2. Bu
dolaylı müzakerelerde de olduğu gibi, bugün de İslam Devrimi Lideri (Ayetullah
Hamenei), Amerika’ya güvenilemeyeceğini vurguluyordu. Yaptırımların
kaldırılması için çabanın gerekli olduğunu kabul etmekle birlikte, yaptırımları
kaldırma sorumluluğunun Amerika’ya ait olduğunu ve onların bunu yapmayacağını
ifade ediyordu. 1403 yılının Tir ayında (Temmuz 2024), 12. dönem meclis
üyeleriyle yaptığı görüşmede şöyle demiştir:
“Yaptırımları onurlu yollarla ortadan kaldırabiliriz ve daha
önemlisi, onları etkisiz hâle getirebiliriz. Defalarca söyledik; yaptırımların
kaldırılması bizim elimizde değil ama etkisiz hale getirmek elimizdedir. Bu
konuda hükümet bazı yolları denedi ve olumlu sonuçlar aldı. Meclis de bu konuda
rol oynayabilir.”
3. Amerika,
İran’ın nükleer silah üretmek istemediğini gayet iyi biliyor (istemiyor,
yapamıyor değil). İran’ın nükleer silah üretmesini engellemek, sadece bir
bahanedir, gerçek sebep değildir. George Friedman, ABD Stratejik İstihbarat
Ajansı'nın başkanı ve Amerika ordusuna savunma ve güvenlik danışmanlığı yapmış
bir isimdir. 20 yıl boyunca Dickinson College’da siyaset bilimi dersleri
vermiştir. USA Today gazetesine verdiği bir röportajda şöyle der:
“Amerika’nın İran’la sorunu nükleer mesele değildir. Asıl
sorun, İran’ın ABD ile hiçbir ilişki kurmadan, hatta onunla çatışma hâlinde
bile, bölgenin en büyük askeri ve teknolojik gücü olabileceğini göstermesidir.
Bu, Amerika için kabul edilebilir bir model değil. Bu nedenle Arap Baharı’nı
tetikledi.” Friedman bu görüşünü “Gelecek On Yıl” adlı 2012 tarihli kitabında
da dile getirmiştir.
4. Amerika,
yaptırımların işe yaramaz hale geldiğini anlamış durumda ve şimdi müzakereleri
şantaj aracı olarak kullanıyor. Geçtiğimiz yılın Dey ayında (Ocak 2025), İran’a
yönelik yaptırımların mimarı olarak tanınan Richard Nephew, Foreign Affairs
dergisinde yazdığı bir yazıda şunları dile getirmiştir:
“İran’a karşı askeri bir saldırının sonuçları çok ağır olur.
Bu saldırı, Amerika’nın itibarını zedeleyebilir. İran’ın nükleer tesislerine
yapılacak saldırı da etkisiz kalır çünkü İran’ın nükleer bilgisi yerli ve ithal
değil.”
Nephew, müzakerenin “İran’ı kontrol altına almak için tek
yol” olduğunu vurguluyor. (Burada "İran’ı kontrol altına almak"
diyor, sorunları çözmek değil — reformistlerin söylediği gibi).
5. 11 Mehr
1401 (3 Ekim 2022) tarihinde, İslam Devrimi Lideri, askeri akademi mezuniyet
töreninde şöyle demiştir:
“Benim hissiyatım, düşmanların amacı şudur: Ülkenin her
yönden güçlü hale geldiğini görüyorlar ve bu ilerlemeyi hazmedemiyorlar. Birçok
eski düğüm çözülüyor. Sorunlar çok ama bu sorunları çözmek için ciddi bir
hareket var. Bu ilerlemenin hızlandığını görüyorlar. Yarısı çalışmayan
fabrikaların yeniden faaliyete geçtiğini, bilgi tabanlı şirketlerin
aktifleştiğini, ileri teknoloji üretimlerinin her geçen gün arttığını, ve tüm
bunların düşmanın tek silahı olan yaptırımları etkisiz kıldığını görüyorlar. Bu
yüzden bu ilerlemeyi durdurmak için plan yapıyorlar.”
6. Yukarıdaki
noktalar ve daha fazlası dikkate alındığında, Amerika’nın İran’a yönelik
düşmanlığı köklü ve sona ermeyecek bir durumdur. Bu nedenle, dolaylı
müzakerelerin konusu İran’ın nükleer programı ve İran’ın ön şartı da
yaptırımların kaldırılması olduğuna göre, cumartesi günü yapılacak olan bu
görüşmenin de önceki görüşmeler gibi sonuçsuz kalacağı şimdiden öngörülebilir.
Ancak bu müzakereden Amerika’nın elde edeceği sonuç, şantaj
taleplerinin başarısızlığı; İran’ın ise elde edeceği kazanım, dünya kamuoyuna
Amerika’nın güvenilmezliğini bir kez daha göstermek olacaktır. Bu nedenle
şimdiden bu görüşmenin sonucunu şöyle özetleyebiliriz:
“1-0 İran’ın lehine”