“Irak ve Suriye’de gasp ettiği toprakları terör yuvası
hâline getiren PKK/KCK-PYD/YPG’nin ve ona sağlanan desteğin bölgemizdeki tüm
unsurlarıyla birlikte bertaraf edileceği, millî güvenliğimiz ve komşularımızın
toprak bütünlüğü hilafına herhangi bir oldubittiye fırsat verilmeyeceği
vurgulanmıştır.”
Bahçeli’nin açıklaması ve MGK’nın bildirisi, herhangi bir
zamanda genel bir tutum ilanının ötesinde anlam taşıyor. Çünkü MGK bildirisinde
de vurgulandığı üzere ABD’nin Suriye’de bir oldubitti hazırlığı söz konusu.
Washington, PKK/YPG’nin işgal ettiği bölgelerde 11
Haziran’da seçimler düzenletiyor. Plan şu: PKK’nın işgali altındaki bölgelerde
düzenlenecek seçimleri Batılı ülkeler tanıyacak ve böylece PKK/YPG’nin sözde
özerk yönetimine uluslararası alanda bir meşruiyet kazandırılacak. Kasım
ayındaki Başkanlık seçimlerine doğru giden ABD’de “derin koridorlar”daki hesap,
kim seçilirse seçilsin Suriye’yi bölme operasyonunu devam ettirmeyi zorunlu
kılan bir politika mirası bırakmak.
TÜRKİYE NE YAPACAK?
Şunu vurgulayalım: ABD’yi Suriye’de devre dışı bırakan
Astana sürecindeki yerinde sayma, Washington’a atağa geçme imkanı verdi. Açıkça
belirtelim: 2022 yılı sonunda başlatılan Suriye ile normalleşme süreci
ilerletilseydi, şimdi bu durumla karşılaşmayacaktık.
Kısaca hatırlayalım: 28 Aralık 2022’de Milli Savunma Bakanı
Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Suriyeli muhataplarıyla Moskova’daki
görüşmeleriyle atılan ilk adımdan sonra görüşmelere İran dahil oldu. Türkiye,
Suriye, Rusya ve İran’ın dışişleri bakan yardımcıları, 3-4 Nisan’da Moskova’da
görüştü. 25 Nisan 2023’te 4 ülkenin savunma bakanları ve istihbarat başkanları
arasında görüşmeler yapıldı. Son görüşme ise 10 Mayıs 2023’te dışişleri
bakanları düzeyinde oldu.
Toplantıda, Türkiye-Suriye ilişkilerinin ilerletilmesi için
yol haritası hazırlanmasına karar verildi; dışişleri bakan yardımcıları,
savunma bakanlığı ve istihbaratın katılımıyla dörtlü komite kurulması
kararlaştırıldı. Peki sonra? Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla bundan sonra
herhangi bir ilerleme olmadı.
Bazılarının hemen, “biz istedik ama Suriye yanaşmadı”
bahanesine sığınacağını biliyoruz. Ama bunun gerçeği yansıtmadığını
vurgulayalım. Çünkü, eğer dert bağcı dövmek değil üzüm yemekse, Ankara’nın
Şam’daki şüpheleri gidermek diye bir zorunluluğu var. Bunun için de 2016
sonundan itibaren değişen Suriye politikasında, önceki dönemden kalan
kalıntıların tamamen ortadan kaldırılmasına ihtiyaç var.
YAPILMASI GEREKEN
Neyi kastediyoruz? Eğer MGK bildirisinde vurgulandığı üzere
“milli güvenliğimiz ve komşularımızın toprak bütünlüğü hilafına herhangi bir
oldubittiye fırsat verilmeyecek” ise, Bahçeli’nin isabetle vurguladığı gibi Şam
ile işbirliği köprüsü kurulmalıdır. Şam’ın ülkenin tamamında egemenliğini
sağlayacağı şartları oluşturmak için İdlib ve Münbiç’teki durum başta olmak
üzere ortak bir anlayış birliği kurulması sağlanmak zorundadır. Biriket evler
projesinden, güvenli bölge hayalinden vazgeçilmelidir.
“Önce anayasayı kabul etsinler, seçimler yapılsın, Esad
seçilirse onunla otururuz” gibi açıklamalarla ifade edilen politikanın ABD’ye
fırsat verdiği, Türkiye için tehdidi büyüttüğü ortadadır. O nedenle Şam ile
derhal ön şartsız masaya oturulmalıdır.
Fikret Akfırat/Aydınlık