Amerika’nın Bakış Açısına Göre Müzakerelerin Son Aşaması Fitne Ve Kaos!

GİRİŞ: 25.05.2025 15:24      GÜNCELLEME: 25.05.2025 15:24
Rasthaber -   1-ABD'nin Cuma günü beşinci turu gerçekleştirilen dolaylı müzakerelerdeki ikili yaklaşımı tesadüf ve önceden planlama yapılmamış olamaz! Bu ikili ve çelişkili yaklaşımın kendi bağlamında özel bir mesajı vardır ve bu, İran’ın müzakere heyetinin gözünden kaçmamalıdır. Son dönemde yürütülen dolaylı müzakerelerin konusu, bir yandan İran İslam Cumhuriyeti'nin nükleer faaliyetlerinin barışçıl niteliği, diğer yandan da yaptırımların kaldırılması arasındaki denge olmuştur ve olmaya da devam etmektedir, ancak ABD, müzakerelerle eş zamanlı olarak İran’a yeni yaptırımlar getirmiştir. ABD Hazine Bakanlığı'nın her müzakere turu öncesinde bir dizi yeni yaptırımı daha devreye soktuğunu da belirtmekte fayda var ve bu, yaptırımların kaldırılmasının müzakerelerin hedefi ve konusu olarak ortaya konulan terazinin iki tarafından biri olduğu anlamına geliyor.

2- Trump'ın müzakerelerdeki özel temsilcisi Steve Whitkoff, müzakereler sırasında belirlenen süreci takip ederken, müzakere alanı dışında Trump ve diğer ABD yetkililerinin şantaj niteliğindeki açıklamalarını da dile getiriyor ve müzakerelerin nihai hedefi olarak İran'ın nükleer tesislerinin ve tüm nükleer programlarının tasfiyesinden bahsediyor! Ve benzer iddialar her gün Amerikalı yetkililerin açıklamalarında görülmekte ve tekrarlanmaktadır. Neden?! Trump, Whitkof ve diğer ABD yetkilileri, müzakerelerin konusu hakkında anlaştıkları hususların, iddia ettikleri hususlarla çeliştiğini bilmiyorlar mı? Elbette ki bu gerçeğin farkındalar, peki bu çelişkili açıklamaların hedefi ve amacı ne?

3- Daha önce de yazdığımız gibi, Trump ve diğer bazı Amerikalı yetkililerin askeri seçeneğin masada olduğuna dair tekrarlanan açıklamalarının aksine, ne ABD ne de Siyonist rejim İran İslam Cumhuriyeti'ne askeri olarak karşı koyabilecek kapasitede değiller ve eğer aptalca davranırlarsa ağır ve katlanılmaz bir bedelle karşı karşıya kalacaklarını çok iyi biliyorlar. Örneğin, İran karşıtı yaptırımların mimarı Richard Nephew'un, Amerika’nın Foreign Affairs dergisine verdiği röportajda, yaptırımların etkililiğinden duyduğu hayal kırıklığını dile getirerek şöyle yazdığını aktardık: ‘İran'a yönelik askeri saldırının sonuçları çok ciddidir ve yenilgiye uğrama ve Amerika'nın güvenilirliğinin zayıflaması ihtimali vardır. İran'ın nükleer tesislerine saldırı da etkisizdir, çünkü İran'ın nükleer bilgisi yerlidir ve ithal edilmemiştir. Müzakere, İran'la mücadelenin ve onu kontrol altına almanın tek yoludur! Richard Nephew'un yazdığı gibi, Amerika'nın müzakerelerdeki amacı diğer birçok kanıtla da desteklendiği gibi “İran'la mücadele” ise Amerika bu müzakere hedefini nasıl ve hangi araçlarla sürdürüyor?

4- Amerika'nın devam eden müzakerelere ilişkin çelişkili ve ikili tutumları, rakibin bu müzakerelerin Amerika'ya fayda sağlamayacağını çok iyi bildiğini açıkça ortaya koymaktadır. Zira müzakerelerde denge sağlamak için ortaya konulan formülün her iki tarafı da tıkanmış durumdadır. Ne İran, NPT'de tanınan sınırsız zenginleşme hakkından vazgeçecek, ne de ABD, İran'a karşı bir baskı aracı olarak kullandığı yaptırımlardan vazgeçecektir. Peki, tarafların müzakerelere girmelerinin ardındaki amaç nedir ve hangi hedefle bunu takip etmektedir?

5- İran, müzakerelere ilişkin net bir yorum yaptı ve yapmaya devam ediyor ve bu, ABD ve müttefiklerinin İran'ın nükleer programının silah niteliği hakkındaki propagandasını ve yalanlarını etkisiz hale getirmektir. Ancak hikâyenin diğer tarafında, Amerika, İran'ın nükleer silah üretme peşinde olmadığını ve ortaya attığı asılsız iddianın, İran’ın bilimsel yeteneklerini sorgulamak için bir bahane olduğunu biliyor. Hatta imkânsız da olsa onların dediği gibi farz edelim nükleer programdan vazgeçtik, onlar bu defa da başka bir bahane bulacaklardır!

6- Şimdi şu soru akla gelmektedir; ABD, şu anki müzakerelerde dengelerin her iki tarafının da tıkandığını gördüğü halde neden müzakereleri sürdürüyor ve ne gibi bir amacı var?! İşte tam da bu noktayı gözden kaçırmamak gerekir. ABD, müzakereleri iki taraf arasındaki meseleleri çözmenin bir yolu olarak görmüyor, aksine, Richard Nephew'un ifadesiyle, müzakereleri İran İslam Cumhuriyeti’nin varlığıyla mücadelenin tek yolu olarak kullanıyor. Ama nasıl?!

7- Tüm deliller, Amerika'nın nükleer meseleye ve zenginleştirme oranına bakışının iddia ettiği gibi olmadığını göstermektedir. Amerika’nın bakış açısına göre müzakerelerin son durağı ülke içinde fitne çıkarmak ve kaos yaratmaktır. Amerika'nın müzakereler konusundaki çelişkili tutumları bu çerçevede değerlendirilmelidir ve onlar istedikleri noktaya varıncaya kadar müzakereleri sürdürme yönündeki bu çarpık ve eğri taktiği kullanmaya devam edecektir. Halkın ekonomik koşullarını ve geçim kaynaklarını koşullu hale getirip müzakereye bağlamak, muhaliflerin temel hedeflerinden biridir. Bu arada ülke içinde, tutum ve eylemlerini düşmandan ayırt etmenin zor olduğu yozlaşmış bir siyasi akımın uzun süredir bu alanda faaliyet gösterdiği açıkça görülüyor. Bu akım, bilinçli ve bazı durumlarda bilinçsiz olarak ekonomik mafyayla işbirliği yaparak, Amerika'nın beşinci kolu rolünü oynuyor. Bu yolsuz örgütün her bir eylemini ve (bilinçli veya bilinçsiz) ekonomik mafyayla olan ilişkisini anlatmak uzun zaman alacaktır, ancak bu kısa yazıda en bilinen örneklerinden birine kısaca değineceğiz.

8- Söz konusu hareket uzun zamandır sahte ve çarpık bir iki kutupluluk yaratıyor ve bunu elindeki gazete ve medya aracılığıyla güçlü bir şekilde açıklıyor. Gerçek şu ki müzakereler konusunda iki görüş var; Bir görüş, ülkenin ekonomik sorunlarının ABD ile müzakerelerle çözülebileceğine inanıyor; diğer görüş ise sorunların iç çözümleri olduğunu ve müzakerelerin bunları çözmeye yardımcı olmayacağını savunuyor. Söz konusu sapkın hareket bu iki görüşü çarpıtarak, bazılarının sorunları müzakere yoluyla çözmek istediğini ileri sürmekte ve karşı tarafta da inkılabi güçlerin adresini vermekte ve onların müzakereye sıcak bakmadıklarını, sorunları müzakere yoluyla çözmeye yanaşmadıklarını açıklamaktadır! Bu sapkın hareketler, ikinci grubun sorunların çözülemeyeceğine değil, müzakere yoluyla çözülemeyeceğine inandığını söylemiyorlar! Bu çarpıtmaya bulaşan akım, bir yandan da rejim yetkililerinin müzakerelerin devamını beyhude ve muhaliflerin lehine görmesi ve durdurma niyetinde olması durumunda, rejimi ve inkılabi güçleri sorunları çözmekten uzak göstermeye çalışmaktadır! Diğer yandan da Amerika'yı halkın iyiliğini isteyen (Trump'ın oyunu) ve sorunları çözmeye odaklı olarak göstermeye çalışmakta ve inkılabın destekçilerinin halkın sorunlarına duyarsız olduğunu ileri sürmektedir!

9- Üzülerek belirtmek gerekir ki, söz konusu akım ve onunla birlikte yürüyen ekonomik mafya, hiçbir ciddi ve önleyici engelle karşılaşmadan, halkın ekonomik koşullarını ve geçim kaynaklarını koşullu hale getirerek, müzakereye bağlayarak rehin tutmakla meşguldür. Müzakerelerin başlangıcından bu yana, mal ve hizmet fiyatlarında çok sayıda ve artan dalgalanmalara, döviz kurunda hesaplanamayan artışlara ve bunun insanların hayatları üzerindeki felaket boyutlarına varan yansımalarına vb. şahit olduk ve özür dileyerek belirtmek gerekir ki, burada şu soru cevapsız kalıyor ve bu soruya henüz uygun bir cevap verilmiş değil; Eğer böyleyse, bütün yetkililer ve istihbarat, güvenlik ve yargı merkezleri ne yapıyorlar?

10- Burada iki dipnota değinmemek haksızlık olur. Birincisi; Sayın Irakçi’nin akıllıca açıklamalarıdır ve Irakçi şu ifadelerde bulunmuştur: ‘Boykotçular yaptırımlardan hayal kırıklığına uğradılar, yoksa neden gelip bizimle müzakere etsinler ki? Eğer yaptırımların işe yarayacağından emin olsalardı müzakereye girmezlerdi.’ Yani bir başka ifadeyle düşmanın son oyununu ilan etmiş oldu. İkincisi: Bütün fitne ve kargaşalarda dış düşmanların iç kolu rolünü oynayan hırsızlara ve haydutlara karşı polis teşkilatının kararlı ve takdire şayan eylemidir.

11- Ancak eldeki veriler, müzakerelere yönelik ikili ve çelişkili yaklaşımın ABD'nin Aşil topuğu olduğunu ve bu çarpık ve ayrıştırıcı yaklaşımın, İran'ın müzakereleri durdurma ya da devam ettirme konusunda kesin bir karar almasını engellemek amacıyla kullanıldığını göstermektedir. İran’ın saygın yetkililerinin, müzakerelerin devamını, ABD'nin müzakerelere ilişkin görüşlerini ve müzakerelerden beklentilerini net bir şekilde ortaya koymasına bağlamaları beklenmektedir. Böyle olursa, öncelikle onlar müzakereleri bozan unsurlar olarak değerlendirilmez ve ikincisi de kamuoyunda milli çıkarları korudukları vurgulanır. Üçüncüsü, Amerika'nın kaçamak tavrı, müzakereleri bozan ülkenin İran değil, ABD olduğunu gösterir ve nihayetinde Amerika'nın Aşil topuğuna ateş ederek, rakibin çifte standart hilesini kullanmasını engellenir.

Hüseyin Şeriatmedari

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM