Rusya Suriye’ye 2015 Eylül ayında girdi ilk olarak. Savaşın
en acımasız dönemiydi. Yaklaşık 30-40 bin kadar cihatçının Lazkiye başta olmak
üzere bazı kentlere yönelik saldırı yapmaya hazırlandığı dönemdi. Suriye
yönetimi Rusya’yı resmen davet etti ve Moskova bu yardım talebine icabet ederek
Suriye’ye girdi.
Rusya’nın yaptığı ilk işlerden birisi IŞİD’in karargahlarını
vurmaktır. Bu karargahlardan biri Hama-Selemiye taraflarında bulunan bir kamp
diğeri Halep’in kuzeybatısında bulunan Leyremun taraflarındaki kamptır. Bu iki
saldırı ile o döneme kadar ilk defa IŞİD’e karşı etkili cevap verilmiş oldu.
ABD ve müttefikleri IŞİD’e karşı mücadele ettiği yalanına
inandırmış ya herkesi, ABD’nin Kobani sürecinde yaptığı IŞİD’e karşı Suriye’yi
değil SDG’yi korumaktır. O dönemde IŞİD Kürtlere karşı geniş bir hamle yapmıştı
ve durdurulması gerekiyordu, ABD bu yardımında haklıdır. Ancak aynı ABD sadece
kendisine Suriye’de alan açmak üzere işbirliği yaptığı yerel müttefikini
korumanın dışında IŞİD’e ve diğer cihatçılara karşı ilkesel bir savaş
vermemiştir. Daha da ötesi tam tersi bir tutum içinde bu cihatçıların Suriye
ordusuna karşı savaşırken görmezden gelerek “desteklemişti.” Bugün hâlâ aynı
politika gereği, kazandığı alanı korumak üzere Suriye’de bulunmaktadır.
Oysa Rusya hem IŞİD hem de diğer cihatçılara karşı geniş bir
savaş verdi. Bu savaş sadece Suriye’de yanıbaşımızda cihatçı bir devletin
oluşmasının da önüne geçerek aynı zamanda dolaylı olarak Türkiye için de
verilmiş bir savaştır. Türkiye’nin ne kadar büyük bir tehlike atlattığı
maalesef kamuoyuna yeterince anlatılmadı. Tehlike Afganistan-Pakistan örneği
ile gündeme getirildi ancak unutuluverdi.
Rusya’nın Halep ya da diğer bölgelerdeki yerleşim
birimlerinde okul, hastane, cami bombaladığı tamamen efsanedir. Mariupol güncel
örneği ile anlatalım: Doğum hastanesi Ukrayna birlikleri tarafından ne olarak
kullanılıyordu? Doğum hastanesi olarak değil elbette. Azov taburlarının
karargahı olarak kullanılıyordu ve Rusya bu binayı vurmadan önce Birleşmiş
Milletler’e hastanenin kışla olarak kullanılmaya başlandığını bildirmişti.
Dolayısıyla bombalanan yer de doğum hastanesi değil ele geçirildikten sonra
askeri binaya çevrilen bir mekandır.
Mariupol’de kışlaya çevrilen bina vurulduktan sonra
kendisine gazeteci, haber kanalı yakıştırması yapan Türkiye’deki bazı isimler
ve kanallar da dahil aynı teraneyi anlatmaya başladılar: Rusya hastane vuruyor!
Rusya hastane vurmuyor, Rusya kışla / askeri bina vuruyor.
Bu kadar basit.
Suriye için de aynı yalanı bin kez yazdılar. Nasılsa
insanların doğru olup olmadığını teyit edecek imkanları yok.
Suriye’de sadece caminin, minarenin ayakta kaldığı ama
etrafındaki bütün mahallenin/semtin yerle bir olduğu çok sayıda yer vardır. Ama
zaman zaman minarelerin vurulduğu da görülmüştür. Neden? Minareye keskin
nişancı yerleştirir ve askerleri tek tek avlarsanız elbette bunun karşılığı
vardır.
Ya da bir fırın düşünün. Halkın ekmek alması gerekirken
militanlar halkı yaklaştırmadıkları fırının önünde “ekmek kuyruğuna” girmiş.
Bunların hedef olmasından daha doğal ne olabilir?
Okullar, talan edilen hastaneler askeri kışlaya, silah
deposuna çevrilirse bu mekanlar meşru hedef haline gelmez mi?
Şimdilerde savaş muhabiriyim diye cepheye uzak bir iki
merkezde poz verip dönenler savaşın korkunçluğunu anlatmaya çalışıyor ya,
Reuters, AFP ne yazarsa çevirmekle meşguller çünkü aslında savaşın ne olduğunu
bilmiyorlar. Saha tecrübeleri, bilgileri yok. Kafadan sallıyorlar, “Rusya
Halep’i bombalamıştı” diye.
Rusya’nın bombaladığı yerler olmadı mı? Elbette! Ama neden
bombalandığı, nerelerin bombalandığı, bombalanan yerlerin kimler tarafından ele
geçirilmiş olduğu, saldırılarda kimlerin öldüğü konusunda en ufak bir bilgileri
yok. Ama iş Rusya karşıtlığına geldiğinde mangalda kül bırakmıyorlar.
Bu gibilere sormak lazım: Halep’i savaş öncesinde ve
sırasında gördünüz mü hiç? Hangi semtlerde mahallelerde çatışmaların olduğunu,
avludan avluya kurşun yağdığını, ev ev ilerlenebildiğini, cihatçıların
sivilleri kalkan yapmak için kendi aileleri başta olmak üzere sivilleri zorla
alıkoyduğunu ve buna güvenerek orada sonsuza dek kalacaklarını hesapladıklarını
bilir misiniz? Bilmezsiniz. Bilmenize gerek olduğunu da düşünmüyorsunuz.
Nasılsa “Putin sivilleri öldürüyor” dediğiniz zaman herkesin inanacağını,
yalanı bir kez attığınız zaman itham edilenin aksini ispat etmesinin neredeyse
imkansız olduğunu biliyorsunuz.
Suriye’de hem savaşacaksınız, hem ölmeyeceksiniz, hem mekanı
askeri olarak kullanacaksınız, hem bombalanmayacaksınız, tecavüz edeceksiniz,
kafa keseceksiniz, orduya, halka karşı savaşıp selefi yönetim getirmeye
çalışacaksınız ama kimse size karışmayacak!
Ukrayna’da Hunter Biden ile bir olup biyolojik laboratuvar
çalıştıracaksınız, kimbilir nasıl projeler yürüteceksiniz, Ukrayna’nın nükleer
silah edinmesi için yardım edeceksiniz, Ukrayna ordusu ve faşist çeteler
binlerce sivil Rus’u öldürecek, oteli içindekiler ile birlikte yakacak,
uluslararası anlaşmaları uygulamayacak ama kimse karışmayacak!
Diplomasinin önüne bin bir engel çıkartacaksınız, Minsk
anlaşmasına imza atan bazıları da dahil anlaşmayı inkar edeceksiniz, Donbass’ta
sivillerin katledildiği BM raporlarında yazarken Rusya’nın her türlü girişimini
elinizin tersi ile iteceksiniz, ama Rusya müdahale etmeyecek.
Savaş başladıktan sonra ise mantık arayacaksınız. Bu iki
yüzlülüğü Suriye’de gördük, şimdi aynısını Ukrayna’da görüyoruz. Aynı
çirkinlikle, aynı yalanlarla, aynı klişelerle. Cami yerine kiliseyi görmedik
daha. Putin kimyasal kullanıyor yalanını ne zaman söyleyeceksiniz?