İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ın Donald Trump'ın
katılımıyla Washington'da imzaladığı ön protokolü, bölgeyi ekonomik ve siyasi
etkileşimde yeni bir belirsizliğe taşıyor.
Anlaşma, Ermenistan topraklarında Azerbaycan anakarasını Nahçıvan'a
bağlayan 32 kilometrelik bir bölümde demiryolu hattı, petrol boru hattı,
doğalgaz boru hattı ve fiber optik ağların inşasını öngörüyor. Proje, özellikle
"ABD ‘ye bu hattın 99 yıllık bir süre için kiralanması ile ilginç bir hale
geldi. Koridara verilmeye çalışılan isim
bölgede barış ve refahı attırmanın tersine gerginliği artıracak kadar tehditkar
ve bir o kadar narsistçe: “Trump
Koridoru”
Hatırlarsanız Trum bunu geçen aylarda “Fars Körfezi” için de yapmıştı. Fars Körfezi'nin tarihi olarak
belirlenmiş ismini değiştirmeye yönelik siyasi amaçlı girişimlerde bulunarak,
İran’a ve halkını tahrik etmeye çalışmış ve
düşmanca niyetini göstermişti.
Azarbeycan, Rusya ve Çin'i atlatarak Kafkasyayı Avrupa'ya doğrudan bağlayan bir ulaşım ve merkezi
olacagını hesap ederek durumdan memnun. . Stratistler Kazakistan, Özbekistan,
Türkmenistan’ın daha kısa, daha güvenli ve ekonomik açıdan daha maliyetsiz bir ulaşım ile batı pazarına girme şansını
yakayalacagını öngörüyorlar.
Erivan jeopolitik engellerini aşarak
kendine yeter ekonomik bir gelişme : altyapı yatırımları ve transit geçiş gelirleri ile güçlenip dünya piyasalarını
kesintisiz eişim sağlayacagını ve
uluslar arası güçlü sermayelerin ürettiği projelere entegrasyon sağlayabileceğini
düşünüyor. Tarihi siyasi ve coğrafi, izolasyondan kurtulup bölgesel bir atılım gerçekleştireceğini
umuyor.
Türkiye, Azerbaycan, Hazar bölgesi ve daha sonra Orta Asya ülkeleriyle
doğrudan kara bağlantıları kazanarak bir hassa Türki cumhuriyetlerde siyasi ve
ekonomik etkinliğini potansiyel coğrafi hegomonyasının hayalini kuruyor.
Zengezur Koridorunun açılması ile Rusya ve İran'ın da dizginlenip kontrol edilecegi ve bölge ülkelere
etkilerinin engellenebileceği uluslararası hegomonyanın Atlantikçi
stratisyenleri tarafından hesap edilip başta Siyonis rejim İsrail için bölge
güvenliği vaad ediliyor.
Siyonist reji için bu koridor baştan beri edinek için ugraştığı İran’a karşı
Azerbaycan topraklarında bir saldırı üssü hayallerini doğrudan olmasada ABD’nin
onlara sağlamaktan asla imtina etmeyeceği imkanlar sayesinde gerçekleştirecek
gibi görünüyor. Uzun vadede 70-80 km den daha fazla koridor ve devamı yolların
İran sınırına paraler olması ile İran İslam Cumhuriyetine nufüz imkanları bir hava üssünün
sağlayacagındın daha fazla cazip olabilir. Unutmayın ki Suriye vekalet savaşı
başlatılmadın önce Türkiye Suriye sınırındaki mayınlar temizletilmiş ve 950 km
civarı bu sınır tekfircirci savaşçıların ve lojistik mühimatın aktarılması için
stratejik bir geçiş noktası olarak görev yapmıştı. Bu yüzden sınırlar çok
önemlidir.
İran, Erivan'a ve oradan Rusya'ya giden kara yolu da dahil olmak üzere,
Avrupa ile Asya arasında önemli bir alternatif rota olma özelliğini kaybetme
riskiyle karşı karşıya. Koridor tErmenistan ile İran sınırının tamamı arasında
bir duvar gibi var olarak her iki ülke içinde
büyük bir tecrit engel
oluşturacak. Tahran için bu proje yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda ciddi
bir jeopolitik zorluk da teşkil ediyor: en önemli ulaşım zincirinden çıkmak,
transit gelirlerinin kaybı ve Güney Kafkasya'daki nüfuzunun zayıflaması hemen
yanı başında Siyonist terörün hızla
yapılanmasına sebep olacak Amerikan varlığının ortaya çıkması ki bu, uzun
vadede, resmi olarak gizli de olsa burada bir ABD askeri üssünün kurulması ile
tezahür edebilir.. Bu da İran'ın ulusal güvenliğine doğrudan ve uzun vadeli bir
tehdit oluşturuyor.
İran İslam
Cumhuriyeti'nin önderi Hamaney’in uluslararası
ilişkiler danışmanı Ali Ekber Velayeti, İslam Cumhuriyeti'nin bu projenin
hayata geçirilmesine "musahame gösterilmeyeceğini" açıkladı.
Velayeti, projenin uygulanmasının "imkansız ve gerçekleşmeyecek"
olduğu ve "ABD başkanına ait bir yol" olmaktan ziyade "Trump'ın
paralı askerlerinin mezarlığına" dönüşeceği konusunda ciddi bir uyarıda bulundu.. Hamaney'in
danışmanı, İran açısından böyle bir koridorun Güney Kafkasya'nın güvenliğini
tehdit ettiğini ve ayrıca İslam Cumhuriyeti sınırlarının yeniden düzenlenmesine
ve Ermenistan'ın parçalanmasına yol açabileceğini açıkladı. Anlaşmayı
"İran ve komşularına karşı siyasi bir komplo" olarak nitelendirdi.
"Sonuç olarak İran, Rusya ile veya onsuz, Güney Kafkasya'nın güvenlik
çıkarlarına uygun hareket edeceği konusunda ısrarcı. Rusya'nın da stratejik
olarak bu koridora karşı olduğuna inanıyoruz," dedi Velayati. Tahran,
İran'ı Ermenistan ve Kafkasya'nın geri kalanından ayıracağından ve sınırlarında
yabancı bir askeri varlığın oluşmasına yol açacağından endişe ederek, Zengezur
koridoruna uzun süredir karşı çıkıyor.
İran daha önce Zengzever koridoruna alternatif olarak Aras yolunu
önermişti ve bu yolun Azerbaycan’ı Nahçivana ve oradan Türkiye’ye daha güvenli
bir şekilde bağlayacagı sözünü vermişti. Bu ani anlaşma imzalanmadan önce
Ermenistan bu konuda olumlu düşünüyordu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’da eğer
Zengzever geçidinde anlaşma olmaz ise İran’ın Aras yolununda kabul
edilebileceğini belirtmişti. Haziran ayında Bakü’de yapılan toplantılarda İran,
Azerbaycan,Türkiye, Rusya ve Ermenistan neredeyle birçok konuda anlaşmış ortak
bir konsersusa gelmek üzereydiler.
Ne hikmetse bölgede sürekli turlar atan Amerika’nın sözde Suriye valisi Tom
Barrack’ın Azerbaycan ve Ermenistan ziyaretinden sonra iş değişti ve birden
bire Türkiye, İran ve Rusya devre dışı bırakılarak bu anlaşma Azerbaycan ve
Ermenistan arasında Trump’un oval ofisinde imzalanarak oldu bittiye getirildi.
Aslında daha önce "Azerbaycan Cumhurbaşkanı, Rusya Devlet Başkanı ve
Ermenistan Başbakanı tarafından imzalanan 10 Kasım tarihli bir belge var. Bu
belge, esas olarak ulaşım altyapısının açılması ve Rusya'nın Zangezur
koridorunu kontrol etmesi taahhüdünü içeriyordu. Ancak Ne Azerbaycan ne Ermenistan, yükümlülüklerin hiçbirini yerine
getirmedi. Nihayetinde sürenin uzatılmasının temel amacı, Rusya'nın Zangezur
koridorunu kontrol etmesini engellemek belki de baştanberi İsrail ve ABD ile
yapılan gizli görüşmelerde alınan bir karardı.
Velevki Paşinyan'ı iktidara getiren ABD'nin, Zangezur koridorunun en
başından beri Rusya'nın kontrolüne geçmesine karşı olduğunu ve İran’ında
bölgede dar bir alana sıkıştırmak niyeti taşıyordu. . Paşinyan da bu konuda
bilgilendirildi ve süreyi bu yüzden uzattı ise bu İran ve Rusya’ya karşı
ihaneti göze alacak büyük bir vaadle ikna edildi demektir. Sonuç olarak, 10 Kasım tarihli belgenin 9.
paragrafında belirtilen "Zangezur koridoru üzerindeki Rus kontrolü"
meselesi fiilen engellendi. Şimdi ise, söz konusu koridorun ABD'nin kontrolüne
geçmesi konusunda bir anlaşma sağlandı. Amaç, Zangezur koridorunu kontrol
etmenin dolaylı olarak Orta Koridor'u kontrol etmek anlamına gelmesi. Orta
Koridor'un bir kolu Gürcistan üzerinden gerçekleştiriliyor, ancak bu güzergah
çok karlı değil. Çünkü Gürcistan üzerinden taşınan yüklerin Avrupa'ya maliyeti
daha yüksek. Zangezur koridoru açılırsa, Türkiye üzerinden demiryolu hattıyla
Avrupa'ya daha verimli ve daha ucuz taşımacılık yapılması mümkün olacak.
Dolayısıyla, Zangezur koridoru üzerinde kontrol sahibi olmak, dünya ekonomik ve
siyasi sistemini etkileme gücüne kavuşmak anlamına geliyor. Bu bağlamda, ABD,
Orta Koridor'un önemli bir kolu olan Zangezur koridorunun kontrolünü ele
geçirerek dünya ekonomisini etkileme araçlarından birini elde etmeye çalışıyor
tabi bölgede bulunmasının birçok daha farklı getirisi yanında.
Taraflar her ne kadar olumlu beklentiler içine girip hayallere dalsalarda
jeopolitik konumun gereği olarak bölgede
durum gerginleşecek çünkü ne Rusya ne İran bölgedeki varlıklarından vaz
geçmeyecekleri gibi olası risklerin oluşmasına ihtimalen bile müsaade
etmeyecekler.
Siyasi yorumcuya göre, Ermenistan hükümetinin izlediği politika Rusya'nın
Ermenistan'daki nüfuzunu zayıflatmayı amaçlıyor. İşbirliği ilişkilerinin
kesilmesi, ortak paktlardan çekilme ve siyasi çatışmalar bunun göstergeleri.
Paşinyan'ın bu hedefe ne ölçüde ulaşacağı zamanla netleşecek. Ancak, Zangezur
koridorunun Rusya kontrolünden çıkarılıp ABD kontrolüne geçmesi için koşullar
yarattığı anlaşılıyor. Güney Kafkasya, Rusya'nın stratejik "güney
kanadı" olduğu ve İran ile Türkiye'ye erişim sağladığı için, bu durum
Rusya tarafından kabul edilmeyecek. Zangezur koridorunun kontrolü, Kuzey-Güney
koridorunun etkinleştirilmesi açısından da önemli.
Rusya'nın Zengezur koridorunu kontrol etmesinin kendisine küresel ekonomik
nüfuz sağlayacağını ve aynı zamanda Türkiye ve Avrupa ile demiryolu ve süreç
içinde oluşturulacak farklı transit taşıma araçları ile ticaret hacmini ve
geliştireceğini umuyordu. . Ancak ABD bu koridoru kontrol ederse, Rusya'yı
dünya arenasında tecrit etme ve bu yönde engeller yaratma politikasını
sürdürecektir. Böylece Güney Kafkasya'da yeni bir gerilim kaynağı oluşuyor. ABD
askeri birliklerinin de Zengezur koridoruna getirilmesi bekleniyor ki bu da İran
için stratejik olarak kabul edilemez. Zira ABD'nin İran sınırındaki askeri
varlığı, Tahran'ın çıkarlarıyla doğrudan çelişiyor. Güney Kafkasya'da küresel
güçler arasında aktif bir çatışma şimdiden başlıyor. Bu, ABD ile Rusya
arasındaki vekalet savaşının Ukrayna’dan ikinci cephesi olacak. Süreçler
bölgede artan gerilimi artırarak bölgeye komşu tüm ülkeler ürezinde ekonomik ve siyasi krislere sebep olabilecek.
. Artık mesele Ermenistan ve Azerbaycan'ın bölgesel çıkarlarının ötesine,
küresel bir boyuta taşınarak
genişletilmiştir. ABD ve Rusya ve İran arasında
Zangezur koridoru için jeopolitik bir mücadele yaşanacak.. Ermeni tarafı, bu
koridor üzerindeki ABD kontrol mekanizmasını şimdiden harekete geçiriyor. Bu,
Rusya'nın Ermenistan'daki iç siyasi süreçler üzerindeki etkisini artıracaktır.
Ermenistan'da 2026'da parlamento seçimleri yapılacak. O zamana kadar Rusya,
Ermenistan'daki destekçilerini güçlendirmek ve Paşinyan'ı iktidardan
uzaklaştırmak için her türlü yolu kullanacaktır. Bu, Kafkasya'da yeni bir siyasi
durumun ortaya çıkmasına yol açacaktır.
Bölgede Çin’in hiçbir siyasi yapısı yokmuş gibi davranılsada durum gerçekte ÇİN
için bundan daha önemli bir strateji
oluşturuyor. Aslında meselenin çıkış noktası ve bölgeyi bu kadar önemli hale
getiren şey Yeni İpek Yolu Projesi ya da Kuşak Yol Projesi olarak Çin’in
başlattığı dünya ticaret yolu projesidir. Çin Bu güzergah üzerinde olan bir çok
ülke ile ciddi boyutta yatırım anlaşmaları yapmış ve altyapı çalışmalarına çoktan başlamıştır bile. Bu noktadan sonra Çin en az böldeke kaim ülkeler
nazarında söz sahibidir ve yatırımlarını korumak adına elinden gelen çabayı
eksik etmeyecek ve elbetteki ekonomik rakibi ABD’ye karşı Çin ve İran’ın tarafında
yer alarak bölgedeki Amerikan çıkarlarının hilafına hareket edecektir.
Türkiye maalesef Suriye, Irak, Akdeniz ve Libya’da oldugu gibi yine denklemin
dışına itildi ve tutarsız ikircil politikaları nedeniyle bölge ülkelerinin
hiçbiri üzerinde bir etki ve yaptırım oluşturamadı. Karabağ savaşında
Azerbaycan için her türlü fedakarlığı yapmasına rağmen yine bölge rantını ve
doğabilecek faydaları ABD ve İsrail’e kaptırdı bile..Nato’dan bağımsız bir
siyaset izleyemediği ve İsrail’e karşı açık bir tavır gösteremediği müddetçe
ortadoğu ve Kafkasya üzerinde hiçbir varlıgı kalmayacagı gibi bütün
sempatisinide yitirecek. Bağımsız bir siyaset izlemeye başlayıp bölgede
güvenliğinin ve refahının İran, Irak, Rusya Amerikan siyasetinin malzemeyi
olmayan ülkeler ile irtibatını güclendirip ilişkilerini geliştirmediği müddetçe
kaybetmeye devam edecek ve Allah korusun Emperyalizmin ve Siyonizmin
saldırganlıklarını kendi sınırları içine taşıyıp tek başına mücadele etmek
zorunda kalacak. Basiretsiz yöneticilirin ellerine terk edilen ülke geleceği
büyük bir hızla bu sona doğru gidiyor. Allah sonumuzu hayretsin.
FATİH BİLGİN