Yemen'deki gelişmeler özel durumlara işaret ediyor. Suudi
rejimi Yemen'in mazlum halkına karşı savaşın yedinci yıl dönümü ve sekizinci
yılının başlangıcında, iki aylık ateşkes ilan etti ve kısa bir süre sonra
Mansur Hadi'yi elinde olmayan yetkiyi Başkanlık Konseyi'ne devretmeye zorladı.
Aynı zamanda bu rejim, ateşkes ilan edildikten bir hafta sonra bu ateşkesi
defalarca ihlal etti! Bu gelişmeler ve bu gelişmelerin ufuklarıyla ilgili şu
noktalar bulunmaktadır:
1- Yemen hükümeti, Suudiler tarafından ateşkes ilan
edilmeden önce, Cidde'deki petrol tesisleri başta olmak üzere Suudi tesislerine
ve diğer birçok noktaya yönelik çok sayıda başarılı askeri harekatın ardından
tek taraflı ateşkes ilan etti. Bu nedenle, savaşın yıl dönümünde her iki tarafın
da çatışmayı sona erdirme niyetlerini açıklamaya çalıştığı söylenebilir.
Ensarullah, Yemen hükümetinin güçlü bir askeri kolu olarak, Suudi tesislerine
ve altyapısına bazı tahminlere göre 1 milyar dolar zarara varan verdiği ağır
darbelerle kendileri tarafın ilan edilen ateşkesin zayıflık olmadığını
kanıtladı.
Bu darbeler o kadar şiddetliydi ki BM Güvenlik Konseyi olaya
müdahale edip Yemen'in mazlum halkına karşı yeni bir karar çıkardı. Ancak
Suudilerin Yemenlilerden ağır darbeler aldıktan sonra ateşkes ilan etmesi bir zayıflık
işaretidir. Bu nedenle Yemenlilerin ilan ettiği ateşkese güvenilebilir çünkü bu
bir girişimdir ancak Suudilerin ateşkesi inandırıcı değildir. Çünkü ne zaman
güç hissetse, onu kırar. Suudiler daha önde de ağır darbeler aldıktan sonra
ateşkes çağrısını kabul etmiş, ancak kısa süre sonra alınan sözlerin ardından
ateşkesi bozmuştur. Bu ateşkesin Suudilerin Yemen'e karşı yürüttüğü savaşın
kesin bir gerekliliği olduğu söylenebilse de bu ateşkesin istikrarlı kalacağı
söylenemez.
2- Son aylarda ve Marib'in Yemen hükümeti tarafından
kurtarılacağının kesinleşmesinden sonra, Suudiler Yemen halkı üzerinde o kadar
çok ekonomik baskı kurdular ki, benzin fiyatı dört katına çıkarak varil başına
(20 lt) 40 bin Yemen riyali olmak üzere
en pahalı zamanına ulaştı. Oysa daha önce ve en pahalı zamanda, her bir varilin
fiyatı 10 bin Riyal idi. Öte yandan Suudi rejimi yine suç ve hilelerine devam
ederek halkın ihtiyaçlarını karşılayamaması için zaten sınırlı olan gıdayı
Yemen pazarından daha yüksek fiyata topladı.
Baskının en yoğun olduğu dönemde Yemen, en önemlisi Cidde
operasyonu olmak üzere üç kuşatma kırma operasyonu gerçekleştirdi ve ardından
Suudiler Batı'yı Yemen hükümetine karşı ciddi önlem almaya çağırdı. Bu nedenle
Suudiler, önceki olaylardan farklı olarak, defalarca Cidde tesisinin imha
edildiğini açıkladılar. Ancak Batılılar siyasi bir manevradan başka bir şey
yapmadılar ve gerçek şu ki ABD, Fransa ve İngiltere Yemen direnişine karşı
yaptıklarından daha fazlasını yapmıyorlar. Dolayısıyla bu atmosferdeki Suudi ateşkesi
de umutsuzluğun rengine ve kokusuna sahipti. Bu ateşkes BM Genel Sekreteri
tarafından memnuniyetle karşılandı ve savaşın sona erdirilmesi gerektiğini
vurguladı.
Bu savaş, unutulmuş bir savaşın en bariz örneklerinden biri
olarak kabul edilebilse de, bu savaşın asıl tarafı Batı'nın müttefiki olduğu
için Suuderi bu savaştan kurtarmak adına bir çözüm yolu aramaktadır.
Suudiler son zamanlarda savaşın, Körfez İşbirliği Konseyi
ekseninde çözüme kavuşmasını vurguladılar. Ancak Ummanlı yetkililerin açıklamaları
ve Ensarullah'ın görmezden gelinemeyeceğini vurgulamaları, bu ülkenin
Ensarullah'ın terörist olarak adlandırılmasına karşı çıkması ve Katar'ın
tutumları, Suudilerin iddia ettiği gibi İşbirliği Konseyi'nin birleşik bir yapı
içinde olmadığını gösteriyor. Öte yandan Fars Körfezi İşbirliği Konseyi Yemen
konusunda sınavını verdi. Fars Körfezi İşbirliği Konseyi'nin planı, Ali
Abdullah Salih'in yerine Mansur Hadi'nin atanmasına yol açtı ve Abd Rabbuh
Mansur Hadi'nin hükümeti bir yıldan fazla sürmedi. Dolayısıyla konsey kendi
içinde bir anlaşmaya varsa dahi bu anlaşmanın Yemen tarafı tarafından mutlaka
kabul edilmesi gerekmeyecektir.
3- Kanıtlar, Suudi Arabistan'ın ateşkes ilan etmesinin, bu
ülkenin bu savaştaki diğer müttefik taraflarını üzdüğünü gösteriyor. Tabii bu
onların temel olarak ateşkese karşı olduğu anlamına gelmiyor. Suudi Arabistan,
ateşkes için Güney Geçiş Konseyi ve aslında yabancılar tarafından desteklenen
BAE'ye danışmadı. Bu nedenle işgalci koalisyon müttefikleri arasında Bin
Selman'ın, boyutlarını, etkilerini ve sonuçlarını değerlendirmeden Suudi
tesislerine yönelik saldırıları durdurmak için aceleyle ateşkes ilan ettiğine
dair bir söylenti var. Öte yandan Yemenli savaşçılara karşı karada bulunan
büyük güçler Suudi Arabistan'a bağlı değildir ve onlar da şimdi "Biz kayıp
vereceğiz ama siyaseti Suudi Arabistan belirleyecek öyle mi" diyorlar.
Mansur Hadi'yi istifaya zorlamanın, bir yanda Riyad ve Abu
Dabi, diğer yanda Suudi Arabistan ve güney güçleri arasındaki ortamı yumuşatmak
için Suudi Arabistan'ın ödediği bir bedel olduğu söylenebilir. Bu elbette BAE
ve Aden Konseyi'nin hafife aldığı bir bedeldir.
4- Yemen'deki gelişmelerin ufkunun biraz daha netleştiği
söylenebilir. Suudi Arabistan'ın iki ila dört hafta içinde tamamlanacağını
iddia ettiği savaşın sekizinci yılının başlangıcından bu yana iki hafta geçti.
Suudi ordusunun önemsiz gördüğü kuvvet artık güçlü bir kuvvet haline geldi ve
bu kuvvet, yerli ve yabancı paralı askerlere, işgalci Suudi rejimine ve BAE
güçlerine karşı olmak üzere aynı anda birkaç cephede savaşabiliyor. Bu, savaş
politikasının Suudi tarafı için işe yaramadığı anlamına geliyor. Aynı zamanda
Yemen tarafı bir çok masrafı ve acısı olmasına rağmen bu masraflar vatanın
müdafaası olduğu için kabul edilmektedir.
Bugün Yemen halkı güçlü bir orduya ve yeni bir kuvvete
kavuşmuş, askeri teknolojiler alanında birçok fırsat elde etmiştir. Buna göre
savaşın bittiği gün Yemen halkı daha uzun yıllar savaşın kazanımlarını
yaşayacaktır. Ancak savaşın bitiminden sonraki gün karşı tarafların durumu
savaşın başlamasından önceki güne benzemeyecektir. Bu savaş, Suudi Arabistan'ın
mali rezervlerinin en az yarısını yuttu. 70 yılı aşkın süredir hiç saldırıya
uğramayan Suudi tesisi şu anda kırılgan bir durumdadır. Dünya, Suudi
Arabistan'ın, bir tarafı direniş olan bir savaşı yürütme yeteneğine olan
inancını kaybetmiştir. Yemen halkı, Pakistanlıların Hindistan'daki durumuna
benzer bir durumdadır ve aralarındaki bu savaş, gelecekteki herhangi bir
çatışmayı tetikleyebilecek bir düşmanlık yaratmıştır. Bu savaşta Suudi
Arabistan'ın güneyindeki ve batısındaki Patriot gibi çeşitli savunma
sistemleriyle donatılmış tesislere saldırı düzenlendi. Bu nedenle, savaşın
ertesi gününden itibaren Suudi Arabistan bu tesisleri kendi topraklarının
derinliklerine taşımayı düşünmek zorunda kalacaktır. Ancak Ensarullah'ın
insansız hava araçları gerçekten de Suudi Arabistan'da bir derinlik bıraktı mı?
Bu savaşın sonucu ne olursa olsun, Suudi tarafı için net
olmayacaktır. Riyad ve San'a'daki hükümetlerin ilişkilerinin normale dönmesi
uzun zaman alacaktır. Savaştan önce Suudi Arabistan sadece güvenli sınırlara
sahip değil, aynı zamanda Yemen'in her alanına müdahale ediyordu. Ancak şimdi
bu ülkenin sınırının 600 kilometreden fazlası öngörülemeyen olaylara maruz
kalıyor ve güvenlik kayboluyor. Bu sınırı korumanın maliyeti şimdi barış
zamanından çok daha yüksektir. Bir diğer önemli konu ise savaşın bitiminden
sonra bu alanda yaşanan jeopolitik değişimdir. Yemen ve Ensarullah, Kızıldeniz
ve Ensarullah, Bab’ul Mendep Boğazı ve Ensarullah, petrol ihracatı ve
Ensarullah terkibi onlarca yıl ayrılmaz bir bütün olacaktır.
Sadullah Zarei