz ve yorumları
yeniden yayınlamaktan kaçınılmalıdır.
İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei, güvenlik şehitlerinin
aileleriyle yaptığı görüşmede şu ifadelerde bulunmuştur: “Sosyal medya ile ilişkisi
olanlar şu noktalara dikkat etsin! İnsan aklına gelen her şeyi sosyal medyada
yayınlamamalıdır. Önce yayınlayacağınız şeyin etkisinin ne olacağına ve bunun insanlar
üzerinde, insanların düşünceleri üzerinde, insanların psikolojileri üzerinde
nasıl bir etkisi olacağına bir bakın.’
İmam Hamanei, bu bağlamda bu konudaki karar mercilerinden de
bir talepte bulunarak şu ifadelerde bulundu: ‘Sosyal medya ile ilgili karar mercilerinin
işin bu yönüne dikkat etmesi gerekiyor. Yanlış bir analizin, yanlış bir
haberin, bir konuya ilişkin yanlış bir algının sosyal medyada nasıl kaygı,
şüphe ve korku yaratabileceğine dikkat edin. Bunlar toplumun psikolojik
güvenliğini bozan şeylerdir. Güvenlik konusunda, bu psikolojik güvenlik konusu
önemlidir ve ülke yetkilileri, sosyal güvenlik, sokak ve pazar güvenliği, sınır
güvenliği, insanların evlerinin güvenliğinin yanı sıra vatandaşların psikolojik
güvenliğini sağlamakla da yükümlüdür, bu onların görevlerinden biridir.
Toplumun psikolojik güvenliğini bozanların bir kısmı bunu tesadüfen
ya da yanlışlıkla değil, kasıtlı ve planlı bir şekilde yapmaktadır ve bu
kişiler adeta düşmanın sanal askerleri olarak halkın ve toplumun zihinlerine ve
ruhlarına nüfuz ederek, düşmanın aradığı o güvensizliği yaratmanın yolunda
ilerlemektedir. Yani sosyal medyada düşman tarafından salıverilmiş bir halde
toplumun zihin ve ruhlarında etki edebilmektedirler. Bunun en bariz örneği 2020’deki
kargaşalardır.
Düşmanlar bu yöntemi kullanmaktadır. Bugün, düşmanlar
çıkarlarına ve menfaatlerine göz diktikleri millet ve ülkelere sadece ateşli
silahlarla değil, sıcak ve sert savaşla değil, yumuşak savaşla giriyorlar.
Yumuşak savaşın bir parçası da toplumun psikolojik güvensizliğidir. Buna zaten
şahit oldunuz. Bu birkaç yılda düşmanların hedeflerine ulaşmak için sosyal
medyayı nasıl kullandıklarını gördünüz. Bu konu dikkate alınmalıdır.”
Son söz, şu ki, bugün düşmanla savaş ve mücadelenin kara,
deniz ve hava ile sınırlı olmadığını, düşmanın askeri yollarla güvensizlik
yaratma çabalarına veya terör saldırılarına paralel olarak sosyal medyada ve
sanal mecralarda da sessiz sedasız, patlamasız ve dumansız bir savaşın ve karmaşık
ve yıkıcı bir mücadelenin söz konusu olduğunu kabul etmeli ve güçlü bir
savunma, uyanıklık ve cesaret kullanarak düşmanın askeri güçlerini askeri
saldırıda elimizden geldiğince püskürttüğümüz gibi, sanal savunmanın
planlamasında ve düşmanın bu şekilde sızmasını ve güvensizlik yaratmasını
engelleme konusunda da bir o kadar dikkatli, ciddi ve yetenekli olmalıyız. Bu
konu ilgili yetkililerin bu konuya ciddi katılımını gerektirmektedir. Hem
insanların medya okuryazarlığını geliştirmeye yönelik çalışmalar yapılmalı hem
de askeri alanda olduğu gibi bu alanda da sanal alanı yasallaştırma ve makul
yönetim ciddiyetiyle bu alanda düşman nüfuzunun önünü kapatılmalıdır.
Abbas Şemsali