Bölgesel konuların üst düzey
uzmanlarından olan Sadullah Zarei şunları yazdı: ‘Yemen’de 21 Eylül, Abd Rabbuh
Mansur Hadi'ye karşı inkılabın yıldönümü olarak biliniyor. Buna dayalı olarak, bu
günün yıl dönümünde Yemen artan gücünü gösterdi. Bu tatbikatta, Yemen'in kara
kuvveti, deniz kuvvetleri, hava kuvvetleri ve Yemen'in özel füze ve İHA
birliği, öncü sanayilerini ve başarılarını sergiledi.
Asif 1, Asif 2 ve Asif 3 savaş
gemileri ile kardan denize bir seyir füzesi olan ve yakalanamayan Seyyad
füzesi, Kerrar, Sakıp ve Mücahid mayınları, 90 kilometre ve 35 bin feet
yükseklikteki hedefleri tespit edebilen B16, Şafak ve Ufuk olmak üzere üç tip
radar, 150 kilometre menzile sahip, savaş uçaklarını hedef alabilen ve casus İHA’larla
mücadele edebilen, yüksek patlayıcı gücüne sahip, karadan havaya füzeler olan
Berk 1, Berk 2, Fatır 1, Vaid ve Sakil füzeleri sergilendi. Bu dev tatbikatta
Hatıf 2 ve Kasıf 2 insansız hava araçları ile İran'ın Hayber Şiken füzesinin
benzeri olan Hatem füzesi de görücüye çıktı. Aynı zamanda, savaşın ilk
yıllarında fiilen yok edilen Yemen Hava Kuvvetleri, F5 savaş uçakları ve MI-17
helikopterleriyle yeniden yapılanmasını sergiledi.
İşgalci koalisyonun üyeleri için
bu düzeyde bir askeri ilerleme hayal bile edilemezdi. Dolayısıyla onların medyaları
hiçbir belge olmadan bunların İran füzeleri olduğunu ve adlarının
değiştirildiğini iddia etti. Ancak perşembe günü San’a'nın "Es-Sabein"
meydanında sergilenen bu kadar büyük miktardaki ağır silahın, işgalci koalisyon
tarafından tamamen kara, hava ve denizle kuşatılmış bir ülkeye İran'dan
aktarıldığına kim inanır? .
Eğer bu doğruysa, bu, işgalci
Batı-Arap koalisyonunun Yemen'e karşı teknolojik, istihbarat ve denetim
konusundaki yetersizliğinin büyük bir kabulüdür. Ancak gerçek şu ki İran,
danışmanlık ve rehberlik dışında bu dönemde Yemen'e büyük bir silah yardımı
sağlayamadı ve bunlar Yemenli mazlumların çabalarının ürünüdür.
Bu tatbikattan birkaç gün önce
Yemenliler, Suudi heyetinin birkaç ay önce San’a'ya yaptığı ziyarete yanıt
olarak Riyad'daki Suudi yetkililerle bir görüşme yapmıştı. Bu müzakerelerin 4-5
ana ekseni vardı ve biri dışında kesin bir sonuca ulaşılamadı. Bu nedenle
Ensarullah ve Yemen Ulusal Kurtuluş Hükümeti'nin ağır askeri tatbikatı,
Yemen'in insani taleplerinin karşılanması konusundaki kararlılığının açık bir
göstergesidir.
Yemenliler ne istiyor? Yemenliler,
savaşın durdurulmasını, yabancı güçlerin bu ülkeden çekilmesini, Suudilerin
Marib petrolü ve Şebve gazı ile Yemen limanları üzerindeki kontrolü nedeniyle 8
yıllık savaş boyunca ertelenen maaş ve ücretlerin ödenmesini, tazminatların ve
savaş zararlarının ödenmesini ve Yemen limanlarının ve havaalanlarının tamamen
serbest bırakılmasını istiyor. Bu insani talepler, Suudi Arabistan'ın Yemen
tarafından taviz almak için uygulamasını erteleyebileceği bir şey değildir.
Yemen Savunma Bakanı Muhammed
el-Ataifi bu tatbikatta şunları söyledi: “Dış güçler topraklarımızı terk
etmelidir, aksi takdirde öfkemizin ateşiyle karşı karşıya kalacaklardır.” Bu,
"El-Arabi el-Cedid” gazetesinin ifadesine göre, Yemen'in yakıcı sıcağı
altında dile getirilen doğal bir istektir. Yemen hükümetinin siyasi konseyi
başkanı Mehdi el Mişat da şunları söyledi: “İsteseler de istemeseler de adalar,
denizler ve Babülmündip Boğazı Yemen'indir.”
Yemen halkı bu 8 buçuk yılda sert
savaş, istihbarat savaşı, yumuşak savaş, psikolojik savaş, propaganda savaşı,
ekonomik savaş ve siber savaşın birleşimi olan birleşik bir savaşla karşı
karşıya kaldı. Yemen halkının karşısına dizilen yelpazeye baktığımızda, kuşatma
altındaki yalınayak halkın Karun ve Firavunlara karşı kazandığı zaferden
etkileniyoruz ve bu zaferin büyüklüğü bu insanlara karşı verilen bir dizi
farklı savaşın boyutlarında olmuştur.
Yemen halkı, Yemen Savunma
Bakanı'nın ifadesiyle barış istiyor ama aşağılayıcı bir barış değil, gerçek
anlamda Yemen ve diğerleri için güvenlik ve huzur sağlayan bir barış istiyor.
Yemen, kuzey komşusunun güvenliğini bozmak ya da tesislerine zarar vermek
istemiyor ama Suudi tarafında Yemen'i yok etme ve vurma iradesi varken, bu
milletin barışçıl ifadelerle yetinmesi ve düşmana saldırılarını sürdürmesi için
fiilen izin vermesi mümkün değildir.
Yemen heyetinin geçtiğimiz hafta
Pazar, Pazartesi ve Salı günü Riyad'da yaptığı görüşmeler ve Suudi tarafının,
Yemenlilerin saydığı taleplerine karşı direnişi, Yemenlilerin ateşkes öncesi
duruma dönmesiyle sonuçlanacaktır. Geçen eylül ayından bu yana uzatılmayan ve
resmi olmayan ateşkes her an değişebilir. Ateşkesin uzun sürmesi savaşın
kendisinden daha fazla zarara yol açacaktır. Çünkü ateşkeste kabul edilebilir
bir savunma sonucuna yol açmayan çok büyük bir asker varlığı ve maliyet vardır.
Uzun vadeli bir ateşkeste, örgütsüz ve gayri resmi güçlere (halk güçleri) daha
fazla dayanan taraf daha fazla zarar görecektir. Yemen tarafı da bunu çok iyi
biliyor ve perşembe günü savunma alanındaki yeniliklere dayalı geçit töreni de
bu konuya dikkat ettiğinin açık bir göstergesidir.
Yemen'de yeni bir harekete işaret
eden gelişmeler, bugünlerde yaşanan veya önümüzdeki haftalarda yaşanması
beklenen bazı bölgesel olaylar, bölgesel gelişmelerin yönünü gösteriyor. Bu
gelişmeler, Yemen, Kafkasya, Filistin ve diğer bazı ortamları kapsayabilir.
Uluslararası arenadaki
gelişmelerin gidişatı, artık sürece Soğuk Savaş dönemi ya da tek kutuplu
çatışma dönemi göstergeleri ile bakmanın mümkün olmadığını açıkça
göstermektedir. Olayların ortaya çıkışına ve devamına etki eden ilk birimler
olan büyük güçler, artık çevresel ve bölgesel olayların güçlü etkisi
altındadır. Geçmişte zorba ve hegemonik bir yapıya sahip olan koalisyonlar
artık yerini ortak anlaşmalara bırakmıştır. Bu nedenle Yemenliler, askeri
cihadı ve akıllı siyasi eylemleri kullanarak, koşulları kendi lehlerine oluşturabilirler.