Rasthaber - Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Yeni Yol TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze’yi devralmasına karşı çıkarak “Türkiye’ye bağlanmasını” savundu. Davutoğlu grup konuşmasını sosyal medya hesabından “Madem öyle, Gazze Türkiye’ye bağlansın” diyerek de paylaştı.
Kendince “tarihi ve meşru” bir gerekçe de
bulmuş Davutoğlu. “Gazzelilerin son meşru devleti Osmanlı’ydı”
diyor, “Türkiye Cumhuriyeti de Osmanlı’nın devamı” olduğuna göre “Gazzeliler
vatandaşımızmış gibi referandum yapıp Türkiye’ye bağlanabilir” diyor!
Elbette bu sözlerin sahibi eski başbakan, eski dışişleri
bakanı olmasaydı gülüp geçebilirdik.
DAVUTOĞLU’NUN NEO-OSMANLICILIĞI
Davutoğlu “Gazze Türkiye’ye bağlansın”
görüşünü her ne kadar Trump’a yanıt gibi sunsa da gerçekte her
ikisi de aynı anlayışa sahip: İki devletli çözümü, Filistin devletini değil, “Gazze’ye
sahip olmayı” içeriyor!
Dolayısıyla Davutoğlu’nun Gazze hevesi, Trump’ın
hevesinin küçüğüdür. Haliyle Davutoğlu da “Küçük Trump” olmuş olur.
Küçük demişken...
Davutoğlu’nun “stratejik derinlik” dediği de
gerçekte “Küçük Amerika düzeni”nin inşasının stratejisiydi zaten. Bunu
açıkça dile getirmiş ve misyonunu ilan etmişti, “Amerika’nın küresel
düzeninin altında, bir alt bölgesel düzen” kuracaktı. Suriye’yle,
Lübnan’la, Ürdün’le bir Ortadoğu birliği oluşturacaktı. Çünkü bugün Gazze için
söylediği gibi aslında oraları da Osmanlı’dan bakiye Türkiye Cumhuriyeti
toprağı görüyordu.
O nedenle Davutoğlu’nun politikaları bölgede
haklı olarak komşular tarafından “neo-Osmanlıcılık” diye görüldü. Her ne
kadar niyetini yaldızlayıp “komşularla sıfır sorun” diye sunduysa da
sonuç “sıfır komşu”ya dönüştü, bunu da “değerli yalnızlık” diye
savunmaya kalktılar.
MISIR DİRENİYOR
Küçük Trump’ın sözlerinin bir ederi yok ama büyüğünün
sözleri, emperyalist ABD’yi yönettiği için önemli.
Trump’ın “Gazze’yi yeniden inşa edebilmek için boşaltma”
diye başladığı, ardından “Filistinlileri Gazze’den çıkarma” diye sunduğu, sonra
“Gazze’yi devralma”, “Gazze’yi işletme”, “Gazze’ye sahip olma” diye adım adım
isimlendirdiği konu, son tahlilde Trump’ın “Amerikan topraklarını Ortadoğu’ya
genişletme” konusudur.
Ekonomik faktörler üzerinden Ürdün ve Mısır’a “Filistinlileri
al” baskısı uygulayan Trump bu amaçla gerekirse İsrail’i
Batı Şeria’da silah olarak kullanabileceğinin de sinyallerini veriyor.
Ürdün Kralı Abdullah bu ağır baskı
nedeniyle ikili görüşmede Trump’a net karşı duramadı, “Mısırlıların
görüşlerini ortaya koymalarını bekleyelim” diyerek topu Mısır’a attı. Mısır
Dışişleri Bakanlığı ise yaptığı bir açıklamayla Trump’ın Gazze
planına karşı olduklarını ortaya koydu ve “Filistinlilerin topraklarında
kalması” üzerinden bir “yeniden inşa” planı hazırlayacaklarını
duyurdu.
TRUMP’A KARŞI ARAPLARIN PLANI
Davutoğlu’nun “Gazze’yi Trump devralmasın, biz
alalım” çiğliğindeki açıklaması elbette soruna bir “çözüm” değildir
ama Arapların üzerinde çalıştıkları plan bir çözüm olabilir, olmalıdır.
Riyad’da görüşülecek olan planın Suudi Veliaht Prensi Muhammed
bin Selman ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi’nin
ortak inisiyatifinde geliştirildiği anlaşılıyor.
Suudi Arabistan’ın ABD’nin tüm baskısına rağmen İsrail’le
normalleşmeye karşı koyduğu “Filistin devletinin kurulması ve tanınması”
şartı, Gazze’yi Trump’ın “devralma planından” korumak için önemli
bir zemin. Kahire başta diğer başkentlerin Riyad’ın bu tutumunu güçlendirecek
destek verebilmeleri kritik önemde.
Evet, Trump’ın “yayılmacı devralma”
planına karşı Arapların birliği öncelikle önemli ama bölgenin iki büyük gücü
Türkiye ile İran’ın da mutlaka devreye girmesi lazım. Çünkü bölge
açısından Trump’ın büyüğü heybede!
CUMHURİYET