Bu sene Lübnan Kurtuluş Zaferinin 25. yıl dönümü, ülkenin
Aksa Tufanı savaşının ardından pek çok benzeri görülmemiş değişimin yaşandığı
bir zamana denk geliyor.
Bölgenin ilk direniş grubu olan Hizbullah, 2000 yılında
büyük bir destana imza atarak, ABD öncülüğündeki dünya devletlerinin
desteklediği işgalci İsrail rejiminin ordusunu Güney Lübnan'dan utanç verici
bir şekilde kovmayı başardı.
Bu tarihten 27 Kasım 2024'te Lübnan ile Siyonist İsrail
arasında ateşkes sağlanana kadar Hizbullah, Filistin halkına destek amaçlı
operasyonlarında parlak bir sicile imzalamış ve Siyonist rejimin ana cephesini
günün her saati füze ve insansız hava araçlarıyla (İHA) doğrudan ateş altına
almıştır. İşgalciler için bunun sonuçları devam ediyor. Öyle ki ateşkes
anlaşmasının üzerinden aylar geçmesine rağmen, işgal altındaki Filistin'in
kuzey bölgelerinden kaçan çok sayıda siyonist yerleşimci hâlâ evlerine geri dönmeye
cesaret edemiyor.
Seyyid Hasan Nasrallah'ın şehit edilişi, Lübnan direnişinin
mazlumlara destek için yaptığı fedakarlıkların en büyük örneğidir ve direnişin
liderinin akıtılan kanı, baskı ve işgale karşı mücadelede tüm direnişçiler ve
dünya çapında özgür insanlar için bir yol gösterici ışık olmuştur.
Bu yazıda, Hizbullah’ın 2000 yılında Lübnan'ı işgalden
kurtarma sürecindeki kazanımlarına ve özellikle son 25 yılda güney cephesinde
Siyonist düşmanla yaşanan gelişmelere kısaca göz atmayı amaçlıyoruz.
Filistin'in 1948'de işgal edilmesinin ardından, Arap
topraklarında işgallerini genişletme hırsını sürdüren Siyonistler, 6 Haziran
1982'de Lübnan topraklarına girdi. Beyrut'u kuşatan İsrail rejimi Yaser Arafat
liderliğindeki Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) Filistin topraklarını terk
etmesini istedi.
O dönemde Siyonist rejimin ordusu, 100 bin asker ve 1.100
tankın katılımıyla ve geniş hava desteğiyle, Beyrut da dahil olmak üzere
Lübnan'ın bazı bölgelerini işgal etti ve Birinci Lübnan Savaşı'nı başlattı. O
dönemde bu işgalin açıklanan amacı, Fetih Hareketi de dahil olmak üzere
Filistin direniş gruplarını yok etmek ve Filistinlileri ve Suriye güçlerini
Lübnan'dan çıkarmaktı. Ancak bu rejimin asıl amacı Lübnan'a İsrail yanlısı
Hristiyan bir devlet başkanı getirip Suriye'nin ülkedeki askeri ve siyasi gücünü
azaltmaktı.
Lübnan'ın başkenti Beyrut da dahil olmak üzere ülke
topraklarının yarısından fazlasının Siyonistler tarafından işgal edildi.
Filistin Kurtuluş Hareketi'nin bütün üst düzey militanları Filistin ve
Lübnan'dan Tunus'a transfer edildi. Ardından Lübnan ve Filistin'de işgale karşı
yeni direniş grupları ortaya çıktı. Bunlar yıllar sonra Siyonist rejime en
büyük darbeleri indirmeyi başarmıştır.
Hizbullah ilk olarak 6 Ocak 1984'te "İslami
Direniş" imzasıyla resmi bir bildiri yayınladı. 1982'den 24 Mayıs 2000'e
kadar geçen aşamalar göz önüne alındığında, bu dönemde direnişin işgalcilerle
mücadelede büyük ilerleme kaydederek, feda eylemleri ile ateş açma
eylemlerinden Siyonistlerin karargahlarına ve birliklerine ağır pusu kurma gibi
operasyonlara geçti. Daha sonra Güney Lübnan'daki işgalcilerin hassas ve kilit
noktalarına yönelik direniş savaşçılar tarafından ezici operasyonlar yürütüldü.
O dönemde Başbakan Ehud Barak liderliğindeki Siyonist rejim, Haziran 1999'da
Lübnan'dan çekilmeye başlamak zorunda kaldı ve işgal dönemi 25 Mayıs 2000'de
son buldu. Bu olay Lübnan takviminde "Direniş ve Kurtuluş Günü"
olarak adlandırıldı.
İsrail İşgali Sonrası Lübnan’daki Gelişmelerin
Kronolojisi
- 18 yıl süren İsrail işgali ve saldırganlığının ardından
Güney Lübnan işgalden kurtarıldı ve Lübnan, direniş güçlerinin kurtarabildiği
ilk Arap ülkesi oldu.
- Lübnan'ın işgali İsrail rejimine çok pahalıya mal oldu.
Lübnan’da çok sayıda işgalci asker öldü. Bu nedenle rejim 25 Mayıs 2000'de tek
taraflı olarak Güney Lübnan'dan çekilmek zorunda kaldı, ancak Şeba Çiftlikleri
ve Kafr Şuba Tepeleri bölgelerinden çekilmedi.
-Siyonist İsrail ordusunun Güney Lübnan'dan çekilmesinin
ardından, dönemin BM Genel Sekreteri'nin temsilcisi Terry Rod Larsen, Güney
Lübnan'a beraberinde bir harita getirerek, Lübnan ile işgal altındaki Filistin
arasındaki sınırı mavi bir çizgiyle çizdi. Elbette bu uluslararası bir hat
olarak kabul edilmiyor ve gerçek sınır ile mavi çizgi arasında onlarca
hektarlık tarım arazisi bulunuyor.
- Hizbullah 2000-2006 yılları arasında askeri gücünü önemli
ölçüde artırmayı başardı. Daha sonra Temmuz 2006'da İsrail ordusu ile Hizbullah
arasında yeni bir savaş patlak verdi ve İsrail'in yenilgisiyle sonuçlandı.
Siyonistler ikinci kez Güney Lübnan'dan rezil olarak çekilmek zorunda kaldı.
- Temmuz 2006'da 33 günlük savaşta eski Başbakan Ehud Olmert
liderliğindeki İsrail, savaşı durdurma kararı aldı ve İsrail güçleri Güney
Lübnan'dan çekildi.
- Daha sonra Lübnan ile İsrail arasında ateşkesi sağlamak
amacıyla BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararı yayımlandı ve Güney
Lübnan'a BM Barış Gücü (UNIFIL) adı verilen uluslararası güçler
konuşlandırıldı.
- Bu kararın yayınlanmasından bu yana 18 yıl geçmesine
rağmen BMGK kararını sürekli olarak ihlal eden İsrail rejimin 1701 sayılı
kararın hiçbir hükmüne uymamıştır.
- 7 Ekim 2023'te Filistin direnişinin Aksa Tufanı
operasyonunu başlatmasından bir gün sonra, Lübnan Hizbullah Hareketi Gazze'ye
destek olmak ve Lübnan'ı Siyonist rejimin saldırganlığına karşı savunmak
amacıyla bu mücadeleye girdiğini duyurmuş ve Siyonist düşmana karşı Güney
Lübnan Cephesi açılmıştı, bu süreçte büyük fedakarlıklar sergileyen Lübnan
direnişi işgalcilerin iç cephesine büyük darbeler vurmuştur.
- Hizbullah'ın işgal altındaki Filistin topraklarındaki
operasyonlarını yoğunlaştırması ve İsrail'in ABD'den Lübnanlıları savaşı sona
erdirmeye ikna etmesini istemesi üzerine, 27 Kasım 2024'te Beyrut ile Tel Aviv
rejimi arasında ateşkes sağlandı. Bu ateşkes, özellikle Lübnan'daki siyasi
gelişmeler ve ülkenin yeni hükümetinin eylemsizliği göz önüne alındığında,
devam eden Siyonist saldırganlık nedeniyle kırılgan bir durumdadır.
Hizbullah'ın Güney Lübnan'daki Başarıları
- "Yenilmez ordu" efsanesinin çöküşü: 25 yıl önce
Siyonist rejimin çekilme kararını alan komutanları ve liderleri, bunu hâlâ
büyük hayal kırıklığı yaratan bir yenilgi olarak nitelendiriyorlar. Aslında
İsrail ordusunun hezimeti, Lübnan'daki Hizbullah ve genel olarak bölgedeki
direniş ekseni için büyük bir zaferdi.
Siyonistleri bir Arap ülkesinin topraklarından kovulması eşi benzeri
görüşmemiş bir olaydır. Bu büyük kazanım Siyonist İsrail'in “yenilmez ordu”
efsanesini yerle bir etti.
- Güç dengelerinin değişmesi: Siyonistlerin Güney Lübnan'dan
çekilmesinin ardından, bölgede direniş ekseni ile Siyonist rejim arasındaki güç
dengeleri değişti. Siyonistlerin artık üstünlüğü kalmamıştı. Bu zaferin
ardından Lübnan'daki Hizbullah savunma kabuğundan çıkarak saldırgan ve tehdit
edici bir evreye girdi ve bunu Gazze'ye destek savaşında gördük.
-Lübnan direnişinin müzakereye karşı zaferi: Hizbullah,
Siyonist düşmanla en ufak bir diyalog veya müzakereye girmeden bu askeri
başarıyı elde etti; Arap ve Filistin dünyasının uzlaşmacı liderlerinin ve
sürekli düşmanla pazarlıktan bahsedenlerin dikkat etmesi gereken bir konudur.
Lübnan'ın İşgalden Kurtuluşu Filistin için Neler
Kazandırdı?
Belki de Hizbullah’ın 2000 yılında işgalci düşmana karşı
kazandığı zafer direnişin en önemli erken meyvelerinden biri, 5 yıldan fazla
süren "El-Aksa İntifadası"nın (İkinci Filistin İntifadası) ortaya
çıkmasıydı. Bu süre zarfında Filistinliler, Siyonist düşmanla derin bir çatışma
girdiler ve sonunda işgalcilere 2005 Gazze Savaşı'nda büyük bir yenilgi
yaşattılar.
Bu olay, düşmana stratejik bir tehdit olarak değerlendirilen
direniş güçlerinin askeri ve insan yapısını güçlendirmesine olanak sağlamıştır.
Hizbullah modelini Filistin direniş grupları arasında yayma ruhu, o tarihten bu
yana Filistinlilerin düşmana karşı daha büyük bir cesaretle karşı koydukları
bir noktaya ulaştı ve 2008, 2012 ve 2014'teki üç Gazze savaşında, özellikle
Filistin füze sanayiinde askeri ilerlemeye tanık olduk.
Mayıs 2021'de gerçekleşen 12 günlük Kudüs Kılıcı savaşı da
Filistin direnişinin Lübnan direnişini modellemesinin ürünüydü; Bu mücadelede
Filistinli gruplar, kendi iç kapasitesine güvenerek ilk kez savaşın karar
verici tarafı oldular ve nihayetinde savaşın kaderini kendileri belirlediler.
Caydırıcılığın tersine çevrilmesi, direnişin askeri
desteğinin tüm Filistin'e genişletilmesi, yeni silahların kullanılması,
Siyonist rejimle müzakere ve normalleşmenin başarısızlığının kanıtlanması
Filistin direnişinin bölgesel ve uluslararası rolünün belirlenmesi, savunma
aşamasından saldırı aşamasına geçilmesi ve en önemlisi Filistin ve hatta 1948
işgal edilmiş topraklar ve diğer ülkelerdeki yerlerinden edilmiş Filistinliler
arasında benzeri görülmemiş bir şekilde
birlik sağlama, Filistin direnişinin en
önemli başarıları arasında yer alıyor.
Ancak Hizbullah modelinin Filistin için en belirgin
sonucunu, 7 Ekim 2023'te gerçekleştirilen tarihi Aksa Tufanı Harekatı'nda
gördük; Siyonist çevreler bu operasyonun fırtına gibi İsrail'in temellerini
sarstığını itiraf etmiştir.
Aksa Tufanı, Siyonist rejimin güvenlik doktrinine indirilmiş
büyük bir darbeydi ve Siyonist çevreler bunu defalarca dile getirdiler. Zira
İsrail rejiminin Şin Bet, Mossad ve askeri istihbarat teşkilatından oluşan
istihbarat ve casusluk teşkilatları, bölgenin en güçlü istihbarat sistemi
olarak kabul ediliyor. Ayrıca başta CIA olmak üzere dünyanın en büyük
istihbarat sistemleri tarafından desteklenen Siyonist istihbarat servisleri
casusluk amaçlı en güncel yapay zeka teknolojilerini kullanıyorlar, ancak Filistin
direnişinin Aksa Tufanı Harekatı'nı öngöremediler.
ABD ve Batı'nın desteğiyle dünyanın en gelişmiş istihbarat
ve askeri teçhizatına sahip olan İsrail rejimi, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te icra
ettiği Aksa Tufanı operasyonunu engellemekte başarısız oldu ve Filistinli
direnişçiler taarruz planını yüksek verimlilikle yürüttü. Öyle ki İsrail
ordusunun generalleri, Aksa Tufanı Harekatı'nı tarihin en iyi komando saldırısı
olarak niteledi.
Aksa Tufanı, Filistin direnişinin asla yok olmayacağını bir
kez daha kanıtladı ve Gazze halkının en büyük insani felaket ve acılara rağmen
direnişi desteklemekten vazgeçmediğini herkes gördü.
Gazze'ye destek veren direniş cephelerinin tarihi rolü da
Aksa Tufanı savaşının dikkat çeken olayları arasındadır. Direniş ekseninden
Aksa Tufanı Muharebesi'ne katılan ilk grup Hizbullah Hareketi oldu. Lübnan
direnişi başta Seyyid Hasan Nasrallah'ın şehadeti olmak üzere çok ağır bedeller
ödemesine rağmen Gazze'ye desteğini kesmedi. Irak direnişi de yoğun iç ve dış
baskılara rağmen Gazze'ye destek için ön saflarda yer almaya devam etti.
Yemenliler de ABD'nin liderliğindeki koalisyon ve Siyonist
rejimin tüm saldırılarına rağmen son ana kadar Filistin halkının yanında yer
aldı. İsrail'e yönelik direniş operasyonlarını ve deniz ablukasını
durdurmadılar. Bu rejime karşı hava ablukası ve Tel Aviv de dahil olmak üzere
işgalcilerin iç cephesine yönelik devam eden füze saldırıları Siyonistler için
büyük bir kabus oldu.
Ancak İran İslam Cumhuriyeti'nin Filistin işgalinden bu yana
Siyonist rejime yönelik en büyük saldırı olarak nitelendirilen "Gerçek
Vaat" operasyonları dünya hafızasından asla silinmeyecek ve böylece
bölgedeki direniş cephesinin birlik denklemi ilk kez pratikte kurulmuş oldu.
tesnim