Şam Anlaşmalarının Ardındaki Gerçek: Suudiler Suriye’den Ne İstiyor?

GİRİŞ: 24.07.2025 22:34      GÜNCELLEME: 24.07.2025 22:34
Suriye’de güvenlik istikrarı henüz sağlanmamışken, Suudi Arabistan Yatırım Bakanı Şam’a gelerek son yirmi yılın en büyük ekonomik anlaşmalarını imzaladı.

Bugün, Şam Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda on yılı aşkın süredir eşi benzeri görülmemiş bir gelişme yaşandı: Suriye-Suudi Arabistan Yatırım Zirvesi 2025 düzenlendi. Zirveye 120'den fazla Suudi yatırımcı, sözde geçici Suriye hükümetinin başkanı Ahmed Şara ve Suudi Yatırım Bakanı Halid el-Falih katıldı.

Bu zirve, iki ülke arasındaki resmi ilişkilerin yeniden başlamasından bu yana düzenlenen en büyük ekonomik buluşma olup, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın doğrudan talimatıyla gerçekleşti. Aynı zamanda, Suudi Arabistan’ın uzun yıllar süren yaptırım ve küskünlükten sonra Suriye’ye ekonomik dosyada dönüşünün önemli bir adımıdır.

Zirvede yaklaşık 7 milyar dolar değerinde 47 anlaşma ve mutabakat zaptı imzalandı. Anlaşmalar konut geliştirme, iletişim, sanayi, turizm, enerji, otelcilik, finansal hizmetler ve tarım gibi kilit sektörleri kapsıyor. En dikkat çekici projelerden biri, Şam’ın Meze bölgesine yılda 30 milyon yolcu kapasitesine sahip yeni bir uluslararası havaalanı inşası oldu. Bu proje, Suriye’nin tekrar bölge ve dünyayla bağlantı kurma niyetini gösteriyor.

Ancak bu yatırım kutlamalarının ardında görmezden gelinemeyecek ağır gölgeler var.

Selefi Etkinin Kalıcılaştırılması ve Güvenlik Nüfuzu

Suudi Arabistan’ın yatırımlarının sadece ekonomik çıkarlarla sınırlı olmadığı yönündeki analizler giderek güçleniyor. Riyad, Suriye’de yeniden siyasi ve ekonomik nüfuz kazanmak istiyor. Bu sayede bölgesel rakiplerine karşı direniş gösterebilecek ve ülkedeki konumunu sağlamlaştırabilecek.

Ayrıca, yıllarca Suriye’deki silahlı grupları destekleyen Suudi Arabistan’ın, bu yatırımlarla imaj tazeleme ve bölgedeki itibarını onarma çabası içinde olduğu söyleniyor. Yatırımlar aynı zamanda, Ahmed Şara başkanlığındaki geçici hükümeti Suudi çıkarları doğrultusunda yönlendirme aracı olarak görülüyor.

Riyad, Şam’daki yeni havalimanı gibi stratejik projelere nüfuz ederek Suriye’nin altyapısında kalıcı bir yer edinmeyi hedefliyor. Aynı zamanda Güney Suriye’deki siyasi müzakerelerde etkili olma ve İran ile müttefiklerinin nüfuzunu sınırlama hedefi de dikkat çekiyor.

Uzun Vadeli Ekonomik Hedefler: İsrail’in Barış Koridoru ve Suudi NEOM Projesi

Suudi Arabistan, siyasi çıkarların yanında büyük ölçekli ekonomik projelerle de bölgesel jeopolitiği şekillendirme niyetinde:

  1. İsrail Barış Koridoru:
    Türkiye’nin bölgesel hırslarına karşılık olarak, ABD destekli İsrail’in hayata geçirmeye çalıştığı "Barış Koridoru", İsrail limanlarını Ürdün ve Suriye üzerinden Fars Körfezi’ne bağlamayı hedefliyor. Bu proje, Süveyş Kanalı’na ve Kızıldeniz’e alternatif olacak. Suudi Arabistan bu koridora destek vererek bölgesel rekabette elini güçlendirmek istiyor.
  2. NEOM Projesi:
    Suudi Arabistan’ın kuzeybatısında yer alan bu mega ekonomik ve lojistik proje, gelişmiş ulaşım ve deniz taşımacılığı altyapısıyla Barış Koridoru gibi bölgesel projeleri tamamlayacak. Suudi Arabistan, bu destekle ticaret yollarını kendi lehine çevirmeyi amaçlıyor.
  3. Süveyda Bölgesinin Önemi:
    Demiryolu ve karayolu hatlarının kilit kavşağı olan Süveyda, artık bölgesel mücadelelerin merkezinde. Bölgedeki çatışmalar, ekonomik ve jeopolitik güzergâhların kontrolü için verilen daha büyük mücadelenin bir parçası.

Suriye’de Libya ve Afganistan Senaryosu Tekrar Edilebilir mi?

Suudi Yatırım Bakanı’nın güney Suriye’de çatışmaların sürdüğü bir dönemde Şam’a gönderilmesi, ekonomik bir girişimden çok siyasi-stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor. Bu adım, Suudi Arabistan’ın uzun vadeli çıkarlarının İsrail’in Barış Koridoru projesi ve Türkiye’ye karşı ekonomik rekabetle doğrudan bağlantılı olduğunu gösteriyor.

Bu sırada uluslararası çevreler, Suriye’nin geleceğine dair hâlâ karamsar. ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barak, Ahmed Şara liderliğindeki geçici hükümetin hızlı ve köklü değişiklikler yapamaması durumunda, Suriye’nin Libya veya Afganistan’dan daha kötü bir senaryoyla karşı karşıya kalabileceğini belirtti.

Üstelik ABD’nin uyguladığı Caesar Yasası gibi ekonomik yaptırımlar, Suriye ekonomisinin yeniden inşasının önünde ciddi engel olmaya devam ediyor. Şam’daki yeni yönetim bu yaptırımların hafifletilmesini umsa da, bu ancak Batı’nın katı koşullarının karşılanmasıyla mümkün olabilir.

Peki Suudi Arabistan bu şartlar altında neden yatırım bakanını Şam’a gönderdi?

Bu sorunun cevabı, şu üç temel motivasyonda yatıyor olabilir:

  1. Suriye’nin yeniden inşasında söz sahibi olmak ve bu sayede uzun vadeli jeopolitik ve ekonomik çıkarları güvenceye almak.
  2. Geçici hükümete baskı kurmak ve bölgesel rakiplerin etkisini sınırlamak için yatırımı bir araç olarak kullanmak.
  3. İsrail’in Barış Koridoru gibi bölgesel ekonomik projeleri destekleyerek, NEOM gibi Suudi girişimleriyle uyum içinde yeni bağlantı hatları kurmak.

Sonuç olarak, Suudi Arabistan’ın milyar dolarlık yatırımları, mevcut kriz ve güvensizlik ortamında yalnızca ekonomik değil, derin bir jeopolitik hesaplaşmanın parçasıdır. Bu adım Suriye’ye istikrar getirir mi? Yoksa Suudi etkisinin güçlenmesini ve bölgesel çıkarlarının ilerletilmesini mi sağlar? Bu soru, önümüzdeki dönemin gidişatını belirleyecek.

 

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM