Kısa notlarla anlatayım :
Türk medyasının ‘muhalifler’ ya da ‘rejim karşıtları’ dediği
silahlı gruplar başlangıçta yine muhalif medyanın tanımı ile ‘HTŞ’ idi.
HTŞ ise Arapça Heyet Tahrir El-Şam ( Şam’ın Kurtulşu
Kurulu) sözcüklerinin ilk harfleridir.
HTŞ Şubat 2017’de NUSRA’nın benzer çizgide olan 20
kadar örgütle birleşmesiyle kuruldu. 2012’de KAİDE’nin Suriye kolu olarak
kurulan NUSRA ise IŞİD benzeri radikal İslamcı terör örgütüdür.
BMGK’nın 18 Aralık 2015’te oy birliği ile kabul ettiği
kararın 8. Maddesi’ne göre terör örgütü sayılan NUSRA Türkiye’de 31 Ağustos
2018’de 30521 Sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanı Kararlarında
(Karar-50) terör örgütü olduğu ilan edilmiştir.
Öncesinde ise 4 Mayıs 2017’de Astana’da Türkiye, Rusya ve
İran’ın garantörlüğünde varılan anlaşmaya göre İdlib’i işgal altında tutan
NUSRA’nın ağır silahları alındıktan sonra üç ülke bölgede gerginliği azaltmak
için ortak çalışma kararı aldı ama bu konuda başarılı olamadılar. 27 Şubat
2020’de Suriye ve Rus uçaklarının İdlib’e yönelik operasyon gerçekleştirdiği
sırada 36 Türk askeri şehit olunca işler yeniden karıştı ve üç taraf Astana
Anlaşması çerçevesinde yeni bir güven ortamı yaratarak durumu kontrol altına
aldı. Sonrasında bu durumu fırsata çeviren NUSRA giderek güçlendi. Tıpkı
Ağustos 2019’da Türkiye’de (Urfa Akçakale’de) kurulan Suriye Milli
Ordusu (SMO) gibi. Ağustos 2011’de kurulan, eski adı Özgür Suriye Ordusu olan
ve ondan fazla guruptan meydana gelen oluşum ve yeni adıyla SMO’nun TÜM
ihtiyaçları Ankara tarafından karşılanmaktadır. Özetle yandaş medyanın
‘muhalifler’ dediği gruplar bunlardır. Esad’a ‘Muhalifler’ ama Ankara’ya
bağlılar!
HTŞ ise ayrı bir konu çünkü İdlib Hatay’a 40 km uzaklıkta ve
İdlib’tekiler elektrik, yakıt, telefon, internet ve aklınıza gelebilecek
TÜM ihtiyaçlarını Türkiye’den karşılıyor. NUSRA ve SMO arasında organik
bağ olmayabilir ama ideolojik birliktelik söz konusu çünkü her ikisine bağlı
grupların militanları az, orta ve çok radikal İslamcı(Sünni) inanca bağlı
söylem ve davranışlara sahiptirler.
Şimdi gelelim işin en ilginç noktasına.
NUSRA dediğiniz grup yani Halep’a saldırdığı söylenen ilk
teröristlerin kimler olduklarına bakalım. Farklı rakamlar var ama ortalama 30
bin oldukları söylenen teröristlerin ne kadarı belli değil ama büyük
bölümü Uygur Türkü, Çeçen, Özbek, Türkmenistan, Arnavut, Tunuslu, Suudili ve
daha bir çok milletten. Hepsi kendi ülkelerinden yola çıkarak 2011
sonrasında Türkiye’ye gelmiş ve Türkiye’den Suriye ve Irak’a geçerek IŞİD ve
NUSRA’ya katılmışlardı . Farklı rakamlar var ama 2011-2018 arasında
Suriye’ye giren yabancı teröristlerin sayısı yaklaşık 200 bin idi ve
bunlardan ne kadarı kaldı bilinmiyor. Hepsi İslam adına Suriye’ye özgürlük,
demokrasi ve şeriat getireceklerini söylüyordu. Bunun için de binlercesi
intihar eylemcisi olarak kendini patlattı ve on binlerce insanı öldürdü. 10
Ekim 2015 Ankara Gar saldırısında, 10 Ocak 2016 İstanbul Sultanahmet’de
ve 20 Temmuz 2015’de ŞanlıUrfa Suruç’da yaptıkları ve gibi.
Ama din, İman ve Allah için cihad ettiklerini söyleyen bu
tiplerden hiç biri onlara göre İslamın ve Müslümanların baş düşmanı olan
İsrail’e tek bir kurşun sıkmadı. Hatta Suriye ordusuyla savaşıp
yaralandıklarında İsrail hastanelerinde tedavi ediliyorlardı. Bu da yetmeyince
İsrail’in Lübnan saldırısına sevindiler çünkü Hizbullah Şii idi ama
İsrail’in Gazze’de 50 bin Sünni Filistinliyi öldürmesine de seslerini
çıkarmadılar.
İşte yandaş medyanın ‘Suriyeli muhalifler’ dediği tipler
böyle bir şey.
Ilımlı ya da radikal olmaları kimin umurunda!
Önemli olan kimden talimat aldıklarıdır!
tele1