Türkiye Yönetimi Gerçekte Ne Hedefliyor? Parti-1

GİRİŞ: 23.07.2025 16:52      GÜNCELLEME: 23.07.2025 16:52
Rasthaber -  Türkiyede iktidarın neyi amaçladığını anlayabilmek için biraz geçmişe dönüp, son yirmi yılın siyasi seyrini dikkatle analiz etmek gerekiyor. Bu süreçte her ne kadar ileriye doğru adımlar atılmış gibi görünse de, bu adımların çoğu söylem düzeyinde kalmış, pratikte ise ülke hep birkaç adım geriye gitmiştir.

 

En çarpıcı örneklerden biri, yıllardır “ülke bekası” söylemiyle yürütülen politikaların, aslında bu bekayı dış güçlere – özellikle de siyonist yapılara – teslim etmesi olmuştur. “İslam” adı altında ümmetin arasına nifak tohumları ekilmiş, ekonomi güçleniyor denirken halk enflasyonla terkedilmiş ve toplum din (islamcılık) adıyla bir ahlaki çöküşün içine sürüklenmiştir.

 

Bu Süreç Ne Zaman Başladı?

 

Yakın tarihimizin temel aşamaları şu şekilde özetlenebilir:

 

       Osmanlı’nın yıkılışı

       Cumhuriyetin kuruluşu

       Cumhuriyetin güncellenmesi

 

Osmanlı dönemi bu analiz kapsamında yer almayacak çünkü bu, şahsen yaşamadığımız bir dönem. Ve tarihsel verilerinde ne kadar bilimsel olduğu tartışılır. Çunku gerçek tarihimiz okuma, anlama kabiliyetimiz yok. Burada ele alınacak olan süreç, cumhuriyetin kuruluşu ve özellikle günümüzdeki güncellenme” sürecidir.

 

Cumhuriyet: Yeni Bir Elbise

 

Kurtuluş Savaşı sonrası Türkiyeye Batılı güçler (İngiltere, Fransa) tarafından adeta yeni bir elbise biçildi ve bu elbise Türkiye Cumhuriyeti” adı altında halka giydirildi. Bu sistem laik, Batıcı ve zorla benimsetilen bir yapıya sahipti. Harf devrimiyle başlayan kültürel kopuş, halkın geçmişiyle bağını kopardı ve eğitim sistemi üzerinden yürütülen beyin formatlama süreciyle yeni bir kimlik inşa edildi. Aynı zamanda batıya ekonomik sosyal bağımlılık sistemi oluşturuldu.

Bu bağlamda, cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte eğitim sisteminde ve görsel medya yoluyla İslam düşmanlığı işlenirken, Batı’nın yaşam tarzı “çağdaşlık” adı altında genç beyinlere empoze edildi. Ahlaksızlık modernlik, dindarlık ise gericilik olarak sunuldu. Böylece yeni bir toplum modeli tasarlandı: Görselliğe dayalı, düşünmeyen, batıya karşı aşağılık kompleksi içinde bir nesil.

 

 

Cumhuriyetin Güncellenmesi: AKP Dönemi

 

Zorla uygulanan Batıcı sistemin halk üzerinde yarattığı baskı, zamanla ters bir etki doğurdu: İnsanlar yeniden inançlarına sarılmaya başladı. Ancak bu uyanışın önüne geçmek için yeni bir strateji geliştirildi. Toplumun İslama yönelişi kontrol altına alınmalıydı. Bunun için dini görünümlü, ama Batı’yla uyumlu bir yapı inşa edilmeye başlandı.

 

İslamcılıkla İslama Savaş Açmak: Stratejik Bir Güncelleme

 

1979daki İran İslam Devrimiyle birlikte Türkiyede de İslami duyarlılık arttı. Ancak bu duyarlılık, klasik tarikat ve örgütler dışında, tam anlamıyla siyasallaşmamıştı. Batı bu durumu tehlikeli gördü. Geçmişte sağ-sol çatışmasıyla halkı birbirine kırdıran sistem, bu kez inanç temelli bir bölünme üzerinden yeni oyunlar sahneye koydu.

ABD, o günden bugüne kadar çeşitli İslamcı yapıları (partiler, örgütler) kurdu ve yönetti. Bu noktada Milli Görüş” hareketi halkın samimi bir tepkisi olarak doğdu. Ancak sistemin kurucu unsurları (CHP, ordu, yargı ve medya), bu yapıyı sürekli baskı altında tuttu. Rahmetli Erbakan Hocanın öncülük ettiği bu çizgi, halkın teveccühünü kazansa da Batı’nın projeleriyle uyuşmadığı için sistematik olarak tasfiye edildi ve yerini batini uyumunda yeni islamcılık projesi geliştirildi.

 

İslamcılık Projesi: Yeni Aktörler, Aynı Senaryo

 

ABD ve İngiltere, Türkiyede İran benzeri bir devrimin önüne geçmek için “ılımlı İslam” projesini devreye soktu. Bunun için karizmatik, kontrollü ve Batı’yla uyumlu bir lider arayışı başladı. Bu süreçte Erdoğan ve AK Parti sahneye çıktı. FETÖ ile başlarda iş birliği içinde hareket eden iktidar, sonrasında bu yapıyla iktidar çatışmasına girdi.

 

One Minute” çıkışı, komşularla sıfır sorun” söylemi ve ekonomik büyüme illüzyonu ve batının finansmanıyla (devlet garantisiyle yap işlet formülü)  altyapı hamleleri ile halkın sevgisi kazanıldı. Ancak tüm bu gelişmeler, Batı’nın bölgedeki stratejik hedefleri doğrultusunda planlanmıştı: İsrailin güvenliğini sağlamak, İran’ın anti-emperyalist etkisini kırmak ve bölgeyi kontrol altında tutmak.

 

Ekonomik Balayı ve Toplumsal Formatlama

 

Yurt dışından yüklü miktarda sıcak para Türkiyeye sokuldu. Ekonomide sahte bir bahar havası yaratıldı. Altı sıfırın bir anda silinmesi, halkın refah algısını değiştirdi. Ancak bu refah, ahlaki yozlaşmayı beraberinde getirdi. Toplum, tüketim kültürüyle tanıştırıldı ve bireyler hedonist (nefsani arzularına teslim) bir yaşam tarzına yönlendirildi.

 

15 Temmuz darbe girişimi, iktidarın gücünü pekiştirdi. Gerçekte yok olan Muhalefetin ismi bile etkisiz bırakıldığı, halkın ise düşünmeyen bir tüketiciye dönüştüğü bir sistem inşa edildi. CHP, görünürde muhalefet gibi dursa da aslında sistemin kurucu taşı olarak işlevini hep sürdürdü. Fakat küresel değişime girdiğimiz şu an gereksiz bir hal aldı.

 

Sonuç: Kim İçin, Ne İçin Yönetim?

 

Bugün Türkiye kimlik bunalımı yaşayan bir ülkedir. Osmanlı mirası, İslami kökler ve Batı’nın dayattığı modernite arasında sıkışmış bir toplum halindeyiz. Sorulması gereken asıl soru artık Kim yönetecek?” değil, Kimin adına, ne için yönetiliyor?” olmalıdır.

 

Mustafa Kemal TASPINAR

22 TEMMUZ 2025

YORUMLAR

EBU HUSEYIN 2 gün önce
Yerinde ve güzel bir analiz, sonuç tam anlamıyla günümüzün sorusu; “Kim yönetecek?” değil, “Kimin adına, ne için yönetiliyor?”

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM