ABD Başkanı Trump tarafından ilan edilen ateşkesle
İran-İsrail Savaşı 12. gününde sona ermiş veya ara vermiş gözüküyor. Bu anlamda
saldırının nasıl başladığı, hangi gerekçelere dayandığı akademik sayılabilecek
bir alanın ilgisine indirgenmiş gözükse de ifşa edilmesi gereken önemli
gerçekleri barındırıyor.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu 13 Haziran günü yaptığı
açıklamada son yıllarda İran’ın 9 atom bombasına yetecek miktarda uranyum
zenginleştirdiğini öne sürdü. Ardından geçen aylardaysa bu ülkenin
zenginleştirilmiş uranyum sayesinde nükleer silah üretimi konusunda adımlar
attığını iddia etti. Eğer durdurulmazsa İran’ın çok kısa bir sürede nükleer bir
silah üretebileceğini söyledi.
Netanyahu’nun İran’ın nükleer kabiliyetlerine yönelik
“ayrıntılı” bilginin Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu tarafından hazırlanan
rapora dayandığı ileri sürülüyor. Buna göre Rafael Grossi başkanlığında çalışan
kurum, erişimi olmayan tesislere yönelik hazırladığı raporda kestirimler ve
geleceğe dair izdüşümler yaparak gelinmesi muhtemel aşamaya dair bilgi veriyor.
Bu raporun hazırlanması ayrı İsrail’e sızdırılması ayrı birer skandal.
İsrail’in İran’ın nükleer silah yapımına büyük bir hızla
giriştiği yönündeki istihbaratının kaynağı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu
(UAEK). Kurumun 31 Mayıs 2025 tarihinde hazırladığı raporda 409 kg yüzde 60
oranında zenginleştirilmiş uranyum üretimine dikkat çekilirken, bunun 9 adet
bomba yapımına yeteceği belirtiliyor.
Kurumun yıllardır sahada denetim yapmadığı bir nükleer tesis
hakkında nasıl bu kadar kesin verilere sahip olduğu sorgulandığında gerçekler
ortaya saçılıyor. UAEK, 2015 yılından bu yana İsrail bağlantılı ABD’li firma
Palantir Technologies ile çalışıyor. CIA destekli firma istihbarat, veri
analizi, anti-terör faaliyetleri konusunda “hizmet” veriyor. Palantir özellikle
askeri istihbarat alanında uzman. Firmanın 50 milyon dolar değerindeki “Mosaic”
adlı yazılımını kullanan UAEK, çeşitli kanallardan aldığı 400 milyon veri
noktası bilgilerini (uydu görüntüleri, sosyal medya paylaşımları, kişisel
bloglar, elektronik sinyaller vb.) yapay zeka eliyle işliyor. Ancak yazılım ve
yazılımda kullanılan yapay zeka logaritması risk analizi önceliğiyle ve tehdit
algısına dayalı askeri istihbarat mantığıyla çalıştığı için “saldırı” yönelimli
bir tutuma sahip.
Nazi sempatizanı Peter Thiel tarafından kurulan CIA destekli
ve fantezi dünyasına özenip şirketinin adını Tolkien Orta Dünya edebiyatından
alan firma, İsrail ordusunun Gazze’de gerçekleştirdiği katliamlarda, Ukrayna
tarafından düzenlenen saldırılarda kullanılmış durumda.
UAEK bünyesinde bu yazılım geleneksel takip programlarının
aksine aldığı veriler üzerinden tahminler yapmakta ve olasılık hesaplamakta.
Anti-terör uygulamalarında esas olan davranış modellerini öğrenip, olması
kuvvetle muhtemel senaryolar oluşturuyor. Ancak zamanla bu olasılık ve
senaryolarla kamuoyuna açıklanan “gerçekler” arasındaki mesafe daralıyor.
Dolayısıyla CIA destekli firmanın yazılımını kullanan ve bağımsız olması
gereken kurum, emperyalizmin tetikçisi konumuna geliyor. Verileri
denetlenmeyen, kestirmelere dayalı tahminleri gerçek olarak ilan eden kurum,
İsrail eliyle emperyalizme egemen bir ülkeye saldırma bahanesi vermiş oluyor.
ABD ve İsrail saldırganlığı İran’da şimdi sert bir kayaya
çarpmışa benziyor. İran'la ortak sınırı olmayan, aralarında 1500 km mesafe olan
ve halihazırda dört cephede savaşan İsrail için İran Savaşı sürdürülebilir
değil. Bunun ötesinde UAEK’in Arjantinli Başkanı Rafael Grossi 18 Haziran günü
katıldığı CNN yayınında İran’ın sistematik bir nükleer silah programına sahip
olduğuna dair elimizde hiçbir veri yok açıklaması da yaşananların üzerine tüy
dikiyor. Birleşmiş Milletler bünyesinde bağımsız bir izleme, denetleme kurumu
olması gereken UAEK, emperyalizmin ipini kopardığı çağımızda tamamen bu eksende
çalışan bir istihbarat kurumuna dönüşmüş durumda. Ancak köpeksiz köyde
değneksiz gezmeye alışan emperyalistler ellerindeki bütün kozlara rağmen işleri
ellerine yüzlerine bulaştırmış durumda.