Bu tutumların dile
getirilmesinin nedeni, İran'ın nükleer tesislerine olası bir saldırı durumunda Batı'nın
olası başarısızlığıdır ve müzakere teklifi ise İran’ı dizginlemek ve nükleer konuda
geri adım atmaya zorlamak içindir.
Geçen hafta, yeni ABD
yönetiminin iktidara gelmesinin arifesinde Foreign Affairs, The Hill ve
Axios'ta yayınlanan üç önemli rapor ve yazı, Tahran ile Washington arasındaki
meselelerin geleceğini yeniden gündeme getirdi.
Bu makalelerin ABD
Dışişleri Bakanlığı'ndaki İran yaptırımlarının mimarı Richard Nephew ve bu
ülkedeki aşırı sağ hareketin önde gelen analistlerinden biri olan Hoffman ve CNN
ve Axios'ta Siyonist rejim güvenlik konuları analisti olan Barak Ravid gibi
etkili kişiler tarafından yazılması, hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat
partilerdeki politikacıların, politika yapıcıların ve uzmanların vardığı
sonucun, İran'ın nükleer tesislerine yönelik herhangi bir askeri saldırının
başarı oranının düşük olacağı ve İran ile Batı arasındaki nükleer denklemi
karmaşıklaştıracağı yönünde olduğunu göstermektedir.
Öte yandan
Amerikalıların son dönemdeki bu tutumlarındaki gizli ve açık nokta şudur; onlar
müzakere araçlarını sorunları çözmek için değil, İran'ı kontrol altına almak için
kullanmaya odaklanmışlardır. Bu yazılarda değinilen bir diğer nokta da İran'a
yönelik yaptırım rejiminin, Nükleer Anlaşma öncesi döneme kıyasla, mevcut dönemdeki
verimsizliğidir.
Bu bağlamda, ABD
Ulusal Güvenlik Konseyi İran masasının eski başkanı ve ABD Dışişleri
Bakanlığı'nın eski yaptırımlar koordinatörü Richard Nephew 2 Ocak 2025’te Dışişleri
dergisindeki bir makalesinde İran ile ABD arasında İran’ın barışçıl nükleer
programına ilişkin sorunların perspektiflerine değindi.
Nephew, “İran İçin
Son Şans” adıyla yayımlanan bu yazısında şu ifadelerde bulundu: ‘İran'a
saldırmamak için hâlâ birçok neden var. Washington'un başka bir yere odaklanmak
istediği bir dönemde bu ülkeye yapılacak bir saldırı, ABD kaynaklarını önemli
miktarda tüketecektir. Saldırılar başarılı olmazsa bu, ABD'nin güvenilirliğini
de zedeleyebilir.’
Richard Nephew, İran'a
yönelik herhangi bir saldırının başarısızlıkla sonuçlanma ihtimalini göz önünde
bulundurarak şunları söyledi: ‘Üstelik başarısızlık olasılığı da yüksek. Hatta
en hassas saldırılar bile İran'ın nükleerleşme sürecini geciktirmekten başka
işe yaramıyor. Bu sorunun en iyi ve en kalıcı çözümü hâlâ diplomatik
anlaşmadır.’
ABD’li bu diplomat, İran'a
karşı tek taraflı ABD yaptırımlarıyla bağlantılı olarak dünyanın önemli
ülkeleri arasındaki fikir birliği eksikliğine ve büyük boşluğa değinerek
şunları yazdı: ‘Bugün uluslararası toplum İran rejimine baskı uygulanması
konusunda bölünmüş durumda. İran'a yönelik halen güçlü yaptırımlar var ancak bu
yaptırımlar Çin, Hindistan ve Rusya tarafından sürekli ihlal ediliyor. Bu
yaptırımları tam olarak uygulamak hâlâ mümkün, ancak özellikle Pekin’in,
Washington'un iki taraflı düşmanlığıyla karşı karşıya olduğu bir durumda bu, Çin'in
işbirliğini gerektirecektir. Rusya'nın İran'la ilişkileri de son on yılda
olduğundan daha güçlüdür ve karşılıklı savunma bağları güçlenmiştir.
Tahran'ın
nükleerleşmeye yönelme isteği hiç bu kadar yüksek olmamıştı ve bunun öngörülen
maliyetleri de muhtemelen azalmış durumdadır.
Nephew ayrıca, askeri
bir çözümün ABD’nin gündemine dâhil edilmesi gerektiğini belirtip, İran ile
askeri bir çatışmanın sorunlarına değinerek şu ifadelerde bulundu: ‘Amerikalı
yetkililer askeri saldırının başarılı olup olmayacağını bilmiyor. ABD ve
ortakları, İran'ın tüm büyük nükleer tesislerini yok etme olanağına sahip
olabilir ancak bu, bu ülkenin tüm nükleer malzemesinin veya nükleer
teçhizatının imha edileceğinin garantisi değildir. Bu ekipmanların bir kısmı
çok derin ve gizli depolarda saklanıyor olabilir. Tahran, zenginleştirilmiş
uranyumunun bir kısmını, ABD saldırılarını önceden tahmin ederek veya onlara
hızlı bir şekilde yanıt vermek amacıyla gizli yerlere aktarabilir ve böylece
hızla birkaç bomba üretmeye yetecek kadar malzemeyi koruyabilir.
İran, ABD'nin de dâhil
olduğu açık bir nükleer güç tarafından saldırıya uğrarsa, caydırıcılığını
geliştirmek için yeni bir amaca sahip olacaktır ve bu eylemin uluslararası
meşruiyetinin daha fazla olduğunu düşünebilir ve elindeki zenginleştirilmiş
uranyumla birlikte ihtiyaç duyulan ana elemente de sahip olabilir.’
FAHRİZADE SUİKASTI
VE NATANZ TESİSLERİNE SALDIRI BU SORUNU BİTİRMEDİ
İran'a yönelik yaptırımlarının
mimarı olan Richard Nephew, Fahrizade suikastının ve Natanz'daki terör saldırısının
İran'ın nükleer ilerleyişinin genel sürecinde etkisiz olduğunu kabul etti ve
şunları söyledi: ‘Aslında İran'ın onlarca yıldır nükleer uzmanlığı geliştirmesi,
askeri saldırıların mevcut tüm ekipman ve malzemeleri kullanılamaz hale getirse
bile bu ülkenin yine de silah üretebileceği anlamına geliyor.
İran'ın nükleer
programını yeniden inşa etmesi zaman alacak ancak nasıl ki 2020'de İranlı
fizikçi Muhsin Fahrizade'ye suikast düzenlenmesi ya da 2021'de İran'ın
santrifüj üretim tesisine düzenlenen saldırı bu sorunu sonlandırmadıysa, Natanz
tesislerini ve diğer yerleri yok edecek bir saldırı da sorunun sonu
olmayacaktır.
İran'ın nükleer arzularını
kalıcı olarak bastırmak için ABD'nin İran'a sürekli saldırması veya çok daha
büyük bir saldırı başlatması gerekebilir ve bu da İran'a yönelik saldırıların,
özellikle Washington'un nihayetinde saldırılarını durdurmak zorunda kalması ve
Tahran'ın silah üretmesi durumunda ABD liderleri için güvenilirlik sorunları
yaratabileceği anlamına geliyor.’
İRAN'A YÖNELİK
ASKERİ SALDIRIYA AVRUPA, GÜNEY ÜLKELERİ VE WASHİNGTON'UN ARAP ORTAKLARI
MUHTEMELEN KARŞI ÇIKACAKTIR
Richard Nephew aynı
zamanda şunları yazdı: ‘Sonuç ne olursa olsun, İran'a yönelik saldırılar ABD
kaynaklarını zorlayacaktır. ABD’nin füze savunması için mühimmat ve önleme
sistemlerinde eksiklik olduğuna dair endişe verici raporlar var. Ekstra
harcamalar Washington için işlerin zor olduğu bir zamanda ortaya çıkmaktadır.
Bugün uluslararası durum karmaşıktır. Rusya, Ukrayna'ya karşı savaşını
sürdürüyor. Çin'in Tayvan'a saldırma tehlikesi var ve Ortadoğu'nun neredeyse
tamamı huzursuzluk içinde.
İran'a karşı yeni bir
askeri harekât ABD üzerinde daha fazla baskı oluşturacaktır, özellikle de Avrupa,
güneydeki ülkeler ve Washington'un Arap ortakları, ABD'nin askeri harekâtına
karşı çıkacak ya da en iyi ihtimalle şüpheli yaklaşacaktır ve hepsinin de böyle
bir tutuma sahip olması mümkündür.’
DİPLOMASİYE DAİR
İYİMSER OLMAK İÇİN SEBEPLER VAR; DİPLOMASİNİN İRAN'IN NÜKLEER HEDEFLERİNİ
YAVAŞLATMA KONUSUNDA BAŞARILI BİR GEÇMİŞİ VAR
Nephew, İran’a
Yönelik Saldırının Sorunlarını Şöyle Özetledi: ‘İran'a saldırmanın yüksek
maliyeti ABD'nin diplomasiyi yeniden denemesi gerektiğini gösteriyor. Gergin
duruma rağmen iki ülkenin anlaşmaya varabileceği konusunda iyimser olmak için
nedenler var.
Sonuçta diplomasi,
İran'ın nükleer hedeflerini yavaşlatma konusunda başarılı bir geçmişe sahip. Avrupa’nın
2000'li yılların başlarındaki girişimleri, İran'ın nükleer faaliyetlerinin kısa
süreli olarak askıya alınmasına yol açtı ve uzun vadede bu çabaların
başarısızlıkla sonuçlanması Rusya ve Çin'i BM yaptırımlarına destek vermeye
zorladı.
2013 yılındaki
Nükleer Anlaşma, İran'ın nükleer ilerlemelerini durdurdu ve Nükleer Anlaşmaya yol
açan iki yıllık müzakerelere izin verdi. Nükleer Anlaşma, İran'ın nükleer
programının önemli bir bölümünü tamamen durdurdu ve onu daha sıkı bir
uluslararası denetim altına aldı.’
MAKSİMUM BASKI
İRAN'IN SERT TEPKİSİNE VE NPT'DEN ÇEKİLMESİNE YOL AÇABİLİR
İran’a yönelik
yaptırımlarının mimarı olan Richard Nephew ayrıca şunları söyledi: ‘Eğer ABD,
İran'ı daha ileri müzakereler için yumuşatmak amacıyla “azami baskı”
yaklaşımını izlerse, İran buna, nükleer malzemeyi saklayarak, bomba üreterek,
Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'ndan (NPT) çekilerek veya
bunların üçünü birden yaparak karşılık verebilir. Bu durumda ABD'nin pek çok
ortağı ve önemli dünya enerji kaynakları İran'ın füzelerinin menzilinde
olacaktır.
Dolayısıyla İran'ın
nükleer silahlara sahip olduğu bir dünya, ABD ve ortakları için çok daha
tehlikeli olacaktır.’
AZAMİ
YAPTIRIMLARIN GERİ DÖNÜŞÜ NÜKLEER SİLAHLAR İÇİN BİR KIVILCIM OLABİLİR
Richard Nephew bu
yazıda şu ifadelerde bulundu: ‘Washington'un Tahran'ın nükleer hesaplamaları
üzerindeki etkisi sonuçta sınırlıdır. ABD'de hiç kimse İranlı yetkililerin
mevcut durumu nasıl gördüklerini tam olarak bilmiyor. Azami yaptırımların geri
dönüşü nükleer silahlar için bir kıvılcım olabilir.
Amerikalı politikacıların
İran'ın nükleer silah edinmesinin olası bir gerçeklik olduğu ihtimalini de
hesaplamalarına dâhil etmeleri gerekiyor, ancak bu sonucu önlemek için sınırlı
fırsat var.’
İRAN'IN
NÜKLEERLEŞMESİNİ ÖNLEMEK İÇİN NÜKLEER ANLAŞMADA OLUŞTURULAN BİR YILLIK GÜVENLİ
BOŞLUK ŞU ANDA MEVCUT DEĞİL
Richard Nephew
açıklamalarına şöyle devam etti: ‘Bu nedenle şimdi Washington'un daha sert
önlemler almasının zamanı geldi. Amerika Birleşik Devletleri Nükleer Anlaşmayı
müzakere ederken, İran'ı bir yıllık nükleer silahlardan arınma dönemi (silah
olarak kullanılabilecek nükleer malzemenin üretilmesi için gereken süre)
içinde tutmanın ABD ve ortaklarına diplomatik fırsatlar sağlayacağına ve bunun gerekirse
askeri müdahale konusunda küresel fikir birliği sağlamak için gerekli olduğuna
inanıyordu. Ancak bu güvenli boşluk artık mevcut değil. İran, 2021'de yüzde 60
zenginleştirilmiş uranyum üretmeye başladığından beri fiilen nükleer bir kaçış
rotasında bulunuyor. İran'ın nükleer silaha yönelmesini önlemek için askeri güç
kullanımının gerekli olabileceği gerçeği, iki taraflı ilişkilerin başarısızlığı
olarak görülmelidir. Bu yüzden daha güvenli yol yeniden müzakere etmeye
çalışmaktır. Ancak bu çaba da başarısız olursa Washington hazır olmalıdır.’
THE HİLL: TRUMP,
İRAN'IN NÜKLEER PROGRAMINI ENGELLEMEK İÇİN KÜÇÜK DİPLOMASİ PENCERESİNİ
KULLANMALI
ABD’nin önde gelen
sağcı analistlerinden John Hoffmann, 30 Aralık 2024'te ABD Kongresi'ne bağlı The
Hill internet sitesinde yer alan makalesinde şunları belirtmiş ve şu iddiada
bulunmuştu: ‘İran ile ABD arasındaki gerginlikler muhtemelen yeni gelen Trump
yönetimi için ilk büyük dış politika sorunlarından biri olacak. Tahran'ın son
eylemleri, İran'ı nükleer silah üretmeye bu ülke tarihinde hiç olmadığı kadar
yaklaştırdı.
Trump, İran'la
yeniden temasa geçmeli ve Tahran'ın nükleer programını barışçıl bir şekilde
etkisiz hale getirmek ve İran İslam Cumhuriyeti ile gerilimi azaltmak için
mevcut sınırlı pencereyi kullanmalıdır. Bu şansın kaçırılması, ABD'yi Orta
Doğu'daki başka bir yıkıcı savaşa yaklaştırma riskini taşıyor ve bu, seçmenlere
kaçınacağına söz verdiği bir şeydir.’
Trump'ın İran'a
yönelik geçmişteki politikalarının başarısızlığını kabul eden bu analist
şunları kaydetti: ‘Trump'ın ilk yönetimi, ikinci yönetim için öğretici dersler
veriyor. Trump, İran'la imzalanan Nükleer Anlaşmayı iptal ettikten sonra İran İslam
Cumhuriyeti'ni ekonomik ve diplomatik olarak izole etmek amacıyla “azami baskı”
politikasını uygulamaya koydu. Trump, İran'a bugüne kadarki en büyük ABD
yaptırımını uyguladı ve Tahran üzerindeki askeri baskıyı artırarak 2020'de İran
İslam Cumhuriyeti Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani'ye
suikast düzenledi. İsrail de İran'ın nükleer silah alanındaki bilim
adamlarından Muhsin Fahrizade'ye 2020 yılında Tahran yakınlarında suikast
düzenledi ve 2021 yılında İran'ın Natanz'daki ana zenginleştirme tesislerine
sabotaj operasyonu gerçekleştirdi. Bundan kısa bir süre sonra İran, uranyumu
yüzde 60'a kadar zenginleştirmeye başladı.’
TRUMP VE BİDEN'IN
MAKSİMUM BASKI POLİTİKASI TAHRAN'IN NÜKLEER PROGRAMINI SINIRLAMAKTA BAŞARISIZ
OLDU
Hoffmann açıklamalarına
şöyle devam etti: ‘Trump'ın (çoğunlukla Biden yönetimi tarafından sürdürülen)
azami baskı politikası, sonuçta Tahran'ın nükleer programını ve onun yurtiçi ve
yurtdışındaki davranışlarını sınırlandırmakta başarısız oldu ve daha çok İran
içindeki aşırılık yanlılarının güçlenmesine yardımcı oldu.
Trump’ın Ocak ayında
Beyaz Saray'a girecek olmasıyla birlikte, Trump ve danışmanlarından karışık
sinyaller geliyor. Bir yandan, yeni cumhurbaşkanının İran'a karşı “azami baskı”
kampanyasını yenilemek istediği ve hatta İran'ın nükleer tesislerine hava
saldırıları düzenlemeyi düşündüğüne dair haberler var. Öte yandan, eski
cumhurbaşkanının Tahran'la bir anlaşma olasılığını değerlendirdiğine dair sinyaller
var.’
Bu analist, İran
Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan ve Dışişleri Bakanı Irakçi’nin pozisyonları hakkında asılsız
iddialarda bulunarak şunları söyledi: ‘Tahran son zamanlarda reformcu
cumhurbaşkanı Masud Pezeşkiyan yönetiminde temkinli de olsa daha uzlaşmacı bir
üsluba yöneldi. İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi Kasım ayında devlet
televizyonuna Tahran'ın nükleer programıyla ilgili müzakereleri sürdürmeye
hazır olduğunu söyledi ancak bu tür müzakereler için pencerenin sınırlı olduğu
konusunda uyardı.’
İRAN'A YAPILACAK
SALDIRI TAHRAN'I BOMBA YAPMAYA TEŞVİK EDECEK VE İRAN'IN HAVA SAVUNMASI VE
FÜZELERİ AMERİKAN ORDUSUNA AĞIR DARBE İNDİRECEKTİR
Hoffman ayrıca
şunları söyledi: ‘Diplomasinin olası bir alternatifi, bölgesel istikrar ve ABD
çıkarları açısından felakete yol açacak olan ABD ile İran arasındaki savaştır
ve Tahran'da ise tam tersi bir sonuç doğuracaktır. Muhtemelen İran'ın tüm
nükleer programını yok etmekte başarısız olacak olan İran'ın nükleer tesislerine
yönelik önleyici saldırılar, Tahran'ı daha hızlı bir şekilde bomba yapmaya
teşvik etme riski taşımaktadır ve İran'ın hava savunma ve balistik füze
yetenekleri, ABD ordusuna önemli mali ve insani maliyetler yükleyecektir. İran
söz konusu olduğunda Trump'ın en iyi seçeneği diplomasidir. Trump’ın Tahran'la
gerilimi azaltmak için ABD'nin Ortadoğu'dan ayrılmasına yönelik gerekli ilk
adımı atmaya çalışması gerekmektedir.’
AXİOS: BİDEN,
İRAN'IN NÜKLEER TESİSLERİNE YÖNELİK ASKERİ SALDIRIYI KABUL ETMEDİ
Axios internet sitesi
geçtiğimiz ay İran meselesine ilişkin Jake Sullivan ve Joe Biden’ın katılımıyla
gerçekleştirilen gizli toplantıya ilişkin Barack Ravid tarafından yazılan bir
makaleye değinerek şu açıklamalarda bulundu: ‘Beyaz Saray Ulusal Güvenlik
Danışmanı Jake Sullivan, İranlıların 20 Ocak'tan önce nükleer silah edinmeye
yönelmesi halinde Başkan Biden'a ABD'nin İran'ın nükleer tesislerine yönelik olası
saldırılar hakkında seçenekleri sundu.
ABD'nin topal ördek
döneminde İran'ın nükleer programına saldırması Başkan Biden tarafından büyük
bir kumar olacaktır. Aynı zamanda yeni bir çatışmanın da halefi Trump'a devredilmesi
riskini de taşıyacaktır.’
Axios, haberin
devamında toplantıyla ilgili bilgili bir kaynaktan naklen şu açıklamalarda
bulundu: ‘ Bu toplantıda Biden önerilen seçeneklere katılmadı. Yaklaşık bir ay
önce gerçekleştirilen bu toplantıda Biden ve ulusal güvenlik ekibi çeşitli
seçenekleri ve senaryoları tartıştı ancak bu kaynaklara göre Biden nihai bir
karar vermedi.’
İRAN'IN NÜKLEER
TESİSLERİNE YÖNELİK SALDIRININ ETKİSİZLİĞİ
Bu üç makale ve
rapora bakıldığında, Amerikalıların İran'ın nükleer tesislerine saldırmanın
sonuçlarının çok iyi farkında oldukları gerçeği ve öte yandan müzakere ve
anlaşmaya gerilimi çözme yönünde değil, daha çok İran'ın dış politikasını ve İran’ın
ulusal gücünü dizginleme açısından baktıkları açıkça görülmektedir. Amerikalılar,
İran'ın bölgedeki Amerikan kuvvetlerine vereceği tepkinin yanı sıra herhangi
bir saldırının, Tahran'ı nükleer doktrinini değiştirmeye sevk edebileceğinin
çok iyi farkında. Şimdi top Amerikalıların sahasında.
(Keyhan Gazeetsinden
tercüme edilmiştir)