İsrail - Türkiye: Bitmeyen Aşk

GİRİŞ: 20.08.2022 10:22      GÜNCELLEME: 20.08.2022 10:22
Rasthaber -  Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye ile İsrail arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden karşılıklı olarak en üst düzeye çıkarılması kararı çerçevesinde, Tel Aviv'e büyükelçi atama kararı aldıklarını açıkladı.

Bu kararla birlikte iki ülke ilişkileri yeniden gündemdeki yerini aldı.

Denilebilir ki Türkiye ve İsrail, birbirini çok seven iki sevgili gibiler. Sık kavga ediyorlar ya da en azından bir dışarıdan öyle olduğunu sanıyoruz ama perdenin arkasında her zaman iyi ilişkiler içindeler.

Türkiye ve İsrail arasında aslında herhangi bir sorun var mı? Yok.

Yıllardır iki ülke arasındaki ilişkileri izleyenler bir liste yapmaya kalksa Filistin meselesi dışında iki ülke arasında kriz yaratacak bir madde bulabilirler mi?

Filistin meselesi var daha ne olsun diyenler çıkabilir. Ama şöyle bir gerçek var: Filistin davası bu davanın acısını çeken Filistinliler ve samimi bir şekilde yaklaşan Sol’un dışında birçokları için gerektiğinde politik malzeme olarak kullanılacak, gerektiğinde sayesinde şov yapılacak bir malzemedir.

İslamcılar için de öyle, zengin Araplar için de öyle, Türkiye’deki AKP iktidarı için de öyle. O nedenle İsrail ile ilişkilerde sorunmuş gibi görünen Filistin meselesi de aslında sorun değil. Dolayısıyla iki ülke arasında sorun yok.

Bu yazı İsrail ile Türkiye arasında ilişki kurulup kurulmaması gerektiği üzerine odaklanmıyor. Sıkı bir ilişki yaşanırken, özellikle İslamcıların iki yüzlü şekilde İsrail ile tavır koydukları, İsrail’e ders verdikleri yalanlarını savururken aslında nasıl da iyi ilişki içinde olduklarına dikkat çekmeye çalışıyor.

Örneğin İsrail’in çelişik olma gibi bir sorunu yok çünkü ilişkilerinde saklayacak bir şeyi yok. İlişkisini açık bir şekilde yaşıyor.

Ama partnerlerinin çoğu ilişkilerini gizleme gereği duyuyorlar çünkü kendi mahallelerine, halklarına, Filistinlilere farklı masallar anlatıyorlar. “İslam, Kudüs, Filistin, Siyonizm” gibi kelimelerin ardına sığınıp bir yandan kendi kamuoylarının gazını almayı başarıyorlar, diğer yandan uluslararası alanda “İsrail’in Filistin politikaları karşıtıymış gibi” yapabiliyorlar. Ne güzel değil mi?

İsrail de çoğu zaman bu “küçük konulara” takılmıyor ve ilişkisini sürdürüyor.

“Diplomatik ilişkiyi kestik daha ne olsun?” diyenler çıkabilir. Dedik ya iki sevgili gibi, kavgaları da şiddetli olabiliyor. Başka açıklaması yok.

Ortadoğu’da karakteristik olarak birbirine en çok benzeyen iki halk Türkler ve Yahudiler, en çok benzeyen iki devlet Türkiye ve İsrail’dir.

Dolayısıyla bu iki devletin küresel ve bölgesel olana bakış açısı da birbirine benzer. Araplara, İslama ülkelerine bakışları aynıdır. Buna karşılık Arap – İslam ülkeleri de iki devlete de aynı gözle bakar. Devlet vurgusu önemli. Örneğin Türkiye’de İslamcılar ve İktidar devletten ayrı tutulmalı.

Türkiye devletinin geçmişte Filistin meselesi ya da başka bir konuda İsrail ile herhangi bir sorunu olmuş mu? Hayır. İslamcıların geçmmişte zaman zaman ve yaklaşık 20 yıldır İsrail’e somut bir tepkisi var mı? Hayır.

İslamcıların Filistin davasına bakışının ne kadar sahtekarca olduğunu anlatmak için bir örnek verelim: Yıl 2010. Mavi Marmara gemisi “Filistin Davası” için yola çıkacak. Ama tek “dava” Filistin değil! Bir partiye mensup bazı milletvekilleri gemiye hangi ticari malları yükleyebileceklerinin pazarlığını yapıyorlar. Hazır gitmişken üç beş, ne ise boş dönmek istemıyorlar. İşte İslamcının davası bu kadardır.

Türkiye ve dünya solu yıllar boyunca samimi bir şekilde oralara giderek savaştı, kimisi öldü, kimisi yaralandı ama samimiyetlerini ortaya koydular. Fakat İslamcı anlayış Mavi Maramara’da bile önce kendi cebini düşündü.

Ankara’ya ulaşan bütün “İsrail gemiye saldıracak” istihbari raporlarına rağmen gemi gönderildi ve insanlar iç ve dış politikada kazanılacak primler için feda edildi.

Mavi Marmara olayından sonra dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ne diyordu? Özür ve tazminat olmadan asla barışmayız.

Özür oldu mu? Hayır. Obama santral memurluğunda Netanyahu – Erdoğan görüşmesi yapıldı ama İsrail’in resmi olarak özür dilediğine dair kanıt yok. Tazminat ödendi mi? Hayır. İsrail ödediği parayı tazminat olarak tanımlamadı. Yani? Yanisini yukarıda tarif etmeye çalıştık. Filistin davası gerektiğinde üzerinde gürültü koparılacak bir meseledir.

Filistin hikaye ama iki ülke arasındaki ilişkiler asıl 3 temelden yürür: 1 – ticaret, 2 – askeri işbirliği, 3 – istihbarat.

Mavi Marmara olayından sonra Türkiye ile İsrail ilişkileri kötüleşmiş gibi göründüğü zamanlarda bile bu üç alanda gerileme oldu mu? Hayır. Tam tersi Türkiye ile İsrail arasında ticaret hacmi daha da arttı, askeri ve istihbari alanda işbirliği devam etti. Demek ki? Esaslarda sorun yaşanmadı ama usüllerde zevahiri kurtarmak adına İsrail’e tepki gösterilmeliydi ve öyle oldu.

Türkiye İsrail’i tanıyan ilk Müslüman ülkedir. İkisi de Batı Kampı’nın çok sıkı partnerleridirler. İkisinin de bölgesel öncelikleri örtüşür. İkisi de birbirine empati ve sempati ile yaklaşır.

Şimdilerde Türkiye’nin İsrail’e daha çok ihtiyacı var. ABD ile ilişkiler en alt seviyede. Ortadoğu’da bazı Arap – İslam ülkeleri İsrail'le ilişkileri normalleştirdi, sırada olanlar var. Yani yeni bir denge oluşuyor. Türkiye bu ülkelerin bazılarıyla ilişkilerini düzeltmeye çalışıyor. Bu gelişmelerin dışında kalabilmesi mümkün değil. Ayrıca İsrail’in başta ABD olmak üzere küresel çaptaki etkisi ve ilişkileri her zaman elzem. Bu nedenle İsrail ile gerçek anlamda küslük asla olamaz, olmadı da.

Dolayısıyla “İsrail ile ilişkiler düzeliyor” ifadesi gerçeği yansıtan bir ifade olmuyor. Doğru ifade şu olabilir belki: Vitrinde zaman zaman kavga ediyor görüntüsü veren ancak stratejik alanlarda ilişkileri sıkı şekilde devam eden Türkiye ve İsrail arasında geri çekilen oyuncuların yerine yenileri atanacak.

Son olarak: Türkiye – İsrail ilişkisinin düzeliyor olması, Türkiye - Suriye normalleşmesi, Türkiye – İran artan ilişkisi göz önüne alındığında çelişki yaratmıyor mu?

Yaratmıyor. Aynı anda birden fazla partner ile dans edilebilen ender bir coğrafyadan bahsediyoruz. Herkesin kanıksadığı bir durum bu. Hatta çelişki artık neredeyse kural haline gelmiş. Tıpkı “Filistin Filistin” derken gemicikleri Hayfa’ya göndermek gibi.

Musa Özuğurlu/SoL

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM