Suriye'de yaşanan ani gelişmelere ve bu ülkede hükümetin
düşmesine ilişkin analizler kapsamında bölgenin önde gelen analistlerinden ve
Lübnan'daki el-Ahbar gazetesinin editörü İbrahim Emin bir makalesinde bu
konuyu, olası senaryoları ve Direnişin gelecek aşamadaki konumuna ilişkin
konuları ele aldı.
Bölgesel grupların ve direnişin Suriye'deki gelişmelere
karşı konumu
Önemli olaylar sırasındaki konumu belirlemek için
kullanılabilecek birçok kriter vardır. Suriye'de yaşananlara gelince, bazıları
bu konunun Suriye halkının kendisiyle ilgili olduğunu ve bizimle hiçbir ilgisi
olmadığını düşünüyor. Bazıları Suriye'deki darbeyi bu ülkeyle etkileşimde
durumlarını iyileştirmek için bir fırsat olarak görürken, bazıları da meydana
gelen köklü değişiklikler nedeniyle kendilerini tehdit altında hissetmeleri
gerektiğini düşünüyor.
Dolayısıyla her grup Suriye'deki olayları kendi ilkelerine
ve pozisyonlarına göre ölçüyor ve deneyimler bize gösteriyor ki, insanlar
olayları her zaman kendi çıkarlarına göre değerlendiriyor. Bu nedenle böyle bir
durumda gerçekleri tartışmak imkânsız hale gelir ve durum kontrolden çıkar.
Suriye hükümetinin devrilmesinin ardından ortaya çıkan temel
sorulardan biri, büyük amacımızı işgalci İsrail rejimine ve bölgedeki Amerikan
hegemonyasına karşı topyekün bir direniş olarak gören bizler direniş ekseninin
üyeleri ve destekçileri olarak, Suriye'de yaşanan ani gelişmelerden sonra ne
yapmamız gerekiyor ve neler olduğunu belirtelim?
Neden Suriye hükümetinin düşmesi bölgedeki işgalcilere
karşı direnişin konumunu etkilemiyor?
Bu soruyu cevaplamak için Siyonist rejimin Filistin ve diğer
Arap topraklarını işgalinin başlangıcından bu yana bölgenin geçirdiği evrime ve
bu rejime karşı direniş sürecine bakmak gerekir. Geçtiğimiz 76 yılda ülkemizde
ve dünya ülkelerinde çok büyük değişimler yaşandı. Ancak sabit kalan, Amerika
ve onun şeytani kolu İsrail'in istikbarı ve zulmüydü ve bu eksenin işlediği tüm
suçlara ve Arapların başına gelen olaylara rağmen işgale ve istikbara karşı
direniş uygulaması gelişmeye devam etti.
Bu arada henüz sonuçlanmayan Aksa Tufanı savaşının sonuçları,
bunca yıldır bölgedeki Amerikan-Siyonist ölüm makinesine karşı direnişin tek
seçenek olarak kaldığını bize kanıtlıyor. Sonuç olarak biz her zaman Amerika ve
İsrail'e karşı direniş hareketinin kalbinde olduk, öyleyiz ve öyle de kalacağız
ve ne olursa olsun direniş asla durmayacak.
Bölge ülkelerinde meydana gelen her türlü gelişmeye karşı
tavrımız her zaman direnişe etkisi üzerinden olmuştur. Bugün Suriye konusunda
gelişmelerin henüz başlangıç aşamasında olduğunu söylemeliyiz ve bu ülke
insanının daha iyi bir ülkeye sahip olma arzusu gelecekte yaşanacak gelişmelere
bağlıdır ve yakın zamanda kesin bir senaryo çizmek mümkün değil.
Hükümetin düşmesinden sonra Suriye halkının endişeleri ve
cevapsız kalan sorular
Ama gerçekler gösteriyor ki, geçmişte ve günümüzde var olan
verilere göre, yaşanan darbeyle Suriye halkının sorunu çözülmeyecek ve her
sabah uyandıklarında kendilerine ne olacağını sormak zorunda kalacaklar.
Ülkenin siyasi, güvenlik ve ekonomik kararlarını kim verecek? Yeni hükümet
nasıl bir dış ve savunma politikası çizecek? İşleri ve koşulları yönetmek için
hangi sistem benimsenecek? Siyasi, ekonomik, mezhepsel ve etnik açıdan bölünmüş
olan ve Suriyeli muhalif grupların karşılaştığı zorlukları ve kaygıları kim
çözebilecek? Ülkede birlik ve beraberliği yeniden tesis edecek mekanizma nasıl
olmalı? Ayrıca yeni hükümetle birlikte Suriye'deki durumun düzeleceğinin
garantisi nedir?
Suriye halkı işlerin nereye varacağını görmek için
beklemeli. Burada Suriyeliler, Suriye'de yaşanan büyük depremin artçı
sarsıntılarına tanık olabilir ama acı gerçek şu ki, Suriye'deki bu ani
değişimin sonuçları sadece bu ülkenin insanlarını etkilemeyecek aksine er ya da
geç tüm bölgeyi ve dünyayı etkileyecektir.
Bu arada Suriye'deki gelişmelerden her zaman etkilenen ve bu
ülkenin denklemlerinin merkezinde yer alan Lübnan için, mevcut gelişmelerin
sonuçları sadece siyasi, güvenlik ve askeri boyutlarla sınırlı değil. Daha
ziyade Suriye'nin Lübnan ekonomisinin merkezinde olduğunu ve hala da öyle
olmaya devam ettiğini unutmamalıyız. İki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin
ve birbirlerinin ekonomisine etkilerinin nasıl olacağını görmemiz gerekiyor.
Hizbullah düşmanlarının bulanık sulardan balık tutma
hesapları
Ancak kimsenin Suriye halkına, özellikle de Lübnan'daki
Suriyeli mültecilere, Beşar Esad hükümetinin muhaliflerinin Suriye
vatandaşlarının haklarını umursamadığını açıklamasına gerek yok. Bu Suriyeli
vatandaşların iş adamı, işçi ya da başka bir sınıftan olması da hiç önemli
değil onlar için. Daha ziyade Lübnanlı grupların eski Suriye hükümetine karşı
ırkçılık kalıpları taşıyan muhalefeti tüm Suriyeliler tarafından biliniyor ve
bu gruplar bugünkü olayı kendileri için bir fırsat olarak görüyor. Beşar Esad
hükümetine karşı çıkan Lübnanlı grupların ilk tepkileri, yine yanlış hesap
yaptıklarını, geçmişten ders almadıklarını ve gelecekten yana her şeyi
mahvedecek bir şekilde bahis oynadıklarını gösteriyor. Lübnan'daki Beşar Esad karşıtları Esad'ın
devrilmesinin Lübnan'daki direnişi zayıflatma fırsatı yaratacağını düşünüyorlarsa
bir kez daha büyük bir hata içindeler. Lübnan direnişi gücünü Beşar Esad
hükümetinden mi alıyordu ki onun düşmesiyle gücünü kaybetsin?
Dolayısıyla söz konusu gruplar, Suriye'de kurulacak yeni bir
hükümetin Hizbullah'ın başını çektiği direniş ekseninin düşmanı olacağı ve bu
grupların Lübnan'da kendi siyasi programlarını dayatabilecekleri gerçeği
üzerine bahse girdiler.
Suriyelilerin başına örülen çorap
Suriye'deki gelişmelerin Lübnan'a etkisine ilişkin gerçeği
belirlemek için çok zamana ihtiyacımız var. Ancak ABD'nin Suriye'ye yönelik
yaptırımları iptal etme ve Arap ülkelerine ticaret izni vermesi halkın hakları
için ayağa kalktıklarına inanan Suriye halkı için de hoş olmayacaktır. ABD'nin
Suriye'de Beşar Esad hükümetine bıraktığı koşul hâlâ masada ve eğer yeni Suriye
hükümeti bu koşulu kabul ederse, bu, yeni liderlik yönetimindeki Suriye'nin
Filistin meselesini lafta değil pratikte terk etmesi gerektiği Arap-İsrail
arasındaki çatışmanın ortadan kaldırılması ve ardından Filistin ve
müttefiklerine karşı bir koalisyona katılması gerektiği anlamına geliyor.
Dolayısıyla Suriye halkının bu ülkede yaşanan gelişmelerin
arkasında bir dış hedefin olduğunu ve haklarını alıp alamayacaklarının da belli
olmadığını en başından anlaması gerek. Ayrıca geçiş dönemi nedeniyle bu
milletin önüne pek çok zorluk ve engel çıkacaktır. Bu nedenle Suriye halkı
artık büyük bir zorluğun içinde ve sistemi değiştirmek için eylem aşamasından,
yeni bir sistem oluşturmak için çatışma aşamasına gireceklerinden çok
korkuyorlar.
Direniş bölgede sabit bir unsur ve hiçbir değişiklik onu
yok edemez
Ancak Lübnan'da önemli tartışma Beşar Esad hükümetinin
hayatta kalması ya da devrilmesi değil aksine Lübnan'ın bilgili ve basiretli
halkının kaygısı, Suriye halkıyla yeniden nasıl etkileşime girebilecekleri zira
onların birbirlerine ihtiyaçları var. Bu arada Lübnan'da aptallıklarında devam
etmek isteyen ve değişim arayışında olmayan bazı ırkçılar da var ancak çok
geçmeden bir serap üzerine bahse girdiklerini anlayacaklar.
Bütün söylediklerimiz göz önüne alındığında, özellikle Beşar
Esad hükümetinin devrilmesinden sonra Lübnan'ın karşı karşıya olduğu yeni
zorluk, İsrail'in Arap topraklarını işgalinin başlangıcından bu yana bu ülkenin
tanık olduğu zorlukların aynısıdır. Herkes İsrail'in Gazze ve Batı Şeria'daki
Filistin halkını katletmeye devam eden, Suriye hükümetinin düşmesinden sonra bu
ülkeye karşı en şiddetli saldırıları gerçekleştirmeye çalışan bir canavar
olduğunu biliyor.
Suriye'yi güvenlik ve askeri tedbirleri için sahne haline
getirmek isteyen Siyonist rejim, Golan yakınındaki bölgelerde işgalini hızla
genişletmeye başladı ve Suriye'de kendi gözetiminde mezhepçi bir hükümet kurma
planına güveniyor.
Son olarak şunu söylemeliyiz ki, Suriye'de normal bir ülke
yaratmaya çalışmak bu ülke halkının açık arzusudur. Ancak İsrail'in bölgede
işgaliyle yaşanan bunca olaydan sonra bazı kişilerin, Lübnan dahil Arap
ülkelerinin bağımsızlığının Amerika ve İsrail'e karşı direniş olmadan mümkün
olduğunu düşünmesi çok utanç verici. Dolayısıyla kesin sonuç, bölgede ve
dünyada yaşanan hiçbir olayın bölgedeki işgale karşı direnişi
etkileyemeyeceğidir/tesnim