Sanal Savunma

GİRİŞ: 03.11.2024 15:13      GÜNCELLEME: 03.11.2024 15:13
Rasthaber -  Toplumun ve farklı alanlarda çizilen hedeflerin ilerlemesi için güvenlik gereklidir. Bu kıymetli mücevherin önemi öyle büyüktür ki, hiçbir akıllı ve yetenekli bir hükümet veya yetkili, toplumun ve insanların can güvenliğinin bozulmasına izin vermez. Sınırın sıfır noktasından ülke merkezine, büyük şehirlerden küçük köylere kadar işlerin, hayatların, zenginliklerin, insanların ve toplumun konforunun en asgari bir şekilde bile zarar görmemesi için bu güvenliğe önem verilmekte ve özen gösterilmektedir.

Bu önemli meselenin gerçekleşmesi yolunda bir yandan kısıtlayıcı ve güçlü kanunlar hazırlanmış ve onaylanmış ve öte yandan güvenlik görevlilerine kanunları uygulama ve güvenliği sağlama izni ve olanakları verilmiştir. Bu güvenliği sağlamak, toplumu ve insanları güvenlik tehditlerine karşı korumak hayati ve önemlidir. Güvenlik görevlileri, güvensizlik unsurlarıyla mücadelede hayatlarının sonuna kadar direniyorlar ve İran’da güvenliği savunan gençlerin yiğitliğini defalarca gördük.

İslam İnkılabı Rehberi geçen hafta güvenlik şehitlerinin aileleriyle yaptığı toplantıda güvenliğin önemine değindi ve şu ifadelerde bulundu: ‘Güvenlik görevlisinin olmadığı yerde kötülük vardır. Bu genel kuraldır.” Dolayısıyla çeşitli güvenlik sektörlerinde görev yapan sevgili gençlerimizin görev alanı çok geniştir. Biri sınırda kötülük yapar, biri sokakta kötülük yapar, biri ev ve dükkânları soyarak kötülük yapar, biri dedikodu yayarak, biri cinayet işleyerek, biri uyuşturucu kaçakçılığı yaparak, biri silah kaçakçılığı yaparak kötülük yapar. Bunların hepsi kötüdür ve kötülüktür. Kim bu çatlağın ya da buna benzer herhangi bir şeyin önünde duruyorsa o aslında bir güvenlik görevlisidir ve büyük iftihar onu da kapsamaktadır. Bütün bu olaylarda göğüslerini siper edip tehlikeye göğüs geren ve tehlikeye atılan işte bu azizlerimizdir.

İran sınırlarını veya içini farklı şekillerde güvensiz hale getirmek isteyenlere karşı İran güvenlik ve kolluk güçlerinin cesareti ve duruşu, düşmanın ülkeyi güvensizleştirmeye yönelik tüm eylemlerine ve tehditlerine rağmen, Allah’ın yardımıyla İran'ın en güvenli ülkeler arasında sayılmasına neden olmuştur. Bu hem dostların hem de düşmanların kabul ettiği büyük bir nimettir.

Ancak alışılagelmiş ve somut güvenliğe ek olarak, son yıllarda güvenliğin başka bir yönü de daha önemli hale geldi ve kendini gösterdi. Bu, sınırların veya şehirlerin ve yolların fiziksel güvenliği kadar önemlidir. Güvenliğin bu önemli ve temel boyutu, özellikle son yıllarda sosyal medyanın ve sanal ortamların yaygınlaşmasıyla tehdit altına giren toplumun psikolojik güvenliğidir.

Bazen sosyal medyada ekonomik, sosyal, siyasi vb. alanlarda çıkan söylentiler, bazen bir haberin veya analizin eksik veya yanlış yayınlanması, bazen de güvensizlik veya çaresizlik duygusunu teşvik eden ve uyandıran, bazen bilerek ya da bilmeyerek sanal ortamda düşman sahasında oynamak vb. toplumun psikolojik güvenliğini bozabilmektedir.

Bu önemli konu, İmam Hamanei tarafından defalarca dile getirilmiş ve vurgulanmıştır. İmam Hamanei geçtiğimiz günlerde güvenlik şehitlerinin aileleriyle yaptığı görüşmede toplumun psikolojik güvenliği konusuna vurgu yaparak şunları söylemiştir: ‘Güvenlik konusunda önemli bir nokta, toplumun daha az önem verdiği “psikolojik güvenlik” meselesidir. Toplumun psikolojik güvenliği; İnsanları tedirgin etmemek, korkutmamak, şüpheye düşürmemek demektir. Bu çok önemlidir.

Bazıları verdikleri haberlerle, yaptıkları analizlerle, olaylara yaptıkları yorumlarla insanlarda şüphe ve korku yaratır. Bu Allah-u Teâla tarafından reddedilmektedir. Kur’an açıkça şöyle buyurmaktadır: “Münafıklarla gönüllerinde hastalık olanlar ve Medine'de kötü haberler yayanlar, bu işten vazgeçmezlerse andolsun ki sana, onlara karşı bir kuvvet veririz….” Bu ayette geçen “Mercifun” kelimesi yani insanların kalplerinde endişe ve korku yaratanlar demektir ve onlar bu işten vazgeçmedikleri takdirde, Allah-u Teâlâ Peygamberine (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: “Seni onların yanına gidip onları cezalandırman için görevlendirdik.” Psikolojik güvenlik meselesi çok önemlidir. “Mecifun” yani toplumun psikolojik güvenliğini bozan, dedikodu yayan, kasıtlı olarak yanlış analizler sunanlardır.

