Hadis çok net Şia ve Sünninin üzerinde ittifak ettikleri
nadir hadislerden.
Ehli sünnet Veda Hutbesi diye kabul ettikleri Şia da ise
Gadir-i Hum hutbesi dedikleri ve her iki ekolün kaynaklarında ise bütünüyle
hemen hemen aynı olan uzunca bir hutbenin içinde geçen bir söz bu..
Hazreti Peygamberin deve eyerlerinin bir araya getirilerek
yapılan bir yükseltiye yanına Ali (saa) de alarak verdiği hutbenin sonunda
Ali'nin elini tutup havaya kaldırarak rivayetlere göre üzerine basa basa üç kere söylediği bir söz.
PEKİ iki büyük mezhep ekolünde metin acısından ve söylendiği
zaman ve mekan acısından ihtilaf yoksa SORUN NEREDE?
İhtilaf "MEVLA" kelimesinin ne anlama geldiğinde
ve Hz. Peygamberin 120 bin sahabenin huzurunda sıcağın altında insanları
saatlerce hatta günlerce bekleterek bu sözü ne amaçla söylediği konusunda
İHTİLAF var.
SÜNNİLERE göre Mevla kelimesi DOST anlamına gelmektedir.
Hz. Peygamberin durup dururken kafasına esmiş bakmış bu Ali
sahabe arasında pek sevilmiyor toplamış onca sahabeyi sıcağın altında "Ben
kimin dostu isem Ali de onun dostu olsun" ya da "kim bana dost ise
Ali'ye de dost olsun" demiş.
Böylelikle sevilmeyen Ali çok sevilir olmuş(!)
Ümmet öyle sevmiş ki Ali'yi Hz. Peygamber ölür ölmez önce kızına
bıraktığı FEDEK hurmalığını elinden almışlar sonra evini basıp kapısını kırıp
eşi Fatıma’yı yaralayıp çocuğunu düşürmesine ve karnında ölen çocuğun bedenini zehirleyerek
babasından altı ya da sekiz ay gibi bir süre sonunda keder ile ve ümmete küs
bir şekilde ölmesine vesile olmuşlar. Ali'yi öyle sevmişler ki zorla götürüp
Ebubekir 'e biat ettirmeye kalkışmışlar.
Ali'yi öyle sevmişler ki CEMEL VE SIFFİN savaşları olmak
üzere iki kere kendisine karşı içinde seçkin sahabelerin olduğu ordular tertip
edip savaş açmışlar ve Ammar gibi yine seçkin sahabeden olan taraftarlarını
katletmişler.
Yetmemiş Ali'ye olan sevgileri onun adına seksen sene küfür
ve lanet okutmuşlar hutbelerden. Nihayetinde sevgileri doruk noktaya çıkınca mescide
namaz kıldırırken zehirli kılıç ile ardından yaklaşıp secdede iken kafasını
ikiye yarmışlar ve şehit etmişler.
Aliye sevgileri
öldükten sonra da devam ettiği için hutbelerden küfretmeye devam etmişler. Öyle
ki İmam Hasan Muaviye ile yaptığı sekiz maddelik anlaşmaya "Bundan sonra
babası Ali'ye hutbelerden küfür edilmesin " şartını da eklemek zorunda
kalmış. Peki kim uymuş? Tabi kimsenin umurunda olmamış.. Ama Ali sevgisi(!) o
kadar ağır basmış ki İmam Hasan'ı zehirletip ciğerlerini parçaladıktan sonra
birde küçük oğlu Hüseyin’i bütün akrabaları ile birlikte KERBELA da kıtır kıtır
doğramışlar.
BOŞUNA KENDİNİZİ KANDIRMAYIN….
BU ÜMMET ALİ’Yİ HİÇ SEVMEDİ SAHABEDENDE SEVEN ÇOK AZDI!!!
Ali’ye DOST olan dostuna sahip çıkar dostunu yüceltir. Tarih
Ali koruyan kollayan olaylarda dolu değil maalesef! Tarih Ali ve onun Ehlibeytine
eziyetlerle dolu…
Her neyse bu mevzulara girmeyecektim. Hem zaten bunların
çoğu Şİİ UYDURMASI (!!)
Ben şu DOS meselesine takıldım. Hani şu MAİDE 51’deki…
Düşünün bir kere Allah cc Müslümanlara gönderdiği Şeriat
içinde Yahudi ve Hristiyanlar için bir pasaj açarak buna (EHLİ KİTAP) ismi
vermiş ve özel bir hukuk oluşturmuş ve Müslümanların onlarla olan ilişkilerini de
buna göre belirlemiş. Nedir onlar Ehli Kitap’ın kestiğini yiyebilirsiniz diyor mesela..
Ehli Kitap’ın kadınları ile evlenebilirsiniz diyor mesela…
Düşünsenize Yahudi bir kadın ile nikahlısınız .. Tabi dinde
zorlama yok inancında serbest… Çok af edersiniz aynı yatakta yatabiliyorsunuz,
halvet olabiliyorsunuz ama DOST olamazsınız…
Şimdi Maide 51 de Allah gerçekten onlar ile DOST olamayacağımızı
söylüyor ise bu kesinlikle böyledir. Aynı sokakta Yahudi, Ermeni, Hristiyan bir
komşunuz var. Aynı marketten alışveriş yapıyor, aynı okula gidiyor ayın yolları
yürüyorsunuz ama dost olamazsınız. Allah hem bir arada yaşayın hem de dost
olmayın diyor. Bu çelişki değil mi? Başta Hz. Peygamber (s.a.a)’nin olmak üzere
kaynaklarda anlatılan onlarca rivayet gösteriyor ki Peygamber’in Sahabenin ve
İmamların Yahudi ve Hristiyan arkadaşları vardı onlarla sohbet eder aynı kaptan
yemek yerler meşveret ederlerdi.. Peki onların bu ayetten haberleri mi yoktu.
Mesela Hz. Peygamber, Necran Hristiyanlarının kralı olan Neccaşi ile DOST değil
miydi. Sahabeyi onlara gönderip ona emanet etmemiş miydi? Yahudi bir kadının
evinde oturup yemek yememiş miydi. Kuşu ölen Hristiyan bir çocuga ziyarete
gitmemiş miydi? Peki Halife Ömer’in en yakın arkadaşı ve danışmanı KAAB BİN
AHBAR Yahudi değil miydi? Varaka bin Nevfel rivayetlere göre Hristiyan dinini
seçmişti ve Hz. Peygamber kendisi ile defalarca görüşmüştü.. Resûlullah’ın Şam
yolculuğu sırasında karşılaştığı rahip Bahîrâ ile oturup sohbet etmiş ve ona
bazı şeyler danışmamış mıydı?
Daha çok örnekler var. Resulallah’tan sonra Emevi Abbasi,
Selçuklu, Osmanlı devletlerinin her birinde Yahudi ve Hristiyanlar ekalliyetten
sayılmış ve onlara kendi hukukları ile muamele edilmiş hatta bunlardan bazıları
“MİLLETİ SADIKA” sayılmışlardı. Peki tüm bunları Allah’ın emrine karşı gelerek
mi oluşturdular.. HAYIR TABİKİ…
Maide 51 ayetindeki “evliya” kelimesi dost anlamında
değildir.. Bu ayette evliya “veli”, “vali” yani yönetici anlamındadır. Yahudi
ver Hristiyanları DOST edinmeyin değil başınıza YÖNETİCİ yapmayındır ayetteki
emir.. Çünkü İslam Şeriatı’nın uygulayıcısının da İslam Şeriatına mensup olması
gerekir. Adil olabilmesi için bu gereklidir. Eğer bir YAHUDİ yönetici olursa
Müslümanların şeraitine vakıf olmadığı ve kendi inancı farklı olduğu için oraya
meylederek ADİL olamaz. Sadece budur ayetteki mana. ONLAR birbirlerinin
YÖNETİCİLERİDİR. Evet eğer çok gerekli ise kendi aralarında yönetici
seçebilirler demektir ayetin devamındaki ifadede..
Bu ayet niçin DOST olarak çevrildi.. Kur’an’da birçok
ayettte VELAYET ve İMAMET emrinin gizlenmesi için yürütülen bir proje gereği.
