Mezhepçi Emevi aile, Ehlibeyte karşı çıktı,
soyunu hiç sevmedi, zulmetti…
Bugün takipçileri faşist soykırımcı Netanyahu'nun İran’a
saldırmasından hoşnut. Çünkü, İran’daki Şii devletin yıkılmasını istiyorlar…
İran, 1502’den beri beş asırdır Şii devleti! Peki:
İsrail için asıl mesele İran’ın Şii olması mı?
Bakınız, derinlemesine analiz için bilgi
birikimi gerekir:
İsrail, 1948’de kurulduğunda İran iktidarında Şii Pehlevi
ailesi vardı. Şah Rıza’nın 1941’de ölmesiyle yerine geçen oğlu Şah
Muhammet Rıza, eğitimi ve düşünce yapısıyla Batıcı idi.
Örneğin: Mısır-Suriye ile İsrail arasındaki
1973’teki Yom Kippur Savaşı’ndan sonra Arapların başlattığı petrol ambargosuna
iştirak etmedi. Üstelik petrolünün yaklaşık yüzde 50’sini İsrail’e satmaya
devam etti.
İran, Arap değildi ve Arap milliyetçiliğine
ve bu ülkelerdeki sosyalist hareketlere hayli mesafeliydi.
Tıpkı Filistin meselesine baktığı gibi…
Şu tarihi gerçeğin altını çizeyim: İran ve İsrail halkları
MÖ 597’den beri hep iyi ilişkiler kurdu. Öyle ki, günümüz İran devletinin
tarihi mirasçısı Ahameniş/Pers İmparatorluğu bölgeye hâkim
olunca Yahudileri Babil boyunduruğundan kurtardı ve hatta
yıkılan tapınaklarının yapılmasına destek oldu.
Hz. Ömer, Sasani iktidarını yıkıp İran’ı fethedince
Yahudilerin ülkedeki durumunda hiç değişiklik olmadı. Yahudilerin sadakatinden endişe
edilmedi ve rahatlıkla devletin üst makamlarında görev verildi.
Daha yakın tarihe geleyim:
MİT-SAVAK-MOSSAD
İsrail, 1948’de kurulması ardından Türkiye’den
sonra -Defacto olarak olmasa da- İsrail'i tanıyan ikinci Müslüman ülke İran oldu.
Sadece 1973’teki, Yom Kippur değil, 1948
ve 1967 Arap-İsrail savaşlarında da İran, aynı dine
mensup Arap ülkeleri yerine İsrail'e destek vererek savaş dönemlerinde İsrail'e
petrol satmaya devam etti. Ki:
1960’lı yıllardan itibaren İran, İsrail’in petrol sağlamak
hususundaki temel tedarikçi idi.
Irak'ta mahsur kalan Yahudilerin İran üzerinden İsrail’e
ulaşmalarını sağlamak maksadıyla Tahran’dan Tel Aviv'e uçak
seferleri düzenleme gibi iyi ilişkiler sürdü gitti. O dönemde İran’da çok
sayıda İsrail firması iş yaptı.
Öyle ki bugün savaşan bu iki ülke arasında başta
1977’de orta menzilli füze gibi çok sayıda askeri sanayi
projesinde iş birliği yapıldı.
Tarihlerinde direkt olarak hiç savaşmamış ve birbirlerinin
topraklarında hak iddia etmeyen İsrail ile İran, özellikle Soğuk Savaş döneminde
ABD’nin Sovyetler Birliğini çevreleme politikası gereği yakın
“müttefik” oldu. (Bu “çevre ülkeler” doktrininin diğer ortağı Türkiye
idi.)
Şunu da eklemeliyim: Bu üç ülke “gladyatör
kılıcı” anlamına gelen “Trident” adlı istihbarat ağı kurdu: Türkiye/MİT,
İran/SAVAK ve İsrail/MOSSAD. (“Bay Pipo/Bir MİT Görevlisinin Sıradışı Yaşamı”
kitabımda ayrıntılı yazdım.)
İsrail, İran istihbaratı ve ordusunu eğitti (ki, Irak rejim
muhalifi Barzanici Kürtler de bu eğitimden geçirildi), üst
düzey İsrailli politikacı ve askerlerin Şah’a çok yakın olup onu
yönlendirdikleri sır değildi...
İran’daki solcu TUDEH partisi destekli,
Batı karşıtı, bağımsızlıkçı Musaddık rejimi (1951-1953) dönemi
hariç bu ilişkiler 1979 yılına kadar sürdü.
Demek ki, bugünkü İsrail-İran savaşının din ile
ilgisi yokmuş! Derinde yatan ne peki?
SEBEP NE DİN NE MEZHEP
Şah iktidarının başta Filistin meselesine uzak
duruşu olmak üzere İsrail ile ittifak yapmasını, “İsrail ve uşaklarının
memleketin birçok hassas makamlarına musallat olması ve zalim düzenin
uşaklarının yardımıyla memleketin iktisadını ele geçirmesi
kabul edilemez” diye eleştiren Humeyni 1964’te sürgüne
gönderildi.
Ve İslam Devrimi ile iktidara gelen
Humeyni, 18 Şubat 1979’da İsrail ile ilişkilerini kestiğini açıkladı. (Devrimin
ilk ziyaretçilerden biri FKÖ lideri Arafat oldu.)
Şah yönetiminin düşüşü politik ve askeri yönden
değerlendirildiğinde hem Batı cephesi hem de İsrail açısından hayati bir etki
yarattı. Hele İsrail açısından İran’ın kaybedilmesi kolay
hazmedilecek “lokma” değildi. İran ile (Irak savaşında Yahudi
iş adamlarının hayli silah satması gibi) iyi ilişkiler kurmaya çalışsa
da Humeyni rejimi yanaşmadı. Keza, Filistin’de Hamas’ı,
Lübnan’da Hizbullah’ı, Yemen'de Husileri vd.
destekledi.
Savaş başladı: Uluslararası sömürü ve baskıya karşı gelmek
gibi affedilmez bir suç işleyen İran Devrimi, Batı tarafından
önce psikolojik harp ile “mezhepçi” gösterildi.
Günümüz Yezitleri bunu anlamıyor. Oysa
bugünkü savaşın sebebi çok açık:
Mesele ne İslam…
Mesele ne Şii…
Mesele emperyalizme boyun eğmemek.
İran’ı ambargo ile yıkamayacağını anlayan Batı
emperyalizmi, bugün çıkardıkları savaşla bu ülke iktidarını
yine kendilerine bağlamak istiyor. Tahran’ı; Riyad’ı, Amman’ı, Kahire’yi
yaptığı gibi “emir eri” yapmak istiyorlar!
Emperyalizmi kavrayamayanlar sanıyor ki savaşın nedeni din ya
da mezhep!
Soner Yalçın
Odatv.com