Bu konuya sessiz kalamazdık. 1 Şubat 2015’te kaleme
aldığımız ‘’Çuvalcı Paşa’’ yazımızda Sayın Akar’ı eleştirmiştik. Özellikle
liyakat nişanının kabul edilmesini ‘’devletlerarası ilişkilerde duygulara yer
yoktur’’ tezini savunanları çok ağır tenkit etmiştik. ‘’İlişkilerde duygulara
yer yoktur’’ diyen duygusuzlara hitaben;
YENİ LİYAKAT NİŞANI GELMEDİ
“Sanırsınız devletlerarası ilişkilerden insanlar değil de
makineler sorumlu. Bu ilişkilerde 'namus', 'vatan', 'millet', 'onur' askerine
karşı sorumluluk önemli değil midir? Hay sizin makine ruhlu suratınıza develer
ve lamalar tükürsün.” diye yazmıştık. Sayın Akar’ın avukatları yazımıza karşı
suç duyurusunda bulunmuş ve 50 bin lira tazminat talebinde bulunmuşlardı.
Aradan dokuz koca sene geçti.
O tarihten günümüze herhangi bir komutanımıza “NATO’ya sıra
dışı katkıları, Suriye konusunda işbirliğinden dolayı” liyakat ödülleri verildi
mi ben duymadım. Aksine Türkiye, ticari, finans, askeri ve siyasi erkânı artık
ABD’nin ödül değil kara listesinde. Bankacılarımıza, sanayicilerimize,
tüccarlarımıza, siyasilerimize, askerlerimize yönelik tehditler, ambargolar,
şantajlar artarak büyüyor.
İki gün önce Ankara'da Anadolu Yayıncılar Federasyonu’nda
gazetecilerin sorularını yanıtlayan Sayın Hulusi Akar ABD, Suriye ve İsrail ile
ilgili gelişmeleri değerlendirdi. ABD’nin Suriye’den çekileceği iddiaları için
Sayın Akar, “ABD karmaşık bir ülke. Amerikalıların askerleri, bazı
büyükelçileri maalesef gerçekleri başka götürüyorlar Washington’a. Bunun için
farklı kararlar çıkabiliyor… ‘Biz gideceğiz, hedefimiz Pasifik’ dediler. Gider
mi gitmez mi bilmeyiz. Biz, kendi işimize bakacağız. Milli güvenliğimizi
kimsenin insafına bırakmayacağız.” demiş.
ABD'Yİ SARAN AHTAPOTLAR
Sayın Akar’ın yorumunda bir doğru ve bir de ciddi eksik var.
Kendi işimize bakmamız gerektiği, milli güvenliğimizi kimsenin insafına
bırakmamamız gerektiği doğrudur. Ama ve lakin “Amerikalıların askerleri ve bazı
büyükelçileri maalesef gerçekleri başka götürüyorlar Washington’a” ifadesi
nesnel değildir ve ciddi zafiyetler ihtiva etmektedir.
Trump, Biden için “aptal” demişti ama Amerikalı askerlerin
ve büyükelçilerin olumlu veya olumsuz raporlarına istinaden bir Türkiye veya
Suriye kararı alacak kadar da saf ve keriz değil. ABD’de Dışişleri bakanları,
büyükelçileri, Savunma bakanları, Pentagon, devasa askeri sanayi kuruluşları,
silah şirketleri, Maliye Bakanları, tekelci holding bankaları, Enerji
bakanları, ahtapot enerji ve petrol şirketleri, otomotiv holdingleri, Kültür
bakanları, sinema, sosyal medya, müzik, sanat holdingleri, medya kuruluşları,
kumarhane patronları, şans oyunları, fuhuş, uyuşturucu ve silah kaçakçılarının
menfaatleri esastır.
Teknoloji Bakanları, yapay zeka, yapay (sanal) para, yapay
insan, yapay gıda patronları, Tarım bakanları, şeker, tütün, alkol, kahve, muz
ve bilumum gıda ürünleri, market ve AVM holdingleri, Turizm bakanları, ahtapot
oteller, Güzellik bakanları, devasa kozmetik ürünler, parfüm holdingleri,
Sağlık Bakanları, mikrop ve virüs üreten milyarlarca dolarlık kimya ve biyoloji
laboratuvarları, hastaneler, ilaç ve aşı holdingleri, Ulaştırma bakanları,
ahtapot nakliye şirketleri, uçak üretim holdinglerin çıkarları esastır.
BU AÇIDAN BAKMALI
ABD Kongresi'nde, Beyaz Saray'da, Pentagon’da, CİA’da,
Adalet Bakanlığında ve FBI’de, lobi kuruluşlarında ve milyarlarca dolar
bütçelerle beslenen düşünce kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve Hükümet
Dışı Örgütlerde (NGO) kararlar yukarıda saydığımız tekelci kapitalist
holdinglerin menfaatleri, hedefleri ve vizyonları için vardır. İstisnalar
vardır ama kaideyi bozmaz.
Sayın Akar bunları, plan, proje ve çalışmalarını nazari
dikkate alarak bir ABD panoraması çıkarmalı. Bölgeden ayrılır mı ayrılmaz mı
neden ayrılır neden ayrılamaz, hangi bölgeler öncelikli hangi coğrafyalar tali
planlarındadır daha iyi görülür. Daha önce Türkiye iyi ve doğru anlaşılsın,
Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda kararlar çıksın diye ABD’deki lobi
kuruluşlarına PR için milyonlarca dolar paralar boşa ödendi.
Zira ABD’nin kararlarını lobicilik yaparak, folklor
ekibimizi göndererek, dönerimizi yedirerek, künefemizi ve çayımızı içirerek
etkileyemezsiniz. Ama ünlü yüzler Amerikalıları yerli ve milli bir Türk ürünü
olan Cola Turka reklamlarında oynatarak ABD’nin yüzü olan Coca Cola ve Pepsi’ye
rakip olabilirsiniz.
Güçlüyseniz Amerikalı artistler Amerika’da sizin ürününüz
için reklam yapar. Ama siz bu çıkışınızla ABD’nin tekelci holdinglerine meydan
okumuş olursunuz.
O vakit, ABD’nin gerçek yöneticileri olan Coca Cola ve Pepsi
çıkarlarını korumak ve tekelci hegemonyasını devam ettirmek uğruna Cola
Turka’yı sahadan silmek için her türlü fedakarlığı ve pisliği yapar.
ABD bunu yaparken biz Cola Turka’yı Pepsi veya Coca Cola’ya
karşı koruyabildik mi, sahiplendik mi, Japon şirketine satılmasına engel
olabildik mi, Türkiye’nin medarı iftiharı bir içecek olarak bir dünya markası
olmasını sağlayabildik mi?
TESPİT DOĞRU YA SORUMLULAR?
Sayın Akar Suriye için “Türkiye ile ilişkilerin
normalleşmesi konusunda rejim birtakım şeyler istiyor, istemiyor meselesi
değil, henüz o noktaya gelinemedi. Rusya arabuluculuk yapıyor. Türkiye, Rusya,
Suriye üçlü görüştük. Bir de dörtlü yaptık, İran da katıldı. Rusya’nın da
etkisi var, İran’ın da etkisi var. Fırat’ın batısında Rusların, doğusunda
ABD’lilerin etkisi var. Orada ciddi bir kararsızlık var. Suriye kendisi mi
konuşuyor, başkaları mı konuşturuyor anlamak mümkün değil. Suriye’nin
söylediklerini kimin söyledikleri belli değil, biz birebir konuştuğumuzda gayet
samimi.’’ demiş.
Sayın Akar’ın ifadesinde bir doğru ve bir ciddi eksik var.
‘’Suriye kendisi mi konuşuyor, başkaları mı konuşturuyor anlamak mümkün değil.
Suriye bize bire bir konuştuğunda gayet samimi’’ tespiti doğrudur.
Ama ve lakin 1998-2011 yılları arasında Türkiye konusunda
gayet samimi olan, ne istediysek te vermedi durumundan, bugün kararsız davranan
Suriye’yi bu hale getiren koşulların sorumlusu kimdir? Sayın Akar’ın bu
sorulara bir cevabı olmalıdır. Bu konuyu önümüzdeki yazımızda ele alacağız.
Not: Gelecek yazımızda ayrıca eski Suriye Devlet
Başkanı rahmetli Hafız Esad’ın kardeşi Rıfat Esad’ın oğlu, Suriye Devlet
Başkanı Beşar Esad’ın kuzeni, Londra’da ikamet eden Ribel Esad’ın “Şam İsrail
ile barışmalı.” açıklamalarını mercek altına alacağız.
aydınlık