Evet bunu yaptılar çünkü GADİR-İ HUM’da Hz. Peygamber (saa)’nin
“Vemâ yentiku ‘ani-lhevâ”
(kendi nefsinden bir şey söylemez)(Necm 3) ayeti gereği insanları
durdurup geride kalanlara ve ileriye gidenlere ve civar yerleşim yerlerine
elçiler göndererek 120 bin sahabeyi güneşin altında toplayıp bir HUTBE
okuyacaksa bu çok ciddi bir durumdur ve ALLAH cc nın emridir.
O Emir ise Maide 67 ayetindeki “Ey peygamber! Rabbinden sana
indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan O’nun mesajını iletmemiş olursun.
Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphe yok ki Allah kâfirler topluluğunu
hidayete erdirmez.”
Tamda bu ayet Peygamber (saa)’nin ömrünün son günlerinde
“Veda Haccı”ndan dönerken geldi ve Peygamber (as)’a ciddi bir sorumluluk
yükledi. Ayetin ifadesine bakar mısınız. Sana indirileni tebliğ et yoksa
mesajını iletmemiş olursun. Ney ki bu mesaj Peygamber’in ömrü boyunca yaptığı
çabagı tebliği mücadeleyi geçersiz sayacak. Namaz’ın şartları mı, abdestin
rükünları mı yoksa zekatın miktarı mı… Bunlar 23 senelik Peygamberliği boyunca
sürekli anlattığı ve ayetler ile tescillenmiş ve zaten Sahabenin uygulayıp
ihtilaf etmedikleri şeyler değil miydi.? Neydi eksik kalan?
Yoksa iddia edildiği gibi Ali’yi çok sevdiği ve onunla DOST
olduğu mu? Bu gün bir lider çıksa tüm toplumu bir yerde toplasa bütün TV’ler
radyoları haberci ve gazetecileri davet etse ve çok önemli bir açıklama yapsa..
Bu açıklamada yakın arkadaşlarından birini yada bir akrabasını çok sevdiği ve
onunla Iyi DOST olduklarını belirtse insanlar ne düşünürler onun hakkında. “Yav
kafayı yemiş derdine bak akrabasını kayırmak için bu kadar kişi toplanır
mı? Demez ler mi? Onun aklından şüphe
edip azletmeye ve tımarhaneye kapatmaya kadar gider sonucu.. Ama bir parti
lideri herkesi toplayıp sonrada benden sonra yerime falan şahsiyeti tayin ettim
onu seçin ve ona itaat edin dese nasıl karşılanır?
Elbette orada bulunan 120 bin sahabenin her biri durumu çok
iyi anlamışlardı. Hz. Peygamber ömrünün sonuna geldiği bu günlerde Allah cc
‘nın emri ile yerine Allah’ın seçtiği kişinin Ali olduğunu ilan ediyordu. Ben
kimin MEVLASI yani VALİSİ isem Ali de onların MEVLASI yani VALİSİ dir. Bu kadar
net !!..
Çünkü Veda Hutbe’sinin devamında olanlar anlatılmıyor bu
ülkede.. Mesela Bir gölgelik yapıldığı ve Ali (s.a.a)’nin buraya oturtulduğu ve
tüm sahabenin başta Ebubekir, Ömer olmak üzere sırayla gelip Ali’nin elinden
tutup BİATLARINI bildirdikleri hiç anlatılmıyor.
Ever 120 bir civarı kişi o gün ALİ’nin VEYALETİNİ kabul etti
ve sırayla onun elini tutarak “Selam olsun sana ya Emirel Müminin” diyerek BİAT
ettiler.
İste bugün bu İLANIN ve akabinde BİAT’ın yapıldığı günün
yıldönümüdür. Yani bugün ümmetin BAYRAMIDIR.
GADİR-İ
HUM VELAYET BAYRAMIDIR. Bu konuda çok söylenecek tonlarca söz vardır ve
binlerce rivayet yazılmış eserler ve anlatılar vardır. Bugün ötelenecek
önemsenmeyecek bir gün değildir. Bilhassa SÜNNİ Müslümanların bu konuda
yeterince araştırma yaparak bugünü anlamalarını şiddetle tavsiye ediyorum.
Bu vesile ile Ümmeti Muhammed’in VELAYET BAYRAMLARINI
kutlarım.