Rasthaber - Ne gariptir, İslam’ın izzet ve şerefle ödüllendirdiği Müminlerin mercii
yetkisine gözlerini yuman ümmetin evlatları. Yine ne gariptir ki başka bir
yerlerde izzet ve şeref arayışı içinde!
" Halbuki izzet ancak Allahın, resulünün ve müminlerindir. Fakat münafıklar
bunu bilmezler" Münafikun suresi 63/8
Acaba İslam ve büyük insaniyet ailesinin düşmanlarına hizmeti, kendimiz için
iftihar sayıp, mevki ve makam düşkünü şahsiyetlere tabii olmayı İlahi
gereklilik kabul eden Ümmetin evlatları olmaktan ne zaman kurtulacağız?
Acaba, Ümmeti Vahdet, Mektebi Ehl-i Beyt, Ali Şiiliği, Velayet-i Fakih gibi tüm
zamanlara hitap eden, yozlaşma, çürüme, sızma ve nefs-i emmareyi kabul etmeyen,
Muhammedi öğretilerin cem olduğu bir dinden besleniyor muyuz?
Uzun, yorucu ve bedeller ödeyici, bir yoldan
günümüze kadar gelen bu Mektebin, nihayet Velayet-i Fakih Şemsiyesi altına
rüştünü ispatlayıp olgunlaşma sürecine girmiş bir Mektebi Muhammed(s.a.a)
Müntesipleri!
Şimdilerde
yerellikten, bölgesellikten, evrensele evirilme süreci…
Yeniden nefis muhasebemizi yapmamızı,
kendimizi Kur-an ve Kur'an sahipleri(Masum imamlar s.a)’in mektebine göre
eğitmemizi, fazlalıklarımızı atıp, eksiklerimizi Kur-an'i değerlerle donanmış
Velayet Mektebinin öncülüğünde kendimizi tanıyıp tabi olmamızın zamanı gelmedi
mi?
Binyıllar boyunca süregelen bağnazlık, taassup, taşlaştırma, cehalet, yanlış
gelenek ve törelerden kurtulup,
''asabiyet'' duygularından uzak, yeniden kendimizi, kendi değerlerimizle
onarmak gibi bir sorumluluğumuz yok mu?
İslami halkların yaşadıkları ülkelerin politikacıları, öncüleri, âlim ve
aydınları, ümmet içinde ve ''Ümmetin
kutsal öncüsü'' nün önderliğinde çözmesi gereken sorunlarını AB-ABD-BM gibi
kendi değerlerine tamamen uzak ve ''
İslam dininin düşmanları'' olan kurum ve ülkelerin öncülerinin mahiyetinde
sorunlarına çözüm arayışı zillet değil de nedir?
Gayet tabiidir ki bu tür şahsiyetlerin mahiyetindeki halklar da bu zilletten
gayri ihtiyar-i nasibini almak zorunda kalacaklardır! Ve bunun ispatı bugün
itibariyle Afganistan, Filistin, Türkiye, Irak ve daha nice İslami beldelerde
aleni bir şekilde görülmemekte midir?
Hala, Velayet Mektebinden gereken dersi almadıysak, hala İslam dininin bize
yüklediği sorumluluğun farkında değil isek ve hala nereden başlamamız gerek
diye kendimize sorular sorup, arayışa geçmiyorsak, kişilik erozyonuna
uğramadığımızı iddia edebiliriz?
Emir-el mü’minin Ali (a.s) ın, Âlimlerin İslami hükümler hakkındaki farklı
görüşlerini kınadığı, şu hutbesi ile konuyu sonlandırmaya çalışayım!
Ki bu hutbe, bugün
İslam dünyasındaki sözde âlim ve aydınların içinde düştüğü tefrikanın en bariz
durumunu gösteren ilahi bir aynadır.
Kendini âlim ve aydın
bilenlerin bu aynaya bakma sorumluluğu taşıması dileğiyle.
***
(Hutbeden)
- Onlardan birine bir mesele söylenir;
hükümlerden bir hükme bağlanması istenir, reyinde bir hüküm verir. Sonra bu
mesele, olduğu gibi ondan başka birine anlatılır; onun hükmüne aykırı bir hüküm
verir. Sonra bu hüküm verenler, kendilerini hüküm vermeye memur eden imamın
katında toplanırlar; hükümlerini anlatırlar. O da hepsinin hükmünün doğru
olduğuna hükmeder. Peki, Allah'ları bir, Peygamber'leri bir, kitapları bir
bunların, noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah mı birbirlerine aykırı hüküm
vermelerini emretmiştir onlara da, itaat etmişlerdir bu emre?
Yoksa onları bundan nehiy mi etmiştir de isyan
eylemişlerdir ona? Yoksa ortak mıdırlar onunla da onlar söyleyecekler, o da
razı olacaktır onlardan? Yoksa noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah, tam bir
din indirmiştir de Rasul sallallahu aleyhi ve alihi, onu tebliğ ederken
anlatır, ahkâmını icra eylerken bir kusurda, bir noksanda mı bulunmuştur?
Hâlbuki noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah, der (En'am, 38) buyurur (Nahl,
89). Kitabın bazı ayetlerinin, bazı ayetlerini tasdik ettiğini bildirir, onda
birbirini tutmaz sözler olmadığını beyan eder de o münezzeh mabut’’ buyurur
(Nisa, 82).
Gerçekten de Kur'an'ın dışı, güzel mi, güzeldir; insan şaşırır kalır; iç
yüzüyse derin mi, derindir; sonuna erilemez; künhüne varılamaz. Sırlarının sonu
bulunmaz; karanlıklar, ondan başka bir şeyle aydınlanmaz.(Nech’ul Belaga)
Nihayet temennimiz
odur ki;
İslam âleminin içinde bulunduğu amansız Amerikancı İslam’dan kurtuluş savaşını,
zaferle taçlandırıp, ‘‘İslam Lideri’’
öncülüğünde; Bakara suresinin yukarıda yazılan Ayetlerin atıfta bulunduğu tabi
olma ve itaat etme sorumluluğu ile ‘‘Evrensel Mehdeviyyet islamı’’ nın
Zaferinin tadına ulaşmak.
Nehc-ul Belaga’daki
hutbenin hükmi birlikteliği ve yol göstericiliği doğrultusunda tamamen İlahi
rıza gözetilerek, samimi duygularla, Müslüman halklara indirgenmesi ve yeniden
saadet dönemi erdemliler devletine ulaşmasıdır.
Başarı ve Hidayet
Allah'tandır. Ondan geldik ve dönüşümüz onadır.
NOT:
Rast Haber’in muhterem ailesi ve okuyanlara!
Önümde, dokuz asır önce ilahi
davete lebbeyk diyerek, âlemi Ukba’ya gitmiş bir Kahramanın, düşmanları tarafından muammaya dönüştürülen ve
halen orada tarihin zulüm prangalarına sıkıştırılmış bir halde feryat eden bir
kişilik. Bu kahramana vefa ve tarihin beyaz sayfasına not düşme adına…
Tarihte ve yer aldığı her kitapta,
her sayfada, isminin anıldığı her satırda, ruhunun incitildiği bu şahsiyetin
hayatına dair kitap yazılması çalışmasına başladım. Çalışmadan dolayı, belki de uzun sayılacak bir
süre buradaki mütevazı köşemden yazamayacağım.
Kaleme ve
yazdıklarına ant içilmesi onuruna, SABBAH’ilerden
HİZBULLAH’a, Adanmışlık Direnişi! Adlı eseri tamamlamam için sizlerden dua
ve hayır temennisi istirham ediyorum.
Umarım sizlere faydalı olabilecek bu çalışmayı hazırlama
isteğim, siz değerlilere firak mazereti kabul edilir.
En devrimci duygularımla…
Muhammed CAN