Esad döneminde zaruri ve hayati önemde olan ekonomik ve siyasal reformlar yapılmadığından, ordunuz ve dış desteğiniz ne kadar güçlü olursa olsun çöküntü kaçınılmaz oldu. Ahmed Şara döneminde vadedilen finans ve ekonomik destekler, Azerbaycan doğal gazı, askeri ve siyasi destek, ABD, Türkiye, petro-dolar Körfez ülkeleri ve Avrupa dostluğu ne kadar güçlü olursa olsun iç cephenizde radikal mezhepçi ve tekelci hegemonyacıysanız hiçbiri Suriye Devleti’ni ve Milleti’ni baki, daim ve gelişmiş yapamaz. Maalesef Suriye ve ülkemizde ana akım ve hükûmete yakın medya başını kuma gömmüş devekuşları misali Suriye sahasındaki nesnel durumu bilerek, taraftar görünme güdüsüyle veya konulara vakıf olmadıklarından hatalı okumaktadır. Netanyahu ve Siyonizm’in Suriye planlarına en nihayet müdrik oldular ama ve lakin bu projelerle mücadele ederken mevzi ve yığınakta, nasıl ve hangi kuvvetlerle birlikte karşıt cepheyi oluşturmalı, Suriye’nin birliği ve bütünlüğü nasıl korunur konularında zararlı olmaktadırlar.
Hatta insanların aklıyla alay edercesine hadsiz, pervasız ve patavatsızca yalan söylemektedirler. Bu kesimler Alevi kimliği, inancı ve mezhebinden olduklarını söyleyen milyonlarca insana “Nusayri” ifadesini kullanmakta ısrar etmekte ve “İsrail, sahil bölgesindeki Nusayrilere helikopterlerle silah indirdi.” diyebilmektedir. Böylece Suriye Milleti’nin asli unsurlarından olan Alevileri de İsrail tarafından desteklenen ve silahlandırılan kitle olarak göstermektedir. Abdulkadir Selvi ve zihniyetinde olanların ellerinde bu iddiayı ispatlayacak görüntüsü, belgesi, delili, şahitleri varsa paylaşsınlar köşemizden biz de yer verelim. Freni patlak kamyon gibi konuşur, raydan çıkmış tren gibi davranırım hürriyeti var diyorlarsa söyledikleri fitneye girer. O vakit Hz. Muhammed’in emrini hatırlatalım: Fitne katliamdan (cinayetten) daha şiddetlidir.
Benzeri haber yapan kanallarda büyük puntolarla Trump’ın İsrail’den rahatsızlık duyduğu, Trump’ın Şam’ın İsrail tarafından vurulmasına tepkili olduğu, Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack’ın SDG’ye Kürdistan sözü vermediğini, tek millet, tek devlet, tek ordu, tek Suriye istediğini, İsrail'in güçlü ulusal devletler istemediğini ve hatta bölünmüş bir Suriye arzu ettiğini, Ahmed Şara’yı Süveyda olaylarında sergilediği olgun ve olumlu tavır sebebiyle övdüğünü ballandırarak anlatıyorlar. Thomas Bey’i bir İngiliz-Fransız işgal, talan ve taksim projesi olan Sykes-Picot antlaşmasını eleştirdi diye başımıza asrın anti-sömürgeci demokratı yaptılar. Ne muhteşem ilahi sözdür; Hak (doğru) söyler Şer (kötülük) amaçlar. Aristo mu, Mevlana mı, Nasrettin Hoca mı başka bir düşünür mü söyledi araştıradursunlar: Bir lafa bakarım laf mı diye, bir de lafı söyleyene bakarım adam mı diye. Kıssadan hisse büyük propagandayla pazarlanan “ateşkese” bakalım:
Ahmed Şara’nın başında olduğu “Suriye Devleti ve Güvenlik Güçleri” Süveyda vilayetinde askeri ve idari varlığını Dürzilere bırakacak. Vilayet dışında kontrol noktaları ile yetinecek.
Ahmed Şara, Süveyda vilayetinde göçebe, yarı göçebe veya yerleşmiş Bedevi aşiretleri vilayet dışına ve Dera vilayetine taşıyacak.
Süveyda vilayetine Suriye’nin başka bölgelerinden, İdlib, Halep, Şam vilayetlerinde Sahnaya ve Caramana gibi Dürzilerin yaşadığı köy, kasaba, mahallerden Süveyda vilayetine gelmek isteyenler, sadece Dürziler, buraya giriş yapabilecek ve yerleşebilecek.
Bu uygulama Suriye’nin demografik ve nüfus yapısını değiştirmektedir. Suriye’nin her bölgesinde birlikte yaşayan Suriye milletinin parçalarını bölgelere hapsetmektedir. Bu uygulama arzulanan siyasi, ekonomik, sosyal ve askeri taksimi bağrında taşımaktadır.
Bunu birçok ülkede gördük. En barizini de yakın tarihte İngilizler ve mahalli işbirlikçileri Kıbrıs’ta tatbik etti. Adanın her tarafında komşu köy ve kasabalarda yan yana iç içe, şehirlerde birlikte yaşayan Rum-Müslüman-Maruni Kıbrıslılar, önce terör, katliam, yargısız infazla “Birlikte yaşayamazlar. Türk ve Yunan dost ve kardeş olmaz. Müslüman ve Hristiyanlar birbirlerinden nefret eder. Tarihi düşmanlıkları vardır” koşulları yaratıldı ardından her iki taraf tehcir edilerek toplum karpuz gibi ikiye bölündü.
Benzer uygulama bugün Suriye’de tatbik edilmektedir. Önce Suriye’nin tüm şehirlerinde ama özellikle, Halep, Hama ve Humus’ta yaşayan Alevilerin canına, malına, eğitimli olanına, devlette görevli olanlara sistematik saldırılar, yargısız infazlar, alıkonulmalar, evleri ve işyerlerinin yağmalanması, yakılması, “Hristiyanlar Beyrut’a, Aleviler tabuta” sloganlarına maruz kalanları Hristiyanları ve Alevilerin kendilerini daha güvenli hissedebilecekleri sahil bölgesine göç etmeleri ve geri dönmemeleri için yoğun bir çaba harcandı. Onlarca köy ve büyük şehirlerden sahil bölgesine göçler yaşandı.
Hristiyan ve Aleviler nezdinde “Sünniler tarih boyunca bizi hor gördü, varlığımıza kast etti, Emevi-Yezit zihniyetiyle birlikte yaşanmaz. Bize bizden başka kimse dost değildir. Kendi kaderimizi elimize alalım ve kendi coğrafyamızda kendi idaremizi inşa edelim” düşünce ve arzusunu kamçılamaktadır. Şimdi bu uygulama Dürzilerin Suriye’nin Güneyine çekilmeleri için yapılmaktadır.
Thomas Barrack ve şefi Trump’ın işi kolay değil. Sabun köpüğü ve baloncukları gibi parladılar ve patlıyorlar. Sykes-Picot, BOP ve BİP’ten farklı bir, ticaretin kendi hukuku ve çıkarlarına uygun olarak yapıldığı, mayınsız bir Yeni Orta Doğu hülyaları vardı. Büyük ihtimal Thomas Barrack’ın da suyu ısındı ve büyük ihtimal yakında başka bir isim yerine gelebilir. Pantegon, CIA ve ABD Gaziler Dernekleri Thomas Barrack yerine 34 yaşındaki İbrahim Hamada’yı Suriye ve bölge için daha uygun bir aday olarak Trump’a önermişler. Anası Dürzi, Babası Arap, Büyük Anne annesi tarafından Kürt Amerikalı. İsmini Abraham Hamadeh diye yazıyor. 2020’de Suudi Arabistan’da ABD Askeri istihbaratında yüzbaşıydı. ABD’de en çok Arap ve Müslümanın yaşadığı yerlerden biri olan Chicago Eyaleti adına Cumhuriyetçi partiden ABD Temsilciler Meclisi Üyesi. İsmi ile müsemma İsrail’in can suyu olan Abraham anlaşmalarına sokacak isme sahip. Suriye için tasarlanan Dürzi, Arap, Kürt halkların demokrasisi için de uygun kökene sahip.
AYDINLIK