İmanını Dert Et Rızkını Değil!

GİRİŞ: 31.01.2024 15:22      GÜNCELLEME: 31.01.2024 15:22
Rasthaber -  بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

 

 

 

يَا مَنْ اسْمُهُ دَوَاءٌ وَذِكْرُهُ شِفَاءٌوَطَاعَتُهُ غِنً

"Ey ismi ilaç, zikri şifa, itaati tatmin olan Allah’im"

(dua kumeyl)

 

 

 

Öyle bir zamandayız ki varlık içinde yokluk, kolaylık içinde zorluk, sağlık içinde hastalıklar, bilgi içinde cahillik yaşadığımız bir zamanın içindeyiz. Hiç bir sosyal sınıfı kendi halinden memnun olmadığı gibi ironi olacak şekilde İsrafta, açgözlülük, kara cahillik, doyumsuzlukta sınır tanımıyorlar.

 

Allah (cc), insanoğluna verdiği bunca nimetler karşısında insanoğlu neyi paylaşamıyor? Neden açgözlü ve buna karşında aşır dercede israf yapmakta? Sahibiyim dediği hiç birşeyin sahibi olmadığını bildiği halde Insanın doyumsuz hırsının sebebi nedir?

 

Allah (cc) bizlere diyor ki “ben size herşeyi en mükemmel şekilde verdim ve sizleri yaratıklarımın en üstün kildim”  demesine rağmen insanın bu nankör, doyumsuz halini sebebi ne olabilir?

 

Eğer bir insan rızkını kendi çalışmasıyla kazandığını düşünüp Allah'tan geldiğini inkar edererk kibirlenirse büyük ziyandadır. İnsanı dünyaya imtihan için gönderen Allah (c.c.) senin rızkına zaten kefildir.  Hz.Ali (as) der ki “Allah rızkına kefildir ama imanına kefil değildir o zaman sen kendine imanın dert et rızkını değil

 

Allah (cc) bir ayetinde der ki “Sana gelen iyilik Allahtandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir.” (Nisa-79) İyilikten kasıt senin bu dünyada sahip olacağın tüm güzellikler yani rızıktır. ”Allahü teâlânın rızık vermediği, bir canlı yoktur." (Hud 6) ayetinde ise Alla (cc) biz öylesine bir hatırlatma yapıyor ki “ rızka ben kefilim, rızkını taşıyamayacak güçte olan bir yaratığın bile rızkına kefilim” dereken vede vermişken insanoğlunun açgözlülüğü ve kendine takdir edilenden başka rızka sahip olamayacağı halde başkalarının rızkına sahip olmak için neden bukadar acımasız, gasıpçı hayin olabiliyor? Bankada olan milyarları, sahib olduğu evleri, arabaları kendisine ne sağlık ne mutluk getirmediğini bilmiyorsa o insan doyumsuz ve açgözlü olur ve daha da çok olsun, hepsi benim olsun diyerek başkalarının malına mülküne rızkına göz diker? “Sizi yaratan, sonra size rızık veren, sonra hayatınızı sona erdirecek ve nihayet size tekrar can verecek olan, Allahtır.” "Dünya hayatında onların geçimliklerini [maddi, manevi bütün rızklarını] aralarında biz taksim ettik." (Zuhruf 32)

 

Dünyanın en zengin kişisi, sahib olduklarının hepsini kullanabiliyorum? yiyebiliyorum? insanın dünyada kapladığı alan vücudu kadardır ve ensonun da koyulacağı çukurda. Fakat yaptığı iyilikler veya kötülükler kapladığı alan zaman ve boyut ötesine kadar taşır. ölüm, bizlerin kaçınılmaz dönüş kapısıdır. Dolaysıyla ölüp gittiğimizde biriktirdiklerimiz ve sahip olduklarımız hepsini geride bırakıp dünyaya geldiğimiz gibi geri döneceğiz. “Nerede olursanız olun ölüm sizi yakalar; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile!” (Nisa-78).

 

Bir tüccar arkadaşımla sohbetimde bana kendisinin ticaretini nasıl büyüttüğün ve bunu yaparkende sağlığından olduğunu, “ben hayatımı verdim bu işimi büyüttüm ama çocuklarım bunu nasıl devam ettirecek, hazıra konacaklar, emeklerimin soradan heba olması beni üzer” demişti. Bende, sen yapman gerekeni yapmışsın, kalanını çocukların düşünsün demiştim. Oda bana, “orası öyle ama heba olması beni üzer” demişti. Bu örnekte arkadaşımın düşüncesini tartışmak için vermedim! demek istiyorum ki arkadaşım sahip olduğu onca malın, mülkün servetin kendine ait olmadığını bildiğini bana teyit ediyor olmasıdır.

 

Evet çalışmak bir ibadettir ve rızkı aramak, helal kazanç bir inanç görevidir. çünkü insanlar rızıkları peşine gider, ne kadar olsada yiyeceği kadar yer, giyeceği kadar giyer, kalacağı yerde kalır fakat hepsi ellinin altında olmasına rağmen hepsine sahip olamadığı gibi ve gerçek sahibi de değildir. Sadece malıyla mülküyle servetiyle gurur duyar, övünür ve de keybetmemek için daha fazlasıyla meşgul olur. Biriktiri, taşır ve sonunda bırakır aynı bir hamalın taşıdığı malın kalitesiyle övünmesi gibi.  Zenginlik insanın arzuladığı bir haldir ve helaldir. Fakat sana verilen bu güzelliklere nasıl sahip oldun? nasıl kullanıyorsun? zenginleşirken kendine neyi dert ettin?

 

Konuyu daha açık anlatmak için bir anekdot anlatacağım;

Bir sahabe sabah namazı için camiye gider fakat Peygamberimizle namaz kılmaya yetişemeyeceğinden korktuğu için devesini ordaki bir çocuğa ağca bağlaması için teslim eder. Namazdan sonra cami çıkşında ne devesi vardır nede çocuk. Pazara gider, bir hayvan satıcısın da kendi devesini görür. Hayvan satıcısına der ki; bu deve benim devem size nerden geldi? Satıcıda bir çocuk getirdi paraya ihtiyacları olduğu için babası satması için onu görevledirdiğini babasınında camide olduğunu söyledi. Bende 2 direme aldım. Deve sahibi satıcını çocuğa verdiği 2 dirhem parayı satıcıya geri veri ve derki sabah namazı için geldiğimde namazı kaçırmamak için deveyi ordaki bir çocuğa ağca bağlaması için teslim ettim. Vallahi çıkınca çocuğa 2 dirhem verme niyetindeydim’ der. ‹Ama sen çocuk diye deveyi değerinden ucuza almışsın buda hakka tecavüzdür› diye ekler.

Özet olarak; Hayvan satıcısı, değeri çok fazla olan bir şeyi çocuk diye çok ucuza alması ve malın gerçek hakkını vermemesi. Çocuk, sahip olacağı 2 dirhemi haram yolla alması. Dolaysıyla “siz, kendinize imanınız dert ediniz çünkü o sizin elinizde (nefsinizle) olan birşey.”  Insanların, bizlerin kavrayamadığı ve unuttuğu nokta budur.

 

Biz, insanlar ve ne yazık ki “inançlı” olduklarını söyleyenler dünya malını & mülkünü kendine dert etmiş ve sahip olalım diye yapmadıkları cambazlık kalmamış, üstüne üstelik diğer insanların hakkına hukukuna tecavüz edip gasp ederek yapmaktalar.

 

Neden insanoğlu  bunu yapmakta?

 

Bunu anlamak için insanlık tarihine ve de şu an yaşadıklarımız bakmamız yeterli olacaktır.

Insanoğlunun açgözlülüğü, dünya malına olan düşkünlüğü, takındığı mütekebbir tavır (insanlığa hükmetme kısacası kendini ilah görmesi) insanlık tarihinin kara ve kanlı sayfalarla doldurulmasını sağlamıştır ve toplumları ahlaki sosyal yönden bozmuştur.

 

İnsanoğlu kendi eliyle yaptığı beşeri düzenlerle adalet adıyla adaletsizliği, tüketim adıyla sömürüyü, insan haklarına adıyla haka tecavüz & gasp etmesini sağlamıştır. kısacası açgözlülük, hırs, adaletten uzak insanlara hükmetmek ve sömürerek mal & mülk, servet sahibi olmak bir sistem, bir düzen olmustur. Sistemi kuran “güçlerin” insanlığa hükmetmesini sağlamış istediklerini yüceltip geri kalanları ise sömürmüşler ve bunuda değişik sistemlerle “dışı güzel içi boş” tanımlamalarla yapmışlardır.

 

Bugün yaşadığımız zaman diliminde Biz, insanları sistemleriyle halden hale sokup bizlerin aslın, kimliğini, kişiliğini velhasıl varlık özümüzü unutturmuşlar insanlığımızdan çıkarmışlardır. Iyilikler kötülük olmuş, iyilik tanımını da kötülük yapmışlardır. Metafor yaparak örnek verecek olursak, sigara içmeyen bir insan sigara içen bir topluluğun olduğu yere girdiğinde ilk hissedeceği sigara dumanı ve kokusudur o toplum içinde kaldığı sürece sigara dumanı ve kokusu onun üzerine sinecek ve neticede o kokuya ve dumana alışacak, içmese bile içmiş gibi sigara kokusu onun üzerinde de kokacaktır. Siz, sigara dumanı ve kokusunu negetif olarak düşünürseniz positif birisi o toplum içinde olduğu için “kötü” kokusu üzerine sinecek ve alışkan olmadığı için onu huzursuz ve hasta edecektir. pozitif enerjisini tüketecek neticede negatifleşecektir

.

“Imanlarını dert etmeyenler” zaten alışkanlıkları olduğu için hırsı, mevki, para-pul, gösteriş, zevki safa arzuları onları dahada  fazlasına sahip olmaları için hırsları rahatsız edecektir. imanlarını dert edenler ise kendilerinin de o panoya düşürme korkuları onları derinden rahatsız edecektir.

 

Yazımın girişindeki dua, imanlarını dert edenler için bir korunma kalkanıdır. Allah (cc) isimini anmak bir ilaçtır. Allahı zikre etmek ( namaz, kuran, oruç,…ibadetler) imanı koruma reçetesidir. Allah itaat etmek (herşeyi Allah'ın istediği ölçüde ve çerçevede yapmak, Allah'ın rızasını kazanmak) inananları rahtlatacak ve toplumumuz değişmesine vesile olan positif enerji olacaktır.

Filsitindeki kardeşlerimiz bu tanımlamayı gözümüzünün önde yaşayan canlı yaşayan rnekleridir.

 

Mustafa Kemal TASPINAR

28 Ocak 2024

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM