İran Devrim Muhafızları Acil Müdahale Komutan Yardımcısı
General Abbas Nilfuruşan, Tesnim Haber Ajansı’na verdiği özel röportajda
gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Tesnim: Geçen sene İran’da yaşanan kargaşada hibrit
savaş diye bir kavram gündeme gelmişti. Tümgeneral Selami, eğer bu tür savaşın
başka bir ülkeye karşı yapılması halinde o ülkede yönetimin devrileceğini
defalarca dile getirdi. Hibrit savaş kavramı nedir ve ne ölçüde uygulandı?
General Nilfuruşan: Bir dönemde Amerikalılar, İslam
Devrimiyle bizzat yüzleşmek için bölgeye girmeye karar verdiler ve bu
doğrultuda 2001'de Afganistan'ı, 2003'te de Irak'ı işgal ettiler.
Dönemin ABD Başkanı George W. Bush açıkça İran'ı Şer Ekseni
olarak ilan etmiş ve "İslam Devrimiyle yüzleşmek için bölgeye girdik, bu
şekilde ya herkes bizimledir ya da bize karşıdır" demişti. Bu bağlamda
Amerikalılar Büyük Ortadoğu Planını (BOP) önerdiler ve bölgeye gelerek İslam
Devrimine karşı koymayı amaçladılar.
Askeri saldırı tehdidi altındaydık ve Amerikalıların bu
konuda net bir planı vardı. Onlar Afganistan ve Irak'a yapılan askeri
saldırının ardından bize gelme niyetindeydiler.
O dönemde ABD’lilerin gönderdiği mesajlar ve Pentagon'dan
aldığımız gizli bilgiler, onların İran'a askeri saldırı planladıklarını
doğruluyordu.
Ancak Amerikalıları İran'a askeri saldırı yapmaktan caydıran
birkaç önemli olay yaşandı. İlk olarak İran İslam Cumhuriyeti, Amerikan
işgaline karşı uzaktan savunmaya başvurarak Irak ve bölgede İslami direniş
hareketini oluşturdu. İslami direniş grupları Amerika'yı sahada yere indirmek
için çeşitli planlar hazırladı.
Amerikalılar, Irak ve Afganistan'ın işgalinin bedelini çok
ağır ödediler, ABD resmi istatistikleri bu iki ülkenin işgalinin ilk yıllarında
4.000'den fazla Amerikan askeri öldüğünü söylüyor, ancak bizim bilgilerimiz
zayiat sayısı Amerikalıların ABD resmi istatistiklerinden çok daha yüksek.
Bu arada Şehit General Kasım Süleymani ve Devrim Muhafızları
Ordusuna bağlı Kudüs Gücü'nün ülkenin savunma kalkanını kilometrelerce öteye
götürdüğünü ve İslam Cumhuriyeti'nin stratejik derinliğini artırdığını
söylemeye gerek yok.
Amerikalılar Irak ve Afganistan'da çok sert bir tokat
yediler.
Bir yandan Amerikan askeri gücünün Irak ve Afganistan'daki
zayıflığı, diğer yandan İran Ordusu ve Devrim Muhafızları'nın hazırlık
seviyesinin yüksek olması, Amerikalıları İran’a askeri saldırıdan geri adım
atmaya zorladı. Bunun ardından İslam Devrimine karşı hibrit savaş planına
başvurdular. Hibrit (kombine) savaş, yumuşak, yarı sert ve sert savaş olmak
üzere üç kategoriye ayılır.
Amerikalıların geçtiğimiz yıl ülkemiz için hazırladığı projede,
hibrit savaşın tüm aşamaları öngörülmüş ve Suriye modelinin İran'da uygulanması
amaçlanmıştır. Aslında Amerikalıların İran'ı Suriyeleştirmenin peşinde
olduklarını da söylemek gerekir.
Tesnim: Şimdi şu soru ortaya çıkıyor: Amerikalılar
geçen seneki olaylarda yönetimi yıkmak mı istediler yoksa amaçları sadece
İran'da istikrarsızlık yaratmak mıydı?
General Nilfuruşan: Amerikalılar İslam Devrimi'nin
ilk gününden beri kafalarında devrimin çökmesini arzu etmiştir, ancak strateji
ile arzu arasında önemli ve temel farkların olduğunu da söylemek gerekir.
Onlar sistemi çökertebilecek güçte olmadıklarını iyi
biliyorlar, dolayısıyla bu konu bir strateji olarak gündeme getirilmiyor,
akıllarında hep bir temenni olarak yaşatıyor.
ABD’liler İslam Devrimi’nin birkaç kişi sokağa çıkmasıyla
çökmeyecek kadar sağlam olduğunu da iyi biliyorlar.
Ancak İran'ı istikrarsızlaştırma projesinin aslında ABD’nin
ana stratejisi olduğunu ve düşünce odasından çıkan bir strateji olduğunu
söylemek gerekir.
Amerikalıların tüm eylemlerinin aslında Suriye'de yaptıkları
gibi İran'ı oyalayarak bölgede hem kendilerine hem de Siyonist Rejim’e nefes
alma alanı açabilmeleri için yapıldığını düşünüyorum.
Tüm kapasitelerini kullanarak İran'ı istikrarsızlaştırma
stratejisini benimseyen ABD, İran'ı yıkma hayali peşinden gidiyor. Medyayı da
kullanan ABD’liler, İran İslam Cumhuriyeti'nin işinin bittiğini ima etmişlerdi.
Tesnim: İki yıl önce sizinle yaptığımız bir
röportajda Batı Asya bölgesinin mevcut jeopolitik durumdan jeoekonomik durumuna
doğru bir geçiş sürecinden geçtiğini ve ABD'nin yokluğunu Çin, Rusya, İran gibi
ülkeler ve müttefikleri tarafından doldurulacağını söylemiştiniz. Bölgede son
aylarda yaşanan gelişmeler göz önüne alındığında sizce ABD’nin yeni bölgesel
stratejisi nedir?
General Nilfuruşan: Günümüzde ABD’nin bölge ve
dünyadaki gücünün hızla gerilediğine tanık oluyoruz.
Bölgenin jeopolitik durumunun değiştiğine ve yeni bir
jeoekonomik durumun ortaya çıktığına şahit olduk.
İran'ın Şanghay İşbirliği Örgütü ve BRICS grubuna üye olduğunu
gördük. Bölge ve dünyada dolarsız ticaretin arttığına tanık oluyoruz. Bununla
birlikte bölge ülkelerinin yaklaşımlarının değişmesi bu yeni durumun ortaya
çıktığının işaretleridir. Yürüttüğümüz tahmin, stratejik bilgilerin yanı sıra
gelişmelerin analizine dayanarak elde edildi.
Ayrıca o dönemde İran, Çin ve Rusya ülkelerinin yanı sıra
İran’a yakın ülkelerin de bu yeni jeo-ekonomik durumun temel dayanakları
olduğunu öngörmüştük ve öyle de oldu.
Amerikalıların amaçlarından biri de Batı Asya bölgesinde, özellikle
İran çevresindeki ülkelerde tekfirci terör gruplarını yeniden canlandırmaktır.
Onlar bu eylemlerle gerilemelerini yavaşlatmayı ve jeoekonomik alanda karşıt
gücün ilerlemesini engellemeyi amaçlıyor.
Tesnim: Çin'in de bölgede güç kazanması durumunda ABD
gibi emperyalist bir çizgi izleyeceğini düşünmüyor musunuz?
General Nilfuruşan: Biz İslam Devrimini koruma
konusunda akıllıca davrandık ve ulusal çıkarları ve devrimi korumak için
gerekli düşünceye sahibiz. Ancak ŞİÖ ve BRICS gibi yeni bölgesel anlaşmaları
incelediğimizde bu anlaşmaların derinliğinde işbirliği ve etkileşim yattığını
görüyoruz. Bu, her zaman tepeden bakan ABD’nin kibirli tutumunun tam tersi.
Aslında ABD’lilerin huyları öyledir ki, bir yere girdiklerinde kendilerini
diğer insanlardan üstün görmeye çalışırlar.
Ancak bölgede oluşan yeni durum çok kutuplu bir düzene
dayanıyor ve üye ülkeler arasında karşılıklı yardım ile işbirliği
40 yıldır devrimin ve dünyada zulüm maruz kalan insanların
çıkarları uğruna emperyalizmle mücadele ediyoruz, dolayısıyla bizim
çıkarlarımızı içermeyen bir sözleşmeyi kabul etmemiz mümkün değildir. Sadece
asıl amacı kazan-kazan olan anlaşmalara imza atıyoruz.
Tesnim: Amerikalıların, Afganistan'la sınırı olan
İran ve Çin'i güvensiz hale getirmek ve Rusya'nın Suriye'de yaptığını Çin'e
yaptırmak amacıyla Afganistan'da IŞİD'i yeniden canlandırmaya çalıştığı
söyleniyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
General Nilfuruşan: Amerika'nın huyu ve eylemleri
düşmanlığa dayanmakta ve tüm imkanlarını bu yönde kullanmaktadır. Elbette
Afganistan toprakları, kendine has özellikleri nedeniyle terör örgütlerinin ve
özellikle IŞİD'in yeniden ortaya çıkması için potansiyel bir zemin olabilir. Bu
sorunun önlenmesi için Amerika’ya karşı mücadele eden Afganistan
yöneticilerinin tedbirli olması gerekir. Afganistan yöneticilerinin IŞİD gibi
terör örgütlerine zemin hazırlayıp stratejik bir hata yapacağını düşünmüyorum.
Tesnim: Bu yılın başında Muhammed Rasûlullah (s.a.v.)
Tugayı'nda yaptığınız konuşmada, İran'ın İsrail'in kötü eylemlerine karşılık
verdiğini belirtmiştiniz. Bu konunun detaylarını anlatabilir misiniz,
Siyonistlere ait askeri fabrikalarında yaşanan yangınlar bu konuyla bağlantılı
mı?
General Nilfuruşan: Bu soruyu bir medya röportajında
yanıtlamak kolay değil ve pek çok konu dile getirilemiyor ancak mesajı alan
taraf yaşananların ne olduğunu biliyor. İran’daki olaylarda bir Avrupa ülkesi
ve Siyonist Rejim’in dahli vardı ve çok geçmeden İran halkı için öngördükleri
durum terse çevrildi.
Kombine bir savaşta İslam Devrimini korumak için gerekli
hazırlığı yaptık ve düşmanların komplolarıyla yüzleşmeye hazırız; Düşmanlar
şunu bilmelidir ki her şeyin farkındayız ve onlara karşılık veririz.
Tesnim: Birkaç yıl önce İslam Devrimi Lideri Gazze
gibi Batı Şeria'nın da silahlandırılması gerektiğini söylemişti, bu nasıl
hayata geçirildi?
General Nilfuruşan: Şu anda Filistin direniş grupları
işgal altındaki topraklarda Siyonist düşmana karşı her gün onlarca operasyon
yürütüyor ve bu operasyonların çoğu Batı Şeria'da gerçekleştiriliyor.
En gelişmiş güvenlik araçlarıyla kontrol edilen işgal
altındaki topraklar askeri üs gibi, ancak buna rağmen her türlü direniş eylemi
yapılıyor, dolayısıyla Batı Şeria'nın da silahlandığı söylenebilir, zaten operasyonlarının
çoğu da silahlı.
Tesnim: Son dönemde İran-Suudi Arabistan diplomatik
ilişkilerinin yeniden başladığına tanık oluk. Suudi Arabistan'ın geçmişte
birçok terör örgütüne destek verdiğini ve bölgede birçok krize karıştığını da
biliyoruz. Buradan hareketle İran-Suudi Arabistan ilişkilerini nasıl
değerlendiriyorsunuz?
General Nilfuruşan: İslam ümmetinin çıkarlarını
dikkate almak, ilk baştan beri İslam Devrimi'nin temel stratejilerinden biri
olmuştur.
İslam dünyasının sorunlarına bir ailenin iç sorunları olarak bakıyoruz ve günümüzde İslam dünyasının ihtiyacının birlik, dayanışma ve uyum olduğuna inanıyoruz. Genel bir analizle İran komşularına yaklaştıkça emperyalizm cephesi ve Siyonist Rejim’in yenilgisinin daha büyük olduğu sonucuna varılabilir. Suudi Arabistan'la ilişkilerimiz Filistin milletini kurtarmak gibi bir sonuç doğuracaksa bizim açımızdan olumludur.
Halihazırda Siyonist İsrail’in İran ve Suudi Arabistan'ın
yakınlaşmasından son derece öfkeli olduğunu ve bu ilişkiyi bozmaya çalıştığını,
aynı zamanda ABD'nin bölge kaybeden gücünü yeniden kazanmak için Tahran-Riyad
normalleşmesini engellemeye çalıştığını görüyoruz. Dolayısıyla gittiğimiz yolun
doğru yol olduğunu öğreniyoruz.
İran ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler İslam
dünyasını bölge ve dünya çapında güçlendirecektir. İran 15 ülkeyle komşudur ve
tüm bu devletlere kardeşlik ve iş birliği için elimizi uzatıyoruz ve diğer
ülkelerle ilişkimizin temeli iş birliği, dostluk ve kardeşliktir.
Tesnim: Son zamanlarda Amerikalılar Fars Körfezi
bölgesinde bazı hamleler yaptı. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz ve Devrim
Muhafızları'nın tepkisi ne olacak?
General Nilfuruşan: Amerikalılar bölgede eski güç ve
hegemonyalarını yeniden kazanma mücadelesi veriyor ve bence bu çaba, kaza
geçiren gemi yolcularının kıyıya ulaşmaya çalışması gibi.
Onlar güçlerinin git gide azaldığını kabul etmek istemiyor
ve bunun farkına varsalar bile bunu kabul etmeleri çok zor.
Amerikalılara düzenli bir programla bölgeden çekilmelerini
tavsiye ediyorum.
ABD’liler artık tek kutuplu düzen ve ABD hegemonyası
döneminin bittiğini kabul etmek zorundalar.
ABD'nin bölgedeki tüm faaliyetlerini izliyoruz, onların
eylemleri ve planlarının ayrıntılarını biliyoruz.
Amerikan uçak gemisinin Fars Körfezi'ne girişi veya çıkışı
artık itibar etmiyoruz, çünkü Amerikalılar bu yöntemle kimseyi tehdit edemez.
Halihazırda tehditlerle baş etmek bizim için çok kolay. Amerikalıların bölgede
olup olmaması stratejilerimizin uygulanmasını etkilemeyecektir. ABD’ye
okyanusların derinliklerinde de darbe indirilebiliriz.
Tesnim: Tümgeneral Bakıri, Devrim Muhafızları Kara
Kuvvetleri Komutanları Toplantısında, Bağdat hükümetine kuzey Irak'taki bölücü
terör gruplarıyla ilgili ültimatom verdi.
Belirlenen tarihe sayılı günler kaldı; Irak hükümeti
yükümlülüklerini yerine getirmezse İran ayrılıkçı gruplarla nasıl başa çıkacak?
General Nilfuruşan: IKBY’li kardeşlerimizden
kardeşlik bekliyoruz. Ülkemize yönelik saldırıların kaynağı haline gelen
IKBY’de teröristlere kucak açılması kardeşlik ve iyi komşuluk mantığıyla örtüşmemektedir.
Bağdat ile IKBY ile yapılan görüşmeler sonucu güvenlik
anlaşmasına imza attık. Anlaşmanın 19 Eylül 2023 tarihinde uygulanması
gerekiyor. Söz konusu anlaşmanın tüm hükümlerine uyuyoruz ne bir kelime eksik
ne bir kelime fazla. Belirlenen tarihte İran İslam Cumhuriyeti'nin sözünü
yerine getirdiği gibi karşı tarafın da anlaşmayı yerine getirmesini bekliyoruz.
Aksi halde durumumuz eski haline dönecek ve İran milletinin çıkarlarını korumak
zorunda kalacağız.
Tesnim: İran füzelerinin menzili için belirlenen
2.000 km sınırı hala geçerli mi, yerli füzelerin menzilinin arttırılmasının
önünde herhangi bir engel var mı?
General Nilfuruşan: Teknoloji açısından füzelerimizin
menzilini artırma konusunda hiçbir sorunumuz yok ancak füze menzili ülkenin savunma
doktrinlerine göre belirlenir.
Halihazırda 2000 km menzile sahip füzelerimizin kalite ve kabiliyetlerini artırmanın peşindeyiz. Bu doğrultuda yeni tanıtılan "Fettah" hipersonik füzesi geliştirildi.
Yeni nesil hipersonik balistik füzeler üzerinde çalışıyoruz,
aynı zamanda mevcut hipersonik füzeleri modernize etmeyi amaçlıyoruz.