Toplumun psikolojik güvenliğini bozanların, bu yanlışa son vermedikleri takdirde cezalandırılacağına ve disipline edileceğine yapılan bu vurgu, konunun öneminin bir kanıtıdır ve ilgili adli, güvenlik ve emniyet teşkilatlarından bu alana her zamankinden daha ciddi bir şekilde girmelerini talep etmektedir.

Sınırlardan farklı bölgelere kadar ülkenin güvenliğinin ihlaline karşı herhangi bir müsamaha gösterilmediği gibi, psikolojik güvenlik meselesi de ihmal edilemez ve ihmal edilmemelidir.

Ülkenin sınırlı etki alanına sahip bir köşesinde meydana gelen bir güvenlik olayında, bu olayın sınırsız bir toplumun psikolojik güvenliğini tehdit etmemesi için olaya karşı koymak ve etkisiz hale getirmek için tüm kapasiteler ön plana çıkarılır. Bazen de bir söylenti, bir yalan ya da yanlış bir analiz, şehirlerde, köylerde ve farklı bölgelerde toplumun büyük bir kısmının kaygı ve olumsuz bir psikolojik yük yaşamasına neden olur, bu nedenle daha ciddi bir şekilde ele alınması gerekir. Eğer bir terör operasyonunda patlayıcı bir tuzak kurulursa, bu, toplumun psikolojik güvenlik alanında bu zararlı tuzağın her insanın aklına ve ruhuna kurulabileceği anlamına gelmektedir.

Tabi sosyal medyada ve elbette medyada toplumun psikolojik güvenliğinin önündeki engellerle mücadele etmekten bahsettiğimizde bu, düşüncenin ifade edilmesine karşı çıkmak ve ifade özgürlüğünün hukuk çerçevesinde sınırlandırılması anlamına gelmiyor; Artık pek çok insan sosyal medyada ve çeşitli mecralarda fikirlerini özgürce ifade ediyor, aktif ve cesur bir varlık sergiliyor, ancak bunu yaparken de hukuka riayet etmeli ve kişilerin psikolojik güvenliklerine zarar vermekten kaçınmalıdır. Bu nedenle, burada kasıt, bir defa kasıtsız ya da bilinçsiz olarak yanlış ya da toplumun psikolojik güvenliğini bozacak konuları paylaşanlar değildir, elbette onlar da uyarılmalı ve yönlendirilmelidir ama burada kasıt, toplumun psikolojik güvenliğine karşı defalarca yanlış yorum yapan, dedikodu yayan, kırmızı çizgiyi aşan, düşman sahasında oynayan kişilerdir. Bu kişiler bilerek düşman sahasında oynuyorlarsa, yapılacak şey zaten bellidir ama istemeden bu yola sokulmuşlarsa, bu onların bu alanda bulunmaya, yorum yapmaya liyakatleri olmadıklarının delilidir.

Şimdi bir kişinin sosyal mecralarda ve medya alanında niyetinin ya da yeterliliğinin bulunmadığı ispatlanırsa ne yapılmalıdır? Toplumun psikolojisini ve ruhunu kasten güvensizleştirmeye niyetlenen, hatta bunu kasıtsız ve liyakatsizce yapanlara dünyanın neresinde taviz verilir? Kasıtlı olarak toplumun psikolojik güvenliğini bozmak ve düşmanın yanında yer almak niyetinde olan bir kişiye karşı katı ve öğretici yasal işlem dışında herhangi bir şey bu güvenliğin sağlanmasında etkili olabilir mi?

Öte yandan eğer bir kişi sosyal mecralarda istemeden ya da liyakatsiz bir şekilde toplumun psikolojik güvenliğini bozuyorsa, bu kişi bu alanda özgür ve kontrolsüz bir şekilde bulunmayı hak ediyor mu? Eğer bir kişi, ehliyetsiz ve şehirde ve yolda araç kullanma becerisine sahip olmadan araç kullanırsa bu durum görmezden gelinebilir mi? Hatta eğer bir ehliyete sahip olmasına rağmen araç kullanırken kurallara uymayarak insanlara zarar veriyorsa, bu tehlikeli davranışların tekrarlanması durumunda, bu kişinin araç kullanması geçici veya kalıcı olarak yasaklanabilir.

Başta Sayın Yargı Erki Başkanı olmak üzere saygıdeğer yargı yetkilileri, toplumun manevi güvenliğini bozanlarla mücadele edilmesi gerektiğini defalarca dile getirdiler ve gelen haberlere göre bazı durumlarda bu kişilere karşı davalar açıldığına da tanık olduk. Ancak bu tutumların caydırıcı ve öğretici olması, kamuoyuna şeffaf bir şekilde anlatılması ve konunun sadece sözlü olarak anlatılmasıyla yetinilmemesi gerekmektedir.

İnsanların mallarını çalan hırsızlarla mücadele edildiği kadar, insanların psikolojik güvenliğini ve huzurunu çalan hırsızlarla da aynı ciddiyetle mücadele edilmesi beklenmektedir. Eğer ekonomi alanında bozgunculuk çıkaranlarla mücadele ediliyorsa, sosyal medya platformlarında para birimi, altın, konut, araba vb. fiyat manipülasyonlarıyla insanları endişelendiren ekonomik bozucularla da mücadele edilmelidir.

Bir diğer önemli nokta ise sosyal medya platformlarında bazı insanların sadece dikkat çekmek ve kendilerini tanıtmak istemesidir ve bu şekilde bazen toplumun psikolojik güvenliğini ihlal eden söylentileri veya yorumları dile getirmektedirler. Toplumu şöhret oyuncağı haline getiren bu insanlarla mücadele etmeli ve aynı zamanda, insanların medya okuryazarlığını da artırmaları, şöhrete aç bu insanlara prim vermekten, başıboş, asılsız söz ve yorumları yeniden yayınlamaktan kaçınılmalıdır.

İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei, güvenlik şehitlerinin aileleriyle yaptığı görüşmede şu ifadelerde bulunmuştur: “Sosyal medya ile ilişkisi olanlar şu noktalara dikkat etsin! İnsan aklına gelen her şeyi sosyal medyada yayınlamamalıdır. Önce yayınlayacağınız şeyin etkisinin ne olacağına ve bunun insanlar üzerinde, insanların düşünceleri üzerinde, insanların psikolojileri üzerinde nasıl bir etkisi olacağına bir bakın.’

İmam Hamanei, bu bağlamda bu konudaki karar mercilerinden de bir talepte bulunarak şu ifadelerde bulundu: ‘Sosyal medya ile ilgili karar mercilerinin işin bu yönüne dikkat etmesi gerekiyor. Yanlış bir analizin, yanlış bir haberin, bir konuya ilişkin yanlış bir algının sosyal medyada nasıl kaygı, şüphe ve korku yaratabileceğine dikkat edin. Bunlar toplumun psikolojik güvenliğini bozan şeylerdir. Güvenlik konusunda, bu psikolojik güvenlik konusu önemlidir ve ülke yetkilileri, sosyal güvenlik, sokak ve pazar güvenliği, sınır güvenliği, insanların evlerinin güvenliğinin yanı sıra vatandaşların psikolojik güvenliğini sağlamakla da yükümlüdür, bu onların görevlerinden biridir.

Toplumun psikolojik güvenliğini bozanların bir kısmı bunu tesadüfen ya da yanlışlıkla değil, kasıtlı ve planlı bir şekilde yapmaktadır ve bu kişiler adeta düşmanın sanal askerleri olarak halkın ve toplumun zihinlerine ve ruhlarına nüfuz ederek, düşmanın aradığı o güvensizliği yaratmanın yolunda ilerlemektedir. Yani sosyal medyada düşman tarafından salıverilmiş bir halde toplumun zihin ve ruhlarında etki edebilmektedirler. Bunun en bariz örneği 2020’deki kargaşalardır.

Düşmanlar bu yöntemi kullanmaktadır. Bugün, düşmanlar çıkarlarına ve menfaatlerine göz diktikleri millet ve ülkelere sadece ateşli silahlarla değil, sıcak ve sert savaşla değil, yumuşak savaşla giriyorlar. Yumuşak savaşın bir parçası da toplumun psikolojik güvensizliğidir. Buna zaten şahit oldunuz. Bu birkaç yılda düşmanların hedeflerine ulaşmak için sosyal medyayı nasıl kullandıklarını gördünüz. Bu konu dikkate alınmalıdır.”

Son söz, şu ki, bugün düşmanla savaş ve mücadelenin kara, deniz ve hava ile sınırlı olmadığını, düşmanın askeri yollarla güvensizlik yaratma çabalarına veya terör saldırılarına paralel olarak sosyal medyada ve sanal mecralarda da sessiz sedasız, patlamasız ve dumansız bir savaşın ve karmaşık ve yıkıcı bir mücadelenin söz konusu olduğunu kabul etmeli ve güçlü bir savunma, uyanıklık ve cesaret kullanarak düşmanın askeri güçlerini askeri saldırıda elimizden geldiğince püskürttüğümüz gibi, sanal savunmanın planlamasında ve düşmanın bu şekilde sızmasını ve güvensizlik yaratmasını engelleme konusunda da bir o kadar dikkatli, ciddi ve yetenekli olmalıyız. Bu konu ilgili yetkililerin bu konuya ciddi katılımını gerektirmektedir. Hem insanların medya okuryazarlığını geliştirmeye yönelik çalışmalar yapılmalı hem de askeri alanda olduğu gibi bu alanda da sanal alanı yasallaştırma ve makul yönetim ciddiyetiyle bu alanda düşman nüfuzunun önünü kapatılmalıdır.

Abbas Şemsali

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM