Yemen'e Karşı Savaş Son Durakta Mı?

GİRİŞ: 10.04.2022 17:39      GÜNCELLEME: 10.04.2022 17:39
Rasthaber -  Savaştan önce Suudi Arabistan sadece güvenli sınırlara sahip değil, aynı zamanda Yemen'in her alanına müdahale ediyordu. Ancak şimdi bu ülkenin sınırının 600 kilometreden fazlası öngörülemeyen olaylara maruz kalıyor ve güvenlik kayboluyor.

Yemen'deki gelişmeler özel durumlara işaret ediyor. Suudi rejimi Yemen'in mazlum halkına karşı savaşın yedinci yıl dönümü ve sekizinci yılının başlangıcında, iki aylık ateşkes ilan etti ve kısa bir süre sonra Mansur Hadi'yi elinde olmayan yetkiyi Başkanlık Konseyi'ne devretmeye zorladı. Aynı zamanda bu rejim, ateşkes ilan edildikten bir hafta sonra bu ateşkesi defalarca ihlal etti! Bu gelişmeler ve bu gelişmelerin ufuklarıyla ilgili şu noktalar bulunmaktadır:

1- Yemen hükümeti, Suudiler tarafından ateşkes ilan edilmeden önce, Cidde'deki petrol tesisleri başta olmak üzere Suudi tesislerine ve diğer birçok noktaya yönelik çok sayıda başarılı askeri harekatın ardından tek taraflı ateşkes ilan etti. Bu nedenle, savaşın yıl dönümünde her iki tarafın da çatışmayı sona erdirme niyetlerini açıklamaya çalıştığı söylenebilir. Ensarullah, Yemen hükümetinin güçlü bir askeri kolu olarak, Suudi tesislerine ve altyapısına bazı tahminlere göre 1 milyar dolar zarara varan verdiği ağır darbelerle kendileri tarafın ilan edilen ateşkesin zayıflık olmadığını kanıtladı.

Bu darbeler o kadar şiddetliydi ki BM Güvenlik Konseyi olaya müdahale edip Yemen'in mazlum halkına karşı yeni bir karar çıkardı. Ancak Suudilerin Yemenlilerden ağır darbeler aldıktan sonra ateşkes ilan etmesi bir zayıflık işaretidir. Bu nedenle Yemenlilerin ilan ettiği ateşkese güvenilebilir çünkü bu bir girişimdir ancak Suudilerin ateşkesi inandırıcı değildir. Çünkü ne zaman güç hissetse, onu kırar. Suudiler daha önde de ağır darbeler aldıktan sonra ateşkes çağrısını kabul etmiş, ancak kısa süre sonra alınan sözlerin ardından ateşkesi bozmuştur. Bu ateşkesin Suudilerin Yemen'e karşı yürüttüğü savaşın kesin bir gerekliliği olduğu söylenebilse de bu ateşkesin istikrarlı kalacağı söylenemez.

2- Son aylarda ve Marib'in Yemen hükümeti tarafından kurtarılacağının kesinleşmesinden sonra, Suudiler Yemen halkı üzerinde o kadar çok ekonomik baskı kurdular ki, benzin fiyatı dört katına çıkarak varil başına (20 lt)  40 bin Yemen riyali olmak üzere en pahalı zamanına ulaştı. Oysa daha önce ve en pahalı zamanda, her bir varilin fiyatı 10 bin Riyal idi. Öte yandan Suudi rejimi yine suç ve hilelerine devam ederek halkın ihtiyaçlarını karşılayamaması için zaten sınırlı olan gıdayı Yemen pazarından daha yüksek fiyata topladı.

Baskının en yoğun olduğu dönemde Yemen, en önemlisi Cidde operasyonu olmak üzere üç kuşatma kırma operasyonu gerçekleştirdi ve ardından Suudiler Batı'yı Yemen hükümetine karşı ciddi önlem almaya çağırdı. Bu nedenle Suudiler, önceki olaylardan farklı olarak, defalarca Cidde tesisinin imha edildiğini açıkladılar. Ancak Batılılar siyasi bir manevradan başka bir şey yapmadılar ve gerçek şu ki ABD, Fransa ve İngiltere Yemen direnişine karşı yaptıklarından daha fazlasını yapmıyorlar. Dolayısıyla bu atmosferdeki Suudi ateşkesi de umutsuzluğun rengine ve kokusuna sahipti. Bu ateşkes BM Genel Sekreteri tarafından memnuniyetle karşılandı ve savaşın sona erdirilmesi gerektiğini vurguladı.

Bu savaş, unutulmuş bir savaşın en bariz örneklerinden biri olarak kabul edilebilse de, bu savaşın asıl tarafı Batı'nın müttefiki olduğu için Suuderi bu savaştan kurtarmak adına bir çözüm yolu aramaktadır.

Suudiler son zamanlarda savaşın, Körfez İşbirliği Konseyi ekseninde çözüme kavuşmasını vurguladılar. Ancak Ummanlı yetkililerin açıklamaları ve Ensarullah'ın görmezden gelinemeyeceğini vurgulamaları, bu ülkenin Ensarullah'ın terörist olarak adlandırılmasına karşı çıkması ve Katar'ın tutumları, Suudilerin iddia ettiği gibi İşbirliği Konseyi'nin birleşik bir yapı içinde olmadığını gösteriyor. Öte yandan Fars Körfezi İşbirliği Konseyi Yemen konusunda sınavını verdi. Fars Körfezi İşbirliği Konseyi'nin planı, Ali Abdullah Salih'in yerine Mansur Hadi'nin atanmasına yol açtı ve Abd Rabbuh Mansur Hadi'nin hükümeti bir yıldan fazla sürmedi. Dolayısıyla konsey kendi içinde bir anlaşmaya varsa dahi bu anlaşmanın Yemen tarafı tarafından mutlaka kabul edilmesi gerekmeyecektir.

3- Kanıtlar, Suudi Arabistan'ın ateşkes ilan etmesinin, bu ülkenin bu savaştaki diğer müttefik taraflarını üzdüğünü gösteriyor. Tabii bu onların temel olarak ateşkese karşı olduğu anlamına gelmiyor. Suudi Arabistan, ateşkes için Güney Geçiş Konseyi ve aslında yabancılar tarafından desteklenen BAE'ye danışmadı. Bu nedenle işgalci koalisyon müttefikleri arasında Bin Selman'ın, boyutlarını, etkilerini ve sonuçlarını değerlendirmeden Suudi tesislerine yönelik saldırıları durdurmak için aceleyle ateşkes ilan ettiğine dair bir söylenti var. Öte yandan Yemenli savaşçılara karşı karada bulunan büyük güçler Suudi Arabistan'a bağlı değildir ve onlar da şimdi "Biz kayıp vereceğiz ama siyaseti Suudi Arabistan belirleyecek öyle mi" diyorlar.

Mansur Hadi'yi istifaya zorlamanın, bir yanda Riyad ve Abu Dabi, diğer yanda Suudi Arabistan ve güney güçleri arasındaki ortamı yumuşatmak için Suudi Arabistan'ın ödediği bir bedel olduğu söylenebilir. Bu elbette BAE ve Aden Konseyi'nin hafife aldığı bir bedeldir.

4- Yemen'deki gelişmelerin ufkunun biraz daha netleştiği söylenebilir. Suudi Arabistan'ın iki ila dört hafta içinde tamamlanacağını iddia ettiği savaşın sekizinci yılının başlangıcından bu yana iki hafta geçti. Suudi ordusunun önemsiz gördüğü kuvvet artık güçlü bir kuvvet haline geldi ve bu kuvvet, yerli ve yabancı paralı askerlere, işgalci Suudi rejimine ve BAE güçlerine karşı olmak üzere aynı anda birkaç cephede savaşabiliyor. Bu, savaş politikasının Suudi tarafı için işe yaramadığı anlamına geliyor. Aynı zamanda Yemen tarafı bir çok masrafı ve acısı olmasına rağmen bu masraflar vatanın müdafaası olduğu için kabul edilmektedir.

Bugün Yemen halkı güçlü bir orduya ve yeni bir kuvvete kavuşmuş, askeri teknolojiler alanında birçok fırsat elde etmiştir. Buna göre savaşın bittiği gün Yemen halkı daha uzun yıllar savaşın kazanımlarını yaşayacaktır. Ancak savaşın bitiminden sonraki gün karşı tarafların durumu savaşın başlamasından önceki güne benzemeyecektir. Bu savaş, Suudi Arabistan'ın mali rezervlerinin en az yarısını yuttu. 70 yılı aşkın süredir hiç saldırıya uğramayan Suudi tesisi şu anda kırılgan bir durumdadır. Dünya, Suudi Arabistan'ın, bir tarafı direniş olan bir savaşı yürütme yeteneğine olan inancını kaybetmiştir. Yemen halkı, Pakistanlıların Hindistan'daki durumuna benzer bir durumdadır ve aralarındaki bu savaş, gelecekteki herhangi bir çatışmayı tetikleyebilecek bir düşmanlık yaratmıştır. Bu savaşta Suudi Arabistan'ın güneyindeki ve batısındaki Patriot gibi çeşitli savunma sistemleriyle donatılmış tesislere saldırı düzenlendi. Bu nedenle, savaşın ertesi gününden itibaren Suudi Arabistan bu tesisleri kendi topraklarının derinliklerine taşımayı düşünmek zorunda kalacaktır. Ancak Ensarullah'ın insansız hava araçları gerçekten de Suudi Arabistan'da bir derinlik bıraktı mı?

Bu savaşın sonucu ne olursa olsun, Suudi tarafı için net olmayacaktır. Riyad ve San'a'daki hükümetlerin ilişkilerinin normale dönmesi uzun zaman alacaktır. Savaştan önce Suudi Arabistan sadece güvenli sınırlara sahip değil, aynı zamanda Yemen'in her alanına müdahale ediyordu. Ancak şimdi bu ülkenin sınırının 600 kilometreden fazlası öngörülemeyen olaylara maruz kalıyor ve güvenlik kayboluyor. Bu sınırı korumanın maliyeti şimdi barış zamanından çok daha yüksektir. Bir diğer önemli konu ise savaşın bitiminden sonra bu alanda yaşanan jeopolitik değişimdir. Yemen ve Ensarullah, Kızıldeniz ve Ensarullah, Bab’ul Mendep Boğazı ve Ensarullah, petrol ihracatı ve Ensarullah terkibi onlarca yıl ayrılmaz bir bütün olacaktır.

Sadullah Zarei

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM