2020’de yapılan anayasa değişikliklerine göre Mart’da
yapılacak seçimler sonrasında 22 yıldır ülkeyi yöneten Putin iki dönem daha
yani 2036 yılına kadar iktidarda kalacak.
Yani 85 yaşına kadar.
Vatana millete hayırlı olsun!
Mayıs 2023’de seçilen Cumhurbaşkanı Erdoğan yerel
seçimlerden sonra planladığı anayasa değişikliğiyle iki dönem daha iktidarda
kalmayı amaçlıyor. Bunu başarırsa 21 yıldır ülkeyi yöneten Erdoğan 2028’den
başlayacak on yıl daha yani 2038’e kadar sarayında oturacak.
Yani 88 yaşına kadar.
Vatana millete hayırlı olsun!
Terslik olmaz ve Putin Ankara’ya geldikten iki gün sonra
yani 14 Şubat Sevgililer Günü’nde (BAE’ne de 2022’de aynı günde gitmişti )
Mısır’a gidecek olan Erdoğan bir zamanlar baş düşman ilan ettiği ve hakkında
çok ağır suçlamalarda bulunduğu Sisi’nin misafiri olacak.
2013’den bu yana ülkeyi yöneten Sisi ise 2019’daki anayasa
değişikliği ile Kasım 2023’de yapılan seçimlerden sonra iki dönem daha
seçilmeyi garantiledi.
Yani 2035 yılına ve 85 yaşına kadar.
Vatana millete hayırlı olsun!
Elbette o zamanlara kadar Mısır, Türkiye ve Rusya’da
beklenmeyen anormal gelişmeler yaşanmaz ve bu hesapların tümü karışmazsa.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Yalta Konferansına katılan
ABD Başkanı Roosvelt 14 Şubat 1945’de yani Sevgililer Günü’nde Kızıldeniz’de
demir atan Quincy Zırhlısında Suudi Arabistan Kralı Abdülaziz ile bir araya
gelerek 74 yıldır devam eden Suudi-Amerikan ittifakının temelini attı. Bu
temele göre Amerikalılar; Suudi iktidarını iç ve dış tehlikelere karşı
koruyacak ve Suudiler var olan tüm olanaklarıyla ABD’nin hizmetinde olacak:
Petrol, din, Vahabi mezhebi ve Kaide ile başlayan ve
Taliban, IŞİD, Nusra ve Suudi parasıyla beslenen benzeri Radikal İslamcı terör
örgütleriyle devam eden bir hizmet ağı.
Kral Abdülaziz’le görüşmesinden bir gün sonra Kral Faruk ile
bir araya gelen Roosvelt bölgenin diğer önemli ülkesi Mısır için de benzer bir
görev tasarlamıştı ancak Temmuz 1952’de Nasır’ın önderlik ettiği darbe ile tüm
planlar suya düştü çünkü Kahire zamanla Moskova’ya yanaşmıştı.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Suudi Arabistan ve Mısır için
planlar yapan ABD elbette Türkiye ve İran’ı da unutmayacaktı. Missouri
zırhlısının Nisan 1946’da İstanbul ziyareti ile başlayan Washington’un Türkiye
ilgisi 1950’de Demokrat Parti’nin iktidar olması, 1952’de NATO’ya katılması ve
1955’de Bağdat Paktı kurucusu olmasıyla devam etti.
Sonrası bildik hikaye çünkü her konuda, her yerde, her
düzeyde ve her zaman Amerikalılar Türkiye’de vardı ve öyle devam ediyorlar.
Amerikalılar bir tek İran’da bunu başaramadılar.
1953’de Başbakan Musaddık’ı askeri darbeyle devirip yerine
Pehlevi ailesini iktidar yapan Amerikalılar 1979’da Humeyni Devriminin önünü
kesemediler ve tüm iç ve dış saldırılara rağmen Mollaların 45 yıllık iktidarını
deviremediler.
Aynı İran şimdi ABD ve stratejik müttefiği İsrail için en
büyük tehlikeyi oluşturuyor ve kanlı Arap Baharı’nda olduğu gibi Washington’un
bir çok planını bozuyor.
Üstelik Erdoğan ve Sisi’den çok daha fazla Putin’in
stratejik müttefiği olan Mollalar 45 yıllık iktidarları boyunca dış politikanın
hiç bir alanında tek bir çelişkileri olmadı. Çin’in arabuluculuğu ile geçen yıl
barıştıkları Suudi Arabistan yan çizmezse bölgesel güçlerini artırır ve dost
kalmak için özen gösterdikleri Türkiye başta olmak üzere herkesin hesabını
karıştırabilirler.
Söyleyeceğim tek şey; bölgede ve dolaysıyla dünyada çok
ilginç gelişmeler yaşanıyor ve umarım Ankara özellikle son on yıldaki çelişki
ve yanlışlarını tekrarlamaz.
tele1