Ne İstedik, Ne Yaptık?

GİRİŞ: 15.08.2025 19:07      GÜNCELLEME: 15.08.2025 19:07
Rasthaber -  2010 Sonrası Türk Dış Politikasının Stratejik Hataları

2010 yılından bu yana Türkiye’nin dış politika tercihleri, stratejik hatalar zinciri hâlinde ilerleyerek hem bölgeyi bir savaş alanına dönüştürmüş hem de ülkenin bekasını ciddi biçimde tehlikeye atmıştır. Bugün gelinen noktada Türkiye, oluşan çatışma alanlarının merkezinde yer almakta, ancak bu süreçte kendi ulusal çıkarlarını korumakta zorlanmaktadır.

Aşağıda, özellikle ABD’nin yönlendirmeleriyle atılan yanlış adımlar başlıklar hâlinde ele alınmaktadır.

1. Suriye Politikası ve Bölgesel Dengenin Bozulması

Türkiye, Suriye’deki dengeleri bozarak ABD’nin uzun süredir hazırladığı “Büyük Ortadoğu Projesi”ne fiilen destek olmuş, böylece Suriye’nin toplumsal mozaiğinin parçalanmasına katkı sağlamıştır. Bu adımlar, CIA’nın “rejimi değiştirilecek yedi ülke” listesinde Türkiye’yi dolaylı olarak gerçekleştirmede konumlandırmıştır.

1.1 Silahlı Gruplara Destek ve Beklenen Sonucun Alınamaması

ABD’nin yönlendirmesiyle Suriye’de bazı “İslamcı” terör grupları eğitilip desteklenmiş, rejime karşı kullanılmıştır. Ancak bu strateji başarısız olmuş; mezhepçilik üzerinden yürütülen politikalar Türkiye’yi direniş cephesiyle karşı karşıya getirmiş ve İsrail’in çıkarlarına hizmet eden bir zemin yaratmıştır.

2. İsrail ile Dolaylı İşbirliği

İç politikada “sert” bir İsrail karşıtlığı söylemi sürdürülmüş olsa da fiiliyatta İsrail’in bölgesel çıkarlarına hem doğrudan hem de dolaylı katkı sağlanmıştır. “Şii Hilali” söylemiyle bölge halkları birbirine düşman edilmiş, Türkiye’deki bazı “İslamcı” çevreler üzerinden İran karşıtlığı körüklenmiştir.

3. ABD–İngiltere–İsrail Üçgeninde Araç Konuma Düşmek

CIA, MI6 ve Mossad’ın Suriye rejimini devirmesine aktif destek verilmiş, HTŞ gibi gruplar üzerinden Suriye’de “Türkiye kontrolünde iktidar sağlandığı” algısı yaratılmıştır. Ancak gerçekte Türkiye, büyük güçlerin çıkarları doğrultusunda bir “taşeron” rolü üstlenmiştir.

4. Büyük İsrail Projesine Dolaylı Destek

“Suriye’nin bütünlüğü” söylemiyle hareket edildiği iddia edilse de atılan adımlar, Suriye’nin parçalanmasını kolaylaştırmıştır. İsrail’in doğrudan yapamayacağı stratejik hamleler, Türkiye’nin yanlış politikaları sayesinde hayata geçirilmiş; İsrail’in Suriye’ye yerleşmesinin önü açılmıştır.

5. Filistin Konusunda Tutarsızlık

Gazze ve Filistin’deki zulümler karşısında yalnızca kınama açıklamaları yapılmış; petrol akışı ve ticari ilişkilerle İsrail’in ayakta kalmasına katkı sağlanmıştır. Oysa Türkiye, bölge ülkeleriyle ortak hareket ederek Gazze’deki katliamların önüne geçebilecek kapasiteye sahipti.

6. Turancılığın Araçsallaştırılması

ABD’nin “Turancılık” vaadi, Türkiye’yi Kafkasya’da kendi stratejik hedeflerinin hizmetine sokmuştur. Türkiye, Kafkas ülkelerinin Amerikan politikalarına yaklaşmasını teşvik etmiş; Azerbaycan’ın İsrail ile ilişkileri derinleşmiş, Ermenistan bu çizgiye ikna edilmiştir.

Trump–Aliyev–Paşinyan tarafından imzalanan Zengezur Koridoru anlaşması, Türkiye’yi oyun kurucu olmaktan çıkararak bir taşeron konumuna itmiştir. Turancılık, fiilen “Trumpçılık”a dönüşmüş; Rusya ve İran’ın tepkileri, Azerbaycan ile Ermenistan’ı Ukrayna benzeri bir çatışma sarmalına sürükleme riski taşımaktadır.

7. Bölgesel İşbirliğinde Kaçan Fırsatlar

D-8 projesi geliştirilememiş; Müslüman ülkeler arasında ekonomik, siyasi ve askerî birlik oluşturulamamıştır. BRICS benzeri küresel oluşumlar yerine İslam dünyasında güçlü bir ittifak kurulabilseydi, Gazze’deki katliamların önüne geçilebilir ve çok kutuplu dünyada gerçek anlamda söz sahibi olunabilirdi.

8. Neoliberal Ekonomi ve Toplumsal Çürüme

Neoliberal politikalar, zenginleri daha zengin, orta sınıfı ise yok olma noktasına getirmiştir. Dış kaynaklı sıcak para, üretimin gelişmesini engellemiş; toplumsal ve ahlaki değerler zayıflatılmıştır. Şekilcilik ve ikiyüzlü bir din anlayışı hâkim olmuş; tek tip insan, kültür, cinsiyet ve aile yapısı anlayışıyla insanlık öz ruhundan koparılmıştır.

9. Azerbaycan ve Kafkasya’da Stratejik Kayıplar

Azerbaycan’ın Mossad üssü hâline gelmesi, bölgesel güvenlik risklerini artırmıştır. Ermenistan–Azerbaycan dengesi Türkiye’yi oyun dışına itmiş, Zengezur Koridoru’nda kurucu değil taşeron konumunda bırakmıştır. Objektif bakıldığında, Azerbaycan Türkiye üzerinden kendi stratejisini uygulamış; Turancılık, Amerika’ya hizmet eden bir araca dönüşmüştür.

Sonuç ve Uyarı

Türkiye yönetimi, “kendi çıkarlarımız” diyerek attığı adımların çoğunda aslında kendi çıkarlarını zedelemiştir. PKK meselesi dahi, büyük güçlerin Türkiye’yi tam kontrol altına alma projesinin bir parçasıdır. PKK’nin silah bırakması tam bir senaryodur rolu bitmiş oyuncunu sahneden çekilmesidir.

Bugünkü tablo, ne güçlü bir ekonomiye ne de sağlam bir toplumsal birliğe dayanmaktadır. Gelecek belirsiz olsa da atasözünün dediği gibi: “Görünen köy kılavuz istemez.”

Türkiye, iç dinamiklerini zayıflatarak kendi parçalanmasına zemin hazırlamaktadır. Bunun önüne ancak bölge ülkeleriyle kurulacak kültürel, siyasi, sosyal, ekonomik ve askerî bir dayanışma ile; yüzünü ne doğuya ne batıya çevirmeden, bölgesel değerler ve inanç temelinde; taassup ve mezhepçilik bataklığına saplanmadan karşı konulabilir.

“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batıya çevirmeniz değildir…”

(el-Bakara, 177 – el-Mâide, 2)

Mustafa Kemal TAŞPINAR

15 Ağustos 2025

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM