İslam'da Tebliğ V

GİRİŞ: 20.07.2024 10:17      GÜNCELLEME: 20.07.2024 10:17
Rasthaber -  Tebliğde Zaman Unsuru: Tebliğde zaman unsuru en az mekân kadar önemlidir ve ona dikkat edilmesi gerekir. Tebliğ için uygun zamanı seçmek, davetçinin başarı oranında oldukça etkilidir.

 

Davetçi konuşma yapmak için dinleyicilerin hazır oldukları bir zamanı seçmelidir; açlık, susuzluk yorgunluk, tahammülsüzlük ve heyecan anında konuşma yapmak ve ilahi hükümleri söylemek, yararlı olmamakla beraber muhataplarda olumsuz bir tesir bırakacaktır. Davetçi, şartların uygun olduğu zamanda sözünü söylemelidir, aksi hâlde beklenilen sonucu elde edemeyecektir.

 

Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: Meyveyi olgunlaşmasından önce koparan kimse,

başkasının toprağında ekin eken kimse gibidir.1

 

Orada kalamayacağı, toprağın sulanma ve diğer işleriyle ilgilenemeyeceği için ekininden bir fayda göremeyecektir.2

 

Kur'ân ayetleri ve masumlardan nakledilen dualara bakıldığında bütün işlerde olduğu gibi tebliğ konusunda da zamanın önemi anlaşılmaktadır. Yüce Allah, Kur'ân'ı Kadir Gecesi'nde indirmiştir. Gerçek şu ki, biz onu Kadir Gecesi'nde indirdik.3

 

Mübarek Ramazan ayı öyle bir aydır ki Allah bu ayı kendine nisbet vermiş ve benim ayım demiştir. Bu mübarek ayda bütün müminler Allah'a misafirdir. Günahların bağışlandığı, alınan-verilen nefeslerin ve uykunun da ibadet sayıldığı bir aydır. Kur'ân'ı indirmek için bu zamanın seçilmesi, onun önemini daha da bir artırmaktadır.

 

Allah Resulü'nün (s.a.a) peygamberliğe seçilişinden üç yıl sonra indi şu ayet:

Öyleyse sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklere aldırış etme.4

 

Bu ayetin üç yıldan sonra inişi, ondan evvel açık bir şekilde Allah'ın dinini ilan etmek, kâfirlerden ve müşriklerden uzaklaşmak için ortamın ve şartların uygun olmadığını göstermektedir.

 

Kureyş inkârcıları, Allah Resulü'nün (s.a.a) tebliğinin önünü aldıkları zaman, Hz. Peygamber (s.a.a), haram aylardan yararlanıp, Ukkaz, Micne ve Zi'l-Mecaz gibi pazarlara gitmekte ve yüksek bir yere çıkıp, halkı İslâm'a davet etmekteydi.5 Zira kâfirlerin inançlarına göre bu aylarda savaş ve kan akıtmak haram idi, bundan dolayı Hz. Peygamber'e (s.a.a) zarar vermiyorlardı.

 

Aynı şekilde yıllar sonra, yani hicretin dokuzuncu yılında, Müslümanlar güç elde ettikleri zaman, bütün halkın Mekke'de toplandığı haccın en önemli günü (Arefe veya Kurban bayramı), müşriklerden beraat ve onlarla yapılan anlaşmaların lağvedilmesi günü olarak seçilmiştir. Ve büyük Hacc (hacc-ı ekber) günü, Allah'tan ve Resulünden insanlara bir duyuru: "Kesin olarak Allah, müşriklerden uzaktır, O'nun Resulü de…"6

 

Tıpkı Hz. Ali'nin (a.s) defalarca bildirilen velayet ve önderliğinin birkez daha herkese iletilmesi için uygun olan zamanın, yani hacıların Mekke'den dönüşünün seçilmesi gibi; "Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et."7

 

Zira öncelikle zaman normal olmayan bir zamandı ve bu nokta konunun önemini artırmaktadır. İkinci olarak o topluluk, değişik bölgelerden gelen hacıların varlıkları sebebiyle çok büyük idi ve Hz. Peygamber'in (s.a.a) mesajı daha fazla insana ulaşmaktaydı. Hz. İbrahim (a.s), batıl ilahları ret ve bir olan Allah'ı ispat

etmek için değişik zamanları kullanmıştır: Gece, üstünü örtüp bürüyünce bir yıldız görmüş ve demişti ki: "Bu benim rabbimdir." Fakat (yıldız) kayboluverince: "Ben kaybolup-gidenleri sevmem." demiştir.8

 

Hz. İbrahim (a.s), aynı şekilde ışıldayan ayı ve sabah vakti güneşi gördüğü zaman yine o sözleri tekrar etti ve bu şekilde uygun zamanlardan ve o dönemde meydana gelen hadiselerden yararlanarak, bir olan Allah'ın dışındaki her şeyin

tükeneceğini ve yok olacağını kanıtlamayı başardı. Hz. Musa (a.s), Firavun'a ve onun sihirbazlarına ilahi mucizeyi göstermek için, "Zinet" gününü, yani Kıptilerin bayram gününü seçti ve Firavun'a dedi ki: Buluşma zamanımız, (ülkenin ulusal) bayram günü ve insanların toplanacağı kuşluk vakti (olsun).9

 

Hz. Yusuf (a.s), iki defa rüya tabirinde bulundu. Bir defa kendisiyle beraber zindanda bulunan iki şahıs için ve diğeri ise Mısır Padişahı içindi. Her ikisinde de tebliğ için uygun ortamın var olduğunu ancak tebliğde taktik farklılığı olduğunu

gördü. Birinci rüyada tabirinden önce, tebliğde bulundu. Zira her iki mahkûm da ona yönelmiş, Yusuf (a.s), onların sevgisini ve güvenlerini kazanmıştı. Onlar, Yusuf'a (a.s) olan ihtiyaçları yüzünden onun sözlerini can kulağıyla dinlemekteydiler. Bundan da öteye mahkûm olmuş bir insanın yüreği yumuşak

ve tebliğe daha açık hâldedir. Bundan dolayı Hz. Yusuf (a.s), rüya tabirinde bulunmadan önce, yavaş ve geniş bir şekilde yüce Allah'ın birliği hakkında

tebliğde bulundu ve şöyle buyurdu:

 

Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden ayrı (bir sürü) rabler mi daha hayırlıdır, yoksa Kahhar (kahredici) olan bir tek Allah mı? Sizin Allah'tan başka taptıklarınız, Allah'ın kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm yalnızca Allah'ındır. O kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur, ancak insanların çoğu bilmezler.10

 

Ama Yusuf'u (a.s) padişahın yanına götürdüklerinde, rüyayı dinledikten sonra, hiç vakit kaybetmeden hemen tabirini yaptı ve sonra da kendi günahsızlığını ispatladı ve nefs-i emmare hakkında konuştu. Zira onun muhatabı, başına buyruk bir padişahtı ve onun Hz. Yusuf'u (a.s) ret etme ve rüyasının tabir edilmeme ihtimali var idi, bunun zararı ise halkın büyük bir bölümünü etkileyecekti, kıtlık ve açlıkla yüz yüze geleceklerdi. Dua etmenin ve Allah'tan bir şey istemenin özel zamanları

vardır. Gerçi insan her vakitte Rabbine dua edebilir, ama bu amel seher vakitlerinde, cuma gecelerinde, kadir gecelerinde ve küfür ile İslâm ordularının savaş anları gibi özel zamanlarda kabul olunmaya daha yakındır.

 

Hz. Yakub'un (a.s) oğulları, Mısır'dan dönüp Yusuf'un (a.s) yaşadığı haberini getirdiklerinde babalarının ayağına kapanıp şöyle dediler: Ey babamız, bizim için günahlarımızın bağışlanmasını dile.11

 

Hz. Yakub da şöyle buyurdu: Yakında sizin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim. 12

 

Evet, Hz. Yakub (a.s), tam o esnada, Allah'ım, onları bağışla demedi. Bilakis bu duayı, daha uygun bir zamana, yani duanın ve tövbenin kabul olunacağı cuma gecesinin seher vakitlerine bıraktı.13

 

İslam'da Tebliğ I

İslam'da Tebliğ II

İslam'da Tebliğ III

İslam'da Tebliğ IV

 

---------------------------------------

1- el-Hayat, c. 1, s. 315.

2- Nehcü'l-Belağa, Şerh-i Hoî, c. 3, s. 139.

3- Kadir Suresi, 1. ayet.

4- Hicr Suresi, 94. ayet.

5- Furûğ-i Ebediyyet (Ebediyet Nuru), c. 1, s. 326.

6- Tevbe Suresi, 3. ayet.

7- Mâide Suresi, 67. ayet.

8- En'âm Suresi, 76. ayet.

9- Taha Suresi, 59. ayet.

10- Yusuf Suresi, 39-40. ayetler

11- Yusuf Suresi, 97. ayet

12- Yusuf Suresi, 98. ayet.

13- Mefatihu'l-Cinan, Cuma gecesinin ve gündüzünün fazileti, İmam Cafer Sadık'dan (a.s) nakledilmiştir.

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM