Amerika'nın Müzakerelerdeki Hedefi Yaptırımları Kaldırmak Değil, İran'ı Kontrol Altına Almak

GİRİŞ: 04.01.2025 22:09      GÜNCELLEME: 04.01.2025 22:09
Rasthaber -  Richard Nepfew, John Hoffman ve Barak Ravid'in geçtiğimiz günlerdeki yazıları, dikkatleri bir kez daha İran’ın barışçıl nükleer programı konusunda İran ile ABD arasında gelecekteki müzakere ve çatışmaya çevirdi.

Bu tutumların dile getirilmesinin nedeni, İran'ın nükleer tesislerine olası bir saldırı durumunda Batı'nın olası başarısızlığıdır ve müzakere teklifi ise İran’ı dizginlemek ve nükleer konuda geri adım atmaya zorlamak içindir.

Geçen hafta, yeni ABD yönetiminin iktidara gelmesinin arifesinde Foreign Affairs, The Hill ve Axios'ta yayınlanan üç önemli rapor ve yazı, Tahran ile Washington arasındaki meselelerin geleceğini yeniden gündeme getirdi.

Bu makalelerin ABD Dışişleri Bakanlığı'ndaki İran yaptırımlarının mimarı Richard Nephew ve bu ülkedeki aşırı sağ hareketin önde gelen analistlerinden biri olan Hoffman ve CNN ve Axios'ta Siyonist rejim güvenlik konuları analisti olan Barak Ravid gibi etkili kişiler tarafından yazılması, hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat partilerdeki politikacıların, politika yapıcıların ve uzmanların vardığı sonucun, İran'ın nükleer tesislerine yönelik herhangi bir askeri saldırının başarı oranının düşük olacağı ve İran ile Batı arasındaki nükleer denklemi karmaşıklaştıracağı yönünde olduğunu göstermektedir.

Öte yandan Amerikalıların son dönemdeki bu tutumlarındaki gizli ve açık nokta şudur; onlar müzakere araçlarını sorunları çözmek için değil, İran'ı kontrol altına almak için kullanmaya odaklanmışlardır. Bu yazılarda değinilen bir diğer nokta da İran'a yönelik yaptırım rejiminin, Nükleer Anlaşma öncesi döneme kıyasla, mevcut dönemdeki verimsizliğidir.

Bu bağlamda, ABD Ulusal Güvenlik Konseyi İran masasının eski başkanı ve ABD Dışişleri Bakanlığı'nın eski yaptırımlar koordinatörü Richard Nephew 2 Ocak 2025’te Dışişleri dergisindeki bir makalesinde İran ile ABD arasında İran’ın barışçıl nükleer programına ilişkin sorunların perspektiflerine değindi.

Nephew, “İran İçin Son Şans” adıyla yayımlanan bu yazısında şu ifadelerde bulundu: ‘İran'a saldırmamak için hâlâ birçok neden var. Washington'un başka bir yere odaklanmak istediği bir dönemde bu ülkeye yapılacak bir saldırı, ABD kaynaklarını önemli miktarda tüketecektir. Saldırılar başarılı olmazsa bu, ABD'nin güvenilirliğini de zedeleyebilir.’

Richard Nephew, İran'a yönelik herhangi bir saldırının başarısızlıkla sonuçlanma ihtimalini göz önünde bulundurarak şunları söyledi: ‘Üstelik başarısızlık olasılığı da yüksek. Hatta en hassas saldırılar bile İran'ın nükleerleşme sürecini geciktirmekten başka işe yaramıyor. Bu sorunun en iyi ve en kalıcı çözümü hâlâ diplomatik anlaşmadır.’

ABD’li bu diplomat, İran'a karşı tek taraflı ABD yaptırımlarıyla bağlantılı olarak dünyanın önemli ülkeleri arasındaki fikir birliği eksikliğine ve büyük boşluğa değinerek şunları yazdı: ‘Bugün uluslararası toplum İran rejimine baskı uygulanması konusunda bölünmüş durumda. İran'a yönelik halen güçlü yaptırımlar var ancak bu yaptırımlar Çin, Hindistan ve Rusya tarafından sürekli ihlal ediliyor. Bu yaptırımları tam olarak uygulamak hâlâ mümkün, ancak özellikle Pekin’in, Washington'un iki taraflı düşmanlığıyla karşı karşıya olduğu bir durumda bu, Çin'in işbirliğini gerektirecektir. Rusya'nın İran'la ilişkileri de son on yılda olduğundan daha güçlüdür ve karşılıklı savunma bağları güçlenmiştir.

Tahran'ın nükleerleşmeye yönelme isteği hiç bu kadar yüksek olmamıştı ve bunun öngörülen maliyetleri de muhtemelen azalmış durumdadır.

Nephew ayrıca, askeri bir çözümün ABD’nin gündemine dâhil edilmesi gerektiğini belirtip, İran ile askeri bir çatışmanın sorunlarına değinerek şu ifadelerde bulundu: ‘Amerikalı yetkililer askeri saldırının başarılı olup olmayacağını bilmiyor. ABD ve ortakları, İran'ın tüm büyük nükleer tesislerini yok etme olanağına sahip olabilir ancak bu, bu ülkenin tüm nükleer malzemesinin veya nükleer teçhizatının imha edileceğinin garantisi değildir. Bu ekipmanların bir kısmı çok derin ve gizli depolarda saklanıyor olabilir. Tahran, zenginleştirilmiş uranyumunun bir kısmını, ABD saldırılarını önceden tahmin ederek veya onlara hızlı bir şekilde yanıt vermek amacıyla gizli yerlere aktarabilir ve böylece hızla birkaç bomba üretmeye yetecek kadar malzemeyi koruyabilir.

İran, ABD'nin de dâhil olduğu açık bir nükleer güç tarafından saldırıya uğrarsa, caydırıcılığını geliştirmek için yeni bir amaca sahip olacaktır ve bu eylemin uluslararası meşruiyetinin daha fazla olduğunu düşünebilir ve elindeki zenginleştirilmiş uranyumla birlikte ihtiyaç duyulan ana elemente de sahip olabilir.’

FAHRİZADE SUİKASTI VE NATANZ TESİSLERİNE SALDIRI BU SORUNU BİTİRMEDİ

İran'a yönelik yaptırımlarının mimarı olan Richard Nephew, Fahrizade suikastının ve Natanz'daki terör saldırısının İran'ın nükleer ilerleyişinin genel sürecinde etkisiz olduğunu kabul etti ve şunları söyledi: ‘Aslında İran'ın onlarca yıldır nükleer uzmanlığı geliştirmesi, askeri saldırıların mevcut tüm ekipman ve malzemeleri kullanılamaz hale getirse bile bu ülkenin yine de silah üretebileceği anlamına geliyor.

İran'ın nükleer programını yeniden inşa etmesi zaman alacak ancak nasıl ki 2020'de İranlı fizikçi Muhsin Fahrizade'ye suikast düzenlenmesi ya da 2021'de İran'ın santrifüj üretim tesisine düzenlenen saldırı bu sorunu sonlandırmadıysa, Natanz tesislerini ve diğer yerleri yok edecek bir saldırı da sorunun sonu olmayacaktır.

İran'ın nükleer arzularını kalıcı olarak bastırmak için ABD'nin İran'a sürekli saldırması veya çok daha büyük bir saldırı başlatması gerekebilir ve bu da İran'a yönelik saldırıların, özellikle Washington'un nihayetinde saldırılarını durdurmak zorunda kalması ve Tahran'ın silah üretmesi durumunda ABD liderleri için güvenilirlik sorunları yaratabileceği anlamına geliyor.’

İRAN'A YÖNELİK ASKERİ SALDIRIYA AVRUPA, GÜNEY ÜLKELERİ VE WASHİNGTON'UN ARAP ORTAKLARI MUHTEMELEN KARŞI ÇIKACAKTIR

Richard Nephew aynı zamanda şunları yazdı: ‘Sonuç ne olursa olsun, İran'a yönelik saldırılar ABD kaynaklarını zorlayacaktır. ABD’nin füze savunması için mühimmat ve önleme sistemlerinde eksiklik olduğuna dair endişe verici raporlar var. Ekstra harcamalar Washington için işlerin zor olduğu bir zamanda ortaya çıkmaktadır. Bugün uluslararası durum karmaşıktır. Rusya, Ukrayna'ya karşı savaşını sürdürüyor. Çin'in Tayvan'a saldırma tehlikesi var ve Ortadoğu'nun neredeyse tamamı huzursuzluk içinde.

İran'a karşı yeni bir askeri harekât ABD üzerinde daha fazla baskı oluşturacaktır, özellikle de Avrupa, güneydeki ülkeler ve Washington'un Arap ortakları, ABD'nin askeri harekâtına karşı çıkacak ya da en iyi ihtimalle şüpheli yaklaşacaktır ve hepsinin de böyle bir tutuma sahip olması mümkündür.’

DİPLOMASİYE DAİR İYİMSER OLMAK İÇİN SEBEPLER VAR; DİPLOMASİNİN İRAN'IN NÜKLEER HEDEFLERİNİ YAVAŞLATMA KONUSUNDA BAŞARILI BİR GEÇMİŞİ VAR

Nephew, İran’a Yönelik Saldırının Sorunlarını Şöyle Özetledi: ‘İran'a saldırmanın yüksek maliyeti ABD'nin diplomasiyi yeniden denemesi gerektiğini gösteriyor. Gergin duruma rağmen iki ülkenin anlaşmaya varabileceği konusunda iyimser olmak için nedenler var.

Sonuçta diplomasi, İran'ın nükleer hedeflerini yavaşlatma konusunda başarılı bir geçmişe sahip. Avrupa’nın 2000'li yılların başlarındaki girişimleri, İran'ın nükleer faaliyetlerinin kısa süreli olarak askıya alınmasına yol açtı ve uzun vadede bu çabaların başarısızlıkla sonuçlanması Rusya ve Çin'i BM yaptırımlarına destek vermeye zorladı.

2013 yılındaki Nükleer Anlaşma, İran'ın nükleer ilerlemelerini durdurdu ve Nükleer Anlaşmaya yol açan iki yıllık müzakerelere izin verdi. Nükleer Anlaşma, İran'ın nükleer programının önemli bir bölümünü tamamen durdurdu ve onu daha sıkı bir uluslararası denetim altına aldı.’

MAKSİMUM BASKI İRAN'IN SERT TEPKİSİNE VE NPT'DEN ÇEKİLMESİNE YOL AÇABİLİR

İran’a yönelik yaptırımlarının mimarı olan Richard Nephew ayrıca şunları söyledi: ‘Eğer ABD, İran'ı daha ileri müzakereler için yumuşatmak amacıyla “azami baskı” yaklaşımını izlerse, İran buna, nükleer malzemeyi saklayarak, bomba üreterek, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'ndan (NPT) çekilerek veya bunların üçünü birden yaparak karşılık verebilir. Bu durumda ABD'nin pek çok ortağı ve önemli dünya enerji kaynakları İran'ın füzelerinin menzilinde olacaktır.

Dolayısıyla İran'ın nükleer silahlara sahip olduğu bir dünya, ABD ve ortakları için çok daha tehlikeli olacaktır.’

AZAMİ YAPTIRIMLARIN GERİ DÖNÜŞÜ NÜKLEER SİLAHLAR İÇİN BİR KIVILCIM OLABİLİR

Richard Nephew bu yazıda şu ifadelerde bulundu: ‘Washington'un Tahran'ın nükleer hesaplamaları üzerindeki etkisi sonuçta sınırlıdır. ABD'de hiç kimse İranlı yetkililerin mevcut durumu nasıl gördüklerini tam olarak bilmiyor. Azami yaptırımların geri dönüşü nükleer silahlar için bir kıvılcım olabilir.

Amerikalı politikacıların İran'ın nükleer silah edinmesinin olası bir gerçeklik olduğu ihtimalini de hesaplamalarına dâhil etmeleri gerekiyor, ancak bu sonucu önlemek için sınırlı fırsat var.’

İRAN'IN NÜKLEERLEŞMESİNİ ÖNLEMEK İÇİN NÜKLEER ANLAŞMADA OLUŞTURULAN BİR YILLIK GÜVENLİ BOŞLUK ŞU ANDA MEVCUT DEĞİL

Richard Nephew açıklamalarına şöyle devam etti: ‘Bu nedenle şimdi Washington'un daha sert önlemler almasının zamanı geldi. Amerika Birleşik Devletleri Nükleer Anlaşmayı müzakere ederken, İran'ı bir yıllık nükleer silahlardan arınma dönemi (silah olarak kullanılabilecek nükleer malzemenin üretilmesi için gereken süre) içinde tutmanın ABD ve ortaklarına diplomatik fırsatlar sağlayacağına ve bunun gerekirse askeri müdahale konusunda küresel fikir birliği sağlamak için gerekli olduğuna inanıyordu. Ancak bu güvenli boşluk artık mevcut değil. İran, 2021'de yüzde 60 zenginleştirilmiş uranyum üretmeye başladığından beri fiilen nükleer bir kaçış rotasında bulunuyor. İran'ın nükleer silaha yönelmesini önlemek için askeri güç kullanımının gerekli olabileceği gerçeği, iki taraflı ilişkilerin başarısızlığı olarak görülmelidir. Bu yüzden daha güvenli yol yeniden müzakere etmeye çalışmaktır. Ancak bu çaba da başarısız olursa Washington hazır olmalıdır.’

THE HİLL: TRUMP, İRAN'IN NÜKLEER PROGRAMINI ENGELLEMEK İÇİN KÜÇÜK DİPLOMASİ PENCERESİNİ KULLANMALI

ABD’nin önde gelen sağcı analistlerinden John Hoffmann, 30 Aralık 2024'te ABD Kongresi'ne bağlı The Hill internet sitesinde yer alan makalesinde şunları belirtmiş ve şu iddiada bulunmuştu: ‘İran ile ABD arasındaki gerginlikler muhtemelen yeni gelen Trump yönetimi için ilk büyük dış politika sorunlarından biri olacak. Tahran'ın son eylemleri, İran'ı nükleer silah üretmeye bu ülke tarihinde hiç olmadığı kadar yaklaştırdı.

Trump, İran'la yeniden temasa geçmeli ve Tahran'ın nükleer programını barışçıl bir şekilde etkisiz hale getirmek ve İran İslam Cumhuriyeti ile gerilimi azaltmak için mevcut sınırlı pencereyi kullanmalıdır. Bu şansın kaçırılması, ABD'yi Orta Doğu'daki başka bir yıkıcı savaşa yaklaştırma riskini taşıyor ve bu, seçmenlere kaçınacağına söz verdiği bir şeydir.’

Trump'ın İran'a yönelik geçmişteki politikalarının başarısızlığını kabul eden bu analist şunları kaydetti: ‘Trump'ın ilk yönetimi, ikinci yönetim için öğretici dersler veriyor. Trump, İran'la imzalanan Nükleer Anlaşmayı iptal ettikten sonra İran İslam Cumhuriyeti'ni ekonomik ve diplomatik olarak izole etmek amacıyla “azami baskı” politikasını uygulamaya koydu. Trump, İran'a bugüne kadarki en büyük ABD yaptırımını uyguladı ve Tahran üzerindeki askeri baskıyı artırarak 2020'de İran İslam Cumhuriyeti Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani'ye suikast düzenledi. İsrail de İran'ın nükleer silah alanındaki bilim adamlarından Muhsin Fahrizade'ye 2020 yılında Tahran yakınlarında suikast düzenledi ve 2021 yılında İran'ın Natanz'daki ana zenginleştirme tesislerine sabotaj operasyonu gerçekleştirdi. Bundan kısa bir süre sonra İran, uranyumu yüzde 60'a kadar zenginleştirmeye başladı.’

TRUMP VE BİDEN'IN MAKSİMUM BASKI POLİTİKASI TAHRAN'IN NÜKLEER PROGRAMINI SINIRLAMAKTA BAŞARISIZ OLDU

Hoffmann açıklamalarına şöyle devam etti: ‘Trump'ın (çoğunlukla Biden yönetimi tarafından sürdürülen) azami baskı politikası, sonuçta Tahran'ın nükleer programını ve onun yurtiçi ve yurtdışındaki davranışlarını sınırlandırmakta başarısız oldu ve daha çok İran içindeki aşırılık yanlılarının güçlenmesine yardımcı oldu.

Trump’ın Ocak ayında Beyaz Saray'a girecek olmasıyla birlikte, Trump ve danışmanlarından karışık sinyaller geliyor. Bir yandan, yeni cumhurbaşkanının İran'a karşı “azami baskı” kampanyasını yenilemek istediği ve hatta İran'ın nükleer tesislerine hava saldırıları düzenlemeyi düşündüğüne dair haberler var. Öte yandan, eski cumhurbaşkanının Tahran'la bir anlaşma olasılığını değerlendirdiğine dair sinyaller var.’

Bu analist, İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan ve Dışişleri Bakanı Irakçi’nin pozisyonları hakkında asılsız iddialarda bulunarak şunları söyledi: ‘Tahran son zamanlarda reformcu cumhurbaşkanı Masud Pezeşkiyan yönetiminde temkinli de olsa daha uzlaşmacı bir üsluba yöneldi. İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi Kasım ayında devlet televizyonuna Tahran'ın nükleer programıyla ilgili müzakereleri sürdürmeye hazır olduğunu söyledi ancak bu tür müzakereler için pencerenin sınırlı olduğu konusunda uyardı.’

İRAN'A YAPILACAK SALDIRI TAHRAN'I BOMBA YAPMAYA TEŞVİK EDECEK VE İRAN'IN HAVA SAVUNMASI VE FÜZELERİ AMERİKAN ORDUSUNA AĞIR DARBE İNDİRECEKTİR

Hoffman ayrıca şunları söyledi: ‘Diplomasinin olası bir alternatifi, bölgesel istikrar ve ABD çıkarları açısından felakete yol açacak olan ABD ile İran arasındaki savaştır ve Tahran'da ise tam tersi bir sonuç doğuracaktır. Muhtemelen İran'ın tüm nükleer programını yok etmekte başarısız olacak olan İran'ın nükleer tesislerine yönelik önleyici saldırılar, Tahran'ı daha hızlı bir şekilde bomba yapmaya teşvik etme riski taşımaktadır ve İran'ın hava savunma ve balistik füze yetenekleri, ABD ordusuna önemli mali ve insani maliyetler yükleyecektir. İran söz konusu olduğunda Trump'ın en iyi seçeneği diplomasidir. Trump’ın Tahran'la gerilimi azaltmak için ABD'nin Ortadoğu'dan ayrılmasına yönelik gerekli ilk adımı atmaya çalışması gerekmektedir.’

AXİOS: BİDEN, İRAN'IN NÜKLEER TESİSLERİNE YÖNELİK ASKERİ SALDIRIYI KABUL ETMEDİ

Axios internet sitesi geçtiğimiz ay İran meselesine ilişkin Jake Sullivan ve Joe Biden’ın katılımıyla gerçekleştirilen gizli toplantıya ilişkin Barack Ravid tarafından yazılan bir makaleye değinerek şu açıklamalarda bulundu: ‘Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, İranlıların 20 Ocak'tan önce nükleer silah edinmeye yönelmesi halinde Başkan Biden'a ABD'nin İran'ın nükleer tesislerine yönelik olası saldırılar hakkında seçenekleri sundu.

ABD'nin topal ördek döneminde İran'ın nükleer programına saldırması Başkan Biden tarafından büyük bir kumar olacaktır. Aynı zamanda yeni bir çatışmanın da halefi Trump'a devredilmesi riskini de taşıyacaktır.’

Axios, haberin devamında toplantıyla ilgili bilgili bir kaynaktan naklen şu açıklamalarda bulundu: ‘ Bu toplantıda Biden önerilen seçeneklere katılmadı. Yaklaşık bir ay önce gerçekleştirilen bu toplantıda Biden ve ulusal güvenlik ekibi çeşitli seçenekleri ve senaryoları tartıştı ancak bu kaynaklara göre Biden nihai bir karar vermedi.’

İRAN'IN NÜKLEER TESİSLERİNE YÖNELİK SALDIRININ ETKİSİZLİĞİ

Bu üç makale ve rapora bakıldığında, Amerikalıların İran'ın nükleer tesislerine saldırmanın sonuçlarının çok iyi farkında oldukları gerçeği ve öte yandan müzakere ve anlaşmaya gerilimi çözme yönünde değil, daha çok İran'ın dış politikasını ve İran’ın ulusal gücünü dizginleme açısından baktıkları açıkça görülmektedir. Amerikalılar, İran'ın bölgedeki Amerikan kuvvetlerine vereceği tepkinin yanı sıra herhangi bir saldırının, Tahran'ı nükleer doktrinini değiştirmeye sevk edebileceğinin çok iyi farkında. Şimdi top Amerikalıların sahasında.

(Keyhan Gazeetsinden tercüme edilmiştir)

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM