2010 yılından bu yana Türkiye’nin dış politika tercihleri,
stratejik hatalar zinciri hâlinde ilerleyerek hem bölgeyi bir savaş alanına
dönüştürmüş hem de ülkenin bekasını ciddi biçimde tehlikeye atmıştır. Bugün
gelinen noktada Türkiye, oluşan çatışma alanlarının merkezinde yer almakta,
ancak bu süreçte kendi ulusal çıkarlarını korumakta zorlanmaktadır.
Aşağıda, özellikle ABD’nin yönlendirmeleriyle atılan yanlış
adımlar başlıklar hâlinde ele alınmaktadır.
1. Suriye Politikası ve Bölgesel Dengenin Bozulması
Türkiye, Suriye’deki dengeleri bozarak ABD’nin uzun süredir
hazırladığı “Büyük Ortadoğu Projesi”ne fiilen destek olmuş, böylece Suriye’nin
toplumsal mozaiğinin parçalanmasına katkı sağlamıştır. Bu adımlar, CIA’nın
“rejimi değiştirilecek yedi ülke” listesinde Türkiye’yi dolaylı olarak
gerçekleştirmede konumlandırmıştır.
1.1 Silahlı Gruplara Destek ve Beklenen Sonucun Alınamaması
ABD’nin yönlendirmesiyle Suriye’de bazı “İslamcı” terör
grupları eğitilip desteklenmiş, rejime karşı kullanılmıştır. Ancak bu strateji
başarısız olmuş; mezhepçilik üzerinden yürütülen politikalar Türkiye’yi direniş
cephesiyle karşı karşıya getirmiş ve İsrail’in çıkarlarına hizmet eden bir
zemin yaratmıştır.
2. İsrail ile Dolaylı İşbirliği
İç politikada “sert” bir İsrail karşıtlığı söylemi
sürdürülmüş olsa da fiiliyatta İsrail’in bölgesel çıkarlarına hem doğrudan hem
de dolaylı katkı sağlanmıştır. “Şii Hilali” söylemiyle bölge halkları birbirine
düşman edilmiş, Türkiye’deki bazı “İslamcı” çevreler üzerinden İran karşıtlığı
körüklenmiştir.
3. ABD–İngiltere–İsrail Üçgeninde Araç Konuma Düşmek
CIA, MI6 ve Mossad’ın Suriye rejimini devirmesine aktif
destek verilmiş, HTŞ gibi gruplar üzerinden Suriye’de “Türkiye kontrolünde iktidar
sağlandığı” algısı yaratılmıştır. Ancak gerçekte Türkiye, büyük güçlerin
çıkarları doğrultusunda bir “taşeron” rolü üstlenmiştir.
4. Büyük İsrail Projesine Dolaylı Destek
“Suriye’nin bütünlüğü” söylemiyle hareket edildiği iddia
edilse de atılan adımlar, Suriye’nin parçalanmasını kolaylaştırmıştır.
İsrail’in doğrudan yapamayacağı stratejik hamleler, Türkiye’nin yanlış
politikaları sayesinde hayata geçirilmiş; İsrail’in Suriye’ye yerleşmesinin önü
açılmıştır.
5. Filistin Konusunda Tutarsızlık
Gazze ve Filistin’deki zulümler karşısında yalnızca kınama
açıklamaları yapılmış; petrol akışı ve ticari ilişkilerle İsrail’in ayakta
kalmasına katkı sağlanmıştır. Oysa Türkiye, bölge ülkeleriyle ortak hareket
ederek Gazze’deki katliamların önüne geçebilecek kapasiteye sahipti.
6. Turancılığın Araçsallaştırılması
ABD’nin “Turancılık” vaadi, Türkiye’yi Kafkasya’da kendi
stratejik hedeflerinin hizmetine sokmuştur. Türkiye, Kafkas ülkelerinin
Amerikan politikalarına yaklaşmasını teşvik etmiş; Azerbaycan’ın İsrail ile
ilişkileri derinleşmiş, Ermenistan bu çizgiye ikna edilmiştir.
Trump–Aliyev–Paşinyan tarafından imzalanan Zengezur Koridoru
anlaşması, Türkiye’yi oyun kurucu olmaktan çıkararak bir taşeron konumuna
itmiştir. Turancılık, fiilen “Trumpçılık”a dönüşmüş; Rusya ve İran’ın
tepkileri, Azerbaycan ile Ermenistan’ı Ukrayna benzeri bir çatışma sarmalına
sürükleme riski taşımaktadır.
7. Bölgesel İşbirliğinde Kaçan Fırsatlar
D-8 projesi geliştirilememiş; Müslüman ülkeler arasında
ekonomik, siyasi ve askerî birlik oluşturulamamıştır. BRICS benzeri küresel
oluşumlar yerine İslam dünyasında güçlü bir ittifak kurulabilseydi, Gazze’deki
katliamların önüne geçilebilir ve çok kutuplu dünyada gerçek anlamda söz sahibi
olunabilirdi.
8. Neoliberal Ekonomi ve Toplumsal Çürüme
Neoliberal politikalar, zenginleri daha zengin, orta sınıfı
ise yok olma noktasına getirmiştir. Dış kaynaklı sıcak para, üretimin
gelişmesini engellemiş; toplumsal ve ahlaki değerler zayıflatılmıştır.
Şekilcilik ve ikiyüzlü bir din anlayışı hâkim olmuş; tek tip insan, kültür,
cinsiyet ve aile yapısı anlayışıyla insanlık öz ruhundan koparılmıştır.
9. Azerbaycan ve Kafkasya’da Stratejik Kayıplar
Azerbaycan’ın Mossad üssü hâline gelmesi, bölgesel güvenlik
risklerini artırmıştır. Ermenistan–Azerbaycan dengesi Türkiye’yi oyun dışına
itmiş, Zengezur Koridoru’nda kurucu değil taşeron konumunda bırakmıştır.
Objektif bakıldığında, Azerbaycan Türkiye üzerinden kendi stratejisini
uygulamış; Turancılık, Amerika’ya hizmet eden bir araca dönüşmüştür.
Sonuç ve Uyarı
Türkiye yönetimi, “kendi çıkarlarımız” diyerek attığı
adımların çoğunda aslında kendi çıkarlarını zedelemiştir. PKK meselesi dahi,
büyük güçlerin Türkiye’yi tam kontrol altına alma projesinin bir parçasıdır.
PKK’nin silah bırakması tam bir senaryodur rolu bitmiş oyuncunu sahneden
çekilmesidir.
Bugünkü tablo, ne güçlü bir ekonomiye ne de sağlam bir
toplumsal birliğe dayanmaktadır. Gelecek belirsiz olsa da atasözünün dediği
gibi: “Görünen köy kılavuz istemez.”
Türkiye, iç dinamiklerini zayıflatarak kendi parçalanmasına
zemin hazırlamaktadır. Bunun önüne ancak bölge ülkeleriyle kurulacak kültürel,
siyasi, sosyal, ekonomik ve askerî bir dayanışma ile; yüzünü ne doğuya ne
batıya çevirmeden, bölgesel değerler ve inanç temelinde; taassup ve mezhepçilik
bataklığına saplanmadan karşı konulabilir.
“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batıya çevirmeniz değildir…”
(el-Bakara, 177 – el-Mâide, 2)
Mustafa Kemal TAŞPINAR
15 Ağustos 2025