Bugün Azerbaycan-Ermenistan gerilimini/gelişmelerini/ilişkiler
evrimini düşünürken de bu bağlamda bir okuma yapmalıyız, yapmak zorundayız.
Ayrıca bugün dünyadaki terörün bir numaralı destekçisi ABD’nin bile
uluslararası ilişkilerde geleceğe ilişkin planlarını iki kelime üzerinden
yaptığını ve temelini de kendilerinin de kabul ettiği iki taraflı (güçler
bağlamında iki kutuplu değil taraflar bağlamında sömüren ve sömürülen klasik
stratejisi) zihin haritası üzerinden yaptığını da meydana gelen her gelişme ve
değişimi değerlendirirken göz önünde bulundurmamız gerekir.
Temel dinamikler, her zaman uluslararası platformda meydana
gelen bir olayı, gelişmeyi ya da fikirsel dönüşüm ve üretimleri (olumlu olumsuz
fark etmez) ele alırken ilk uğramamız gereken yerdir. Ayrıca unutmamak gerekir
ki silah satıcılarının ve savaş kışkırtıcılarının perde önünde oynadıkları
karşıt roller de süreç için elzemdir.
Kafkasya’da meydana gelen gelişmeleri değerlendirirken de bu
minvalde ilerlememiz gerekmekte. Bu sebeple ilk olarak geçmişe doğru bir
okuma/değerlendirme yaparak başlayalım. Gelişmeleri sıralarken sadece bölgesel
değil zihin inşası kapsamında da ilgisi
olması yönünden ekledim:
1.Rusya, İran , Azerbaycan’ın 15 gün önce enerji alanında
yeni bir işbirliğine imza atması
2.İran ve Azerbaycan'ın bir ay önce sınırların kullanımına
dair işbirliğine vardığı görüşme
3.İran, Azerbaycan, Ermenistan’ında olumlu karşıladığı 3+3
Formatında Bölgesel İşbirliği Platformunda imzalar atılması
4. İran, Azerbaycan arasında Karma Ekonomi Toplantısı
5.Erivan ve Bakü’nün Barış görüşmelerinde bazı maddelerin
imzalanması
6.Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Zengezur koridoruna ilişkin
olarak ‘İran’ sorun demesi
7. Bölgede Turan’ın anlayışının yükselişi
8. Zelenisk’inin FETÖ okullarında eğitim görmüş Amerika’nın
çocukları olarak adlandırılan Kırım Tatar Türkü Rüstem Umarov’u Savunma Bakanı
olarak ataması ve bunun ‘Ömer ve Türk’ etiketi ile medyatikleştirilmesi
9. Iraklı Türkmenler ve Haşd Şabi üzerinden Şii-Türk
ayrışımının medyatikleştirilmesi
10. Suriye’nin Kuzey’inde ele geçirilen bölgelerde
tabelalara Türkçe isimlerin eklenmesi (konuya
ilişkin ayrıntı için bakınız)
11.İran’ın BRICS’in üyeliği ve BIRICS’in yükselişi
12.Rusya’da
düzenlenen Küresel Çok Kutupluluk Konferansına Azerbaycan’dan siyasi partilerin
katılması
13. Reisi hükümetinin yeni dış politika stratejisinde ileri demokrasi
Gelişmelere göz attıktan sonra öncelikle şunu belirtmek
gerekir ki yeni çok kutuplu dünya siyasetinde Güney Kafkasya özel bir öneme
sahip. Rusya, Türkiye ve İran gibi bölgesel güçlerin bu bölgede sağlayacağı
işbirliği sahip olduğu ticari yollar bakımından oldukça büyük önem arz ediyor. Ne
yazık ki bazı yabancı aktivistler Kafkasya bölgesinde yabancı ittifaklar
yaratmaya çalışıyor ancak Güney Kafkasya bölgesindeki sorunların çözümü
(Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan) ve (Rusya, İran, Türkiye) katılımıyla
"3+3" (veya altılı arena) oluşan işbirliği formatını oluşturmaktan
geçiyor.
Peki Zengezur Koridoru üzerinden bölgede tarafların razı
olduğu bir işbirliği mümkün değil mi? Şu bir gerçek ki Aliyev Azerbaycan’ı tamamen
Siyonist rejimin otoritesine bıraktı. İşgalci İsrail ise normalde komşu
ülkelerin işbirliğinde bölgenin gelişimine katkı sunacak Zengezur koridorunu
kendi menfaati için kullanarak bu yolu bir Siyonist tahakküm yoluna dönüştürmek
istemekte ve bu plan doğrultusunda da bölgedeki etnik farklılıkları kaşımak
sureti ile koridora çöreklenmek için Azerbaycan’ın kaderini yazmaktadır. Zira
daha önce Azerbaycan sınırından İran topraklarına geçen bir İsrail İHA’sı
düşürülmüştü. Yapılan silah anlaşmalarının bedeli olarak bölgenin Siyonist
üssüne dönüşmesiyle beraber, İsrail işgal rejimi ezeli düşmanı İran’ı
Zengezur’la tehdit etmeye başlamış ve işgal örgütü NATO’nun kanlı postalları da
bu koridora gözünü dikmiştir. Diğer anlamda İran, Rusya ve Çin merkezli yeni
dünya düzenine geçişi engellemek amacıyla İngiltere merkezli komplonun bir
parçası olarak bu koridorun sömürgenin hizmetine sunulması için gereken her
türlü hizmet bölgede bir kargaşa yaratarak sunulmak isteniyor.
Öte yandan Çin'in, en önemlisi kuşak ve yol girişimi
sayılabilecek çeşitli girişimler peşinde koşması, bölgede bazı jeopolitik
değişimlerin oluşmasındaki en önemli itici güçlerden biri oldu. Bu rotanın,
Türkiye'nin öncülüğünde bir koridor olduğu ve Türkiye'nin NATO üyesi olarak
Çin'i Avrupa ve Afrika'ya bağlayan ticaret yolu üzerinde hakim olacağı
unutulmamalıdır. Bu koridorda eğer endişeler giderilmez ve kontrolü için
gerekli adımlar atılmaz ise ilk olarak Batı Asya’da NATO üssü bulunmayan ve
küresel emperyalizmi askeri ve ekonomik olarak oldukça endişelendiren İran’ın
burnunun dibinde bir NATO-Siyonist üs kurulmuş olacak. Ayrıca Çin'i kontrol
altına almaya yönelik stratejik bir hamle olarak da ilerleyecek. Batı ekseninin
geleceğe yönelik planladığı şey de bu.
Aslına bakılırsa koridora ilişkin uzmanlar tarafından
yapılan çalıştayların sonuncusunda İran’ın endişelerinin giderilmesi ve hatta
projeye dahil edilmesinin gerekliliği beyan edildi. (Bakınız)
Gelişmelerin İran
tarafındaki gelişmelerde ise Devrim Lideri’nin ayrı ayrı gerçekleştirdiği
toplantıda Putin ve Erdoğan'a İran'ın Kafkasya'daki jeopolitik değişikliklere karşı
çıkacağını vurguladı. Devrim Lideri Ayetullah Hamanei, Cumhurbaşkanı Sayın
Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmede, Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan'a geri
verilmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek "İran ile Ermenistan
arasındaki sınırı kapatmaya yönelik bir politika varsa İslam Cumhuriyeti buna
karşı çıkacaktır; Çünkü bu sınır binlerce yıldır bir iletişim yoludur. ‘’ dedi.
Ayrıca Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı görüşmede şunları söyledi: "İslam Cumhuriyeti, İran ile Ermenistan
arasındaki sınırın kapatılmasına yol açan politika ve programlara asla tolerans
göstermeyecektir."
Bu görüşmelerin ardından İranlı
yetkililer bu konudaki kırmızı çizgileri defalarca vurguladı. Bunlardan en yakın
tarihlisi İran Dışişleri Bakanı'nın İlham Aliyev'le Bakü'de görüşmesi ve Hakan
Fidan'ın Tahran gezisinde konuya ilişkin sınır güvenlikleri vurgusuydu.
Fidan-Abdullahiyan görüşmesinde dikkat çeken önemli bir detay da; Fidan’ın
yıkıcı medya faktörüne dikkat çekmesi oldu. Bu söylem bugüne kadar içeride ve
dışarıdaki siyasetinde medyayı aktif kullanan hükümetin iktidar tarihinde göz
ardı edilemeyecek bir öneme sahip.
İran İslam İnkılabı Rehberinin açıklamalarında her zaman Azerbaycan
Cumhuriyeti'nin toprak bütünlüğünü vurgulamanın yanı sıra Karabağ Ermenilerinin
güvenliğine de vurgu yapması bölgede yabancıların müdahalesi olmadan bir
işbirliği imkanını işaret ediyor. İran’ın söylemleri iki kırmızı nokta
üzerinden: jeopolitik değişiklikleri ve yabancı müdahale.
Henüz Suriye tazeliğini korurken ve İran'ın Kafkaslar
üzerindeki jeopolitik avantajı ve gücü göz önüne alındığında, İran’ın işbirliği
olmadan bölgede koridorun işletimi zor olacaktır. Savaş tamtamları çalanların
gerçeklikten uzak ve mesnetsiz söylemlerini zaten iki kadim ve köklü devletin
ilişkileri için bir ölçü olarak kabul etmek mümkün değil.
Öyleyse İran’ın endişelerini gidermek ve koridordaki
endişelerin çözümüne dair sunulan, Batı’yı bölgeden uzaklaştıracak 3+3 formatı
üzerinden işbirliği imkanlarını genişletmek bölge için atılması gereken acil
bir adımdır. Bölgedeki ülkeleri sömürgeci batının ve katil Siyonistlerin kucağına
itecek herhangi bir adımın bedelini ilk olarak ülkesinin kaderini siyonizme
satmış Aliyev olmak üzere tüm bölge ödeyecektir.